Masalsı yolculuk Kapadokya

Eğer biraz sakinlik ve dinginlik arıyorsanız, kendinizle ve sevdiklerinizle baş başa vakit geçirmek istiyorsanız ve ruhunuzda iflah olmaz bir romantik yatıyorsa, havalar daha da soğumadan Kapadokya’yı ziyaret edin.

Gün doğarken kuşbakışı Kapadokya
Sabah saat 6.00’da kaldığımız otelden özel bir araç ile alınarak Göreme’de, bölgede 25 yıldan uzun süredir hizmet veren bir aile işletmesi olan Royal Balloon’un binasına gidiyoruz. Bizi ayıltmak için mi yoksa enerji vermesi için mi bilinmez, açık büfe kahvaltı ve taze kahve ikramlarına ‘hayır’ diyemiyoruz. Kahvaltı sırasında pilotumuz ve ekip uçuş hakkında bilgi veriyor. Saat 7.00’ye doğru havalanıyoruz. Tüm heybeti ile Erciyes dağını, Uçhisar ve Kayseri arasındaki eski İpekyolu’nu, Göreme Açıkhava Müzesi’ni, Avanos’u, Çavuşin kasabasını tepeden görüyoruz. Gökyüzü bizimle birlikte havalanan diğer balonlarla renkleniyor ve güneş doğup yükseldiği sırada oluşan renklerle adeta büyülü bir ortam oluyor. Ekipteki hiç kimse yere inmek istemiyor. Mutlaka siz de denemelisiniz. 60 ve 90 dakikalık farklı turlar var. Fiyatları, 300-800 lira arasında değişiyor.

Yazı: Özge Altınok Lokmanhekim

Büyüleyici Coğrafya

Şapkalı peribacalarının hikayesi Orta Anadolu’nun iki volkanik dağı Erciyes, Hasan Dağı ve Güllüdağ’ın yaklaşık 60 milyon yıl önce patlamasıyla başlıyor. Dağların püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakalar kayalaşıp yağmur ve rüzgar tarafından aşınınca, bugün gördüğünüz büyüleyici coğrafya karşınıza çıkmış. Yöre halkının peribacaları olarak isimlendirdiği bu doğal güzelliği görmek üzere İstanbul’dan 1.5 saatlik bir uçuş sonrasında Nevşehir Havaalanı’na iniyoruz. Havaalanından otelimize giderken gördüğüm manzara karşısında kelimelerle ifade edilemez bir hayranlık duygusuna kapılıyorum. Kapadokya; Göreme, Uçhisar ve Ürgüp dışında Avanos, Derinkuyu, Kaymaklı ve Ihlara çevresini de kapsıyor.

Nereleri Görmeli?
Bölgedeki peribacaları farklı yüksekliklere sahip ancak en yükseği 1350 metre olan Uçhisar Kalesi. Kale dediğimizde gözünüzün önüne gelen yüksek duvarlı bir yapı olmasın tabii... Burası delik deşik koca bir kaya parçası. Uçhisar aynı zamanda bölgenin en güzel yürüyüş parkurlarından biri olan Güvercinlik Vadisi’ne de ev sahipliği yapıyor. Bir zamanlar halk besledikleri güvercinlerden elde ettikleri gübre ile tarım yaptığı için zenginleşen bu topraklarda şimdi meyve ağaçları ve asma yaprakları hüküm sürüyor. Uçhisar Kalesi de eskiden güvercin yuvası olarak kullanılıyormuş.

Uçhisar’dan Göreme istikametine doğru yol aldığınızda yol kenarında çok sayıda seyir terasına rastlıyorsunuz. Bu teraslardan Göreme Açık Hava Müzesi’ne ve en güzel manzarayı görmek için Ağaçaltı’na uğramalısınız. Buradan bakıldığında Göreme Açık Hava Müzesi’ni çıplak gözle seçmek biraz zor oluyor. Kaya kiliselerden oluşan yerleşim yerleri dışarıdan gelecek saldırıları engellemek amacıyla zaten görülmeyecek şekilde yapılmış, Göreme adını da buradan alıyor.
15 lira ödeyerek girebileceğiniz Göreme Açık Hava Müzesi’nde 25’ten fazla kilise olmasına rağmen bunlardan sadece sekizi ziyaret edilebiliyor.                                    30-40 metrekareden daha büyük olmayan kiliselerin yoğunluktan dolayı ziyaret saatleri maksimum üç dakika ile sınırlı. Duvarlarında farklı dönemlere ait İsa ve Meryem Ana resimleri ve semboller görüyorsunuz. Kayalara kurulmuş freskli kiliselerden en ilgi çekici olanları Elmalı Kilise ile ek ücret ödeyerek girdiğiniz ve en çok resme sahip ve bölgenin en büyük kiliselerinden biri sayılan Karanlık Kilise. Müzenin hemen dışında kalan Tokalı Kilise ise bu bölgedeki en büyük kilise olma özelliğine sahip.
    Göreme-Avanos yolu üzerinde, bir yanı yıkılmış harabeler halindeki dev kayaları görebildiğiniz Çavuşin kasabası yer alıyor. Zamanında burada Hıristiyan dervişler yaşamış. Çavuşin’in yakınında, Zelve ve Ürgüp yolu üzerinde bulunan eski adı ‘Rahipler Vadisi’ olan Paşabağ Bölgesi, peribacası manzarasını en iyi görebileceğiniz yerlerden biri.
    Nevşehir’e 18 kilometre uzaklıktaki Avanos, Kızılırmak tarafından ikiye bölünmüş. Kızılırmak’ın yatağından elde edilen kırmızı topraktan yapılan çömleklerle meşhur olan küçük bir Avrupa kasabası görünümünde... Gezerken Çanakçı Heykeli’ni, Dereyamanlı Kilisesi’ni, Alaeddin Camii ile Sarıhan Kervansarayı’nı da ziyaret etmeyi unutmayın. Buradaki çömlek atölyelerini ziyaret ederek ilk testinizi yapmak için de mutlaka zaman ayırın. Yedi kuşaktır seramikle uğraşan Sultans Seramik’in el yapımı ürünler sergilediği dükkanına da mutlaka uğrayın.                  
Bölgenin en ünlü ve hakkında efsaneler olan peribacaları Üç Güzeller, Ürgüp’te. Önünde mutlaka bir fotoğraf çektirin.
    Kapadokya’da pek çok uygarlığa, sayısız topluma ev sahipliği yapmış 200’e yakın yeraltı şehri bulunuyor. Bu şehirlerden sadece birkaçı ziyaret edilebiliyor. En popüler olanları ise Derinkuyu ve Kaymaklı. Derinkuyu Yeraltı Şehri’nin sekiz katı da ziyaretçilere açık. Bir hava koridorunun etrafına inşa edilen şehirde ne kadar derine inerseniz inin havadaki oksijen miktarı değişmediğinden bir mimarlık harikası olarak kabul ediliyor. Kaymaklı Yeraltı Şehri’nin ise sadece dört katı ziyaretçi kabul edebilecek durumda.
    Saruhan Kervansarayı’nda bir akşam sema gösterisi izlemek, Avanos’taki Akhal Teke At Çiftliği’nde at binmek, Göreme’den ATV kiralayarak güneş batmadan bir gezinti yapmak,  Akvadi-Uçhisar-Ortahisar-Ayvalı ya da Mazı Köyü-Soğanlı güzergahlarında profesyonel rehber eşliğinde bisiklet turu yapmak diğer alternatifleriniz olabilir.

Kaya ve Mağara Otelleri 
Kayakapı Premium Caves: Bir mahalle düşünün, tamamı otel olsun. Kulağa pek de inandırıcı gelmiyor değil mi? Ürgüp’te ‘Ağalar Mahallesi’ olarak bilinen Kayakapı Mahallesi’ndeki yüzlerce kaya ve tarihi yapının birleşmesinden oluşan Kayakapı Premium Caves tüm mahalleyi içine alıyor. Geçtiğimiz sene açılmış. Mahalledeki her evin bir ya da birkaç odaya dönüştüğü otelin odaları oldukça ferah. İçerisinde kendine özel havuzu olandan, önünde avlusu olana, hamam ve saunası bulunandan terası olana pek çok farklı oda seçeneği var. Ancak, benim favorim 119 numaralı Mehmet Tokat Evi. Odaların tamamına eski sahiplerinin, orada oturan ailelerin isimlerini verdiklerini söylememe gerek yok herhalde. Otelin havuz başında gün batımını seyretmeyi ihmal etmeyin.
Argos in Cappadocia: Uçhisar’ın doğusunda bulunan 33 odalı butik otel, Erciyes Dağı’na ve Güvercinlik Vadisi’ne tepeden bakıyor. Tasarımı ve mimarisi birçok ödül almış bu otel, romantik bir tatil isteyenler tarafından ilgi görüyor. Kaya yerleşimleri içine orijinaline sadık kalınarak yapılmış odaların bazıları iki katlı, bazılarında ise özel havuz bulunuyor.
Museum Hotel: Otelin kendisi de adı gibi bir müzeyi andırıyor. Sahibi Ömer Tosun sevdiği antika parçaları bu otelde bir araya getirmiş ve tüm odalara ve ortak kullanım alanlarına yerleştirmiş. Türkiye’nin tek Relais&Chateaux oteli olan Museum hem restorasyon ve yenileme çalışmasıyla hem de hizmetiyle 2013 ve 2014 yıllarında ‘Avrupa’nın En İyi Oteli’ ödülünü almış.  
Cappadocia Cave Resort: Bir iş toplantısı sırasında konakladığım Cappadocia Cave Resort Uçhisar’a tepeden bakan harika bir manzaraya sahip. Geniş ve ferah odalarının her biri eski zamanları andıran şekilde klasik mobilyalarla döşenmiş. Açık ve kapalı yüzme havuzu olan otelin yorgunluk atabileceğiniz bir de spa’sı mevcut.
Kapadokya’daki diğer butik oteller için kucukoteller.com.tr/kapadokya adresini ziyaret edebilirsiniz.
Nerede, ne yemeli?
Old Greek House: Eski bir Rum mahallesi olan Mustafapaşa’da ‘Asmalı Konak’ dizisinin de ilk çekim yeri olan 250 senelik bir Rum konağında bulunan restoran, bir aile işletmesi. Keyifli bir öğle yemeği için önereceğim yerlerin başında geliyor. Mutlaka deneyin diyeceğim lezzetler arasında ise yaprak dolması, peynirli tepsi böreği, güveçte patatesli köfte ve güveçte karnıyarık var. Eğer bir gün önceden sipariş verirseniz, tandırda kuru fasulyenin de tadına bakabilirsiniz.
Ziggy’s: Öğle yemeği için önerebileceğim ikinci adres ise Ürgüp’te, Esbelli Mahallesi’ndeki bu küçük ve sevimli restoran. Yemekleri kadar dekorasyonu da ilgi çekici. Kendinizi bir evin salonunda hissedebilirsiniz. Şömine de yanıyorsa, sizden keyiflisi yok. Özel sosta pişen fırında patatesi, böreği ve pastırmalı makarnası öne çıkan lezzetlerinin başında geliyor.
Seki: Argos in Cappadocia otelin restoranı. Burada yerel lezzetler oldukça modern bir sunum eşliğinde servis ediliyor. Ördek konfili pazı sarması, yufkaya sarılı bıldırcın, çömlek peynirli börekle sunulan kuzu kolu favorilerim arasında yer alıyor.
Yerel lezzetler denemek için diğer adresler ise; Museum Hotel bünyesindeki Lil’a Restoran, kırmızı et ağırlıklı bir mönüye sahip Elai Restoran ve Kayseri mantısı, tas kebabı gibi geleneksel tatları sipariş edebileceğiniz Alaturca...

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil