Bağışıklık sisteminizi güçlendirin

Ağzımızın içinde yer alan bu noktayı ilk defa Chopra Center’da Prof. Claire Diab derse girdiğinde öğrenmiştim.

Çünkü derse girdiği gibi ilk söylediği şeyler, “Dik oturun, gerekiyorsa ayağınızın altına salonun bir köşesinde yığılmış olan ayak destek ünitelerinden alın ve dersi dinlerken dilinizin ucunu daima ateş noktasında (firepoint) tutun” olmuştu.

Ateş noktasının ağzımın içinde nerede olduğunu bilmiyordum ve Prof. Diab bunu hızlıca anlattığı esnada konuyu can kulağıyla dinleyememiştim. Sınıfta sanki benim dışımda herkes dilinin ucunu ağzında doğru yere yerleştiriyordu ama ben bu noktayı öğrenememiştim. O andaki duygusal durumum nedeniyle anlamadığımı da söylememiş ve herhangi bir arkadaşıma sormaktan da çekinmiştim. Bu okuldaki ilk günlerimdi ve hala ortama alışmaya çalışıyordum. Devam eden günlerde Prof. Diab derse hem girerken, hem de çıkarken “Dil uçları ateş noktasında!” diye uyarıyordu. Demek ki bu çok önemli bir şeydi, o zaman artık öğrenmeliydim. En sonunda yanımdaki Amerikalı arkadaşıma dönüp sordum ve çok detaylı bir tarif aldım. Ohhh rahatlamıştım. Hem de acayip basit bir yerdi.

Şimdi lütfen dilinizin ucunu üst damağınızda yer alan en ön iki dişinizin hemen arkasına, hafifçe üst damağa da değecek noktaya konforlu bir şekilde getirin. Evet, ateş noktası burası.

Ağzınızı kullanmadığınız zamanlarda, yani yemek yemediğiniz, konuşmadığınız, şarkı söylemediğiniz, ağzınızın kapalı olarak durduğu her an ve gece yatarken de dilinizin ucu bu noktada durmalı. Sakın yanlış anlamayın, bu gergin değil son derece konforlu bir duruş olmalı. Çünkü aslında dilin ağzın içinde durduğu doğal yeri orasıdır! Bebekler doğduğu zaman bakarsanız dil uçları hep ateş noktasında duruyordur.

Ben bu bilgi sonrası hayatımda ilk defa acaba ağzımı kullanmıyorken dilimin ucu ağzımın içinde nerede duruyor fikri aklıma geldikçe farkındalığımı dilime götürmeye başladım. Ve çok çarpıcı bir şeyi fark ettim. Benim dilimin ucu ağzım kapalıyken alt çenemde duruyordu ve ateş noktası ile alakası yoktu!

Ve daha sonra öğrendiğime göre genel olarak psikolojik rahatsızlıkları olan kişilerin dilleri alt çenede duruyordu. Demek ki merkezi sinir sistemim hala tam anlamıyla düzelmemiş ve duygusal toksin yüküm de fazlaydı. Prof. Diab dilin çok akıllı bir organ olduğunu, onu tıpkı bir köpek gibi eğitebileceğimizi ve iki hafta boyunca aklımıza gelen her an dil ucumuzu bu noktaya getirip bıraktığımızda, biz farkında olmadığımız zamanlarda da artık daima orada konumlanacağını söylemişti. Bunu hemen denemeye başladım. Ve yaklaşık bir ay kadar sonra şunu fark ettim. Sabah kalktığımda dilimin ucunu o noktada buluyordum. Yani uyurken bile tüm gece ateş noktasında konumlanmaya başlamıştı.



Dilinizin ucunu neden ateş noktasında tutmalısınız?
Gün boyunca ağzınızı kullanmadığınız yani konuşmadığınız, şarkı söylemediğiniz ve yemek yemediğiniz zamanlarda ağzınız kapalıyken dilinizin ucunu bu noktada duracak şekilde eğitmeniz uzun vadede bağışıklık sisteminizi destekleyecek fizyolojik etkileri barındırdığı gibi, süzüg bedende de enerji akışını sürekli kılar. Bunun birçok sebebi var, başlıcaları:
• Timüs bezini uyarır ve dolayısı ile bağışıklık sistemini güçlendirici hormon salınımı sürekli olur.
• Yoga ilmine göre bedenimizdeki artı ve eksi enerji kutuplarının birleştiği noktadır. Dil ucu ve ateş noktasını fiş ve priz misali düşünebilirsiniz. Dil orada dururken omurilik boyunca gerçekleşen enerji akışı tam döngüsünü yaparak, hem fiziksel, hem de zihinsel enerjinin yükselmesini sağlar.
• Bu nedenle bedenimizdeki enerji sirkülasyonunda kaçak olmasını önleyicidir.
• Çene kitlenmesi yaşanmaz. Özellikle stres sebebiyle gece uyurken kitlenen çeneler ve aşınan diş ve dişetlerine karşı en doğal ve etkili çözümdür. Çünkü dil ucu o noktada dururken çene kitlenemez.

Mikrokozmik yörünge nedir?
Ateş noktası Uzakdoğu ve Asya kadim ilimleri tarafından binlerce yıldır bilinmekte ve uygulanmaktadır. Mikrokozmik yörünge,  bedende bulunan iki ana enerji kanalı olan idare ve fonksiyon kanallarını içinde barındıran, küçük ve eşsiz bir döngünün temel enerji devresidir. Tao üstatları dilimizin ucunu bu noktaya getirdiğimizde bedenimizde bulunan mikrokozmik yörüngenin doğru olarak çalıştığını belirtiyor.



Bakın Tao üstatları bu konuyu nasıl açıklıyorlar:
“Hayat enerjiniz vücut içinde belli patikalar üstünden verimli bir biçimde devirdaim etmelidir ki, bedeninin iyileşmesi ve büyüme için kullanılabilsin. İnsan bedeninde bulunan mikrokozmik yörünge, zihinsel gücü kullanarak sakral (kuyruk sokumu) ve kranyal (kafatası) itişlerini aktive etmeye yardımcı olur ve bu şekilde tüm vücuda hayat enerjisinin pompalanmasını sağlar.  Bu şekilde hayat enerjisi (qi, çi, prana)  mikrokozmik yörünge içinde dolaşarak, vücuttaki serbest akış sağlanır.  Üst dişlerin arkasında pozisyon almış olan dil -ki bu dilin doğal pozisyonudur- bu iki enerji kanalının birbirine bağlanmasını olanaklı kılar.

Bedenimizde birçok enerji akış kanalı bulunmaktadır ancak bu enerji kanallarından iki tanesi özellikle güçlü bir akım taşımaktadır. Bunlardan birincisi İşlevsel kanal ya da Yin kanalıdır. Gövdenin hemen alt kısmında yani leğenin alt bacak arası bölümünde,  testisler/vajina ve anüsün orta kısmından başlar, buradan cinsel organları geçerek vücudun üst kısmına uzanır ve mide, kalp, boğaz yoluyla dilin ucunda son bulur.

İkinci kanal İdareci ya da Yang kanalıdır ve o da aynı şekilde leğenin alt bölümünden yani bacak arasından başlar ve vücudun arka tarafından üst kısma doğru uzanır. Bacak arasından üste doğru çıkarak, kuyruk sokumu kemiğine doğru akar ve sakral itişi oluşturur. Daha sonra omurgadan beyne, bir başka deyişle kranyal itişe ulaşır ve sonrasında ağız içindeki damaktan aşağıya doğru iner.

Dil, ön dişlerin hemen arkasından damağa değdiği zaman enerji dairesel bir hareket halinde omurgadan yukarı doğru giderek, önden aşağıya geri döner ve enerji akışları bedendeki tam sirkülasyonunu tamamlayabilir.

Bu iki kanal, enerjinin bir halka içinde döngüsel olarak hareket ettiği tek bir devre (tıpkı elektrik devresi gibi) oluşturur. Bu hayati enerji akımı, dairesel bir döngü ile vücuttaki ana organları ve sinir sistemlerini geçerek hücrelere organ enerjisi ve gülümseme enerjisinden ortaya çıkan öz su diye tabir edebileceğimiz salgıyı ulaştırır ki bu salgı büyümek, iyileşmek, işlev göstermek ve tüm vücutta canlılığın ortaya çıkması için gereklidir. Bu sirküle eden enerji mikrokozmik yörüngedir ve akupunkturun da temelini teşkil eder.”

Özetle dil bu iki ana enerji akımını birbirine bağlayan bir şalter gibidir.

Ebru Şinik ile İyi Ol, Mutlu Ol!
Bütünsel Sağlık ve Ayurveda Uzmanı

www.ebrusinik.com

Tüm yazılarını göster