Farklı değerlerim var!

“Selülitlerim sermayem değil”

Farklı  değerlerim var!

Gündemde olmak! Yine son günlerde Türkiye sizi konuşuyor. Bu sizi sıkmıyor mu artık?
Katiller de meşhur, ressamlar da meşhur. Zeki Müren gibi düşünemiyorum. Reklamın iyisi, kötüsü, her türlüsü kabulüm değil. Yani, gereksiz bir gündem. Çocuklarımla denize girerken tenimin içindeki dokuların 20 gündür magazin, ekonomist, politikacı, kadın hakları, feministler, dostlar, düşmanlar tarafından toplanıp tartışılması yazılması yorumlanması… Gereksiz buluyorum bunları. Eğlenmekten başka, gülmekten başka çarem yok.

Pek çok ünlünün haberinin ömrü birkaç gün. Sizinle ilgili haberlerse bomba etkisi yaratıyor adeta. Herkes üzerine konuşuyor, yazıyor, tartışıyor… Uzmanları bile işe karıştırıyorlar. Neden Gülben Ergen’le ilgili her haber bu kadar çok konuşuluyor?
Sevenler, takip edenler, ‘ışıklı’ diye isimlendirmeler beni... Belki ben yorum yapmadığımdandır benden başka herkesin yorum yapması, tartışması. Haber değerini ölçmeden, tirajına reytingine bakmadan uzatmaz basın. Üstelik bedava. Dava da açmıyorum yıllardır, bu sebeple belki gereksiz bir yorum rahatlığı mevcut. Can Dündar’ın olayı yorumlayışını beğendim en çok.

Geçtiğimiz aylarda da klibinizle gündemdeydiniz. ‘Vıdı Vıdı’daki tarzınız epey konuşuldu. Rock tarzı styling’den sonra, rock parçalar da dinler miyiz sizden?
Yeniliğe açığım ama rock benim müziğimden çok farklı. ‘Vıdı Vıdı’ biraz düzenlemesi ve şarkının tavrı gereği klibinde değişiklik yaptırdı bana. Ve elinde gitar, gözlük ile farklı bir Gülben oldum. Fena da değildi hani!

Peki ya oyunculuk? Tekrar sizi rol yaparken görmemiz mümkün mü?

Sinema isterim. Oyunculuğumu sergilemek benim için de büyük zevk olur ama dizi zor. Çünkü haftada en az 3-4 günümü alır bu.

Telefon elinizden düşmüyor. Twitter’da da oldukça aktifsiniz. Seviyorsunuz galiba bu dünyayı siz?

Sanal ortam, sosyal medya... Çok eğleniyorum, öğreniyorum, araştırıyorum ve seviyorum doğru. Ayrıca elimde küçük küçük köylerim, bir sürü kasabalarım, hatta şehrim bile var, iki milyona yakın da okurum... Tirajı hayli yüksek bir gazetem var elimde. Ciddiye alıyorum, kendimi sınırsız, sansürsüz, özgürce ifade ediyorum. Twitter’da ünlüler ise hiç ilgi alanımda değil. Takip ettiklerimden de anlayabilirsiniz. Atışmalara ise karışmak istemiyorum, atışmanın tatlısı kalmadı pek çünkü.Mağdur görünmekten hoşlanmıyorsunuz değil mi?
Galiba evet, halbuki ne çok yeniliyorum... Yenildiğimde içime çekiliyorum; ama ışıklar yanarken ya da şarkı söylerken zor ağlayanlardanım ben. Ama çok ağlarım, salya sümük hakkını vere vere ağlarım, odama çekilirim, yatağıma sığınırım.

Kaderci bir yanınız var sanki sizin bir de?

Kader Allah’ın bize kendini hatırlatma biçimi bence, artık böyle düşünüyorum. Her şey olacağına varıyor evet ama mücadele ve istekler de bir türlü bitemiyor. Kader; her geçen gün, her geçen yıl, her yaşadığım şeyde, her kazandığım, her kaybettiğimde bana daha da iyi anlatıyor kendini. Seçiyorum yaşıyorum, o seçeneği bana sunan en büyük güç... O seçeneği bana yaşatan en büyük güç, onu benden alana da verene de şükrüm aynı. Tevekkül makamı diye bir makamın dersindeyim şimdi.

Basına kırıldığınız oluyor mu?
Basında çok değişiklikler var bunları okur bilmiyor. Muhabirlerin bakışı, soruları, magazin programlarının montajı, haber başlıkları her şey farklılaşıyor. Aşklar gibi, yaşadığını aşk zannedenler gibi… Hani diyorlar ya, aşkıyla yakaladık ya da aşkları bitti ve şu kişiyle birlikte şimdi diye... O aşk değil ki, ezbere başlıklar bunlar. Altına konan fotoğraflar değişiyor, başlıklar, yargılamalar, yakalananlar farklı... Mesela ben, denize giriyordum, yakalanmadım yani. Yakalanmak için saklanıyor olmak lazım.

“Başkalarının selülitleriyle dalga geçti, başına geldi” dediler…
Dalga geçmek üslubumda yok, başkalarının bedeni ilgi odağım hiç olmadı, olmayacak da.

‘Çocuklar Gülsün Diye’ projesi nasıl gidiyor?
Kampanya olarak devletten izinlerimizi alıp başladığımızda Milli Eğitim Bakanımız Nimet Çubukçu’ydu. Altı anaokulumuzu yapıp teslim ettikten sonra kampanya bitti. Ama ben bitiremedim. Düşündük, araştırdık ve ekipçe karar verdik bir üst kademeye geçip dernek olduk. Şimdi 11’inci anaokulumuzu açtık ve yola çok zor şartlarda bile olsa devam ediyoruz.

Sizin çocuklar gülüyor mu peki? Onların mutlu büyümesi adına özellikle nelere dikkat ediyorsunuz?

Hayat ne getirirse onu yaşıyoruz. Ağam, paşam diye diye erkek evlat yetiştirmenin manası yok. Benim bildiğim anladığım mutluluk, sevmek sevilmek ve güvenmek üzerine kurulu. Seviyorum onları, hem ne sevmek… Oyun seviyorlar oynuyoruz, deniz seviyorlar yüzüyoruz, horoz gibi yap diyorlar ötüyorum, şimdi de kedi ol diyorlar miyavlıyorum… Özellikle dikkat ettiğim bir şey yok yani, budur olayımız.

Üç erkek çocukla nasıl bir dünyanız var?
Bu gerçek bir masal; anlatacak kelimem yok. Kelimelerin bitip, güneşe ulaştığım, ayaklarımın yerden kesildiği, hiçleştiğim, kartvizitimde anne olmanın dışında tek sıfatın, ismin, titrin yazmadığı yer. Anneyim... Özrüm, gerçeğim tek kimliğim anneliğim, gerisi yalan dolan hayal meyal... Mucize bu mucizeeee! Karnımdan göğsüme, göğsümden kucağıma, kucağımdan okula gidiyorlar... Atlas’ın, Ares’in ve Güney’in annesiyim; adeta dağların, gökyüzünün, denizlerin ötesi bir duygu, deliriyorum zevkten, bilmem anlatabildim mi?

Çocuklar boşanmayı nasıl karşıladı? Zorlandığınız noktalar oluyordur mutlaka…
Ben anne karnında hislerin algılamanın oluştuğunu biliyorum. Mış gibi yapmadan çocuk yetiştiriyorum. Durumu anlamamaları ve zorlanmamamız elbette mümkün değil. Yeni bir yaşam seçtik sonuçta. Yeni bir hayata başladık birlikte…
 
Bir hayat-yaşam koçunuz var mı? Ya da danıştığınız insanlar?
Yaşam koçum Mevlana’nın Mesnevi’si, Şems-i Tebrizi’nin Makalat’ı. Günün, gecenin, ‘an’ın her sorusunun cevabı mevcut. Her zaman bedelsiz, karşılıksız, en katkısız, en gerçek bilgi...

Hayatta önem verdiğiniz başlıca değerleriniz neler?
Hayatın en asil duygusu güvenmek. Çok değer veririm. Güvenince sayarım. Güvenince sırtımı yaslama ihtimalim olur. Güven çok sağlam bir yanımdır, kendime güvenirim sağlam değerlerim vardır.

Bedeninizle barışık mısınız peki? En sevdiğiniz fiziksel özelliğinizi ve en sevmediğinizi sorsak…
Nasıl barışık olmam! O bedeni bana lütfedene ayıp olmaz mı? Dişlerimi, ellerimi, boynumu, tenimi hele gözlerimi pek severim. En sevmediğimi söylemeyeceğim!

Türkiye’nin ‘Gülben Ergen’i olmak bazen zor geliyor mu? Keşke sıradan bir hayatım olsaydı dediğiniz oluyor mu?
Kimse beni zorla Gülben Ergen yapmadı, yıllarımı aldı bu zorluklara sahip olmak. Çook şikayetim var evet, sırtımda bin ton yük var evet, ama alıştım, alışmak zorundaydım. Allah’tan mesleğimde seçen ve seçilen olma dengelerim oturalı uzun yıllar oldu. Zorunlu değil, keyfi seçimler yapabilme özgürlüğüne sahibim. Sıradan bir hayatı bazen sığdırabiliyorum günüme, geceme... İşte o denize girdiğim halk plajı sahili öyle bir gündü, önlemsizdim... Beni heyecanlandıran bir sürü yer, arkadaşlarıma sıradan geliyor.

Peki şu mevzu bahis olan ‘selülit’ kelimesi size ne ifade ediyor?
Bedenimin en güzel izleri...

Bu haberler de belden aşağı vurmanın bir başka boyutu olmuyor mu? Siz bu haberi ilk gördüğünüz an neler düşündünüz, neler hissettiniz?
Yeni değil bu haberler, 10 yıl önce de böyleydi. Konser veya bir televizyon programım sırasında çekilen bir fotoğrafımla başlamıştı her şey. Yıl 2012; yeniden patlattılar. Bir ressam nasıl ellerini, gözlerini, hayal dünyasını kullanarak mesleğini bize sunuyorsa, ben de sahneye çıkan ve şarkı söyleyen bir sanatçı olarak öncelikle sesim, aklım ve bedenimi mesleğimi sergilerken harmanlıyorum. Ama… Haftalardır kullanılan kareler mesleğimin bir parçası değil. Hiçbir iz bırakmaz bu haberler bende! Bir gülüşüm, şarkım, sahnem, kostümüm, saçım o haberleri ezer geçer. Sermayem olan farklı değerlerim var benim bedenimde de, ruhumda da...