24. İstanbul Tiyatro Festivali'nde öne çıkan 15 oyun

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding Enerji Grubu Şirketleri Aygaz, Opet ve Tüpraş sponsorluğunda düzenlenen 24. İstanbul Tiyatro Festivali’nde 14 Kasım – 1 Aralık tarihleri arasında yurtdışından ve Türkiye’den toplam 29 tiyatro, dans ve performans topluluğunun gösterisi izleyicilerle buluşacak.

Bu yıl programında hem fiziki hem de çevrimiçi performanslara yer veren festivalin fiziki performansları COVID-19 önlemleri altında DasDas, Fişekhane, Moda Sahnesi, Zorlu PSM, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Yapı Kredi bomontiada, Caddebostan Kültür Merkezi, Surp Vortvots Vorodman Kilisesi gibi mekânlarda gerçekleşecek. Festival programındaki çevrimiçi performanslar ise 14 Kasım - 1 Aralık tarihleri arasında, festival süresince online.iksv.org adresinde izlenebilecek. Bu yıl programında yerli yapımlara büyük yer ayıran festivalin biletleri Biletix üzerinden satılıyor.

DUMRUL İLE AZRAİL


2000 yılında ilk kez İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelenen Dumrul ile Azrail yeni oyuncuları ve yeni sahneleme anlayışıyla, bellek, anlatı, yaşam, ölüm ve aşk tanımlarının izlerini sürüyor. Murathan Mungan’ın hikâyesinden Mustafa Avkıran’ın oyunlaştırdığı oyun, Dede Korkut’un Deli Dumrul’unu kaynak alıyor. Eski ve yeni hikâye anlatıcılarını bir araya getiren Dumrul ile Azrail, sesin, sözün, ışığın, hareketin ve bedenin dramaturjisiyle çok bilindik bir hikâyeyi 20 yıl sonra yeniden kuruyor. Oyun, Tekfen Holding’in özel gösteri sponsorluğunda 19 ve 20 Kasım’da Zorlu PSM’de.

BEN “SEVGİLİ MİLENA” (Kafka ve Milena Mektuplaşmaları)


Ben “Sevgili Milena”, Franz Kafka - Milena Jesenská aşkının günümüze ulaşmamış “eksik parçaları”nı hayal ederek ikili arasındaki mektuplaşmaları kurguluyor. Bülent Yıldız’ın kaleme aldığı oyun, Milena Jesenská’nın hayatından ve Kafka’nın ona yazdıklarından hareketle Milena’yı, ruhu, duyguları ve kalemiyle kurgusal düzlemde seyirciyle buluşturuyor. Eser, Kafka’nın gerçek mektuplarıyla Milena’nın kurgulanmış satırlarını bir araya getirerek, seyirciyi 1920’lerin Avrupa’sında tutkulu bir ilişkiyle buluşmaya davet ediyor. Meltem Cumbul’un yönettiği ve oynadığı, Mert Fırat’ın sesiyle dâhil olduğu oyun, festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşiyor. Oyun 16-17 Kasım’da DasDas’ta; 20-21 Kasım’da Fişekhane Ana Sahne’de izlenebilir.

MADAM GİYOTİN


Feminist oyun yazarı Olympe, gözü pek suikastçı Charlotte, cesur casus Marienne ve inatçı, ileri görüşlü kraliçe Marie… Gerçek hayatta yolları hiç kesişmemiş olsa da eylemleri ve fikirleriyle aynı tarihin, Fransız Devrimi’nin birer parçası olmuş ve giyotinle idam edilmiş dört kadın. Madam Giyotin, bu dört kadını zamansız ve mekânsız bir ortamda buluşturuyor. Şiddeti ve komediyi yan yana getiren, seyirciyi eşitlik ve kardeşlik kavramları üzerine düşünmeye sevk edecek özgün bir kadın buluşması... Yağmur Yağmur’un yönettiği; Betül Arım, Zeliha Gürsoy, Simel Aksünger ve Buket Gülbeyaz’ın rol aldığı oyun, festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda 17 Kasım’da Fişekhane İkinci Sahne’de izlenebilir.

TUT! BIRAK!


Farklı sınıf, kültür ve çevreden kadınların dilinden monologlar... Deniz Kaptan’ın Kadın Hikâyeleri kitabından seçilen monologlar, Hüseyin Umaysız’ın yönetiminde, sahnedeki Layla Önlen’in kimliğini de içine katarak tek bir bedende birleşiyor. Sözcükler, dans ve enstalasyonla iç içe geçiyor, kadınların hikâyelerinden performatif bir alan ve eylem yaratılıyor. Yalnızca tanımadığınız insanlarla paylaşılan sır türünden hikâyeler bunlar. Her hikâyede patlamaya hazır, kaynamakta olan bir şeyler var. Oyuncu sona doğru tamamen bağımsız olacağı boş bir alana doğru yolculuk ediyor. Oyun, boşluktaki malzemeyi tamamen bir enstalasyon alanına, performansı da dansa dönüştürmekten kaçınmıyor. Festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşen gösteri 18-19 Kasım’da Moda Sahnesi’nde izlenebilir.

KISA OYUNLAR / MEKÂNLAR 3


Tiyatro Oyun Kutusu’nun kapağı açılıyor ve kutudan üç kısa oyun çıkıyor. Serdar Saatman’ın yönettiği birbirinden farklı üç kısa oyunla, gerçek ve kurgu arasında bir yer gösteriliyor. İbrahim Alp Okur’un kaleme aldığı Sonrası Sessizlik, Shakespeare’in Hamlet’ini yeniden çıkarıyor karşımıza. Sesini hiç işitmediğimiz kahramanlarıyla, Hamlet’in koridorlarında, her şey bittikten sonra başlayan bu oyunu, Cana Gedik Aykutlu’nun yazdığı Karanlık izliyor. Karanlık, adeta kültürel kodlarımıza işleyen hastalıklı olguları hepimizin kulağına bildiğimiz ezgilerle fısıldayıp bizi rengârenk bir karanlığa sürüklüyor. Son oyun olan, Çağla Canbaz’ın kaleme aldığı Ölü Kadınlar Diyarı ise, erkekler tarafından katledilen kadınların sesini bu kez öbür dünyadan duyuruyor bize. Her biri 30 dakika süren, üç farklı kısa oyun, kutudan çıkmak için seyircisini bekliyor Festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşen oyun 19-20-21 Kasım’da Yapı Kredi bomontiada’da izlenebilir.

BEN ANADOLU (Yıldız Kenter’in Anısına Saygıyla)


Binlerce yıldır Anadolu’yu var eden kadınlar, koca bir tarihe yayılan hikâyeleriyle Güngör Dilmen’in klasikleşmiş eserinde buluşuyor. Ben Anadolu Kibele’den Theodora’ya, Eftelya’dan Hürrem’e uzanan bir kadınlar geçidi. Tanrıçalar, sultanlar, mitolojik karakterler, köylüler, kantocular, hemşireler... Bu toprakların özünü oluşturan; toprakla, ağaçla, ürünle, masallarla, tarihle, savaşlarla, sokaklarla bir olan, Anadolu’nun farklı çağlarına tanıklık eden kadınlar Görkem Yeltan’ın yönettiği oyunda Ayça Bingöl’ün yorumuyla vücut buluyor. Tek kişilik bu performans, Yıldız Kenter’in ölümünün birinci yıldönümünde sanatçının anısına sahneleniyor. Festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşen oyun 22-23 Kasım’da Zorlu PSM’de; 28 Kasım’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde izlenebilir.

DUBLÖRÜN HİKÂYESİ


Hep oyuncu olmak istemiş ama hayatını dublör olarak geçirmeye mecbur kalmış, kendisiyle, başına gelenlerle, hatta hayalleriyle bile dalga geçmekten imtina etmeyen Kemal’in oyuncu olamayıp, nasıl dublör olduğunun eğlenceli, bir o kadar da hüzünlü hikâyesi… Kemal Uçar’ın yazdığı ve oynadığı, dublörlük sanatının gerektirdiği yüksek tempolu performansların birbirini izlediği, eğlencesi eksik olmayan Dublörün Hikâyesi, festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşiyor. Oyun 24-25 Kasım’da Moda Sahnesi’nde izlenebilir. 

İFİGENYA


İfigenya, Antik Yunan’ın bilinen üç büyük tragedya yazarından biri olan Euripides’ten, farklı mitolojilerde konu edinilen kurban ritüelini odağa alan bir klasik… Kral Agamemnon’un Troya seferi öncesi tanrılardan yardım alabilmek için kendisinden istendiği üzere kızını kurban edişinin öyküsü... Oyun kurban ritüelini, Euripides’in ödünsüz ve sorgulayıcı yaklaşımıyla erk sahiplerinin iktidar uğruna savaş ve yıkımla girdikleri ilişkiyi sahneye taşıyor. Vatan ve zafer uğruna feda edilen kız çocuğunun binlerce yıllık öyküsü, bugün dünyanın farklı köşelerinde yaşanan savaş ve çatışmaların sebep olduğu yıkımlarla, aile trajedileriyle akrabalık kuruyor. Klasik eserlere getirdiği çağdaş yaklaşımlarla tanıdığımız yönetmen Serdar Biliş, bu köklü tragedyayı da güncel bir yorumla seyirciyle buluşturuyor. İBB Şehir Tiyatroları yapımı oyunda Caner Çandarlı, Ceren Kaçar ve Elvan Boran rol alıyor. Festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşen oyun 26 Kasım’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izlenebilir.

NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ BİLİYORUM


Koreograf Ayrin Ersöz’ün Canan Yücel Pekiçten, Bengi Sevim, Magda Skowron, Hasan Yoksulabakan ve Ömer Vatansever ile tasarladığı bir hareket ve ses evreni… Yapı Kredi bomontiada’nın 4. katında, performansçıların hareket halindeki bedenleri; canlı müzik ve insan sesi aracılığıyla temassız dokunuşlardan mahremiyet alanları yaratacak. Ne Düşündüğünü Biliyorum bir aşk çağrısı, performansçılardan seyirciye bulaşan hasretli bir talep… Bu çok direkli mekânda yaratılan, (düş)üncenin harekete, hareketin ise düşe dönüştüğü evreni, performansçılarla birlikte; temkinli fiziksel ve sosyal mesafede deneyimlemeye davetlisiniz. Festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşen gösteri 28-29 Kasım’da Yapı Kredi bomontiada’da izlenebilir.

 

MANHATTAN’IN İYİ TANRISI


“Faşizm iki insan arasındaki ilişkide başlar” diyen, yaşadığı çağla ve dille bir hesaplaşma içinde olan Avusturyalı yazar ve şair Ingeborg Bachmann’ın radyo tiyatrosu olarak yazdığı, birçok kez sahnelenen Manhattan’ın İyi Tanrısı festivalde Tiyatro Motus tarafından sahneye taşınıyor. Oyun 1957’nin Manhattan’ında geçse de metropol yaşamına ve modern insan ilişkilerine bakışıyla güncelliğini kaybetmiyor. Tiyatro Motus’un günümüze uyarladığı oyun, kurduğu gerçeküstü evren içinde; aşkın ne olduğunu, ne olabileceğini ve ne olamadığını sorguluyor. Seyirci, “İyi Tanrı’nın eliyle işlenen cinayeti ve âşıkların akıbetini”, bugünün metropol kişilerini anımsatan karakterler aracılığıyla takip edecek. Festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşen oyun, 1 Aralık’ta Moda Sahnesi’nde izlenebilir.

KUĞU GÖLÜ


Uluslararası dans topluluğu Club Guy & Roni, Kuğu Gölü’nün canlı yayını ile festivalde. Kuğu Gölü, kusursuz bir masal dünyasına kaçma arzumuzla, gerçeklikle ilişkimizi kaybetme riskini bir araya getiren bir performans. Klasik baleye getirdikleri özgün yorumlarıyla seyircinin beğenisini kazanan topluluk Kuğu Gölü’nü kendi yorumlarıyla sahneye uyarlıyor. Çevrimiçi olarak Kuğu Gölü oyununa katılan seyirciler aynı zamanda Hollanda’da mekânda bulunan “gerçek” seyircilerle birlikte bu masalın nasıl sona ereceğini belirliyorlar. Herkesin bu oyunda söz hakkı var ve bu etkileşim bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Seyircinin bu sorumluluğunu vurgulayan performansın yaratıcıları, bir kriz sonrasında nasıl ilerleyebileceğimizi keşfetmeyi amaçlıyor. İstanbul Tiyatro Festivali’nin “Hollanda Seçkisi” başlığı altında seyirciyle buluşacak bu proje, Hollanda Performans Sanatları Fonu tarafından destekleniyor. Oyun, 18-19 Kasım’da online.iksv.org üzerinden takip edilebilecek.

