“Oyuncular çıktı mankenlere ilgi azaldı”

26 yıldır bu sektörde! Önce sadece isimden ibaretti bizim için.

“Oyuncular çıktı mankenlere ilgi azaldı”


Türkiye için nasıl bir öneminiz olduğunu düşünüyorsunuz?
Ya da, kendinize böyle bir önem atfediyor musunuz? Evet, tabii ki! Örneğin, Türkiye’de ilk defa defilelere dans olayını ben getirdim. Yurt dışındaki defilelerde görüyordum, dans ile birlikte çok şirin koreografiler yapıyorlardı; bunu ben Türkiye’ye getirdim. Ben dansçı değilim ama dans koreografl arım var konservatuarlı, onlarla çalışıyorum.

Neden artık bir Deniz Akkaya ya da Çağla Şikel çıkmıyor?
İki tane çok beğendiğim modelden bahsediyorsun. Çıkmamasının nedeni, defileler azaldı! Defileler azaldığı için, gündemde kimseyi görmüyorsun. Görmediğin için de aklına kimse gelmiyor.

Yani şu anda da podyumlarda alımla yürüyen top modellerimiz var; ama biz mi farkına varamıyoruz?

Bazı mankenler var, hiç ismini bilmiyorsun ama bütün defilelerde yer alıyorlar. Mesela, bir isim vereceğim sana, Nur Gümüşdoğrayan. Özge Ulusoy çok iyi bir fotomodel. Bunlar medyatik olamadılar, çünkü olmayı tercih etmediler. Eskiden magazin basını da daha çok ilgileniyordu, artık onlar da ilgilenmiyorlar. Oyuncular çıktı, o yöne doğru bir kayma var. Dergilerde bile çekimler modellerle değil, oyuncularla yapılıyor artık. Oyuncular çıktı, mankenlere olan ilgi azaldı. Ama siz de haklısınız, tüm dünyada bu böyle.

Sokakta güzel bir kadın görünce aklınızdan neler geçiyor?
Örneğin, “Bundan süper manken olur” diyor musunuz? Öyle dediğim çok oldu. Yakışıklı erkekler için de dediğim oldu.

O erkek ya da kadına bakarken, öncelikle iş mi düşünüyorsunuz yani?

E bu benim işim, elbette iş düşünüyorum! Her güzele de bakarım; erkek olsun, kadın olsun. Ve artık insanlar beni tanıdıkları için, onlar da kötü bir şey düşünmüyorlar! Biraz yaşı ileriyse, “Bunu gençken yakalasaymışım...” diyorum.

Epey hırs yapmış olmalı...
Eh ve de biraz estetik... O dönemdeki haliyle arada epey fark vardı.

Model ya da mankenlerin estetik yaptırmasını onaylıyor musunuz?
Evet, ama bu benim kararım değil. Venezuella’da biliyorsunuz bu bir meslek. Venezuella güzellerini alıyorlar, dünya yarışmasına gitmeden önce resmen tornadan geçiriyorlar.

Bu konuda bir sınır yok mu? Hayır, mankenlikte de güzellik yarışmalarında da estetik ile ilgili bir sınırlama yok!
Tuğçe Kazaz da burnunu yaptırdı ama çok yakıştı. Yaptırmasa da fark etmezdi, Tuğçe kesinlikle podyum için yaratılmış. Ben suratta karşı değilim de, göğüste karşıyım aslında. Bazı haute couture’leri taşımak için göğüs gerekiyor gerçi. Tahtadaki dekolteyle, göğsü olanın arasındaki dekolte farkı ortaya çıkabiliyor.

Bir de yurt dışındaki mankenlerin, zayıf kalabilme ruh halinin, psikolojilerini olumsuz etkilediği hep konuşuluyor. Sıfır beden konusu da epey tartışıldı bir dönem. Şu anki mankenlerin vücut ölçülerini nasıl buluyorsunuz?
Şu anda en iyi manken vücudu olarak Özge Ulusoy’u görüyorum. 36 beden. 34 şart değil. Bunu neden istiyorlardı? Mankenler kadit gibi olsun da mankene bakılmasın, kıyafet ön plana çıksın diye belki. Çünkü bazen manken ön plana çıkıyor, kıyafetin önüne geçiyor, “Böyle bir şey olamaz” diyor modacılar. Ben 34 bedene karşı değilim ama ciddi rejimler yapıp da 34’e düşmelerine karşıyım.

“38 beden manken de olur” diyor musunuz?

Haute couture için evet, pret a porter için değil. Sonuçta, kıyafeti satılsın diye sunuyoruz. En iyi kimde duruyorsa, ona giydiriyorsunuz. Bazı kıyafetlerde 38 müthiş görünüyor, 36 dökülüyor. Mesela Yıldırım Mayruk’un bazı kıyafetlerinde, 38 daha iyi görünüyor.

Bir dünya güzeli yaratmak ya da en iyi modeli keşfetmek arzusu kafanızda hep var mı?
Vardı ve Çağla Şikel’e çok oynadım. Ama o ailesine çok düşkün, ülkesine çok düşkün bir insan, pek çok ülkeye defileye gitti ama hep geri dönmeyi tercih etti. Naomi Campbell ile Cannes’da defileye çıktığı zaman, Naomi’nin ajansı Riccardo Gay, “Yolla bana bunu” dedi. Ama o istemedi. Olsun, burada da çok iyi yerde, iyi durumda.

Naomi Campbell, Cindy Crawford gibi ünlü modellerle çalışma imkanı yakaladınız. Peki şu dönem için “Keşke birlikte çalışsam, koreografisini yapsam” dediğiniz modeller kimler?

Gisele Bündchen ile çalışmayı çok isterdim. Bilhassa iç çamaşırını müthiş taşıyor. Podyumda bacaklar böyle üzerine üzerine yürüyor.

Artık defile sayısı iyice azaldı dediniz. Peki, eskiye oranla mankenler de daha mı az kazanıyorlar?
Hayır, yine kazanılıyor ama eskiden para mı kıymetliydi neydi, firmalar çok daha rahat ödeyebiliyorlardı, artık ödemeler gecikiyor. Tüketicinin alım gücü azaldı ya da markalar çoğaldı!

Türk modacıları birer birer yurt dışına açılıyor. Siz moda piyasasının durumunu nasıl görüyorsunuz?
O kadar değerli modacılar ve tasarımcılarımız var ki bu ülkede. Örneğin, Bora Aksu benim jürisi olduğum bir yarışmanın birincisiydi, dünyada tanınıyor şimdi. Ben biraz vatansever bir adamım, ülkemin insanını çok seviyorum. Türk insanı çok pratik, çok güzel şeyler yaratabiliyor. Ama finans sorunumuz var. Avrupa’da tasarımcılara büyük fabrikatörler, büyük markalar sponsor oluyor. Bu konuda en önemli şey PR. İyi bir PR yapıldığı zaman, iyi markalar çıkabilir.

Sizin moda ile aranız nasıl?

Ben kendime yakışanı giyerim. Mesleğe başladığım zaman, Beymen’de çalışıyordum ve o zaman Kerim Kerimol bana vücudumdaki hataları kapatarak giyinmem gerektiğini öğretti. Bu yüzden, her moda olanı giymem. Benim bacak boyum kısadır, kollarım da normale göre kısa... Ben bunları, kendime göre kapatmaya çalışıyorum. Bir de boynum çok uzun değil. Onun için balıkçı yaka giydiğim zaman yerden bitme bir güdük oluyorum. Şimdi sigarayı bıraktığım için göbek oluştu, artık göbeğimi kapatmaya çalışıyorum.

Victoria’s Secret melekleri dünyaca biliniyor ve çok popülerler. Siz de podyumda kendinize ait bir konsept belirlemeyi düşünüyor musunuz?
En son Erol Albayrak defilesinde sirk konsepti yaptık. Ama bu tip şeyleri, tasarımcı ve modacı ile birlikte karar vermemiz gerekiyor. Ben, onlar ne isterse o fikri geliştirmek durumundayım.
Sizin keşifl erinizden olan dünya yakışıklıları Tolgahan Sayışman ve Burak Özçivit, artık mesleği bırakıp oyuncu oldular. Onların yerine kimler geliyor?

Evet, çok yakışıyorlardı podyuma keratalar. Onur Orhan, Ertem Eser, Emrah Karakaş bayağı iyi geliyorlar.

Bizde bir Victoria’s Secret mankeni olabilecek model var mı?
Tuğçe Kazaz! Ama yeni soruyorsan, yok! Çağla Şikel, New York’ta çekim yaptı... Yüksel Ak, Güney Afrika’ya gitti, Paris’te çekimler yaptılar. Onları yurt dışına yollamamıza gerek yoktu, buradan ajanslar buluyor, seçiyorlardı.

