Gizemli güzellik: Begüm Birgören

Uzun zamandır ekranlarda ama hiç keşfedilmemiş bir yanı, insanı dinlendiren bir güzelliği ama sanki cazibesine kapılırsanız gizemine yenilebileceğiniz bir tehlikesi, inanılmaz doğal yüz hatları ve çok da farklı bir enerjisi var. Begüm Birgören ‘var’lığı anında fark edilenlerden...

Röportaj: Gülru İncu
Fotoğraf: Semih Kanmaz

Biraz Latin güzellerini anımsatıyor, kesinlikle sıcasık bir enerjisi var. Bakmayın siz fotoğraflarda sakin sakin durduğuna, çok muzip aslında. En önemlisi kendini ti’ye almayı, kendine gülmeyi, kendisiyle eğlenmeyi becerebilen insanlara özgü bir sakinlik ve yalın mutluluk hali onunki biraz. Oyun ve oyunculuk ruhu çocukluğundan beri yakasını bırakmamış. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin hafta sonu kurslarıyla başlayan oyunculuk hayatı, Bahçeşehir Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü sonrasında Kadir Has Üniversitesi’nde Film ve Drama dalında yaptığı yüksek lisans ile devam ediyor. Son olarak ‘Bir Deniz Hikayesi’nde izlediğimiz Begüm Birgören çok yakında güzel bir proje ile bizimle.

Oyunculuk merakı nasıl başladı?
Her çocuk gibi oyun oynamaya hiç doymayan, fiziksel aktivitelere yatkın bir çocuktum. O oyun ruhu ergenlikle birlikte oyunculuğa aktarıldı diyebilirim. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin hafta sonu kursları vardı ve oraya gitmeye karar verdiğim günden bu yana devam etti. Uzun seneler çocuk oyunları, okul tiyatroları oldu. Aslında standart süreçlerden geçtim ben de.

Oyunculukla ilgili hayallerinizde neler var, örneğin oynamanın dışında yazmak, yönetmek… Mutlaka canlandırmak istediğiniz karakter nasıl bir karakter?
Kendi hikayemi yazıp yönetmenliğini yapmaya cüret etmek… Neden olmasın? Aslına bakarsanız herkes gibi iyi bir hikaye, okurken aşık olacağım bir karakter ve tabii ki her hücremle kendimi teslim edeceğim bir yönetmen olsun isterim. Bu yaşadığım bir tane hayat içinde sırf hata yapma korkusundan denemediğim çok şey olursa üzülürüm. Kariyer denen şeyi de hiç hata yapmamak gibi anlıyormuşum çünkü ben. Hatta iyi bir kariyer düşüncesiyle ‘hayır’larla dolu dönemler geçirdim. Çok fazla ince eleyip sık dokuyanlardandım ama ne bileyim, bu kadar korku ve endişenin beni iyi bir yere götürmeyeceğini düşünüp akışına bıraktım son yıllarda.

Bir gün mutlaka beraber oynamak istediğiniz isimler kimler?
Çok uzun bir listem var aslında. Tom Hardy ve Matthias Schoenaerts, Julie Delpy, Naomi Watts, Paul Dano gibi hayallerin yanında Türkiye’de de oynamayı çok arzuladığım oyuncular var tabii ki. Haluk Bilginer bu isimlerden biriydi ve yaşasın ki oldu. Biraz da cadı gibiyim, çok istediğim oyuncularla çalışma fırsatım oluyor.

Bugüne kadar yaptığınız işler arasında hangi proje ya da hangi rol bir adım öne çıkıyor?
İçinde bulunduğum işlerin hepsi yönetmeni, oyuncu kadrosu ve hikayesi ile paket halinde bir bütün benim için, o yüzden her birini çok seviyorum. Dönem projeleri belki biraz daha farklı bir yerde olabilir. Dekor, kostüm ve yaratılan dünya günümüz işlerinden farklı olduğu için mi bilmiyorum, oyunculuk kısmı daha eğlenceli geliyor. Kendi hayatımda deneyimleyemeyeceğim bir atmosfer içinde olmak çok heyecan verici.

Güzellik ve bakım ritüelleriniz neler?
Ben güzellik merkezli yaşayan biri değilim ama işim için maalesef zorla da olsa spor yapıyorum. Ağır da bir programım var. Benden bir Tomb Raider çıkarmaya çalışan bir spor hocam var ki bu hiç keyifli bir şey değil. Şaka bir yana, işimi yaparken omurgamı doğru bir şekilde biçimlendirebilmek için yapmak zorundayım, çünkü bu işi yapan birinin hantal olma, bedenine bakmama gibi bir lüksü olamaz bence. İşim gereği yüzümdeki makyaj uzun saatler kaldığından, iyi bir nemlendirici ve yıkama jelleri olmazsa olmazım. Eczaneden aldığım için belki, Murad’ın ürünlerine güveniyorum ve uzun yıllardır kullanıyorum.

Bir kadını güzelleştiren en önemli şey nedir sizce?
Gerçekten mutlu olmak, aşık ya da tutkulu olmak kadar sizi güzelleştiren hiçbir şey olamaz. Cildiniz, gözünüz her şeyiniz değişir. 

Saçlarınız gür ve parlak görünüyor. Saç bakımı için neler yapıyorsunuz?
İnanın saçlarıma sıfır bakım politikası uyguluyorum. Saçımda takık olduğum tek şey hacim ve Schwarzkopf’un volume şampuanı denediğim tüm ürünlerin içinde en iyisi oldu.

