Aşk masalı Prag

‘Gerçek aşıklar kışın Prag’a gider’ derler... Yanınızda sevdiğiniz insan varken soğukla başa çıkmanız çok zor olmayacak eminiz. Aşkın ayında, bir masalda; Prag’da olalım istedik. Hayal etmesi bile iyi geldi!


14 Şubat Sevgililer Günü. Yüzyıllardır tüm dünya şaşmadan bu günü kutluyor. ‘Bir gün değil, her gün sevgi olsun!’ dediğinizi duyar gibiyiz. Evet, bu cümleyi zaman zaman biz de kuruyoruz. Ama ne çıkar bir gün biraz daha fazla sevgiden bahsetsek. Aslında şubat ayının aşk ile ilişkisi antik çağlara dayanıyor. Antik Yunan takvimlerinde de, ocak ayı ortasından şubat ayı ortasına kadar olan döneme Gamelyon ayı deniliyor ve bu bir ay Zeus ile Hera’nın kutsal evliliğine adanıyor. Günümüzde ise 14 Şubat, 1800’lü yıllarda Amerikalı Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana çok sayıda insan tarafından kutlanan bir gün. Yıllar sonra bu özel gün ilk defa hafta sonuna denk geliyor. Bu durum gezgin ruhunuzun kabarmasına neden olduysa, hadi kolları sıvayıp bavulları hazırlamaya başlayın.


Resmi kayıtlar hariç, yaklaşık 1.300.000 nüfuslu şehir; doğal afetlerin ve savaşların neredeyse hiç dokunmadığı, altı yüzyıllık mimariye sahip ve 1992’den beri Unesco’nun dünya mirasları listesine emanet.
Yazı: Müjde Taşçıoğlu


Gündüzün müthiş kalabalığı arasında, heykellerle dolu Charles Köprüsü’nün ortasında kendinizi dinlediğinizde, şehrin ortasından süzülen Vltava Nehri, Prag’ın merkezinden dolaşarak, muhteşem bir manzara ziyafeti sunacak size.


Elleriniz cebinizde, sadece yürüyerek bile Prag’ın meydanlarını ve küçük dar sokaklarını keşfedebilir, içinizde yeşeren duyguyu tarif etmekte güçlük çekebilirsiniz. Bu şirin şehir, kafelerin önündeki kalabalık masaları, envai çeşit restoranları, sokak sanatçıları, pub’ları, caz kulüpleri, galerileri ve müzeleri içinde barındıran bir sanat merkezi adeta.


Başka bir dünya
Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag... Hakkında paylaşılacak, söylenecek o kadar güzel şey var ki! Aslında anlatması zor, gerçekten yaşamanız, gitmeniz, görmeniz gerekiyor. ‘Prag sizi asla bırakmaz. Bu tatlı küçük ananın çok güçlü pençeleri vardır’ sözlerinin sahibi, ünlü yazar Franz Kafka’nın vatanını, şehrin ruhunu ve enerjisini en güzel bu sözler özetliyor. Gidilesi, gidildikçe yaşanası bir yer. Hiçbir şey yapmasanız bile sadece ruhuyla sizi etkiliyor; kırmızı damlı binaları, altın rengi çan kuleleri, romantik kişiliği, var olmanın dayanılmaz hafifliğini hissettiren havası ve şefkatle açtığı kolları ile huzur buluyorsunuz.  

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil