Yaza tatlı veda

Yaz bitti. Yazarken bile ‘ahhh’ dedirtiyor insana ama bitti. Fonda Dilek Türkan çalsa beni okurken bence şahane olur. Bu sayede ruhunda yaza tatlı bir veda edebilme şansın olur.

Sosyal medya paylaşımlarımdan çok tatil yaptığımı düşünenlere, dönüşte yaptığım paylaşımla aslında ne kadar yorgun döndüğümü anlatmak istedim. Tatil dönüşü eve geldiğimde aklımda tek soru vardı:

Tatil tatil midir?
Bu soru cümlesini çeşitlendirebilirim...
Tatil tatil midir?
Tatil dinlenmek midir?
Biz tatili yanlış mı anladık?
Tatil ne demektir?
Ki daha önceki yazımda da sana tatil anlayışını sormuştum, aslında kendime sormuştum da sana da sorularımı yönlendirmiştim.

Türk Dil Kurumu’na göre tatilin anlamını iliştiriveriyorum şuracığa: “Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme. Okul, meclis, adliye gibi kuruluşların çalışmasını durdurduğu veya kapalı bulunduğu dönem. Eğlenmek, dinlenmek amacıyla çalışmadan geçirilen süre.”

O zaman ikinci bir soru ile süreci taçlandıralım:

Çocukla tatil, tatil midir?
Sakın yanlış anlama beni, evlatlarla vakit geçirmek muhteşem. Onlar etrafımda olmayınca, güneş gitmiş gibi oluyor ama inan arkadaş sevgiliyle baş başa olmak, deliksiz uyku uyuyabilmek, dostlarla kurulan sofrada kesintisiz oturabilmek, geç yatınca erken kalkmamak, bir kitaba başlayıp bitirebilmek, sahilde uzanıp uyuyakalabilmek bunları da özlüyor insan, yalan yok.

Eve geldiğimizde nasıl hissetim biliyor musun?

Tatilden dönmüş valizin içi gibi... Hayata adapte olmam oldukça zor oldu. Hatta birçok şeye yetişemedim. Sonra halsiz uyanmalar, uykuya dalamamalar, yapacaklarımı unutmalar başladı. Sanki ‘tatilden’ dönen ben değilmişim gibiydi. Çok yorgun, telaşlı, endişeli, gergin... Dedim ki kendi kendime; “Tek başına kısa bir mola ver!” ve tüm düzeni sevgilim sayesinde gönül rahatlığıyla arkamda bırakıp düştüm yollara.

Şimdi sana bu satırları nerede yazıyorum biliyor musun?
Tek başıma çıktığım üç günlük detoks tatilinden; evet başardım anlayacağın arkadaş.
Sonbaharın başında hafif yağmur ve parçalı bulutlar arasından kendini gösteren güneşin eşliğinde, üç gün detoks için kaçtım.

Detoks ilginç bir deneyim benim için. Yıllar önce yapmıştım ve gerçekten faydasını görmüştüm. Uzun bir süre de öğrendiklerimi uygulamıştım ama sonra hayat, koşuşturma derken ezberime geri dönmüştüm. Yani nispeten dikkat ettiğim yerler vardı, mutfağımda değiştirdiğim bazı gıdalar istikrarını korumuştu ama yine de tam aldığım eğitim detayları aklımdan uçmuştu. Şimdi bu sayede ezberimi bozarak dikkatli yaşamaya tekrar başlıyorum; sağlıklı ve alkali yaşamaya. Çünkü gerçekten iyi geliyor.

Seninle öğrendiğim ufak bilgileri paylaşmak isterim; belki bu sayede hayatın için yapacağın küçük dokunuşlar, faydasını göreceğin büyük sonuçlar yaratır.


