Modelliğin kitabını yazdı!

Türkiye’nin uluslararası alanda en çok tanınan topmodellerinden biri.

Modelliğin kitabını yazdı!

Bugüne kadar 250 defilede, 200 kampanyada, 15 reklam filminde yer aldı Tülin Şahin. Elbette ki bu yolda pek çok şey deneyimledi. Ve bu deneyimlerini bir kitapta topladı. ‘TopModel Nasıl Olunur?’ kitabıyla Tülin Şahin model olma hayali kuran genç kızlara bu mesleğe başlamak için gerekli tüm tüyoları veriyor. Modelliğin tarihçesinden ajanslarla çalışma ilkelerine, uluslararası bir model olmak için yapılması gerekenlerden güzellik ve bakım tüyolarına, model sözlüğünden bir modelin çantasında olması gerekenlere kadar hem model olmak isteyen hem de bir model kadar güzel görünmek isteyen tüm kadınların ilgisini çekecek pek çok şey var kitabın içinde.

2000’ler
2000’li yılların başı aynı zamanda ‘teknoloji’ çağıydı. Aranan yeni süpermodellerin de biraz ‘sürreal’ görünmeleri gerekiyordu sanki. Bir tarafta böyle bir beklenti varken, diğer tarafta dünya efsane süpermodel ekibini o kadar çok sevmişti ki, resmen onları yeniden yaşatacak birinin/ birilerinin gelmesini bekler gibiydi. Ve beklenen an geldi! Sahnede amazon kadını Gisele Bündchen belirdi. Brezilyalı modeller ekolünü başlatan kişi oldu. Onun peşinden Adriana Lima, Alessandra Ambrosio, Isabeli Fontana gibi topmodeller geldi...

Topmodel olma yolundaki en önemli maddeler:

• Had safhada disiplin
• Had safhada profesyonellik
• Yaratıcılık
• Üretkenlik
60’lar
60’lı yıllarda ‘çiçek çocuklar’ modası başlayınca ‘sosyetik genç kız’ın yerini bir anda ‘şık hippi’ aldı. Ünlü müzisyenleri kendine sevgili olarak seçen, uçarı bir hayat yaşayan ‘şık hippi’ modeli modanın yeni göz bebeği oldu. Bu tanıma uygun isimler ise Twiggy, Jean Shrimpton ve Veruschka idi. Zaten öyle giyiniyorlardı ve öyle yaşıyorlardı. Dolayısıyla mükemmel uymuşlardı tabloya. Bir anda tüm dünyanın tanıdığı modeller oldular.

70’ler
70’li yılların ortalarında herkesten farklı bir kız belirdi sahnede. İman! Somalili İman, ilk siyahi model olarak Vogue’a kapak olunca resmen tarih yazdı. Haute couture modacıların vazgeçilmez, zarif uzun boylu mankeni artık oydu. Hatta Yves Saint Laurent ondan esinlenerek bir koleksiyon hazırlayıp sundu o yıllarda.

Bir topmodel nasıl görünmeli?
Sürüden ayrılan bir fizik dışında farklı uluslararası kriterler olduğunu söylüyor Tülin Şahin. Bir modelin topmodel konumuna gelebilmesi için fiziğinin üç kesime hitap etmesi gerekiyor: Kadın, erkek ve çocuk. Bu yüzden;
• Vücudunun kıvrımlı olması ve sağlıklı, sportif görünmesi.
• Kemikleri sayılabilecek kadar zayıf olmaması.
• Saçları, dişleri ve gülüşünün sağlıklı olması bir topmodelin görünümünün en önemli parçaları.

Zamanda yolculuk?

40’lar ve 50’ler

40’lı, 50’li yıllarda yüksek sosyetenin genç üyelerinden seçilirmiş modeller. Hayatları öğle yemekleri, galeri gezileri ve modacıların atölye ziyaretleri arasında geçen bu genç kadınlar, atölye ziyaretlerine geldiklerinde müşterilere modellik de yaparlarmış. Sırf eğlencesine.

80’ler
80’lere yaklaşırken modelliğin tanımı yavaş yavaş değişmeye başladı. Bundan böyle modellikte sağlıklı ve canlı görünmek önemliydi. Sahnede daha kıvrımlı ve atletik görünümlü olan belirdi. 80’li yılların başında en aranan süpermodel oldu. Mavi gözleri, sarı saçları, bronz teni, sağlıklı ama kıvrımlı vücudu ile tüm dünyanın yüreğini hoplattı. Ama bundan sonrasında işler çok hızlı değişmeye başladı. 80’li yılların ortasına gelindiğinde, spor kıyafetler, sağlıklı ve atletik görünüm yerini bir anda ‘güçlü kadın’ görüntüsüne bıraktı. Çünkü artık kadınlar da iş dünyasında fazlasıyla vardılar. Onları yansıtan modeller ve moda olmalıydı. Ve sahnede bir anda o meşhur ‘yıldız modeller’, ‘süpermodeller’ belirdi. Modellik Cindy Crawford, Claudia Schiffer, Naomi Campbell, Linda Evangelista, Helena Christensen, Karen Mulder, Elle Macpherson, Stephanie Seymour, Christy Turlington, Nadja Auermann, Tatjana Patitiz, Yasmeen Ghauri ve Carla Bruni ile birlikte artık iyice global hale gelmiş oldu. O dönemi çok iyi yansıtan bu modeller çok uzunca bir süre iktidarı bırakmadılar. Onlar da gerçek birer iş kadını gibi hareket ediyorlardı. Kendi markalarını iyi yönetiyorlardı. Onlar ‘en elit topmodel’ grubu olarak da tarihe geçtiler. Ne onlar, ne de o zaman iş dünyasına daha fazla atılan kadınlar, sahneyi ve spot ışıklarını bir daha elden bırakmadılar. Biz modeller onlara çok şey borçluyuz. Onlar sayesinde ‘topmodel’, ‘supermodel’ gibi titrler elde edebildik.

90’lar
90’lı yılların sonuna doğru ‘süpermodeller’in biraz hızı kesilince bir anda bu kadar belirgin tipte modeller çıkmadı. 90’lı yıllar hem minimalist bir dönemi hem de maksimalist bir dönemi yaşadı. Ama bu 10 kişilik süpermodel grubu kendilerini her şeye adapte ettikleri için kimse yeni bir ‘yüz’ görme ihtiyacını duymadı. Trendlere uygun modeller de çıkıyordu ama onlar hiçbir zaman ‘süperstar’ kategorisine yükselemedi. Örneğin Amber Valetta, Shalom Harlow, Fenanda Tavares gibi bir sürü isim… Ama 90’lı yılların başlarında genç bir Amerikalı model, Tyra Banks Paris’e gelip, bir anda tüm defilelerde yer almaya başlayınca, gözler Tyra’ya çevrildi. Ama Tyra’nın ‘daha vakti var’ deyip, moda dünyası onun yavaş yavaş yükselmesine izin verdi. Fakat aynı dönemde Paris’te olan Çek Eva Hergizova, ismini, bir anda en aranılan süpermodeller arasına yazdırmıştı. Eva, Wonderbra reklamları ile bir anda tanındı. 90’lı yılların başlarında çok ilginç başka bir şey daha olmuştu. O en tepedeki süpermodel grubuna zıt bir görüntü olarak Kate Moss çıkmıştı ortaya. Ona ilk başta ‘anti-süpermodel’ dendi. Boyu herkesten daha kısaydı ve aşırı zayıftı. Ve Kate bir anda o süpermodellerin ortasında kaldı. Ve evet bir anda tüm klişeleri yıktı. Boyu, kilosu, görüntüsü ile Kate o ‘güçlü kadın’ profiline hiç uymuyordu, çünkü görüntüsü anoreksikti, androjendi. Fakat 90’lı yılların o ‘minimalist’ trendini de çok iyi yansıtıyordu. Daha önceki yıllarda trendler ve modeller otomatikman değişiyordu, fakat bu ‘süpermodel’ grubu biraz dişli ve gerçekten ‘güçlü kadınlar’ çıkınca ilk defa böyle bir şey gerçekleşmişti. Bu yüzden bu bocalama yaşanıyordu. Derken Kate de süpermodel listesine eklendi ve o gün bugündür hiçbir zaman da o liste dışında olmadı. 90’lı yılların sonlarına doğru da dünya Heidi Klum’la tanıştı.