Şebnem Gavi'den bildiriyor

Yeni evlenen bir çifte ‘Sizi hele bir beş yıl sonra görelim’ diyerek güzel dileklerini sunanlar, sizleri de unutmadık!

CENOVA’NIN KUZEYİNDE BULUNAN GAVI İSİMLİ KÜÇÜK BİR KASABADAYIM. Aslında duvarlarından tarih akan binaları bir boyansa, sokaklar şöyle bir elden geçse Floransa’ya taş çıkartır burası. Fakat hayır, Gavi halkı her türlü tadilata karşı. Çünkü yenilenmesi demek, daha çok turistin gelmesi ve kaçınılmaz olarak fiyatların artması demek. Yediklerine içtiklerine zam gelsin istemiyorlar. Ve bu sebeple en lezzetli, en hesaplı İtalyan usulü mantı (ravioli) dendiğinde herkes koşa koşa Gavi’ye geliyor.

OMUZA BİR ÖPÜCÜK
Gavi’nin dar ara sokaklarından birinde konuşlanan İtalyan hamur işi dükkanında sabırla sıramı bekliyorum. Neredeyse seksenine merdiven dayamış mantıcı teyze, hamurların içine özenle kıyma doldururken eşi elinde torbalarla dükkana giriyor ve teyzenin omzuna bir öpücük kondurup içeri geçiyor. “Vay be” diyorum, “Zaman ne kadar iyi gelmiş bu çifte.”

Beni Gavi’ye hangi rüzgarın attığına gelince... Sıra dışı tatlar peşinde koşmam mı? Ya da hafta sonu kafa dinlemelik bir yer arayışında olmam mı dersiniz? Hayır, bildiğiniz outlet alışverişine geldim. Ravioli’mi donduruculu saklama kabıma koyup az sonra harekete geçeceğim. ‘Serravalle Scrivia’ ismini bir kenara yazın lütfen. Gavi’ye oldukça yakın bu kasaba, her bütçeye hitap eden bir outlet cenneti. İtalya’ya yolunuz düşerse Serravalle’yi es geçmeyin derim.

ORADAN BAKINCA ROMANTİK Mİ DURUYORUM?
Yoğun bir alışveriş günü sonunda Gavi’de bulunan Villa Sparina isimli otele ayak basıyorum. Resepsiyona yaklaşırken diz kapaklarımdan aşağısı yorgunluktan ceylan bacağı gibi titriyor. Buradaki görevliler de milletin alışveriş sonrası haline alışkın olacak, gülümseyip oda kartımı teslim ediyorlar. Yalnızca bir gece konaklayacağım Villa Sparina’da ertesi gün neler yapabileceğimi sorduğumda ‘ormanda trüf mantarı arama’, ‘şarap yapımı’, ‘piknik’ veya ‘bisiklet turu’ gibi romantik yanıtlar alıyorum. Ne yazık ki o kadar da romantik olmadığım için kalan gücümü bacaklarıma transfer edip otelin La Gallina (Tavuk) isimli restoranının yolunu tutuyorum.


NEYE NİYET NEYE KISMET!
Alışverişimi yapmışım, yemeğimi yemişim, tam huzurlu bir uyku çekme safhasına geçeceğim ki restoranı gürültücü bir grup dolduruyor. Kocaman mekanda yer yokmuş gibi burnumun dibindeki masaya konuşlanıyorlar. Grubun odak noktasının, ertesi gece yine bu otelde evlenmek üzere olan bir çift olduğunu anlıyorum. Kız hazırcevap bir İtalyan, çocuk kırmızı yanaklı bir İngiliz. Kızın İtalyan arkadaşlarının sesleri çocuğun İngiliz arkadaşlarının seslerine karışıyor.

YERLİ-YABANCI FARK ETMEZ
Çiftimizin arkadaşları buraya düğün için geldiklerini unutmuş olabilir mi? Çünkü 15 dakikadır dünyaevine girmesine saatler kalmış arkadaşlarına yüklenip duruyorlar. Erkek tarafı gelin adayına espriyle karışık takılıyor; “Bu seninkine var ya, az kız aramadık. Hatta neydi ya o kızın adı, hani vanilyalı puding gibi teni vardı...” Ardından kız tarafı damada dönüyor, “Kısa bir süre cicim ayı yaşayacaksınız da hele bir beş yılı devirin, göreceğiz sizi!” İyi dileklerle bezenmiş tek bir yorum dahi yok. Her şeyin üzerine bir de bekarlığa veda partisini hatırlatıp rahatlatacaklarına iyice geriyorlar ortamı. Bizim çift bir yandan gülüyor bir yandan (belli ki) bozuluyor (özellikle kız). Öyle ki yanlarına gidip ‘Mantıcı teyze ve amca gibi sizin evliliğinize de çok iyi gelsin zaman’ diyerek sarılmak istiyorum. Yerlisi yabancısı fark etmiyor. Şu bir gerçek ki bir ilişkiye mutsuzluk bulaştırmak isteyenlerin sayısı mutluluk bulaştırmak isteyenlerden daha fazla. İlişkinizi koruyabilmenin tek yolu da mutsuzluk bulaştırmak isteyenleri kendinizden uzak tutmak. Ne yazık ki bu bazen en yakınınız bile çıkabiliyor. Ah bu kıskançlık... Bitemedi gitti.


Tüm yazılarını göster