Öncelikle detoks nereden çıkmış onu yazmak isterim; çünkü son dönem modası falan değil bu, aksine yıllar yıllar öncesine dayanıyor. Vücut arındırmada en eski yöntem detoks, Mısır ve Yunan uygarlıklarında tüketilen bazı besinlerle vücudun kendi içerisinde toksin oluşturarak kendini zehirlemesi sonucu ortaya çıkmış. Sonraki süreçlerde modern tıp biliminin de meseleye dahil olmasıyla, Doğu ve Batı tıp anlayışı harmanlanmış ve sağlık koşullarının iyileştirilmesi için ‘toksinden arınma’ gerçeği vücudun kendini onarmasına destek sağladığı için faydalı bulunmuş. Beni asıl ilgilendiren mesele aslında detoksun sadece beden değil zihin için de iyi olduğu ve maddi bir yükü olmadan da yapılabildiği gerçeğini tekrar hatırlamak oldu. Bedendeki sentetik birikintiler atıldıkça zihin, düşünce, duygu ve davranışlarımız da otomatik olarak değişiyor ve pozitife dönüşüyor.

Detoks sürecinde öğrendiğim ve senin de hayatın içinde uygulayabileceğin birkaç başlık paylaşmak isterim:
• Gün içinde çok su içmek mühim.
• Yemeklerden yarım saat önce ya da bir saat sonra su tüketmek, yemek sırasında likit tüketmemek önemli.
• Şeker en büyük düşman yerine duruma göre bal, pekmez, Hindistan cevizi şekeri, akçaağaç pekmezi tüketebilirsin.
• Mümkün olduğunca kaliteli yağ tüketmek önemli (avokado yağı, ısıtmadığın zeytinyağı, Hindistan cevizi yağı -ki ben her yemeğime 1 çorba kaşığı mutlaka ekliyorum çünkü ısıtılabilir bir yağ.
• Sebze suyundan hazırladığın bir çorba ve içerken içine katacağın baharatlar (zerdeçal, zencefil, Himalaya tuzu, acı biber, sumak, kimyon, sarımsak) ve tabii ki limon suyu katıp gün içinde içmek iyi hissetmeni sağlıyor. Üç gün denemeyle sana kesin tavsiyem. Evde hazırlayıp termosla her yere götürebilirsin.
• En az bir bardak çiğden hazırlanmış organik meyve veya sebze suyu içmek de detoks sürecinde önemli bir detaymış.
• Tabii ki hayatın genelinde olabildiğince az ekmek ve unlu gıdalar tüketmek faydalı.
• Peynire de dikkat diyorlar ama sen gene de bir araştır derim ikna olmak için.
• Gece yemek yememek önemli.
• Gün içinde her öğün hayvansal gıda tüketmek vücudu ve bağırsak sistemini çok yoruyormuş, bilgine. Bu sebeple hayvansal gıda tüketiminde sınırlandırma yapmak bile vücuda nefes aldırır diye düşünüyorum.
• Masaj vücutta kan dolaşımı için gerekli diyorlar.

İşte böyle arkadaş. Detoksumun ikinci günündeyim şimdi ve gayet iyi gidiyor. Aslında düşünmeye, yazmaya ve kitap okumaya, bol bol da uyumaya vakit bulmuş olmak bile bir nimet oldu. Bu arada da sadece likit tüketmek hafif hissettirdi. Yapılan masajları, ozon terapisini, yoga derslerini de eklersem tek başına bir balayı gibiydi demek fazla olmaz. Yarın son günüm. Pazartesi de uçak saatine kadar tüm nimetlerden faydalanmayı düşünüyorum. Sonra da koşuşturma başlasın.

İki günde şahane kararlar aldım kendi kendime. Hayat koşuşturması içinde;
• Günde en az 10 dakika hiçbir şey yapmadan tek başıma durmaya,
• Haftada bir masaj yaptırmaya,
• Haftada iki yoga yapmaya,
• Haftada bir sadece likit beslenmeye (ki haftada bir demek ayda dört gün, yılda ortalama 48 gün demek, bunu yedi sene düzenli yaptığını düşünsene, o zaman bir senelik sıvı detoksu ile vücudunu ödüllendirmiş olacaksın.)
• Akşamları 19.00’dan sonra hiçbir şey yememeye,
• Yanımda sağlıklı atıştırmalık olarak ceviz, çiğ badem, kaju taşımaya,
• Dolabımı elden geçirip hafiflemeye,
• Check up yaptırmaya,
• Her ay en az iki kitap okumaya,
• 19’dan sonra telefonumu kenara bırakmaya,
• Psikoloğuma düzenli devam etmeye,
• Kendimi olduğunca hayatın akışında bırakıp olan kötü şeyleri olduğu gibi kabul etmeye (deneyeceğim yahu, yapamazsın deme),
• Hayat programının içinde boşluklar bırakmaya kendi kendime söz verdim. Hadi hayırlısı diyelim.

Gelelim etkinliklere... İstanbul, kültür sanatla dopdolu bir ay geçirdi eylülde. Ekim de yine dopdolu. filmekimi mesela çok merakla beklediğim bir film festivali. Ayvalık’ta da ekim ayında şahane bir film festivali var. Benim için ekim, eğitim ayı olacak. Görmek istediğim tiyatro oyunları da var. Gidebilirsem, ekim ayı yazımda sana tavsiyelerde bulunurum; ama mesela Alice müzikaline mutlaka gitmelisin, tabii ki çocuğunla.

Ekim ayında Aletha Solter geliyor. Çocuğun varsa mutlaka Bilinçli Bebek, Çocuğunuza Kulak Verin ve Oyun Oynama Sanatı kitaplarını okumalısın. Aletha’nın çok sevdiğim ebeveynlik üzerine bir lafı var ki otur, düşün dur. Diyor ki; “Yaramaz çocuk yoktur, istenmeyen davranış vardır.” Haydi bakalım buradan bak. Senin istemediğin şeyleri yaptığı için mi yaramaz etiketi alıyor bu çocuk. Bence kesinlikle öyle. İşte tüm yazdıklarını kendisinden dinlemek için koşarak eğitimlerine katılıyorum ben de. Sonra recall healing eğitimi var. Gilbert Renaud geliyor yine sevgili Pınar Gogulan sayesinde. Daha önce bir eğitimine daha katılmıştım. Bu defa konu ‘Çocuklarda öğrenme problemleri ana başlığında davranışsal bozukluklar ve çocuk hastalıkları’. Ona da gideceğim. Onun dışında oyunumuzun turnesi ve yeni oyunun provaları devam ediyor. Benimle ilgili haberleri kutucuklara yerleştirdim ama bunun dışında bu ay beni en mutlu eden Balköpüğü çocuk kitabımın ikincisinin çıkmış olması. Bu kitap serisi, kızım Melisa’nın hayatı üzerine. Serebral Palsi’yi daha iyi anlaman ve hayatında onlara yer açman için. Bu sebeple de sosyal medyada bir etiket paylaşımı başlattık; #hayatındayeraç diye. Aklında bulunsun istedim.

Böyle arkadaş. Hoş geldi sonbahar. Hepimize güzellikler getirsin.



Kitap önerilerim
• Milton’un Sırrı/Eckhart Tolle, Robert S. Friedman
• Uyku Rutini/Elizabeth Pantley
• Sakin/Ege Soley
• Beynin Şifa Bulma Gücü/Dr. Norman Doidge
• Anne Frank’ın Hatıra Defteri/Arı Folman, David Polonsky



Melimelek tasarımlarıma devam ediyorum bu sene, üç farklı ajanda yaptım size.
• Zamansız Ajanda
• Aylık Ajanda
• 2020 Ajandası

Hanım&Efendi oyun takvimimizi de sıkıştırayım dedim şuracığa:
• 8 Ekim, İzmir
• 13 Ekim, Konya
• 20 Ekim, Berlin
• 28 Ekim, İzmit

Tüm yazılarını göster