Kapadokya’da arınma ritüeli

Türkiye’yi karış karış gezmeyi seven biri olarak söylüyorum; Bu ülkenin toprağı, suyu, kokusu, insanı başka bir şey.  Her defasında aynı yere gitsem bile bambaşka bir tat bırakıyor içimde. Çünkü burası sadece coğrafya değil; nefes, ses, hikâye...

Esin Övet esinovet@gmail.com

Doğudan Güneydoğu’ya, İç Anadolu’dan Karadeniz’e kadar neredeyse adım atmadığım yer kalmadı ama bir davet, bir “Hadi Esin, toplan yürüyoruz” diyen bir dost olunca düşüyorum yollara. 

Bu kez yolum, sayısız kez gidip geldiğim Kapadokya’ya düştü. Ama bu sefer başka. 

Bu sefer amaç; “Arınmak”

Çünkü 2025 hepimizi biraz yordu, biraz üzdü, biraz öğretti. 

Artık bitiyor ve 2026 kapıda… 

Şöyle bir durup nefes alma, tazelenme, yenilenme ihtiyacı içimize içimize işledi.

Tam da böyle bir anda Volkswagen Binek Araç ekibi “Gel, birkaç gün tazelenelim” diyince, tabii ki hayır demem imkânsızdı. 

Kayseri’den Volkswagen Tyron ile yola çıktığımız anda Kapadokya’nın o büyüleyici atmosferi daha arabadan iner inmez yüzüme çarptı. Benim için tanıdık ama her defasında yeniden şaşırtan bir masal gibi…

İtiraf edeyim, en sevdiğim yerlerden biri Argos in Cappadocia’da bu kez; yoga seanslarıyla bedenimi uyandırdım, doğa yürüyüşleriyle zihnimi boşalttım, sağlıklı beslenme ritmiyle içimi ferahlattım. 

Her nefes biraz daha 2025’in ağırlığını bıraktırdı sanki.

Kapadokya’nın büyülü havasını en derinden hissettiğim yer Güvercinlik Vadisi’nde ise rüzgâr saçlarımızı dağıttı, kuş sesleri içimizi doldurdu. Peri bacalarının arasında yürüdük, çıktık, indik… 

Hatta su birikintilerinin üzerinden çocuk gibi zıplayarak geçtik. Doğanın içine karışınca insanın içi de hafifliyor ya, tam olarak öyleydi.

Bu vadinin adını aldığı güvercin yuvaları, yüzyıllar önce kayalara tek tek oyulmuş. Uçhisar ile Göreme arasında uzanan bu rota hem manzarasıyla hem geçmişiyle insanın ruhunu başka bir frekansa çekiyor. Yol boyunca hissettiğim şey çok netti; “İyi ki buradayım.”

2025’e şimdiden bu seyatte veda edip 2026 ya merhaba dedim bile

Bu üç gün; hem bedenime hem zihnime hem de kalbime iyi gelen bir yenilenmeydi. 

Yine, yeniden Kapadokya’ya aşkla döndüm. Bazen bildiğin yere tekrar gitmek, hiç bilmediğin bir his kazandırıyor insanın içine. 

Bu sefer de öyle oldu.

Şimdi 2026’ya sayılı günler kalmışken; umutlu, temiz, arınmış bir adım atmanın huzuruyla dönüyorum. Ve içimden geçen tek şey:

Bu topraklarda yaşamak büyük şans. Her köşesi başka bir mucize.

Ve mutlaka Kapadokya’da;

-Gün doğumunda sıcak hava balonuna binmek

-Göreme Açık Hava Müzesi’ni gezmek

-Derinkuyu ve Kaymaklı yeraltı şehirlerini keşfetmek

-Uçhisar Kalesi’nden gün batımını izlemek

-Avanos’ta çömlek atölyelerinde el emeğini denemek

-Paşabağ ve Zelve Vadisi’nde peri bacaları arasında yürüyüş yapmak

-Taş otellerde konaklayarak Kapadokya’nın ruhunu hissetmek gerekiyor.

Ve kendini tamamen bu büyülü atmosfere teslim etmek gerekiyor.

Ülkemiz cennet. 

Gitmediyseniz mutlaka listenize Kapadokya'yı ekleyin derim. 

Pişman olmayacaksınız...

Tüm yazılarını göster