Durun siz arkadaşsınız!

En sevdiğim plaj kostümümü giyip hoşlandığım birini etkilemeyi düşündüğüm bir gün heyecan içinde indim deniz kenarına…

Ben, çekici olduğumu düşündüğüm, rüzgarda uçuşan saçlarım ve yaz boyu havuçlu krem kullanarak turuncuya dönmüş tenimle arkadaşlarımın ve manita adayımın yanına intikal ettim ki yakın dostum diyebileceğim birinden şu cümle yükseldi; “Oben bu kıvırcık saçlar ve turuncu yanık teninle kınalı koyunlar gibi duruyorsun!” Yani ilkokulda değiliz, grubun kahkahalarla bana gülmesine bozulacak değilim ama ne gereği var şimdi? Tüm havamı ve normal olarak hevesimi düşüren bu girişten sonra o günden bir hayır gelmedi tabii. En yakın arkadaşlar benim bildiğim birbirine gaz vermek, ateşe yalın ayak basmanı sağlayacak kadar cesaret pompalamakla yükümlü değil midir? Değil anlaşılan. Dış kapının mandalı görevini sürdüren arkadaşlarımın beni dışarıda gördüklerinde sarf ettiği “Ne kadar yorgun görünüyorsun” cümlesiyle barıştım artık. Hatta karşımdaki çok gereksiz biriyse bu tip gereksiz yorumlara “Eee parayla oynamak kolay değil, yoruluyorsun tabii” diye sonuna şuh kahkaha efekti koyulabilecek bir konuşma yapabiliyorum. Ama yakın arkadaşların birbirini ezmesindeki gizli zevkin neye dayandığını çok merak ediyorum doğrusu. Son tatilimizde kendinden 15 yaş kadar küçük bir çocukla flört eden arkadaşımız çocuğu elinden kaçırmamak için yaşını biraz eksilterek söylemişti mesela. Ortak arkadaşımız durumu fark edip çocuğun yanında kızı bozdu, “Ne o 3 sene çöpe mi gitti, yaşamamış mı sayıyorsun” diyerek hem de. Sonra kızın hoşlandığı çocuğa bir sürü saçma sapan şeyler anlatıp arkadaşımızı zor durumda bıraktı. Arkadaşları -bir şekilde-  zor durumda bırakmanın komik olduğu bir arkadaşlık bana arkadaşlık gibi gelmiyor açıkçası. Daha çok normalde arkadaş olmayacakmış da belirli çıkarlar doğrultusunda yıllarını birlikte geçirmek zorunda kalmış insanlar topluluğu. Ya da konu birini etkilemek olduğu zaman karşındakini bir şekilde elemeye çalıştığın bir ormana mı dönüştü hayat, herkesten mi sakınman gerekiyor kendini? Bunu hiçbir zaman anlayamayacağım.


Vahşi ben!
İnsanlıktan çıktığımız kesin. Ben bile o kadar hümanist geçinen bir birey olarak artık bazı insanlara verilen cezalar karşısında deliriyorum. Özellikle de küçük çocuklara bir şekilde acı çektirenler ve hayvan düşmanları ölsün istiyorum, hem de acı çeke çeke. En son bu hissiyatım Antalya Kepez’de kullandığı aracı sokakta duran köpeğin üzerine kıran ruh hastasının elini kolunu sallayarak dışarı çıkması sayesinde kabardı. Bu durum hiç içime sinmedi doğrusu. Hoş Antalya sokak hayvanları koruma ve yaşatma derneği, cani şoför Erhan Kozan’dan şikayetçi oldu olmasına ama sonuç ne derseniz koca bir hiç. Bu cani adam sadece ‘pişmanım’ diyerek olayı atlattı. E bugün eğlence için köpek üzerine direksiyon kıran bu adamın aynı şeyi yine eğlence için bir çocuk üzerinde denemesine engel olan bir şey yok. Mad Max filmindeki gibi vahşi kabileler haline döneceğiz diye ödüm patlıyor.


Yılın kazananı
Spotify’da ilk rastlayışımda vurulmuştum Deeprise ve Jabbar’ın Raf isimli şarkısına. Şarkı yayınlandığında haziran başıydı, sonra koca yaz geçti, milyonluk albümler piyasaya çıktı. Ama bence hiçbiri Raf kadar etkili olamadı. Deeprise’ın müziği de Jabbar’ın vokali de o kadar güçlü ki etkilenmemek olmaz. Demek ki neymiş, farklı olan kazanırmış.


Kilolar geçici kıskançlık kalıcı
Rihanna’nın aldığı kilolara kadınların zafer mesajları atıyor olmasına çok güldüm. İşi sosyal medyada yalan hayatlar yaşandığına getirip dayayanlara ise daha çok güldüm. Bu eleştirileri yapanlar da sanki hayatları boyunca 44 kilodan ileriye gitmemiş. Belli ki kadın Dubai’de kraliçeler gibi bir hayat yaşayıp bütün gününü PlayStation oynamaya ayıran sevgilisiyle yemiş içmiş. Ne olmuş yani, o iki haftalık rejimle tekrardan gözlerimizi yerinden oynatan Rihanna’ya dönüşecek, biraz kendi derdinize mi yansanız acaba?


En seksi Süpermen
Aslında geniş omuz, pazılı kollar içinde olduğumuz 2017 yılında itici denebilecek kadar sevilmeyen öğeler. Protein tozundan şişip Taş Adam gibi dolanan adamlar artık kadınların ilgisini çekmiyor. Baksanıza son filmi Baywatch’de hormonlu tavuklara dönen Zac Efron da bu yüzden gözden düştü. Ama Henry Cavill öyle değil. Adama vücut yakışıyor doğrusu, çünkü kendisi Süpermen. 17 Kasım’da vizyona girecek olan Justice League, Ben Affleck’in Batman, Gal Gadot’nun Wonder Woman, Ezra Miller’ın da Flash olduğu, kahramanı, dolayısıyla seksi karakteri bol bir film. Fakat olay Superman’de bitiyor, demirliyor. Bu durum hayatımıza giren ilk kahraman olmasından mı dağ gibi Henry Cavill’den mi kaynaklanıyor, onu tam bilemedim.


Balat’ta kahve
Şehirdeki mekan keşiflerimin en iyisi bu ay Balat’tan çıktı. Balat Coffee&Guide, Balat aşığı dört arkadaşın ortak projesi. Balat’ın tarihi değerlerini ve mahalle kültürünü seven Barış Pekkip ve Hanife Pekkip yedi yıldır, Onur Yüksel ve Oylum Yüksel ise iki yıldır Balat’ta yaşıyor. Dört arkadaşın bu mekanı açmasında, Balat’ın tarihi değerlerini tanıtmak, Balat mahalle kültürünün bir parçası olmak ve Balatlı çocukların eğitiminde kullanılmak üzere gelir üretmek de olduğu için desteği hak ediyor. Balat Coffee&Guide’da sadece Kimma’nın kavurduğu, Amerika Nitelikli Kahveciler Birliği´nin (SCAA) tadım değerlendirme notlarına göre 100 üzerinden en az 80 puan ve üzerinde not alan nitelikli çekirdekler kullanılıyor. Ayrıca Momiji bebek hastalarına güzel bir sürpriz olarak bywonderland.com ‘da satışa sunulan bebekler de burada. Ayan Caddesi’ndeki mekan perşembeden pazara sadece dört gün açık.


İçini göster
Hem zırt pırt değişen havalar hem de zamanından önce piyasaya sürülen mevsimlikler yüzünden kafamız allak bullak oldu. Mart ayında bikini seçmeye başlamak da ağustos ayında trençkot satın almak da bir tuhaf aslında ama insanoğlu her şeye alışıyor tabii. Ünlü stilistler yaz sıcağında kışlık şeyler seçmenin, kapıda beliren sonbahar günlerini anımsamak için yararlı olduğunu söylese de, eylül ayında bile hala yaz mevsiminin avuntusuyla yaşarken, kalın kalın mevsimlikleri seçmek zor geliyor bana. Allah’tan bu sene kadın trençkotları ve paltolarında beyaz olanlar trend olacakmış da bir şekilde insanın içi açılıyor. Şahsen Miu Miu’nun bu şeffaf trençkotuna bayıldım. Altına giyeceğiniz dümdüz bir kıyafete bile değer katacak bir parça.


Sen benimsin!
‘Birlikte gökyüzüne dokunabiliriz’ romantik sloganıyla piyasaya sürülen yeni Giorgio Armani parfümü You, birbirine aşık çiftler için tasarlanmış sanki. Fakat önceden belirtmeliyim ki You, unisex bir parfüm değil. Erkekler için olanı Stronger Than You, kadınlar için olanının adı ise Because It’s You (gördüğünüz gibi hala minnoş çiftler mutlu olmaya devam ediyor.) İçgüdü ve tutku dolu olduğu söylenen kadın versiyonu ağırlıklı gül, vanilya ve misk karışımından oluşuyor. Benim her zamanki ilgi alanım olan erkek parfümü olan You ise baharatlı olarak özetlenebilecek bir parfüm. Parfümle karşılaştığınız anda burnunuza çarpan kakule ve pembe biber, orta notlardaki adaçayı ile çok iyi birleşmiş doğrusu. Bir süre sonra alttan çarpıcı bir şekilde gelmeye başlayan vanilya ve misk de parfümü tamamlayan en önemli detaylardan. Bilmem ki, benim sevgilim de elinde bu parfümle kapıma gelse ben de birlikte uçabileceğimize ikna olurdum herhalde.

Temiz beslenme
Instagram’da 35 milyona yaklaşan paylaşımda #cleaneating hashtag’i altında bir oluşum söz konusu. 2012’den beri gümbür gümbür geldiği belli olan bu oluşumda paketlenmiş market gıdaları yok. Kızartma, un, şeker gibi şeyler de yok tabii ki. Renk cümbüşü salatalar, evde yapılmış taze yemekler sayesinde dümdüz karın bölgesi var sadece. Besin açısından zengin gıdaları tüketiyorsunuz, vücudunuza fazlalık almıyorsunuz. Mideniz kazınınca ‘ağzıma ekmek atayım, kurabiye kahve yapayım’ gibi atraksiyonlar yok, badem, ceviz, kuru meyve gibi seçenekler var. Hazır soslar, krema gibi şeylerin yerine bol baharata geçiyorsunuz. Kısacası topraktan, çiftlikten ya da pazardan alınıyorsa tüketiyorsunuz ama paketli market ürünlerine postayı koyuyorsunuz. Çörek otu, chia tohumu, kinoa gibi süper yiyecekler ve avokado, kale, turpgiller gibi sebzeler en yakın dostunuz oluyor. Bu tip beslenmenin en güzel tarafı da kibrit kutusu kadar küçük porsiyonlar almanıza gerek olmuyor. Bol kepçe ev yemekleri tüketebiliyorsunuz. Ama tabii ki pirinç pilavı, bulgur yerine kinoa, chia ya da karabuğday pilavı yapmanız gerekiyor. İnsanoğlu her şeye alışıyor söyleyeyim. Üç senedir bu şekilde besleniyorum ve artık kızartma tüketemez hale geldim neredeyse. Mucize gibi tınlıyor olabilir ama başlayınca gerisi geliyor.
Tüm yazılarını göster