"Mantıklı ve sıkıcı olan taraf benim"

Aslı Enver, ilk görüşte aşkı bulan şanslı kadınlardan...


Daha önce ‘Hayat Bilgisi’ dizisi var ama yine de biz seni hatırladığımızda, ‘Kavak Yelleri’ndesin. Peki sen kendini ilk olarak hangi sahnede hatırlıyorsun?
Yangın Yerinde Orkideler! Çok da severek oynadığım Neriman karakterindeyim... Pera Güzel Sanatlar Lisesi’nde tiyatro okuyordum o zamanlar.

Senin için önce tiyatro mu?
Bu rolden sonra ‘Hayat Bilgisi’ ve ‘Kavak Yelleri’ dizileri geldi. Ama elbette önce tiyatro; öncelikle tiyatro. Zaten hala tiyatroyu daha çok seviyorum. Liseye başlarken ben hep “Tiyatro okumak istiyorum” diyordum, çünkü öncesinde tiyatro kursuna gitmiştim. Direkt tiyatroya yöneldim, zaten diğer derslerden de pek hoşlandığımı söyleyemem.

Çocukluğun Londra’da geçmiş. Nasıl hatırlıyorsun o yılları?
Çok güzel bir çocukluk geçirdim ben. 12 sene Londra’da yaşadım. 12 yaşıma kadar oradaydım. Sonra Türkiye’ye geldik.

Annen ve baban neden Londra’da yaşamayı tercih etmişler?
Babam tekstilci, annem de okumak için gidiyor Londra’ya. Orada tanışıyorlar ve aşkları başlıyor. Sonra evleniyorlar. Biz doğuyoruz sırayla, abim, ben ve kardeşim. Sonra “Acaba Türkiye’ye mi taşınsak?” diyorlar. Türkiye maceramız böylece başlıyor. Çocukluğuma dair net, kare kare hatırladığım çok şey yok ama çok güzel bir çocukluk geçirdiğimi ve orada bayağı mutlu olduğumuzu hatırlıyorum.

Çocukken taklitler yapan bir çocuktan mı bahsediyoruz? Tiyatro aşkı o zamanlarda mı başlıyor?

Hayır, ilkokulda müzikle ilgileniyordum. Buraya gelince eğitim sistemine alışma dönemi yaşadım. Konuşmayı, yazmayı, matematiği, okumayı burada sıfırdan öğrendiğim için, tabii ki müzikle ilgilenemedim.

İngilizce mi konuşuluyordu evde?
Annem Türkçe konuşurdu ama biz İngilizce cevap verirdik. Çünkü ben okulda hep İngilizce konuşuyordum. Genelde öyle olur zaten, anneler babalar hep Türkçe konuşur... Gerçi babam Londra’da büyüyen bir Kıbrıslı olduğundan Türkçe’yi de kötü konuşur...

Tam da ergenlik döneminde Türkiye’ye gelmişsin. Alışmakta zorlandın mı?
Elbette bazı zorluklar oldu. Örneğin, duyduklarımı anlıyor, kulaktan dolma Türkçe biliyordum ama kimse benim ne dediğimi anlamıyordu. Deyimleri hiç bilmezdim. Bir imada bulunuyorlardı, anlamıyordum, espri anlayışım yoktu.

Eğitimli bir oyuncu olmanın faydalarını ne şekilde görüyorsun?
Bilincim farklı çalışıyor bir kere. Ama bu sadece eğitimle de olmuyor. Sen eğer becerebiliyorsan, eğitimle biraz daha içgüdünü ve tekniklerini doğru yönlendirmeyi öğreniyorsun. Eğitim bana çok fazla şey kattı tabii ki. Bir anda ne olduğumu şaşırmadım. ‘Ne oluyoruz, nasıl bir şeyin içindeyim’ demiyorum. ‘O karakter gibi hissediyorum’ gibi şeyler duyuyoruz ya hani, ben öyle şeyler yaşamadım. Çünkü her şeyin farkında olarak yetişiyorsun ve hocaların da seni o yönde eğitiyor. Bunlara rağmen dediğim gibi, bu çok içgüdüsel bir şey. Eğitim sadece yönlendirebilir. Ortaya çıkarıp besleyemez diye düşünüyorum.

Geleceğe, oyunculuğa dair hedefin, hayalin ne?

Öyle spesifik bir cevap veremeyeceğim. Hiç öyle hayallerim yok bile denilebilir. Ben sadece hayatın bana sunduklarından doğru olanı seçmeye çalışıyorum. Hedeflerim var elbette ancak kendimi yıpratacak kadar büyük hırslarım yok.

Anı yaşamaktan mı yanasın?
Aynen öyle. ‘Bu iş bitsin, sonra hemen şunu yapmalıyım’ demiyorum, çünkü biraz da hayal kırıklığı yaşayınca üzülen biriyim. O yüzden büyük hayaller kurmam. Kendimi öyle yükseklere çok alıştırmıyorum. Güzel giderse, tabii ki en güzelini yapmaya çalışırım ama gitmezse de gitmez.

Şu anda bir aylık evlisin. Bir öğrendik birliktesiniz, bir öğrendik evlendiniz. Nasıl oldu peki?
O kadar zor olmadı! Birkan teklif etti, direkt ‘evet’ dedim ve arkasından çok uzatmadık. Zaten beraber olduğumuz zaman zarfında da birbirimiz için doğru insan olduğumuzu anladık. Dört ay içinde de evlendik.

Ne kadar zamandır birlikteydiniz?
O zaman bir yıl üç ay olmuştu. Şimdi ikinci seneye doğru gidiyoruz.

Birlikteliğiniz ‘sadece arkadaşız’ dediğiniz bir dönemden sonra mı başladı?

Yok hayır, ilk görüşte hemen aşık olduk biz. Arkadaşlık dönemimiz olmadı.

Peki şu an nasıl bir ruh hali içindesin?
Heyecanlıyım. Zaten balayı, tatil derken şu ana kadar çok da evde değildik. Annemler yazlıkta, sanki ben de onlarsız yazı geçiriorum gibi geliyor. Onlar dönünce herhalde daha çok idrak edeceğim...

İleriye dönük hayalleri olan bir çift misiniz?
Birkan biraz daha fazla hayal kurar ama ben daha garanticiyim. O hayal kurmayı daha çok seviyor, daha heveslidir. Ben biraz daha mantıklı ve sıkıcı olan tarafım aslında.

Uyumlu bir çift misiniz yoksa zıtlıkların çekimi durumu mu söz konusu?

Tabii ki anlaşamadığımız şeyler oluyor. Kadın ve erkek olduğumuz için genel olarak uyumluyuz. Önemli olan burada orta yolu kolayca bulabilmek.

Onda seni ilk etkileyen şey neydi?

Çok sıcakkanlıdır Birkan. İlk tanıştığımızda da öyle yanıma gelmişti ‘merhaba, nasılsın’ diye... Sıcakkanlılığı etkilemiştir herhalde.

Hayatında bir kırılma noktası var mı?
Benim hayatımda her şey olması gerektiği gibi oldu. Sadece şanslıyım, güzel şeylerle karşılaştığım için. Oynadığım roller, yaşıma göre denk geldi.

Peki aynaya baktığında nasıl bir kadın görüyorsun?

O biraz gününe göre değişiyor. Her insanın vardır ya, benim de olur; “Bugün çok sıradan, sıkıcı bir günümdeyim” dersin. Giydiğini yakıştırmazsın... Bakım ürünü almayı çok severim. Bayılırım kokularına, şekillerine ama hiç öyle oturup saatlerce kendiyle uğraşan biri değilim. Takıntı halinde ‘Kaşımın şurası şöyle olsa, dudağım böyle olsa’ demem. Senede iki kere saçımı kestiririm, klasik kadın bakımlarımı yaparım. İleride çok kötü bir şey olur, deformasyona uğrarım ve etrafımdakileri rahatsız ederim, tabii ki onun çaresine bakılır. Estetiğe kesinlikle karşıyım diyemem ama yaşlanmak güzel bir şey bence. Kırışıklık, mimik olması gerekiyor. Ne kadar yaşlanırsan o kadar da iyi oynarsın, mesela Şener Şen gibi. Çünkü yaşanmışlık var orada. Bu kadar genç bir yaşta ileriye yatırım olsun diye estetik yaptırmak bana çok doğru gelmiyor. Ama tamamen tercih meselesi.

Televizyonu, gündemi takip eden oyuncu grubundan mısın?
Pek de bulaşmıyorum aslında, izlemiyorum. Zamanım da olmuyor. Zaten televizyon işi yapıyoruz, bir de boş zamanlarımda televizyon izlersem pek bir hayatım kalmaz dolayısıyla yaşanmışlığım olmaz. Ama gündemi internetten, gazeteden takip ediyorum. Peki nelerden besleniyorsun o zaman? Yaşamak, yaşamaktan daha besleyici bir şey olabilir mi? Gece çıkmayı sevmem mesela. Ayda bir bile çıkmıyorum artık. Eskisi kadar zevk almıyorum. Ama çıktığımda da sonuna kadar eğlenmeye çalışıyorum. Tatillerde farklı ülkeler görmeyi seviyorum.

Oldukça zayıf görünüyorsun. Spor mu yapıyorsun?
Yapmak istiyorum ama yapamıyorum. Düğünden önceki bir ay pazar günleri hariç her gün pilatese gittim. Çok istikrarlıymışım meğer bu konuda. Ama spor salonlarından hiç hoşlanmam. Pilatese devam etmek istiyorum ama dizi başladı, ikisi bir arada biraz zor yürüyor.Hayatına İngiltere’de devam etseydin, yine oyuncu olur muydun?
Hiç bilmiyorum. Müzikle ilgileniyor olurdum herhalde. Çünkü sonuçta öyle bir yola başlamıştım. Demek ki sanatla bir şekilde ilgilenecekmişim.

Şu anda İngiltere senin için ne ifade ediyor?
Büyüdüğüm yer, arada bir özlediğim yer. Özleyip giderim ama bir hafta sonra sıkılırım ve Türkiye’ye, evime dönsem derim. Master için ya da altı aylığına belki gider kalırım ama bir ömrü orada geçiremem. “Londra benim evim” diyemiyorum. Ama yemeklerini özlerim, zaten oldukça da iştahlıyım.

Gençlik dizisinden ağır bir dramaya geçiş yaptın. Endişelerin oldu mu hiç?
Beş senelik bir zaman diliminden bahsediyoruz. Ben üniversiteye yeni başlamıştım Kavak Yelleri vardı, üniversite bitti, iki sene geçti, Kavak Yelleri hala devam etti. Zaten belli bir olgunluğa erişmiştim artık. ‘Kavak Yelleri’nde.

Senaryo ilk eline geçtiğinde neler geçti aklından?
Aslına bakarsanız, uzun bir süre çalışmayı düşünmüyordum, ara vermek istedim. Çalışmaya niyetim olmadığı için sadece ‘Bu neymiş?’ diye okumaya başladım. Hala aklım fikrim gezmekteydi çünkü. ‘Kavak Yelleri’nde yaz-kış çalıştığımız için tatilimiz olmuyordu ve ben de ciddi ciddi ara vermek istiyordum artık. İşte öyle bir zamanda senaryo elime geçti. ‘Suskunlar’ın senaryosu hayatımda okuduğum en güzel işlerden biriydi. Böyle bir şeye “Hayır, ben çalışmayı düşünmüyorum” denemezdi. Yanlış bir karar olurdu.

Böyle ses getiren, etkileyici bir dramada yer almak nasıl bir tecrübe oluyor senin için?
Şu an çok içindeyim, ‘şöyle bir tecrübe’ diyemiyorum. Çok mutluyum olduğum yerden ve çalıştığım arkadaşlarımdan; dört erkeğin içinde tek kız olmama rağmen. Ve setin çoğunluğu da erkek. Geçen sene öyleydi en azından. Ama ben hiç sıkıntı çekmedim. İlk 1-2 hafta sadece, “Dedikodu yapacak kimse de yokmuş!”, dedim ama ondan sonra o kadar tatlı bir arkadaşlığımız oldu ki... Onların arasına çok güzel kaynaştım.

‘Suskunlar’ı izlerken, insanın bazen boğazı düğümleniyor. Sen izlerken neler hissediyorsun?
Çok utanarak söylüyorum ama insan kendi oynadığı diziyi izlerken duygulanır mı? Duygulanıyormuş. İzlerken çok kötü oluyorum. Çok doğru yerlere çok doğru mesajlar gidiyor. Ve çocuk oyuncular! Muhteşem bir senaryo ama çocuklar bu kadar inandırıcı oynamasaydı, bu iş bugünkü yerinde asla olmazdı bence.

Oynadığın karakter seni zorluyor mu?
Çünkü bir de iki erkek arasında kalma durumu söz konusu... Aslında ben iki erkek arasında kalan bir kadını oynuyorum gibi hissetmiyorum. Farklı bir duygu o. Biri çocukluk aşkı, yıllar sonra geliyor... Ama başka bir tarafta, çok sevdiği ve değer verdiği, arkadaşı da değil, sevgilisi de değil, bir yandan da her şeyi bir adam var. Aynı zamanda bir İbo’ları var, ona da aynı şekilde çok düşkün. Mahalleye de çok sahip. Bu yüzden iki erkek arasında kalan kadın değil de, başka türlü vicdan muhasebeleri olan bir kadın gibi geliyor bana daha çok.

Gördüğünüz an içinize ışık saçan kadınlardan Aslı Enver. Bunda doğallığının da payı elbette büyük. Sakin, uyumlu, kibar ve cana yakın. Daha önce üç kez çekim için bir araya gelmiş olmamıza rağmen, bu sefer ilk kez onu yakından tanıma fırsatı bulduğumu düşünüyorum. Belki de artık 28 yaşında, yeni evli, aradığını bulmuş, oyunculuğu da karakteri de oturmuş bir kadın olmasından... Söyledikleri de tavrı da bunu onaylar nitelikte zaten. 12 yaşına kadar Londra’da yaşamış. O zamanlar müzik hayatının odağındayken Türkiye’ye dönünce tiyatro aşkı filizlenmiş. Sonra kendini gençlik dizilerinde buluvermiş... “Şanslıyım” diyor, “Hep yaşımın rollerini oynadım.” Bizse onu farklı bir karaktere sokmak istedik ve çekimimizde onu 60’lı yıllara götürdük. Bu kez bir dönem kadınını bizim için canlandırmasını rica ettik... Başarıyla oynadı yeni rolünü... Sonra da bu su gibi duru güzel yıldızla, su gibi akan bir muhabbete daldık...