Şehir ‘güzel’lemeleri

Bir film bir kentin ruhunu anlatabilir mi? Bir şehir ne zaman güzel bir kadınla rekabet edecek kadar ‘güzel’ olur? Bir film ne zaman aşk hikayelerini en güzel panoramik manzaralar ve güzel kadınlar eşliğinde sunar? Bu ay şehirleri sokak sokak anlatan filmlerin güzel yıldızlarından ilham alıyor, ‘güzel’ yolculuklara çıkıyoruz.

BREAKFAST AT TIFFANY’S (TIFFANY’S’DE KAHVALTI), 1961




New York şehri, yalan aşklar, gerçek aşklar, hayal kırıklıkları, var olma mücadeleleri ve sinema dünyasının en zarif kadınlarından Audrey Hepburn… Kıyafeti, saçı, makyajı, zarafeti, güzelliği ve en önemlisi ne kadar kendini bir ‘New Yorker’ gibi göstermeye çalışsa da hala kaybetmediği taşra masumiyetiyle tüm zamanların en ikonik figürlerinden biridir Hepburn, hep de öyle kalacak, işte bu sinemanın ve gerçek güzelliğin gücüdür.

VICKY CHRISTINA BARCELONA (BARSELONA BARSELONA), 2008



Yönetmen Woody Allen’ın hani o çok sevdiği konular var ya; kadın-erkek ilişkilerinin bitip tükenmek bilmeyen duygusal gelgitleri, çarpık ruh halleri ve karşı konulmaz dinamizmi... İşte bu filmde güzeller güzeli Scarlett Johansson ve Penelope Cruz, Javier Bardem’e eşlik ediyor. Biz de bu iki güzelin elinden tutuyor ve nefis bir Barselona yolculuğuna çıkıyoruz.



MIDNIGHT IN PARIS (PARİS’TE GECE YARISI), 2011



Bu sefer mottomuz aşk ve güzellik… Mesleki açıdan hayal kırıklığına uğramış senaristimiz Gil, Paris’te nişanlısıyla beraberken gerçeküstü bir deneyim yaşayacağından habersiz. Kendisini başarılı bir yazara dönüştürecek ilham perisini beklerken onu gerçek Paris’in edebiyat çevresine sokacak gizemli Adriana ile tanışıyor ve Belle Epoque yani 20’li yılların Paris’inin sanat ortamı bir anda önünde açılıveriyor. Fransız sinemasının tescilli güzellerinden Marion Cotillard’la çıkılan bu zamana yolculuğu kelimenin tam anlamıyla bir 20’li yıllar güzellemesi. Hem de nemli parke taşları, parıldayan Eiffel Kulesi ve Seine Nehri’ni turuncu bir ışığa boyanan sokak lambalarının fonunda dönemin en ‘güzel’ insanları aracılığıyla.



BEFORE SUNRISE (GÜN DOĞMADAN), 1995



‘Before Sunset’ (Gün Batmadan) ve ‘Before Midnight’ (Gece Yarısından Önce) üçlemesinin ilk filmi. Muhteşem manzaralar, romantik bir ışık, iki aşık ve ‘güzel’ zamanlar… Gencecik bir Julie Delpy ve Ethan Hawke yani Fransız yüksek lisans öğrencisi Celine ile Amerikalı Jesse, Viyana’ya giden Budapeşte treninde karşılaşır ve bir gün sürecek bir aşka yelken açarlar. Viyana’da trenden inen iki aşık sokaklarda şehri yaşarken aşk, yaşam ve beklentiler üzerine derin sohbetlere de girerler.



TO ROME WITH LOVE (ROMA’YA SEVGILERLERLE), 2012



Yönetmen koltuğunda yine Woody Allen var ve Penelope Cruz’un ‘Vicki Christina Barcelona’dan sonra Allen’la çevirdiği ikinci film. Güzel kadınlar eşliğinde Roma’da geçen bir filme kimin itirazı olabilir ki? Amerikalı tanınmış mimar John, gençliğinin geçtiği Roma’dayken gençliğinin baharındaki Jack’le tanışır. Jack’in başı sevgilisi Sally’nin güzel arkadaşı Monica’yla beladadır ve gitgide ona aşık olduğunun farkındadır.



LETTERS TO JULIET (AŞK MEKTUPLARI), 2010



Verona’nın güzelliği, romantik bir aşk hikayesi, İtalya’nın üzüm bağları ve muhteşem manzaralar, tabii güzel Amanda Seyfried eşliğinde. Nişanlısı ile Verona’ya giden Sophie, Verona’daki Romeo ve Juliet’in evinin bahçesindeki taş mektup duvarından çok etkilenir. ‘Juliet’in sekreterleri’ isimli bir grup kadın ise taş mektup duvarındaki bütün mektuplara cevap vermektedir. Sophie, şans eseri bu duvardan 1957’de yazılmış ama cevaplanmamış bir mektup bulur ve AMANDA kendini tutamayıp ona cevap yazar.



PARIS, JE T’AIME (PARIS SENİ SEVİYORUM), 2006



Aşk Paris’in her yerindedir; kaldırımlarında, sokak ışıklarında, merdivenlerinde, metrolarında hatta havasında bile… 20 yönetmenin kamerasından 20 aşk hikayesi izlemek isteyenleri buraya alalım. Aşka ve güzeller güzeli Paris’e birçok farklı açıdan bakan film, Paris’in zengin sinematografisine çok farklı sosyokültürel durumları da eklemeyi ihmal etmiyor. Filmde elbette pek çok güzel kadın var; Juliette Binoche, Maggie Gylenhaal, Olga Kurylenko ve Emilie Ohana bunlar arasında ama biz bugün sizin için Natalie Portman’ı seçtik.



NEW YORK I LOVE YOU (NEW YORK SENİ SEVİYORUM), 2008



Dünyanın hem en çok sevilen hem de en çok nefret edilen şehirlerinden New York üzerine 11 yönetmenden 11 New York güzellemesi. Rachel Bilson, Robin Wright, Natalie Portman ve Blake Lively ve daha birçok güzel kadın güzellikleriyle arz-ı endam ederken izliyoruz New York şehrini.



A RAINY DAY IN NEW YORK (NEW YORK’TA YAĞMURLU BİR GÜN), 2019



New York’a sırılsıklam aşık Woody Allen, şehir güzellemelerinin en yenilerinden biriyle karşımızda. Son dönemin yıldızı parlayan genç yeteneklerinden Timothe Chalemet ve duru güzelliğiyle Elle Fanning, yağmurlu bir New Yok eşliğinde aşkı ve hayatı anlamaya çalışırken bize de Allen’ın kamerasından romantik şehir manzaralarını izlemek düşüyor.



NOTTING HILL (AŞK ENGEL TANIMAZ), 1999



Adını Londra’nın şık ve pahalı semtlerinden Notting Hill’den alan film, ‘hadi kalkıp Londra’ya gidelim’ dedirtecek denli nefis şehir görüntüleri ve elbette ancak filmlerde rastlanacak türden bir aşk hikayesiyle listemizdeki yerini alıyor. Filmde dünyanın en ünlü yıldızlarından birini canlandıran ve o kocaman gülümsemesiyle içimizi her zaman ısıtan Julia Roberts ve Hugh Grant unutulmaz bir JULIA ROBERTS filme imza atmayı başarıyor.



Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil