Olmalı mı, olmamalı mı?

Aşı, sağlıklı nesiller yetişmesinin yanı sıra halk sağlığı açısından da büyük önem taşıyor. Ancak son dönemde aşı karşıtlığı da yükselişte! Çiçeği burnunda anne babaların ise kafası ise çok karışık…

Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal

Dünyaya gelen her bebeğin sağlıklı bir yaşam sürmesi için Sağlık Bakanlığı ve bu alandaki uluslararası kurumlarca belirlenen belli aşıların yapılması öneriliyor. Ancak son dönemde giderek artan sayıdaki aşı karşıtları bu prosedüre itiraz ediyor. Hal böyle olunca toplumda “Acaba aşılar düşünüldüğü kadar da sağlıklı değil mi?” soruları sorulmaya başlanıyor. Bu konuyu farklı uzmanların görüşleriyle ele alarak, bebeklik ve çocukluk döneminde aşılama hakkında merak edilenleri tartıştık.

Bazı durumlarda ertelenebilir
Doğumla birlikte başlayan yaşam macerasında, insanoğlunun sağlıklı bir hayat sürmesi ilk hedef. Bu amaçla bulaşıcı hastalıklara karşı yüzyıllardır edinilen bilgi birikimi ve yapılan araştırmalar ışığında üretilen aşılar uygulanıyor. VM Medical Park Pendik Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hande Namal Türkyılmaz, çocukların ve belli durumlarda erişkinlerin aşı olmasının şart olduğunu belirterek, şu bilgileri veriyor: “Ama her çocuğun, her aşıyı olması gerekmiyor. Bunun belli istisnaları var. Bağışıklık sistemi sorunları, çoklu besin alerjileri ve ciddi bağırsak sorunları olan çocuklarda her aşıyı yapmak için diretilmemesi, takipte tutularak en uygun zamana ertelenmesi ya da yapılmaması mümkün. Ancak bu noktada şunu belirtmekte ciddi fayda var; aşı takviminde değişiklik yapılması ya da ertelenmesi gereken olguların sayısı toplum geneline oranla çok düşük.”

Toplum sağlığını koruyor
Çocukların aşılanmasındaki amacın; her şeyden önce onları hastalıklardan, bu hastalıkların neden olabileceği komplikasyonlardan, sakatlıklardan ve hatta yaşam kayıplarından korumak olduğuna dikkat çeken Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzmanı Dr. Elif Erdem Özcan, “Aşısı bilinen bir hastalığa karşı aşılanmak ve o hastalıktan korunmak her çocuğun hakkı. Toplumsal aşı uygulamalarında tüm toplum sağlığının korunması, iş ve okul günü kaybının önlenmesi, hastalıkların ülkeye getirdiği tedavi ile ilgili doğrudan        ya da dolaylı harcamaların azaltılması anlamına da geliyor” diyor.

Ailelerin kafası karıştı
Klinik Çocuk ve Yenidoğan Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnihal Şarman ise çocuk hekimlerine son yıllarda en sık sorulan soruların başında “Bebeğimize aşılarını yaptıralım mı?” olduğunu belirterek, “Aşılar, anne-babaların korkulu rüyası olan ateşli hastalıklara karşı çocuklara güvence sağlıyor. Ateşli hastalıklarda eğer çocuğun aşıları tamamsa bazı mikroplar ekarte edilerek gereksiz testler yapılmıyor. Çocukların hastalanmaması yaşlıları da koruyor. Böylece toplumun ileri yaş grubu daha sağlıklı oluyor” diyor.

Ömür boyu risk alınıyor
Çocuk-yaşlı ayrımı gözetmeksizin, toplumun her kesimi için önemli olduğu konusunda uzmanlarca fikir birliğine varılan aşıların yaptırılmaması, çoğu zaman geri dönüşümsüz sonuçlara yol açabiliyor. Dr. Hande Namal Türkyılmaz, aşı yapılmamasının yaşam kaybına yol açabilecek enfeksiyon hastalıkları karşısında çocuğu savunmasız bırakacağını; özellikle globalleşen dünyada, büyük göçlerin yaşandığı, ülke sınırlarının neredeyse kalktığı bir ortamda enfeksiyon hastalıklarına daha açık hale gelindiğinin altını çiziyor: “Boğmaca, zatürre, menenjit en korktuğumuz hastalıklar arasında yer alıyor. Bunlar ölümle sonuçlanabildiği gibi çocukta ciddi hasarlar da bırakabiliyor. Kızamık menenjiti geçiren bir çocuk ölümden kurtulsa bile sağırlığa ya da zeka geriliğine maruz kalabiliyor. Zatürre geçiren bir çocuğun akciğerinde kalan hasar ise erişkin yaşlarda akciğer kanserine dönüşebiliyor. Yani tüm aşıları reddetmiş, hiçbir aşı yaptırmama kararı almış bir ebeveynin, evladını çocukluk çağı enfeksiyonlarından sağ salim kurtardı diye düşünmemesi gerekiyor” diyor.



Bireysel bir karardan fazlası
Geçmiş yıllarda erken yaşta görülen ve en sık yaşam kaybına yol açan difteri, boğmaca, kızamık, grip, zatürre, kuduz, tetanos gibi enfeksiyonların sıklığı ile ölüm oranlarının yaygın aşılama ile azaldığı araştırmalarla ortaya konuluyor. Hatta çok sayıda ölüm veya sakatlığa yol açan çiçek hastalığının 1977 yılından itibaren tümüyle ortadan kaldırıldığına dikkat çeken Uzm. Dr. Elif Erdem Özcan, “Bu nedenle de 1980 yılından itibaren aşısı yapılmıyor. 1998’den itibaren ise çocukları sakat bırakan çocuk felcinden arınmış ülke statüsüne girdik ama aşılama oranları azaldıkça bu enfeksiyonlar tekrar görülmeye başlayıp, çocuklarımızı tehdit edebilecek. Aşılanmamış kişiler nedeniyle, aşılananlar arasında bile hastalanarak yaşam kaybı, sakat kalma gibi tablolarla karşılaşılabilecek. Dolayısıyla aşı olma kararı, pek çok hastalık için bireysel bir karardan çok, toplum sağlığı için bir gereklilik anlamına geliyor” diyor.

Haklılık payı var ama…
Tüm bu bilgilere rağmen, aşı karşıtlarının haklı olduğu konular da var. Çocuk Sağlağı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İhsan Şehla, aşı karşıtı kişilerin endişelerinde tamamen haksız olduğunu söylemenin objektif düşünen hiç kimse için mümkün olmadığını belirterek, “Ancak şunu da unutmamamız gerekiyor: Yan etki ihtimali üzerinden aşıları abartılı bir şekilde suçlamak tamamen yanlış. Bir insanın yediği yemekten bile alerji ya da zehirlenme nedeniyle yaşamını kaybetme riski bulunuyor. Öte yandan aşılarla ilgili en yanlış algılardan biri de kişinin doğal bağışıklığının aşı ile önlenebilir hastalıklara karşı savaşabileceği. Ancak bu ne yazık ki yanlış bir inanış. Bir salgın sırasında toplumun belli bir kesimi kendi dirençleri sayesinde hastalığa karşı gelebilse de bir kesimi için ciddi sakatlık ve ölüm riski taşıyor. Bu iki grup içinde kimlerin risk altında kimlerin dirençli olduğunu belirleyen herhangi bir veri de bulunmuyor. Olsaydı zaten sadece riskli grup aşılanırdı” diyor. Bu konudaki en tartışmalı hastalığın otizm olduğunu belirten Dr. Türkyılmaz ise şunları söylüyor: “Aşı ile otizm arasında bulunan tek ilişkinin, siyahi ırk erkek çocuklarında otizm riskini artırdığına dair bulgular. Zaten aşı karşıtlığının temeli de aslında buna dayanıyor. Ancak tıbbi olarak aşı ile otizm arasında genele yayılabilecek kanıtlanmış bir ilişki bulunmuyor.”

Aşı konusunda kime danışılmalı?
Ebeveynlere kafa karışıklığı yaşatan aşılama konusunda çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının danışılabilecek en doğru kaynaklar olduğunu söyleyen Dr. Gülnihal Şarman, “Çünkü bu doktorlar aşı konusunu en yakından takip eden, aşı programlarındaki değişikliklerden haberdar olan ve aşıların geçirdiği evrimi en iyi bilen kişiler. Anne-babaların kaygılarını not ederek, bunları çocuk doktorlarına danışması gerekiyor” diyor.



Hangi aşı, ne zaman yapılmalı?
Hiç kuşkusuz her ebeveyn için en önem verdiği konu bebeklerinin sağlıklı olması. Bunun yolu da öncelikle tüm aşılarını aksatmadan yaptırmaktan geçiyor. Çünkü aşılar çocukları kalıcı sağlık sorunlarından hatta yaşam kayıplarından koruyabiliyor. Peki ama çocuklarda ne zaman, hangi aşının yapılması gerekiyor? Uzm. Dr. İhsan Şehla, bu sorunun cevabını şöyle sıralıyor:

• Hepatit B: Doğumdan hemen sonra; 1’inci ve 6’ncı aylarda.

• BCG (verem-tüberküloz): 2’inci ayda.

• Boğmaca, difteri, tetanoz: Karma aşı içinde 2’nci, 4’üncü, 6’ncı ve 18’inci aylar ile 4-6 yaş arasında.

• Çocuk felci: Aşının iki çeşidi var. İnaktif(ölü virüsten olan) aşı, karma aşının içinde 2’nci, 4’üncü, 6’ncı ve 18’inci aylar ve 4-6 yaş arasında; canlı (zayıflatılmış virüsten yapılan)aşı ise 6’ncı ve 18’inci aylarda ağızdan yapılıyor.

• Kızamık, kızamıkçık ve kabakulak aşısı: 9’uncu ve 12’inci aylar ile 4-6 yaş arasında karma aşı olarak.

• Pnömokok aşısı: 2’nci, 4’üncü, 6’ncı ve 12’nci aylarda.

• Su çiçeği: 12’nci ay ve 4-6 yaş arasında.

• Hepatit A: 18’inci ve 24’üncü aylarda.

• Rotavirüs: İki tür aşısı bulunuyor. 6 aydan aydan önce iki ay arayla yapılıyor. Biri iki, diğeri de üç doz uygulanıyor.

• Meningokok: 2’nci, 4’üncü ve 12’nci aylarda üç doz; 9’uncu ve 12’inci aylarda iki doz veya 2’nci, 4’üncü, 6’ncı ve 12’inci aylarda dört doz yapılabilen üç çeşidi bulunuyor.

• İnfluenza virüs (Grip): Her yıl ekim sonu ile kasım aylarında yapılması öneriliyor.

• Human Papilloma Virüs (HPV): Dokuz yaşından itibaren üç doz yapılıyor.

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil