Aslı Enver'in huzur evreni

Doğal ışığı, akıllarda yer eden gülümsemesi ve gözlerinden yansıttığı oyunculuk yeteneği ile bu sezon tüm dikkatler Aslı Enver’de! Neşesi ve ağırbaşlılığı onu bazen çocuksu bazen olgun bir ruha büründürse de üzerinizde bıraktığı etki gizemini tam çözemediğiniz bir roman karakterine atıfta bulunuyor.

Röportaj: Ece Üremez
Fotoğraf: Serhat Hayri

İngiltere’nin kırsal kesiminde değil Terkos Gölü’nün yakınlarındayız. Ancak böyle bir resmin içinde gördüğünüz kişi, kendinden ışıklı aurası sayesinde  geçtiği yerleri aydınlatan Aslı Enver olunca nerede olduğunuza dair kendi içinizde şüpheye düşmemeniz işten değil. Adeta Jane Austen romanlarından fırlamış bir karakter gibi gözüken güzel oyuncunun mutluluğu huzurla eşleştirmesi ve empati kurmaktan bir an olsun vazgeçmemesi de bundan mı acaba? Ya da ‘Aşkın en zor yanı ayrılık kısmı’ derken bizi Aşk ve Gurur romanının tam ortasına sürüklediğinin farkında mıydı? Aslında onun cazibesinin sırrı tam da burada gizli diyebilirim, öylesine doğal bir akış içinde yaşıyordu ki yüzündeki mimiklerden hareketlerine, düşüncelerinden attığı adımlara sanki her şey bu mükemmel görüntüyü tamamlamak içindi... Aslında Aslı Enver hayatta zoru başarıyordu. Şöyle ki; mutluluğun vahiy yoluyla inmesini bekleyenlere inat o herhangi bir durumdan bağımsız olarak kendi mutluluğunu yaratmasını biliyordu. Güçlü, kararlı aynı zamanda da gizemli bir yaradılışa sahip olduğu izlenimi ise ilk bakıştan çok daha uzun süre geçerliliğini koruyordu. Zira Aslı Enver’in zorluklara karşı dik duran, her kararının arkasında olan ve küçücük bir pay bilse olsa kendisi hakkında merak katsayısını arttıran bazı detayları farkında olmadan saklı tutan bir yapısı var. Yani siz sormadan kendini anlatanlardan, açık edenlerden değil aksine tanımak için özel bir çaba sarf etmeniz, doğru soruları sormanız gerekenlerden... Londra’da doğmuş ve 12 yaşına dek İngiltere’de büyümüş bir kadın olarak o meşhur İngiliz asaletinden payına düşeni de almış elbette. Öyle ki, kibar bakışları, sesini hiç yükseltmeden konuşması ve nezaketi bu gerçeğin güzel bir yansımasını teşkil ediyorlar. Hayattaki her adımına ruh katan Aslı Enver’in tüm hassasiyeti ile sarıp sarmaladığı aşkı Murat Boz ile kalbini sonuna kadar açabilmenin mucizesini tattığını da eklemem gerek. Hayat Bilgisi ve Kavak Yelleri ile kendisini tanıdığımızdan bu yana en zayıf ve formda gözüktüğü haliyle ekranlara dönen yetenekli oyuncunun bu kez İstanbullu Gelin dizisiyle gerçek hayatta yaşamış bir karaktere hayat verdiğini de hatırlayalım. Ona dair bir diğer sürpriz de bu kış vizyona girecek ve başrollerini yine Özcan Deniz ve Meryem Uzerli ile paylaştığı korku-gerilim türündeki film diyebiliriz. Şimdi, bu gelişmeler bir yana dursun biz ana odaklanalım ve sadece onun sesine kulak verelim.



İstanbullu Gelin dizisinin senaryosunu okuduğunuzda canlandıracağınız karaktere dair neler hissettiniz? Gerçek bir hikayeden uyarlanmış olması sizi nasıl etkiledi?
İlk defa gerçek bir hikayeden uyarlanan bir karakteri canlandırıyorum ve bence bu çok enteresan. Çünkü gerçekten yaşanmış hikayelerden esinlenildiği zaman karakterin ve hikayenin kendine ait bir ruhu olduğunu düşünüyorum. İpek Bilgin, bir oyun çalışırken bana şöyle bir şey demişti; ‘‘Biz oyunculuğu başkalarının dertlerini anlatmak için ve empati kurulabilsin diye yapıyoruz.’’ Bu da tam olarak böyle bir şey aslında. Süreyya’nın derdini anlatmak ve onun gibi yaşayan insanlara empati kurulabilecek alanı sağlamak.

Gerçek hayattaki Süreyya ile tanışma ve konuşma imkanınız oldu mu?
Olmadı maalesef.

Özcan Deniz ile çalışmayı nasıl tanımlarsınız? Sizin gözünüzden kendisine dair enteresan bir karakter özelliğini söyleyebilir misiniz?
Çok kısa bir süre içerisinde iki farklı projede Özcan’la birlikte çalıştım. İstanbullu Gelin öncesi bir sinema filmi çektik. Orada hem yönetmenim hem de partnerimdi. Bu projede de birlikteyiz. Özcan’ı yönetmen olarak çok beğeniyorum. Çok doğru bir oyun anlatıyor ve oyuncuyu çok iyi yönlendiriyor. Sinema filminde çalışırken de çok rahat ettim. Özcan’ı daha resmi ve formal biri gibi düşünürdüm. Ama aslında doğalında çok komik bir adam var. Beklemediğin anda beklemediğin bir şey söylüyor ve güldürüyor.

Özcan Deniz ve Meryem Uzerli birlikte rol aldığınız korku-gerilim türünde bir filmin çekimlerini tamamladığınızı biliyoruz. Türk yapımı korku filmlerinde sıklıkla kullanılan ruhani öğeleri içeren bir senaryo mu var yine?
Özcan ve Meryem’le oynadığım film korku, gerilim türünde. Fakat sizin bahsettiğiniz o ruhani öğeler yok bizim filmimizde. Vizyona daha çok zaman olduğu için fazla şey söyleyemeyeceğim ama sürprizli bir film diyebilirim. Beni en çok etkileyen şey senaryo ve hikayenin gidişatıydı. O yüzden içinde olmayı çok istedim, Meryem de beğendiğim bir oyuncu. Özcan’ın, sinema filmlerinde genel olarak resim, renk ve görüntü kalitesini çok beğeniyorum.  Çalıştığı görüntü yönetmeni Olcay Oğuz’u da çok başarılı buluyorum. Böyle bir konuyla, öyle bir görüntü ve vizyonun bir araya gelmesi benim için hem mutluluk verici hem de merak konusu açıkçası, çıkacak sonucu ben de çok merak ediyorum.

Bugüne kadar canlandırdığınız performanslar sırasında hiç unutamadığınız bir an yaşadınız mı?
Benim yakın tarihte yaşadığım ve unutamadığım bir olay var. Dolunay  Soysert’le Craft Tiyatro’da Personel adlı bir oyunda oynarken, Dolunay’ın ayağıyla ilgili ufak bir operasyon geçirmesi gerekti. Narkoz verilen bir operasyondu. Sonrasında da doktoru da istersen bir süre oyuna çıkma demişti. Dolunay da ağrısı olur diye doktorun böyle bir şey dediğini düşünüp oyuna çıktı. Ama oyunun üçüncü sahnesi itibariyle ona bir trak geldi ve oyun bitene kadar gitmedi. Bir saat boyunca karşılıklı birbirimizin gözüne baka baka çok heyecanlı, gergin ve yüksek bir oyun çıkartmıştık. Ne o ne olacağını biliyordu ne ben, ne de seyirci olanın farkındaydı. Dolayısıyla aşırı heyecanlı bir oyun çıkardık. Oyunun bu denli iyi çıkmasının sebebi tabii ki çok iyi bir prova sürecinin ve karşılıklı çok iyi anlaştığın bir partnerle oynamanın sonucu diye düşünüyorum.



İlk kez O Ses Türkiye’de daha sonra ise İstanbullu Gelin dizisinde şarkı söylediğinize ve sesinizin güzelliğine tanık olduk. Müzikle ilgili gerçekleştirmeyi dilediğiniz bir hayaliniz var mı?
Böyle bir hayalim yok açıkçası. Müzik benim için şu an sadece işlerimde gerekirse yapacağım bir şey. Yer aldığım projelerde karakterimin şarkı söylemesi gerekirse söylerim ya da evde kendi kendime söylemeyi tercih ederim.

Eğer kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz?
Özellikle dış gece çekimlerinde Garfield olmak isteyebiliyorum zaman zaman.

Günümüzde şöhret ve ünlü olmak neden bu kadar arzu ediliyor dersiniz?
Bence şöhret olma isteği günümüzde çoğalan bir şey değil. Sadece hep var olan bir istek ve günümüzde  sanırım daha kolay elde edilebiliyor. Çünkü sektörümüz daha büyük artık. Ayrıca soysal medya mecraları çok daha fazla kullanılıyor ve belki de yeni bir keşif alanı olmuştur bu noktada.

Siz çocukken en çok nelerin hayalini kurardınız?
Bu konuda şanslı olduğumu düşünüyorum çünkü çocukken kurduğum hayalin yakınındayım hatta belki fazlasındayım bile. Çocukken oyuncu olmak, bir tiyatroda yer almak ve hayatımı bu şekilde geçirmek istiyordum. Çocukluğumdan buraya bakarsak güzel bir yerde olduğumu düşünüyorum.

Kendiniz, yaşamınız hakkında tek bir şeyi değiştirebilecek olsanız bu ne olurdu?
Sanırım metabolizma hızım olurdu.

Sevdiğiniz, aşık olduğunuz kişi için değişmek mümkün mü? Onun istediği şekilde davranmak, şekil almak ilişkiyi daha sağlam mı kılar yoksa daha sağlıksız bir hale mi getirir?
Karşındaki kişi için değişmeyi çok doğru bulmuyorum. Kendi özünden vazgeçmek, kim olduğundan ya da mutluluklarından, karşı çıktığın şeylerden vazgeçmek doğru gelmiyor bana. İki taraf da sağlam durursa ve kendilerini koruyarak ortak noktada buluşabilirse bu sanırım daha sağlıklı oluyor. İki insanın bir arada olması için fedakarlık tabii ki gerekiyor, bence aşk ve sevgi varsa zaten o fedakarlıklarda bulunmayı da istiyor oluyorsun.



Aşık olmanın en zor yanı sizce ne?
Aşık olmanın en zor yanı herhalde ayrılık kısmıdır. Ya da bazen kendini doğru ifade edememektir...

Murat Boz’un hangi özellikleri sizi daha çok etkiliyor?
Murat’ı tanıdıkça daha çok seviyorum. Duygusal, esprili, sahiplenici ve gerçek biri. Bu özellikleri sadece benim için değil, ailesi ve sevdikleri için de geçerli. Zekasına da çok güvendiğim, konuşmaktan keyif aldığım ve hayatımda hep olmasını istediğim bir insan.

Her ilişkinin dinamiği farklı olsa da sizin ilişkilere dair aldığınız en iyi tavsiye ne oldu?
Her ilişki farklı tabii ama önemli olan karşındakini kadın ya da erkek olarak değil insan olarak görmek. Oradan bakıp ulaşmaya çalışırsan bence en makul ilişki kurulabiliyor.

Bir ilişkide erkeğin hangi özelliğe sahip olmasını çok can sıkıcı bulursunuz?
Ketum ve kibirli insan her daim can sıkıcı olur sanırım.

Hayatınızın merkezinde olan, size güç veren, dengenizi koruyan şey ne?
Hayatta bana güç veren şeylerin başında tabii ki ailem, ailem gibi gördüklerim ve Murat geliyor. Onlar her zaman çok destek gördüğüm, çok şey paylaşabildiğim, kendimi rahat ifade edebildiğim ve beni anlayan insanlar. Bu yüzden de çok şanslı olduğumu düşünüyorum.

Sizin için mutluluk… desem cümleyi nasıl tamamlarsınız?
Mutluluk bence huzurla çok eş orantılı bir şey. Mutluluk bence huzurdur.

Kendinizi ne zaman ve nerede en mutlu hissetmiştiniz?
Kimine deniz kenarı çok iyi gelir ama bana ormanda olmak, yeşilin içinde olmak, ormanda yürüyüş yapmak iyi geliyor. Bazen de uzun yola giderken, araba kullanırken ya da güzel bir sahne çekerken de çok mutlu oluyorum… Mutluluğu bir yere ya da bir duruma bağlamak benim için geçerli değil. Sabah çok güzel bir kahvaltı yaptıysam da çok mutlu olabiliyorum, bazen yolların boş olması bile beni çok mutlu ediyor. Bence o kişinin içinde olan bir şey ve durumlarla da çok alakalı değil sanırım. Kendi iç huzurumla ilgili bir şey.



Yaşınıza göre olgun mu yoksa daha çocuksu bir ruha mı sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Zaman zaman olgun zaman zaman çocuksu olabiliyorum. Stabil bir çizgide hiçbirimiz yaşamıyoruz. Bazı günler daha olgun, bazı durumlarda ise daha çocuksu olabiliyorsun. O günkü ruh haline, kişiye, duruma göre değişebiliyor bu durum. Ama genelde neşeli biriyim diyebilirim.

Hayat Bilgisi ve Kavak Yelleri ile sizi tanıdığımızdan bu yana en formda ve en zayıf halinizle karşımızdasınız. Bu süreçte nasıl bir yol izlediniz ve korumak adına neler yapıyorsunuz?
Hayat Bilgisi ve Kavak Yelleri dönemlerinde 19-20’li yaşlarımdaydım. Daha genç bir yaştaydım ve mesleğim için görümümün ne kadar önemli olduğunun çok farkında olduğum bir yaş değildi. Bir de açıkçası o yaşlarda, kilo verip kilo almanın hayatımda çok önemli yeri yoktu. Ama özellikle 26-27’li yaşlardan sonra spora ağırlık verdim. Yemek zevkim kendiliğinden değişti. Eskiden kremalı yemekleri, makarnayı çok severken şimdi yiyemiyorum. Şu an sebze ağırlıklı besleniyorum. Şunu yerim bunu yemem, haftanın şu kadar günü kesinlikle spora giderim gibi bir durumum yok ama kendim için, iyi hissetmek için spora gidiyorum elimden geldiğince. O zaman da otomatikman yediklerine de dikkat etmeye başlıyorsun. Açıkçası kendime çok katı davranmıyorum.

Sabah uyandığınızda ilk iş ne yaparsınız?
İlk uyandığımda mutlaka kahvaltı yaparım. Kahvaltı yapmadan kendime gelemiyorum.

Telefonunuzu ne sıklıkta kontrol edersiniz? Sosyal medyada çok zaman geçiriyor musunuz?
Evdeysem çok fazla telefonla ilgilenmem. Setteysem ve boşluğum varsa tabii daha fazla ilgileniyorum. Bu ara soysal medyada ‘hikaye’ kısmını daha çok kullanıyorum. Ama her anımı, günümü paylaşmıyorum. Bazen 10 dakika soysal medyada zaman geçiriyorum ama bazen bir bakıyorum çok uzun zaman geçirmişim.

Gelecekte ‘bir gün durmalıyım’ dediğiniz bir nokta var mı?
Projelerim arasına altı ay ya da bir sene kadar zaman koymayı seviyorum. Hoşuma giden bir proje bulana kadar duruyorum. Çok fazla bir işten diğerine girmek gibi bir durumum da yok aslında. Bu benim mesleğim ve çok severek yapıyorum. Kendimi de şanslı buluyorum sevdiğim işi yapabildiğim için. Bu yüzden de bir gün bir yerde dururum gibi bir düşüncem yok.

Şu anda dünya üzerindeki en kritik mesele sizce ne?
Sanırım artık daha az empati kuruyoruz ve daha fazla yargılıyoruz. Dünya da daha sert bir hale geliyor bu yüzden.


Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil