Cüneyt Arkın'dan o fotoğrafın yürek burkan hikayesi

1968 yılında Hacı Murat Geliyor filminin çekimlerinden de epey etkileyici ve heyecanlı bir anıyı paylaşmıştı bizlerle; 

"Erzurum, yüreğine kadar kara batmış üşüyor. Tipi ortalığı savuruyor. Savaş atları yiğit mi yiğit. Kar fırtınası parçalanıp tepeye çıkıyorlar. Sonra uçarcasına köye dalıyorlar. Hacı Murat en önde düşmanın içine keskin bir bıçak gibi dalıyorlar. Karlı ova kıpkızıl kan oluyor.

Aynı anda General Yorgi kumandasındaki bir Rus kuvveti yamaçtaki kar altında kalmış Türk köyünü basıyor.

Katliam başlıyor.

Kadın, çocuk, yaşlı demeden kılıçtan geçiriyorlar. Kurbanların feryatları uçsuz bucaksız karlı ovanın üzerinde yankılanıp gidiyor.

General Yorgi’nin kocaman kara gözleri var. Her şeye korkunç bir hainlikle bakıyor.

Yere düşmüş Türklerin kanlı vücutlarını atıyla çiğniyor. Bebeklerin yüzlerine kılıç sallıyor, sonra sadist şeytanca gülüyor. Türkler, yaşlısı, genci ninesi, gelini, çocuğu yiğitçe karşı koyuyorlar.

Nur içinde yatsın bu rolü Erol Taş oynuyor. Erzurum’un misafirperver halkı bize canla başla yardım ediyorlar. Set, o soğuğun altında oldukça kalabalık. Erzurum’un yiğit halkı çekimi izliyor. Anası, bacası soğuğu yenelim diye toprak bir testi dolusu pekmezi çalışanlara büyük bir alçakgönüllülükle ikram ediyorlar. Kısa bir zamanda köy baştan aşağı Türk kanına bulanıyor. General Yorgi, genç kızlara, kadınlara tecavüze başlıyor. İşte o anda şaşırtıcı bir şey oldu. Otuz otuz beş yaşlarında kara kuru bir Erzurumlu erkek sete daldı. Elindeki silahı son anda fark ettik. Bir yay gibi kıvrılıp çelik gibi yaylanarak Erol Taş’a doğru uçtu. Bağırıyordu.

‘Zalim Moskof, yeter, bu zulüm.’ Silahını doğrulttu.

Bereket tam o sırada atlar Erol Taş’ı gizledi.

Koşuşturduk. Etrafını sardık. Fakat o kadar güçlü ve çevikti ki, baş edemiyorduk. Haykırıyordu.

‘Seni öldüreceğim alçak Moskof. Kıydığın bu masumların, öcünü alacağım senden.’

Çelik kıvraklığıyla elimizden kurtuldu. Çekimin kalabalığına daldı. Erol Taş’ı arıyordu. Yardıma gelenler oldu. Etrafına etten bir duvar ördük. Korkunç bir nara attı, bizi yarım geçti.

‘Hain Moskof’a ölüm.’

Canla başla rolünü oynamaya çalışan Erol Taş’a erişiyordu ki, yetiştik. Erol Taş’a doğrulttuğu silahın bileğini birkaç kişi kavradı. Üzerine abandık. Diz bile çökmedi. Baştan aşağı öfke ve kinle taş gibi ayakta duruyordu. İlk defa yüzünü gördüm. Bal rengi gözlerinde dehşetli bir kararlılık vardı. Ve mutlaka Erol Taş’ı öldürecekti. Yaşlı biri ‘Rıza kendine gel.’ dedi.
Göğsünü sardım. Kalbi deli gibi atıyordu. Bağırdım.
‘Rıza, bu bir film. Film çekiyoruz. Kimse ölmedi. Öldürmek istediğin Rus değil, Erol Taş. Erol Taş’ı tanırsın.’

Beni savurup attı.

Bal rengi gözleri kararmıştı. ‘Ben gördüğüme inanırım’ dedi. Mutlaka Erol Taş’ı öldürecekti. Bakışlarından anladım. Ayaklarından kavradık. Çekim de durmuştu. Erol Taş’ı uzaklaştırdılar. Rıza ‘Türkün öcünü Moskof’dan alacağım.’ dedi. Bir yılan gibi tıslamıştı. Silaha sarıldım.
Moskof’u ben öldüreceğim’ diye bağırdım. Bileğini dizime vurdum. Diğerleri yardım etti. Silahı aldım. Kalıp yürüdüm. Atıma bindim. Silahı kaldırdım. Gürledim.
‘Moskof’u ben öldüreceğim.’ Yönetmenin yanına vardım.
‘Başımız belada ağabey, bir öldürme sahnesi çekelim.’ dedim.

‘Yorgi’yi öldürecek misin’ diye sordu.
‘Evet, öldüreceğim’ dedim.
İşaret verildi. Herkes koşuşturdu. Rıza, o deli öfkesiyle bize bakıyordu. Belli ki, Moskof’u ben öldürmesem o öldürecekti.

Set hazırdı.

Dörtnala atımı Erol Taş’ın üzerine sürdüm.
Zalim general silahını çekti. Ateş etmeye başladı.
Haykırıyordu. ‘Geber Hacı Murat.’
Atın yanına yattım. Erol Taş, çılgın gibi ateş ediyordu.
Uçup yanına vardım
Doğruldum. Ateş ettim.
Erol Taş kanlar içinde yere düştü.
Atımı şöyle bir döndürdüm. Keyifle kişnedi.
Rıza’ya döndüm.
‘Rıza, Moskof’u öldürdüm.’
Gece he zaman olduğu gibi kahvede toplanıp çay içerek sohbet ediyorduk ki Rıza geldi.
Yanıma oturdu. Çay söyledik.
Bir ara sordum.
Rıza, eğer Moskof’u öldürmeseydim, sen öldürecek miydin?’
‘Mutlaka öldürürdüm’ dedi.
Onun bal gibi gözlerine baktım. Sözlerinde samimiydi.
O an sinemanın gücünü bir kere daha anladım...

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil