Evlenmek isterken aydınlandım

Kızlar, yeni yıl geldi hoş geldi.

Evlilik konusunda takıntılar hala sabit mi?
E o zaman yıla hızlı başlayalım, işi baştan sıkı tutalım diyor ve evlenmekle aklını bozmuş herkese hemen bir kitap öneriyorum.
Çok güldüm, bir yandan da içim hoş oldu.
Yazarımız Sibel Yılmaz şahane bir kitap yazmış. Adı; ‘Evlenmek İsterken Aydınlandım’.
Hemen alıyor, kitaba dalıyorsunuz.
Sibel şahane bir dille evlenmek isterken aslında neden evlenemediğini; hırstan, öfkeden ve affetmemekte direndiği için kendini nasıl da hasta ettiğini takır takır anlatmış.
Aslında herkesin kendisine bir ayna olduğunu anlaması gerektiğini, Allah ile pazarlık yapmamayı, evrensel saygının önemini, annesiyle ve kaybettiği babasıyla yaşadıklarını dengeye koyması gerektiğini çok ama çok güzel yazmış.
Erkeklerle kavgayı bitirmeyi, en önce kendini sevmeyi denemeyi ve hayatın evlenmek üstüne kurulu olmadığını nasıl kabullendiğini de yazmış.
Onu bunu bırakın Sibel en çok neyi anlamış ve anlatmış biliyor musunuz; yaşamayı ve yaşamanın tadını çıkarmayı bilmesi gerektiğini ve daha bir sürü gözden kaçan ufak detayların, düşüncelerin hayatını nasıl şekillendirdiğini...
Okuyun kesin.
Takmayın fazla.
‘Hayat kısa. Kuşlar uçuyor’ demiş ya Cemal Süreya....

Erkeklerimizi gelecek nesillere nasıl daha yakışıklı kılabiliriz?
Her ne zaman Amsterdam’a veya Paris’e gitsem sinirlerim bozuluyor. Daha doğrusu kafamı ne zaman dışarı uzatsam...
Şimdi sürekli bu ortamın içinde durdun mu yakışıklı veya hoş çocuk kriterin gözünün önündekilerin arasından en alasını seçmekle kısıtlı oluyor ve dolayısıyla kavram bir çeşit algı yönetimine dönüyor.
Türkçesi şu: Züğürt tesellisi!
Çünkü bizde hani şöööööyle yakışıklı bir adam yok denecek     kadar az.
Olanları da yok karizması var, yok havası var, yok işte bilmem nesinden ötürü güzel filan diyerek hep tatsız tuzsuz yemeğe baharat eke eke tatlandırma ihtiyacımız var.
Oysa git başka ülkelere, ayol hangi birine bakacağını şaşırıyorsun işte.
Hele ekimde Amsterdam Maratonu’nu koşarken gülme krizine girdik kuzenimle.
Yahu hem maratoncu ve vücudu güzel hem de çok yakışıklı ve çekici amma adam var anlatamam!
Hoşlar, yakışıklılar, hassaslar... Durduk yerde koşarken iltifat ediyorlar, of yani!
Resmen peşlerinden koşarken finişe nasıl geldik anlamadık.
Gözümüz gönlümüz açıldı.
Yol boyu siz deyin maraton kafası ben diyeyim vatanımın kızlarına iyi niyet duası; ırkların karışıp güzelleşmesi dünya barışı ve kardeşlik, özgürlük, eşitlik adına yabancı damatlarımızın çoğalmasını diledim ne yalan söyleyeyim.
Gerçekten bunu diledim evet.
Amsterdam’da gezerken hep sevgili isteyenlere daha yakışıklı nesillerin denk gelmesinin hayalini kurarken, sevgili editörüm Gözde Kaynak’a bunları bana hatırlat yazayım diye twitler attım.
Ve yazdım.
Kızlar ilk istikametiniz Amsterdam.
İleri.

Hayallerimin erkeği
Kadına ‘dur’ demek yerine ‘koş’ diyen bir adam. ‘Kork!’ diyen, korkutan, sindiren bir adam yerine, “Sakın korkma!” diyen, sürekli cesaretlendirebilen bir adam.
Kızım için de, aşkı arayan her kadın için de dilediğim adam, hiçbir kadına asla dur demeyecek. Kadın ne kadar koşmak, uçmak, aşmak isterse ona o kadar destek olacak; onunla yanında beraber koşmayı mesele etmeden, kafasına kakmadan ikisinin mutluluğu için isteyecek         bir adam.
Kadını olduğu gibi kabul edecek.
Hayallerine ket vurmak yerine onunla beraber hayallerine eşlik edip kendi hayallerine ekleyip hepsini gerçekleştirmek için çabalayıp üretecek bir adam.
Kadınının yanında durmayı bilen, akıllı, düşünceli, hassas, duyarlı ve kadının akıllı olmasını mesela eziklik meselesi yapmayıp işi bahanesel kıskançlığa vurmak yerine, kadınıyla övünen bir adam...
Kadını sırf kendi malıymış gibi görmek yerine kendiyle ve kendini de tüm insanlıkla eşit yere koyabilecek kadar özgüvenli bir adam...  
Dilerim her kadın ve de benim güzel kızım, hayallerinden, yapıp yapacaklarından asla ve hiçbir koşulda vazgeçmez.
Dilerim her kadın ve kızım, kendini hep yüreklendiren, ‘Vazgeçme, yanındayım!’ diyen bir adamla aşk yaşar.
Önyargısız, koşulsuz, tehditsiz sonsuz bir sevgi.
Dilerim her kadın,
onu olduğu gibi kabul eden, başarılarına alkış tutan, özgüveni tam, doymuş bir adama çatar...

Popomuz nasıl kalkar?
Bazı ırkların popo ve bacaklarının güzelliği karşısında dilim tutuluyor.
Bizim popolar, yer çekimine ancak ameliyatla ve alttan ittiren üstten sıkan çeşit çeşit korseyle karşı koyarken, Güney Afrikalı, Avrupalı popolar hep havada, hep taş.
Olacak iş değil yahu.
Her gün, ama her gün squat yapmaktan kollarım kaslandı ama totom havalanmadı ya, daha da kalkmaz bu popo havaya ben onu anladım.
Ancak sizler için çarelerim yine mevcut Sevgili 2015 Ocak Elele’sinin Yoncazede okuru, yabancı damat ve gelinler sayesinde bu sorunun da ortadan kalkacak olduğuna eminim.
Irkların karışımıdır tek çare. Totosu sarkanlarla ilelebet havada ve taş duranlar karışa karışa iki nesle kalmaz, totomuz kalkar.
Eminim.
İşte bunlar hep yeni yılda gerçek olmasını dilediğim hayallerim.
Bilmem ne olacak halim.
Dünya çocuk kalsa
Önce şunları izleyin:
youtube.com/rimozimo
rimozimo.com
Türkiye’nin ilk çocuk kukla filmi. Ama bence çocuk filmi demek büyük eksiklik.
Muppet Show çocuk büyük herkeseydi, Rimolar ve Zimolar da öyle.
Büyüklere de çocuklara da şahane bir barış filmi.
Yapımcısı Yonca Ertürk’e ve tüm ekibe, kocaman alkış gerçekten.
İşin fikri de, kendi de müthiş.
‘Büyükler hep saçma sapan, dinlemeden etmeden iki kasabayı birbirine düşürüyor’lar ya… Ve çocuklar barışa hep daha yatkın ve çok daha iyiler ya...
Olay özünde belki bu kadarcık ama, izleyin de görün ne demek istediğimi.
Keşke dünya çocuk dolu kalsa. Sahne hep      onların olsa.
Filmde kukla oynatıcılar çok çok iyi oyunculuk sergiliyor.
Çok ilginç bir iş olmuş.
Hakkı verilecek şeylere hak verelim dileğiyle…
Perde...

4yapraklıyonca müzikleri
Spotify diyorum, beni takip diyorum.
Let go adlı playlistim son favorim diyorum.
Kayahan’ı meğer ne kadar özlemişim.
Kayahan’ın en iyileri çıktı ya geçen ay... Aldım hemen tabii.
Ama şunu anladım, bazı insanlar çok özel.
Ben Kayahan’ı Kayahan’dan duymak istedim. Onu aradım. Çok özledim.
Aşkın Nur Yengi, Funda Arar, Candan Erçetin... Çünkü onların kendi yorumu sanki onların şarkısı gibi olmuş. Ama diğerleri bana ‘ya siz değil, çekilin Kayahan söylesin’ dedirtti.
Her biri o kadar Kayahan ve kendi sesine özel ki benim kalbimde.
Ne şarkılar yazmış Kayahan.
Nasıl sözler... İçime işledi yine yine yeniden.
Lise yıllarımı yaşatıyor her kelimesi sil baştan bana. Eski kayıtları buldum çıkarttım arşivden.
Takıldım. Sürekli dinliyorum... Bıkmadan.
Hiç bıkmam.
Yonca
‘Ve melankoli’

Tüm yazılarını göster