Hande Doğandemir

Zevkli, entelektüel, aşık, mutlu, huzurlu ve şu anda kariyerinin zirvesinde bir kadın: Hande Doğandemir...

Hande Doğandemir

Hande’ye en çok ne için kızıyorsun?
Bazen sabırsızlığım için bazen çabuk alevlenip çabuk sönen sinirim için… Bazen de fazla ince ve ayrıntılı düşündüğüm için. 

Şu anda hayatında nasıl bir dönemdesin?
Her anlamda doyum yaşadığım bir dönemdeyim ve sanırım en mutlu olduğum dönem diyebilirim. ‘Güneşi Beklerken’in başarısı ve geldiği nokta beni çok heyecanlandırıyor. Özel hayatımda da hiç olmadığım kadar huzurluyum. Yani her şey yolunda, iyiyim…

Hadi bize kimsenin bilmediği bir özelliğini söyle...
Çok sabırlı gibi görünsem de aslında çok sabırsızım. Her şey hemen çözülsün ve yolunda gitsin isterim. O yüzden kafamda aynı anda yüzlerce düşünceyle ve çözümle savaşıyorum.

Son bir söz...

“Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey."

Hande Doğandemir’in en’leri
En son canlandırdığım karakter Zeynep’le ağladım.
En çok huzur bulduğum yer evim ve O’nun yanı.
En son ‘Kızım Amy’ kitabını okudum.
En sevdiğim aktris Audrey Hepburn.
En son ‘Sefiller’i izledim.
En sevdiğim tatil yeri sessiz sakin ve kafamı dinleyebildiğim her yer.
En sevdiğim parfüm Marc Jacobs Dot.
En sevdiğim yemek makarna.
En sevdiğim alışveriş durağı Terkos ve onun gibi özgür yerler.
En büyük mutluluk sebebim ailem, sağlığımız ve huzurumuz.Sinema teklifleri yağmaya başladı mı?
Evet, çok güzel projeler geliyor ama şu an maalesef zamanım yok. Hemen hemen her gün setteyim ama en kısa zamanda bir sinema filmi projesinde yer almak istiyorum.

Hayatta seni en çok dinlendiren şey ne?
Kesinlikle evimde müzik dinleyip, film izlemek. Çünkü çalışırken evimin sakinliğini özlüyorum. Elbette bir de ailemle vakit geçirmek…

Kariyer mi aşk mı?
İkisi de diyelim. Hem çok emek veriyorum hem de çalışmayı seviyorum. Bunun sonucunda da kariyerimde yükselmeyi ve her gün daha da iyisini yapmayı istiyorum. E, ama insan aşık olmadan da yapamaz. İnsanı müthiş besleyen her anlamda doyuran bir duygu. 

Aşık mısın?
Evet.

Aşık olunca neler olur sana?
Aşık olunca her şeyi yapmak için enerjim oluyor. Her şeyi yaşamak istiyorum, hiçbir anı kaçırmadan. Daha çok yaratmak, daha çok çalışmak, daha çok yaşamak istiyorum. Onunla daha çok şey paylaşmak, daha çok zaman geçirmek... İnsanın tüm algısı açılıyor bence aşkla, o yüzden de yapabileceği her şey için daha çok hevesi oluyor.

Bir ilişkide seni en çok ne mutlu eder?
Her iki tarafın da kendine ait bir dünyası olması gerektiğini ve her iki tarafın da buna saygı göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Beni en çok saygı ve sahip çıkılan bir ilişki mutlu ediyor. Çünkü biriyle hayatınızı paylaşma kararı çok kıymetli... Kendi dünyanızın kapılarını bir yabancıya açıyorsunuz, kimsenin bilmediği ve tanımadığı halinizi bir başkasıyla paylaşıyorsunuz. O yüzden buna sadık kalmak ve saygı duymak benim için çok değerli.

Hayattaki en büyük hayalin ne?
Mesleki olarak birçok hayalim var, tabii henüz yolun başındayım ve çok daha fazlasını yapmak için isteğim, enerjim var. Genel olarak hayattaki hayalimse huzurlu ve mutlu bir hayat bırakmak geride.  Kocaman mutlu bir aile, sağlıklı ve huzurla dolu hayat...

Kalbin en çok neye kırılır?
Aldatılınca kırılır. Bu, hayatta sevdiğim ve değer verdiğim herkes için geçerli. Hayatıma aldığım insanlara çok değer veriyorum. Belki fazlasıyla… Ve bazen bu konuda çok saf olabiliyorum. Sorgusuz tüm duvarlarımı yıkıp en değerli köşeme koyabiliyorum. Bunu suistimal edebilecek her durum beni çok kırabilir.

Röportaj: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Cihan Alpgiray/Rpresenter

‘Güneşi Beklerken’ dizisinin Zeynep’i Hande Doğandemir ekranın en taze, güzelliği ve oyunculuğu ile en dikkat çeken isimlerinden. 28 yaşındaki güzel oyuncuyu yoğun iş temposundan koparıp, İstanbul’un sayfiye bölgelerine götürdük. O güneşin ve doğanın enerjisiyle, biz onun güzelliği ve neşesiyle yenilendik!

Güzelliği ve oyunculuğuyla son dönemin yıldızlarından olan Hande Doğandemir’i yoğun iş temposunda yakalamak olay olmadı! Haftanın altı günü çalışıyor. Kapak çekimi için 
sözleştiğimizde İstanbullular çoktan şehri terk etmişti. Çok mahzun ve yorgun geldi çekime. Sabaha karşı seti bitmiş, beş saat uyumuştu. Yanlış anlamayın huysuz, mutsuz ya da isteksiz değildi. O da bizim gibi çok heyecanlıydı. Kapak karesi için hazırlanıp objektif karşısına geçtiğindeyse hepimizi kendine hayran bıraktı. Profesyonel bir modelden hiç farkı yoktu çünkü. Fotoğrafçımız Cihan Alpgiray henüz tek kelime etmeden ilk pozunu verdi… Gün boyu kıyafetler, saç, makyaj  değişti ama onun enerjisi, gülümsemesi hiç değişmedi. Sıcacık, hayattan zevk alan, yaşadığı anın tadını çıkarıp, sonraki anı keyifle planlayan, zevkli, entelektüel, aşık, mutlu, huzurlu ve şu anda kariyerinin zirvesinde bir kadın o. Hayatında her anlamda doyum yaşadığı bir dönemde olduğunu söyleyen Doğandemir, ‘Güneşi Beklerken’in başarısından ve geldiği noktadan dolayı çok heyecanlı. E, hayatında başka heyecanlar yok mu? Var elbette… Sırılsıklam aşık belli ki şu anda!

Hikayen nerede başlıyor?
Hikayem Ankara’da başlıyor. Orada doğdum, büyüdüm, üniversiteyi orada okudum. Beni ben yapan en önemli noktalardan biri Ankara. O yüzden zaman zaman melankoliğimdir Ankara gibi.

Kaç yaşına kadar Ankara’da kaldın?
Üniversiteyi bitirene kadar diyelim. Son sınıfta Erasmus programıyla Fransa’ya gittim. Ortaokul ve lise boyunca Fransızca eğitim gördüm. Altı ay Lille’de okuduktan sonra Ankara’ya döndüm ve İstanbul’a gelme kararı aldım. Bir kere evden ayrılınca aynı cesaretle yine ‘ben gidiyorum’ dedim, İstanbul’a geldim. 

Anne-baba ne iş yapıyor?
Annem bir kamu kurumundan emekli, babam da banka emeklisi.

Nasıl bir ilişkiniz var?
Tek çocuğum, o yüzden fazlasıyla birbirimize düşkünüz. Şimdi farklı şehirlerde olmak biraz zor geliyor tabii… Sık sık birbirimizi ziyaret edip, her gün mutlaka telefonla konuşuyoruz. Attığım her adımda, aldığım her kararda arkamda olup, destek veren bir aile benimki. Varlıkları benim için en büyük şans.

Nasıl bir çocukluk geçirdin?
Sokakta oynayan nesildenim ben. Sokakta oynayarak geçti çocukluğum… Bebeklerimize evler, elbiseler yapardık. Sanırım bu yüzden hala bir şeyler yaratmadan duramıyorum. Teknoloji bu kadar hayatımızda olmadığı için şanslı çocuklardık galiba.

Sosyolojiden film sektörüne geçiş kararını nasıl aldın?
İletişim sosyolojisi üzerine çalıştım okuldayken. Televizyonculuk ve medya o sıra ilgimi çekmeye başladı. Bunun üzerine İstanbul’a gelip bu alanda bir şey öğrenme ve kendimi geliştirme kararı verdim. Bu sırada hem çalışıp hem oyunculuk eğitimi aldım. Yoğun ve zor bir dönemdi ama iyi ki hepsine katlanmışım. Şimdi tüm bunlara değdi diyebiliyorum.

Hayatınla ilgili karar verirken cesur musun?
Aile yanındaki konforu bırakıp elinde hiçbir şey olmadan başka bir şehirde tek başına hayat kurmak benim için o zaman da cesaret isteyen bir karardı. Şimdi de aynı kararı alabilir miyim bilmiyorum. Ama şunu söyleyebilirim insan yaşı ilerledikçe daha garantici olmaya ve mantığını daha çok devreye sokmaya başlıyor.