MAP TO UTOPIA


İstanbul merkezli Platform Tiyatro ile Bonn’dan Fringe Ensemble’ın ortak projesi olan Map to Utopia, seyircinin konumunu pasif izleyiciden aktif katılımcıya dönüştürerek, tüm farklılıkları içinde birbirini duymayı öneren bir kent geleceği fikrini yerleştiriyor. 20 avatar eşliğinde, kurmaca, dört farklı semt simülasyonu yaratacak olan performans, seyircileri; birbirleriyle komşu oldukları bu semtlerde yeni bir karakteri ve onun yolculuğunu inşa etmeye davet ediyor. Üç yıldır, dijital ve tiyatro ilişkisine dair farklı deneyim alanları sunan projede, seyirci; iki farklı seyir deneyiminden birini tercih edebilecek. Seyirci-katılımcılar oyuna Zoom programı ve oyun için tasarlanan özel bir mobil uygulama üzerinden kendi özel alanlarından dâhil olabilecekler. Böylece oyuncularla aynı dijital alanı canlı olarak paylaşacak seyirciler ise yepyeni bir seyir-katılım deneyimi yaşayacak. Map to Utopia, “geleceğin şehri” ekseninde bir tartışma zemini oluşturmayı amaçlarken geleceğin tiyatrosu üzerine de uzun soluklu bir araştırma alanı açıyor. Alican Yücesoy, Elif Ürse, Ersin Umut Güler, Gizem Erdem ve Okan Urun’un rol aldığı oyuna online katılım için başvurular 15 Kasım tarihinden itibaren Platform Tiyatro’nun Instagram sayfası üzerinden yapılacak. Festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşen oyun 25-26 Kasım’da online.iksv.org üzerinden takip edilebilecek.

DOPO LA BATTAGLIA


İtalyan yönetmen Pippo Delbono’nun Dopo La Battaglia’sı (Savaştan Sonra), ortaya çıkardığı boşluktan geçen sürekli bir akışla varoluşsal karanlığımızın kapılarını ardına kadar açan bir kompozisyon… Delbono tarafından yeniden yazılan Antonin Artaud, Franz Kafka, Alda Merini, Pier Paolo Pasolini, Walt Whitman, Rainer Maria Rilke, Alejandra Pizarnik gibi yazarların sözleri, bu performansta, adeta bir ritüelde yeniden yankılanıyor. Alexander Balanescu’nun bestelediği ve canlı icra ettiği özgün müzik, söz ve dizelere eşlik ediyor; oyuncular ise uçuşan sözleri bedenleştiriyor… İtalyan Kültür Merkezi’nin değerli işbirliği ile gerçekleşen yapımın çevrimiçi gösterimi biletli olarak 14 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında, online.iksv.org üzerinden takip edilebilir.

HER GÜNE BİR VAKA


Haftanın günlerinin ismini taşıyan yedi kadından, yedi COVID-19 öyküsü… Rotterdamlı genç, kargo çalışanı, emekli öğretmen, hemşire, ev hanımı, online yaşam koçu ve oyuncu yedi kadın; kâh kendi durumlarıyla dalga geçerek kâh olan biteni iğneleyerek başlarından geçeni seyirciyle paylaşıyor. Kimisi COVID-19 pozitif, kimisi negatif, her biri izolasyonda olan farklı profillerdeki yedi kadın; kişisel anlatılarıyla adeta pandemi günlerinin kaydını tutuyor. İnternette karşılaştıkları “İzolasyondaysanız ve şiddet görüyorsanız, paylaşın” mesajıyla, kişisel videolarını paylaşmaya başlayan bu kadınlar; fiziksel olarak bir araya gelemeseler de, internette yayınladıkları videolarla yolları kesişiyor, karantinada gerçek karşılaşmalarının yollarını döşüyorlar. Sevilay Saral’ın yazdığı Aysel Yıldırım’ın yönettiği oyunda Aysel Yıldırım, Ayşenil Şamlıoğlu, Bulut B. Sezer, Duygu Dalyanoğlu, Elif Karaman, Tülin Özen ve Zeynep Okan rol alıyor. Oyun, festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşiyor. Yapımın çevrimiçi gösterimi biletli olarak 14 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında, online.iksv.org üzerinden İngilizce altyazılı olarak da takip edilebilir.

ANDAN DAHA KISA


Mustafa Kaplan ve Filiz Sızanlı’dan oluşan çağdaş dans ikilisi Taldans, ses, ritim ve hareket eksenli çalışmalarını, müzikteki serializm akımının özgün dinamiklerini inceledikleri yeni eserlerinde sürdürüyor. Taldans yeni projesinde, seriler ve diziler aracılığıyla doğanın ve duyguların matematiğini araştırıyor ve sahneye yansıtmayı hedefliyor. Performans, festivalin yerli yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın sponsorluğunda gerçekleşiyor. Yapımın çevrimiçi gösterimi biletli olarak 14 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında, online.iksv.org üzerinden takip edilebilir.

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil