Larissa Gacemer

Survivor yarışmacılarından Larissa Gacemer'i daha yakından tanımak ister misiniz?

Larissa Gacemer

Yazı: Deran Çetinsaraç/Formsante
Fotoğraf: Murat Sargın

Survivor yarışmasının bu yılki ünlülerinden Larissa Gacemer, 17 yaşından beri modellik ve oyunculuk yapan Brezilyalı bir güzel. Bir iş ziyaretinde tanıştığı eşi Burak Gacemer’le hayatını birleştirdikten sonra hem mesleğini hem de hayatını Türkiye’de sürdürmeye başlıyor. Kendisi gibi eşi Burak Gacemer de spor tutkunu olan Larissa, Acun Ilıcalı’dan gelen teklif karşısında önce şaşkınlık yaşasa da cevabı “Evet” oluyor. Muhteşem fiziği ve sempatik tavırlarıyla kalbimizi kazanan Larissa, Survivor’da hem kadın hem de yabancı olmanın nasıl bir şey olduğunu anlattı.

Survivor’a nasıl katıldınız?

Acun Ilıcalı tarafından davet edildim. Benim için gerçekten sürpriz oldu, tam dizi çekimleri bitmişti ki teklif geldi.

Geçtiğimiz yıl bu yarışmada Almeida’yı izlemiştik. Türkiye’de yaşayan bir yabancı olduğunuz için davet edilmiş olabilir misiniz?

Muhtemelen öyle oldu. Survivor benim için inanılmaz eğlenceli bir maceraydı ama en zor tarafı kesinlikle dil konusuydu. Yabancı olduğum için ve henüz Türkçe’yi düzgün
konuşamadığım için çok zorlandım.

Dil konusunun dışında nasıl bir deneyimdi Survivor sizin için?
İlk hafta inanılmaz zor geçti. Sonraki haftalar daha iyi geçti çünkü alışmaya başlıyorsunuz. Benim için zor ama çok iyi bir deneyimdi.

Eşiniz Burak Gacemer sizin bu yarışmaya katılacak olmanız karşısında nasıl tepki verdi?
Şok oldu tabii ki. Sonuçta ben fiziksel ve psikolojik olarak böyle bir maceraya hazır değildim. Ve nasıl olacaktı da ayrı kalacaktık... İlk şaşkınlık geçtiğinde ise karşılıklı oturduk, konuştuk ve katılmama birlikte karar verdik.

Kavgalar neden çıkıyor adada sizce? Çok sakin görünen biri karakter mi değiştiriyor?
Açlık... Her şey açlıktan sebep oluyor. Erhan İngilizce anlamıyordu, ben de Türkçe derdimi anlatamıyordum. Bennu bize aracılık yapmasına rağmen derdini anlatamamak çok kötü bir histi. Zaten ağlamaya başladım. Ona yanlış bir şey yapmadığımı söylemek istiyordum ama yapamıyordum. 24 saatin sonunda anlaşabildik ve birbirimizden özür diledik.

Elemelerde neler hissettiniz?
Hiçbir yerde söylemediğim bir şeyi size itiraf edeceğim; eleme gecesi adadan ayrılacağım için üzülmekten çok korktum. Çünkü adadayken güvendeydik, dış dünyaya kapalıydık. Oysa elenirsem dışarıda benimle ilgili ne düşündüklerini öğrenecektim. Dışarıda olup bitenler de beni ürküttü, kendimi çok savunmasız hissettim. Ya beni sevmedilerse diye endişelendim... Farklı bir kültürden geliyorum sonuçta, beni yanlış anlamış olabilirlerdi. Bir yandan da Burak ve açlık vardı... Sanki gözlerimin önünden pek çok sahnenin yer aldığı bir film şeridi geçti.

Ailenizin yarışmadaki performansınızla ilgili yorumları oldu mu?
Burak, beni ilk defa o yanımda olmadan görmüş ve izlemiş oldu. Şimdi eşim benim gerçekte nasıl biri olduğumu biliyor. Burak benim performansımdan çok memnundu, bu da benim için çok önemli. Annem ise yarışmanın büyük bir hayranı. Ben elendim ama annem seyretmeye devam ediyor çünkü oyunları izlemekten çok keyif alıyor.

Ekranın diğer tarafında olmak neler hissettirdi?
Özellikle oyunları izlerken inanılmaz strese giriyorum.

Peki şimdi neler değişti hayatınızda?
Öncelikle daha önce insanlar beni gördüğünde “Krem’de oynayan kız” diyordu. Şimdi ise beni gördüklerinde “Larissa” diye sesleniyorlar.

Yeni gelen projeler var mı?
Tabii ki görüşmeler oluyor.

Sporun hayatındaki yeri nedir?
Spor yapmayı çok seviyorum. Bu konuda beni en çok motive eden kişi de Burak. İkimiz de spor yapmaktan çok hoşlanıyoruz. Profilo’da kişisel eğitmenimle birlikte çalışıyoruz. Survivor’a gitmeden önce yoğun bir program hazırladı benim için. 25 günlük bir çalışmaydı. Beslenmem de protein ağırlıklı oldu ve hatta dört kilo aldım. Yemeğin haricinde
protein takviyeleri de kullandım tabii bunların hepsi eğitmenimin kontrolü dahilinde gerçekleşti. Her gün iki saat çalıştık, hafta sonları dahil.

Şimdi nasıl bir rutininiz var?
Normal tempoma geri döndüm. Haftanın üç günü spora gidiyorum.

Diyet uyguluyor musunuz?
Haftanın bir günü dilediğim her şeyi yiyebildiğim bir diyet uyguluyorum. Baklava ve kazandibine bayılıyorum mesela, özgür günümde yiyebiliyorum bu tatlıları. Kalan altı günde ise akşam yemeğini en geç 18.00’de yemiş oluyorum. Sonrasında sadece meyve yiyorum. Bol su içiyorum. Küçük porsiyonlarla sık yiyorum, asla aç kalmıyorum.

Brezilya ve Türkiye’yi benzettiğiniz noktalar var mı?

Futbol konusunda çok benziyorlar ama benim ülkemde insanlar daha fanatik ve daha kötü. Burada da bir maç oynanıyor ve bir kişi ölüyor. Sonuçta bu sadece futbol...Böyle bir maceraya atılma kararı aldığınıza göre cesur birisiniz diyebilir miyiz?
Aslında en büyük cesaret örneği, iletişim kuramadığın bir ortama gitmekti benim için. Başka bir kişi açlık veya doğada kalmaktan bahsederken ben farklı bir şey yaşadım orada.

Dışarıda uyumak nasıl bir deneyimdi?
İlk hafta açık havada uyumak güzeldi; yıldızları seyrediyorduk, denizin sesini dinliyorduk. Sonra sivrisinekler ısırmaya başlayınca işin eğlenceli kısmı tamamen ortadan kalktı. Nem yüzünden sabahları ıslak kalkıyorduk. Zaten en büyük sıkıntılardan biri hiçbir zaman kuru kalamamanız. Sabah ıslaksınız, sonra kuruyorsunuz, yarışmalar yüzünden tekrar ıslanıyorsunuz. Dışarıda uyumanın güzel bir tarafı olduğunu söylemek gerçekten zor.

Örümcek veya böceklerden korkmuyor muydunuz hiç?

Korksanız bile alışıyorsunuz. Onlarla uğraşmazsanız, onlar da sizinle uğraşmaz. Dolayısıyla çok da kötü olmadıklarını biliyorsunuz.

Peki yengeçler?
Yengeçler gerçekten can sıkıcıydı. Gece battaniyenin içine girip üzerinizde yürüyebiliyorlardı. “Çiki çiki” diye gece yürüme seslerini duyuyorsunuz ve bu gerçekten sinir bozucu bir durum.

Sağlığınız ve cildiniz nasıl etkilendi?

Sabun yoktu mesela. Deniz ve güneş yüzünden başımın derisi yandı neredeyse... Bu arada harika bir medikal ekip var adada, sağlık problemi yaşandığında hemen müdahale ediyorlar. Bir hafta saç derimin iyileşmesi sürdü. Bu arada doktor bana ilaç verdi ve tok karnına alınması gerekiyordu. Tüm gün aç gezerken o ilaçları nasıl aldığımı bir düşünün... Tabii ilacın vücutta etki etmesi normalden daha uzun sürdü.

Tuvalet konusu nasıl oluyordu?
Bir kere adada tuvalet kağıdı diye bir şey yok. Ormana gidip yapıyorduk; erkekler bir tarafa kadınlar diğer tarafa. Orada şunu öğreniyorsun; sağlıklı olmak için hayatta bazı şeylere hiç gerek yokmuş meğerse. Tuvalet kağıdı veya sabun gibi hayatımın olmazsa olmazlarını haftalar boyunca hiç kullanmadık. Ve sonra sağlık kontrolünden geçtiğimizde tüm değerlerimiz iyi çıktı. Şu hayatta insan tek bir sırt çantasıyla yaşayabiliyormuş; işte bunu öğrendim. Orada bulunduğum süre boyunca ne aynam vardı ne de makyaj malzemelerim, olduğum gibiydim.

Peki kaşlarınızı da almıyor muydunuz?

Güneşten sararıyordu ve siz sanki kaşlarımız alınmış gibi görüyordunuz. Vücut için ise tıraş bıçağı veriyorlardı, ben almadım çünkü tüylerim güneşte hemen sarardı. Bu arada verilen tıraş bıçağı da sadece bir tane, yarışmanın sonuna kadar bu bıçakla idare etmek zorundasınız.Eğer denizde bu işlemi yapmaya kalkarsanız “Testere” filminden sahneler ortaya çıkabiliyordu.

Gelelim asıl meseleye; açlık...
24 saat boyunca sadece yemek düşünüyorsunuz. Bizim ekibin de gece rüyalarını sadece yemekler süslüyordu. Ben normalde bu kadar rüya görmezdim; bir Burak’ı görüyordum bir yemeği. Yarışmaya ilk katıldığımda fark ettiyseniz popo ve kalça bölgem büyüktü ama zamanla inceldi. Bazen enerji kazanalım diye Hindistan cevizi yiyorduk.

Yarışmacılara kameralar kapalıyken yemek verildiğine dair iddialar var...

Benim katıldığım yarışmada kesinlikle yemek verilmiyordu. Zaten yemek veriliyor olsa insanlar bu kadar kiloyu nasıl verebilir... Dağhan 14, Cengiz 12 kilo verdiler.Duygu’nun mesela verecek yağı kalmadı hatta artık kaslardan veriyor diye düşünüyorum. Ki bu durum hepimiz için geçerliydi; belli bir süre sonra yeterli besini alamadığmız için kaslar yakmaya başlıyoruz. Vitaminleri alamadığımız için sürekli bir şeyleri unutuyorduk.

Balık yiyordunuz ama değil mi?
Balık harika bir besin kaynağı ama kesinlikle yeterli olmuyor. Herkes aslında zombi gibi dolaşıyor etrafta. Kan şekerimiz aşırı düştüğünde ölmeyelim diye bir adet muz veriyorlardı. Sekiz kişi için haftalık üç kilo pirinç veriyorlardı, her bir kişi azaldığında miktarı da azaltıyorlardı.

Yarışmadan önce hoşlanmadığınız ama orada yemeye başladığınız şeyler oldu mu?
Suda haşlanmış balığı ağzıma sürmezdim ama orada ne zaman bulsam yedim.