Kamera arkasında hangi işlerle uğraştın?
Programcılık yapmaya başladım, daha doğrusu önce stajyerlikle başladım işe. Çünkü sıfırdan her şeyi öğrenmem gerekiyordu. Daha sonra rejiye geçtim. En son çalıştığım yerde editör yardımcısıydım ve programların içeriğini hazırlıyordum.

Kamera arkasında çalışırken kamera önüne geçmeyi hayal ediyor muydun?
Ne yalan söyleyeyim bir gün profesyonel olarak bu işi yaparım demedim, hiç o kadar planlı olmadı hayatım. Küçüklüğümden beri hep sahnedeydim; gösteriler, korolar, tiyatrolar... Kamera arkasındaki işimi de hep çok sevdim ama içimden bir ses “Sen bunu denemelisin bunun için bir şeyler yap, çalış, öğren” dedi.

Sonra menajerin tarafından keşfedildin...
Evet, Nimet Atasoy’la tanıştık bir gün. Ben hiçbir şey bilmiyorken bana inanması çok değerliydi. İnandı ve her zaman yanımda oldu. Zamanla dost olduk. Şu anda hem dostum hem de menajerim. Birbirimize danışarak alıyoruz bütün kararlarımızı.

Onlar mı seni kamera önüne geçmeye ikna etti yoksa bu senin isteğin miydi?
Kimse hiç yoktan aklıma girmedi. Hem ben istedim hem onlar destekledi. Vahide Gördüm ve Altan Gördüm’ün oyunculuk okuluna gittim. Çok değerli insanlarla çalıştım, her görüşme, her set benim için dersti ve hiçbir anı kaçırmadan öğrenmeye odaklandım.

Kamera karşına geçtikten sonraki dönemden bugüne uzanan hikayen hayal kırıklıkları mı yoksa umut mu saklıyor içinde?
Hikayem hayal kırıklığıyla ve endişelerle başlasa da hiç umudumu yitirmedim. Çünkü yolunda gitmeyen işler bile bana mutlaka yeni bir kapı açtı ve hep daha ileriye taşıdı. Hayatımda tepeden inme hiçbir şey yok. Emek vermek ve karşılığını almak harika bir duygu. Çok çalıştığım için çok mutluyum. Kolay elde etseydim bu hayatı uykularım kaçardı sanırım. Şimdi çok içime sine sine istediğim yolda ilerliyorum.

Hayatının dönüm noktalarından biri de Nejat İşler’le birlikte rol aldığın reklam gibi duruyor. Hayatında neleri değiştirdi bu reklam filmi?
Evet, kesinlikle benim için bir dönüm noktası. Görüşmelere ilk gittiğimde ortaya güzel bir iş çıkacağını tahmin ediyordum ama bu kadar dikkat çekeceğini, birçok şeyi değiştireceğini düşünememiştim açıkçası. Ben de dahil olmak üzere izleyici bambaşka bir Hande gördü o reklamla. O güne kadar birçok projede yer aldım ama hiçbiri bu kadar popüler olmamıştı. Böylece birçok insan beni tanımış oldu. Üstelik bana gelen oyunculuk tekliflerinin niteliğini de değiştirdi bu reklam ama ‘Güneşi Beklerken’ benim için bile ters köşe oldu.

Sezonun en başarılı yapımlarından biri oldu. Her yaş grubundan insan izliyor sizi...
Tahmin ettiğim ama bu kadar kısa sürede gerçekleşeceğini düşünemediğim bir başarı oldu. Sadece bir lise dizisi gibi düşündü insanlar. Önce sadece gençler izledi sonra aileleri de kendinden bir şeyler buldu, onlar da izlemeye başladı.

Reytingler de şahane... Sence sırrı ne bu dizinin?
Kesinlikle bu bir ekip işi. Biz de bu yönden çok şanslıyız, harika bir yönetmenle ve ekiple çalışıyoruz. Sete gelmekten keyif alan insanların ortaya çıkardığı işin sıcaklığını seyirci mutlaka fark ediyor diye düşünüyorum. 

Sen diziyi izleyebiliyor musun?
O gün setim varsa sahne aralarında takip etmeye çalışıyorum ya da mutlaka internetten izliyorum. 

İzlerken en çok kendine ne için kızıyorsun ve neden gururlanıyorsun?
İnsanın kendini izlemesi çok rahatsız edici ya da en azından benim için öyle. Kendimi izlemekten pek hoşlanmıyorum mutlaka hata buluyorum. 

Kerem Bürsin’le şahane bir ikili olduğunuzu düşünüyor herkes. Kerem nasıl bir partner? 
Kerem gibi bir partnerim olduğu için çok şanslıyım gerçekten. Kerem hem harika bir dost hem de harika bir partner. Çok disiplinli olmasını ve işini ciddiye almasını seviyorum. Eğleniyoruz ve aynı zamanda birlikte çalışmaktan da çok keyif alıyoruz.