Influencer dünyası gerçekten kolay mı? Röportaj: Duygu Özaslan, Melodi Elbirliler Türkmen, Polina Chursanova
DUYGU ÖZASLAN
Hikayemin ilk cümlesi: “Bu ışıltılı hayatı
ben seçtim.”
@duyguozaslan
Sizce ‘influencer’ kime denir, kavram olarak tam
anlamıyla ve gerçekten neyi ifade eder?
Dışarıdan öyle görünüyor demeyeceğim, çünkü içeriden de gerçekten
çok renkli bir hayat yaşıyorum. Yaptığım iş sayesinde bana açılan
kapılar, tanıştığım insanlar, ekibimle kreatif taraftaki yaratım
süreçleri... Hepsi çok heyecanlı. Influencer, her şeyden önce bir
içerik üreticisidir ya da bence olmalıdır. Sesi olduğunu düşündüğü
herhangi bir konuda sunduğu içerikler ve zaman içinde yarattığı
imajla bir ‘etkileyici’ olur. Bir ‘o kız’ (it girl) imajıdır
bence.
Her hikaye başlangıcında biricik bir anı taşır. Sizin
hikayeniz nasıl başladı ve bugüne nasıl ulaştı?
Benim hikayem, bir moda dergisinde staj yaparken güzellik
editörümün teşvik etmesiyle başladı. Bir süre hafta sonları da
çalışıp para biriktirdim ve kendime bir kamera aldım, montaj
programını Youtube’dan izleyerek öğrendim ve videolarımı çekip,
kurgulayıp, yayınlamaya başladım. İlk videomu 600 kişi izlemişti ve
içimden ‘benim 600 tane arkadaşım yok, kim bu insanlar?’ diye
geçirmiştim. Bir hayalim vardı. Hayal diyorum çünkü tam on yıl
önceydi ve içerik üretmek bir iş değildi. ‘Ben bunu Türkiye’de bir
işe dönüştüreceğim’ dedim ve ne mutlu ki öyle de oldu, kendimi
gerçekleştirdim.
Modern etkileyici olarak, ilk günden bugüne baktığınızda
sizin yaşadığınız değişim ve dönüşüm nasıl
gerçekleşti?
İlk günden bugüne, kelimenin tam anlamıyla ‘bakabiliyor’ olmak çok
garip. Bir günlük gibi her şey. Her halim orada duruyor. Başıma
gelen en iyi ve en kötü olayları milyonlarca insanla beraber
yaşamak zaman zaman çok zordu. Ama o zor anların da beni takip eden
birine yardım ettiğini biliyorum. Bu yüzden olan biten her şeyle
barışığım. Kariyerimi bugünkü haline getirmek için çok çalıştım.
Pazarlama, konumlandırma, yönetim, finans, ışık, kamera... Hiçbiri
hakkında hiçbir şey bilmeyen bir genç kız olarak kendimi ne kadar
geliştirdiğimi görüyorum. En başta kurduğum iş stratejim ise bugün
hala aynı ve kuralım çok basit: Hayal ettiğim markalarla hayal
ettiğim işleri yaparken, her seferinde üzerine koymak ve
istemediğim hiçbir işe ‘evet’ dememek. Benim derdim, her zaman
ilham vermekti. Tabii ki sadece güzel giyinmek ve iyi makyaj
yapmakla değil. ‘Ben yaptıysam sen de yapabilirsin’ diyorum hep alt
metinde. Çünkü ben, sadece ‘Duygu’ olarak başlayıp ‘Duygu Özaslan’
markasını yarattım.
Tamamen normal bir günde meraklı bakışlarıyla sizi
izleyen takipçilerinizin görmediği, görünenin dışında, bir
influencer’ın 24 saatinde neler yaşanıyor?
Mesela dün sabah global bir marka iş birliğimiz için prodüksiyon
ekibimizle birlikte stüdyoya girdik. Çekimden sonra arabada
menajerimle hamburger yiyerek bugünkü çekim için konsept ve müziğe
karar verdik. Yolda o gün paylaşacağım içerikleri seçip koydum.
Ardından akşam bir davete katıldık ve taktığım mücevher markasıyla
olan iş birliğimizi çektik. Biraz sosyalleşip menajerim ve ekip
arkadaşlarımla oturduk -konu yine işe geldi- yeni projelere
heyecanlanıp eve döndük. Akşam yemeğine vakit bulamadığım için gece
1 gibi atıştırıp yattım. Günlerim genelde çok hızlı ve yoğun
geçiyor, sevdiğim işi yaptığım çok şanslıyım.
İlk bakışta ‘parıltılı bir hayat’ olarak kabul gören bu
meslekte hangi zorluklarla karşılaşıyor ve onlara karşı nasıl
meydan okuyorsunuz?
Bence en zorlayıcı tarafı, gösterdiğiniz her şeyin sizinle aynı
fikirde, belki aynı görgüde olmayan insanlar tarafından karşılık
buluyor olması. Bu yüzden neyi, ne kadar gösterdiğiniz önemli. Ben
uzun süredir özel hayatımı çok kapalı yaşıyorum. Eşimi, ailemi, en
yakın arkadaşlarımı bu şekilde bu dünyadan koruduğuma inanıyorum.
Eleştiri adı altına saklanan hakaretler, ailenize kadar yazılan
hadsiz yorumlar. Kimsenin bunun önüne geçemeyeceğinin de
farkındayım, internet böyle bir yer. Dünyada neler oluyor, oturup
kimin yazdığını bile bilmediğim cümlelere üzülecek değilim.
Şimdilerde daha nötr bir pencereden bakabiliyorum.
TAM BANA GÖRE
Stilimi anlatan üç kelime: Cool, oversized,
seksi.
Gardırobumun vazgeçilmezi: Beyaz atletler.
Favori ayakkabım: Isabel Marant topuklu
çizmelerim.
İmza aksesuarım: Saatlerim.
Benim kokum: Byredo Blanche.
Güzellik rutinimin yıldızı: Hyalüronik asitli her
şey.
Makyajımın olmazsa olmazı: MAC dudak kalemi.
Yaşamak için harika bir yer: Los Angeles.
En sıkı takipçisi olduğum kişi: Billie Eilish.
İlham kaynağım: Babam.