İnsanların hayatını değiştirmek nasıl bir duygu?
Bu bahsettiğiniz isimlerin çoğu “O olmasa benim şimdi bambaşka bir hayatım olurdu” diyor... Bu bir kader. Önüne geçemiyorsun. Ben tabii çok mutlu oluyorum ve bununla ift ihar ediyorum. Zaten, hastanede ameliyatımı olduğum gün, öleceğim diye düşünürken, hep bunları düşündüm. “Oh be” dedim, “Arkamdan güzel konuşacak bir sürü güzel insan bırakıyorum ve hepsi çok iyi yerlerde”. Ama her şeyi de biz yapmıyoruz. Biz kapı açıyoruz. Eğer sende o yetenek varsa, o kapıdan zaten giriyorsun. Mankenlikte, tıpkı futbolda ve müzikte olduğu gibi torpil olamaz. Her güzel kadın da manken olamaz.

Sırası gelmişken, kimler manken oluyor?
Her isteyen, eli yüzü düzgün, uzun boylu kişi olabilir mi? Bana soruyorlar manken olabilir miyiz diye... Ben diyorum ki; fiziğin varsa, karizman varsa, disiplinliysen olabilirsin. Disiplin, Türkiye için geçerli, Avrupa’da hepsi disiplinli. Bir de zekayı ekleyeceğim. Özellikle koreografiler için müzik kulağı ve zeka gerekiyor. Tek tek çıkılan defileler için zeka sorun olmuyor ama koreografi ve dans işin içine girince zeka gerek.

“Senden bir şey olmaz” dediğiniz ve sizi yanıltan bir isim oldu mu hiç peki?
Elite Model Look Yarışması’nda bir kız geldi, “Ben manken olmak istiyorum” dedi. Ben de “Senden hiçbir şey olmaz, git biraz zayıfla öyle gel” dedim. Seneler sonra bir gün Neşe Erberk beni çağırdı. “Yeni mankenlerim var, gel gör” dedi. Benim o zaman ajansım yok, koreograf olarak çalışıyorum. Çok hoş bir kız çıktı karşıma; Deniz Akkaya! “Beni hatırlamadınız mı, o günden sonra hırs yaptım” dedi. Sonra Best Model’e girdi, birinci oldu. Bütün işlerimde onunla çalıştım ve “Kızım, demek ki hepimiz hata yapabiliyoruz” dedim.
Uğurkan Erez
Bir senedir İzmir’deydiniz; tedavinizin ardından kayboldunuz. Hastalığın yan etkilerinden biri miydi bu geri çekiliş? Kanseri yendim; akciğerimin bir lobunu aldılar ve “Artık atlattın, yırttın, tekrar hayata döndün” dediler! Ama bu sırada İstanbul’a mı küstüm, hayata mı küstüm ne olduysa, bir anda bıraktım her şeyi ve İzmir’e yerleştim. Çünkü kendime her türlü hastalığı yakıştırırdım da, kanseri hiç yakıştıramazdım. İzmirliler’in enerjisi resmen beni tedavi etti. Aslında hiç dönmemeyi düşünüyordum. Fakat üç ay önce, kafamda kıpırdanmalar oluşmaya başladı. Ege İhracatçılar Birliği’nin bir stilistler yarışması vardı. Jüri; Vural Gökçaylı, Arzu Kaprol, Faruk Saraç, Şenay Düdek, Erol Albayrak, Siren Ertan... Müthiş bir gün geçirdim, müthiş bir defile ortaya çıktı; ertesi gün tüm gün ağladım. O zaman, “Artık ben dönmeliyim” dedim. Bir kafeye ortak olmuştum, devrettim.

Şu sıralar kafanız nelerle meşgul?
Şu anda, bir televizyon programı projesi var. Bir jürilik teklifi var, bir de talk show ile ilgili bir bölüm olabilir. Önümüzde; İstanbul Fashion Week var, Cemil İpekçi’nin ve pek çok markanın defilesi var. Ayrıca, yeni bir departman kurdum, sponsorluk departmanı. Bazı tasarımcı ve modacılara sponsorlar bulup, onları eşleştirip, defileler yapıp, piyasayı hareketlendirmek istiyorum.

Hayata meydan okuma durumu mu söz konusu?
Şöyle bir laf vardır: “Şu kafamla 19 yaşıma dönsem...” İşte ben de bu kafamla, mesleğime sıfırdan başlıyorum. Evet, kendimi inanılmaz güçlü hissediyorum! Ameliyattan sonra, narkozun etkisi mi nedir, çok mülayım bir adam olmuştum, susuyordum. Artık yine sesim çıkıyor, haksızlıklara karşı yine çığırtkanım. Yine pozitifim. Kimseye kötülük yapmıyorum, yapmadım da zaten; bana kötülük yaptı diyen yalan söyler. Bağırıp çağırırım belki ama kimseye kötülük yapamam!