Küçük güzellik sırlarınız var mı?
Eczaneden aldığım yanık ve hücreyenileyici kremleri aralıklı zamanlarla kür gibi uyguluyorum. Yine her zaman değil ama sodayla yıkamak ve bol su tüketmek diyebilirim.


Yazlık kıyafetlerinizi seçerken hangi tarzları ve renkleri tercih ediyorsunuz?
Gardırobuma her sene deliler gibi yeni parçalar ilave etmiyorum ama pantolon kesimi, etek boyu ya da baskın renk neyse ve ruh halimin tercihleriyle alıyorum genelde. Ya rengi ya modeli ya da bütünlüğün bir esprisi olması lazım. Kot-tişört insanı değilim. Jilet gibi uyumlu olamam, çok bohem asla değil ama uçuş uçuş ve biraz da feminen olmalı kıyafetlerim.

Sizi en çok ne mutlu eder?
Aşık olmak, işim ya da dünya barışı demeyeceğim. Bunlar elbette mutluluğum olur ama bir de yemek yemek var. Çok iştahlıyım ve bu duruma çok üzülüyorum. Ben niye böyleyim? Hiç tutamıyorum kendimi. ‘Merhaba ben Begüm ve yeme bağımlısıyım. Nasıl kurtulacağım bilmiyorum.’ Seyahat etmek son yıllardaki en büyük mutluluğum ama arkadaşlarımla yemek yiyip muhabbet etmekten daha iyi hissettireni yok.

Peki ya hayaller?
O-hooo bende hayalden bol bir şey yok. Her gün de yenisi eklenir. Hayallerimin performansındaki gibi bir kadın oyuncu olmak ve her ne olursa olsun hayatımın son anına kadar çalışan aktif biri olmak isterim. Üniversitede kavramsal sanatla ve video işleriyle aklımı bozmuştum. Oyunculuk bir yana, bienalde işleri sergilenen biri olmak isterim ya da en azından bir kez bile olsa katıldığımı görmek. Film çekmek, bu dünya düzeninin yıkılıp yeniden kurulması, dünyayı gezmek, mutlu ve kalabalık bir aile, ralli şampiyonu olmak, bir François Ozon filminde Matthias Schoenaerts ile oynamak gibi bir sürü hayalim var. Eh bir Emmy’ye de hayır demem Allah için.

Bugüne kadar yaptığınız en çılgınca şey neydi?
Son projem bittikten sonra saçlarımı bakır rengi yaptım. Feci oldu. Alışmaya çalıştım ama bir film ve dizi için gerekli değilse niye bu haldeyim diye sarıya yakın bir renk denedim ve ne yazık ki bana doğal rengin dışında bir şey olmuyormuş. Kendi isteğimle de asla kazıtmam.

Özel bir günde saç ve makyaj için nasıl bir tarzı tercih edersiniz?
Doğal saç makyaj, kıyafet de zarif olsun isterim.


İlk ne zaman makyaj yaptığınızı hatırlıyor musunuz ya da ne kullandığınızı?
Göz kalemi çekmekle başladım en masumundan ama sanırım orada da kaldım biliyor musunuz? 17 yaşındaydım galiba.

Çantanızın vazgeçilmezleri neler?
Evini çantasında taşıyan biri olduğum için neler yok ki çantamda? Hiç yoksa göz kalemi ve göz altı kapatıcısı. Cüzdan, ıslak mendil, telefon şarjı, parfüm, el kremi, meyveli sakız... Bu liste uzar gider.

Makyaj yaparken hangi markaları tercih ediyorsunuz?
Maskara için şu son dönem Dior’dan memnunum. Fondöten için Giorgio Armani’nin çok ince ve ipeksi yapısına bayılıyorum ve tabii Chanel’in pudrasına. Onun dışında her markadan ürün alabilirim.

Hangi parfümü kullanıyorsunuz?
Söylemek istemem. Sadece ‘bakın ben buradayım’ der gibi ağır kokulardan hoşlanmam. Bir yerden geçince arkada, ‘aaa kimin kokusu, kim bu’ gibi bir hissiyat yaratacak, egzotik bir gizemi tercih ederim.

Güzellik ne ifade ediyor sizin için?
Doğallıktan çok uzakta olmamak her şeyden önce. Mesela ben, işin içine kuaförler, makyözler girip, bana ait olmayan, genel güzellik algısına sokulmaya çalışıldığım zaman çok beğenmiyorum kendimi. ‘Bana beni geri verin’ diyorum içten içe. Bir kadının güzel enerjisinden daha önemlisi yoktur bence, makyaj sadece destekleyicilerimiz.

Nasıl bir gün sizin için ‘güzel’ kelimesini hak eder?
İşime bayıldığım için çalıştığımda da iyi bir gün geçiyor ama boşluklarımda genellikle film ve sezon sezon biriktirdiğim dizilerimi izlerim. Kendi kendime uğraşlarım var evde terapi gibi bana iyi gelen ve çok eğlendiğim. Cam boyama, tişört yapma, bahçede toprakla, çiçeklerle uğraşma gibi bir dolu iş. Arkadaşlarımın bana akşam yemeğe gelmesine bayılırım. Kurabiye, kek ve meze yapmayı çok seviyorum bir de.

Gerçekten çok güzel bulduğunuz bir yıldız var mı?
Başarıdan etkilenirim genelde ve hiçbir ikonum yok ama klişe olsa da bir Angelina Jolie bakmaya doyulmayanlardandır hakikaten.

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil