Venedik'te renkli ve masalsı yolculuk: Torcello, Murano ve Burano

Venedik denilince herkesin aklına rengarenk maskeler ve gondollarla yapılan romantik kanal gezileri geliyor. Daha az keşfedilmiş, daha sakin ve çok daha renkli bir Venedik içinse kürekleri Torcello, Burano ve Murano adalarına doğru çekmek gerekiyor.

Torcello, Burano ve Murano... Venedik gezisi yapanların en merak ettiği yerlerin başında geliyor. Peki, Torcello, Burano ve Murano'da nerelere gidilir? Neler yenir? İşte rüya gibi bir masal yolculuğuna çıkacaklara Torcello, Burano ve Murano gezi rehberi...


TORCELLO: İLHAM VERİYOR

Torcello için bu başlığı yazmam hiç de sebepsiz değil. Bunu adaya indiğiniz anda hissediyorsunuz zaten. Hemingway roman yazmak için buraya taşınmakta hiç de haksız değilmiş. Adanın enerjisinden bunu hemen anlıyorsunuz. Torcello en kuzeydeki ada. Adanın şu anki tenha hali eski şaşaalı günleriyle tezat oluşturuyor aslında. 452 yılında Altino halkı bu adaya sığınarak şehri kurmuş. 10’uncu yüzyılda en parlak zamanlarını yaşayan şehrin nüfusu 30 bine kadar yükselmiş. Hatta lagünden çıkarttıkları tuzu satarak o dönem Venedik’ten daha büyük bir ticari güce sahip olmuş. Ama yıllar içinde kanalların alüvyonla dolup bataklığa dönüşmesi ve bunun sonucunda adayı basan sinekler ve oluşan sıtma hastalığı Torcello’yu hızla düşüşe geçirmiş. Şimdilerdeyse adanın nüfusu... Hazır mısınız duymaya?, 50 kişi!

Adada görmeden dönmeyin diyeceğim bir yer varsa o da Museo dll’EStuario. Adadan çıkan tarihi eserler burada sergileniyor. Pazartesi günleri dışında her gün ziyarete açık. Santa Maria Assunta Katedrali’ni ise her gün ziyaret edebilirsiniz. Burası 639 yılında yapılmış, 1008 yılında yenilenmiş. Katedralin şahane yapısını gördüğünüzde adanın eski görkemli günlerini daha da iyi hissedeceksiniz. Kesinlikle Torcello’ya kadar gelmişken bu iki tarihi yapıyı ziyaret etmelisiniz.

NEREDE KONAKLAMALI?

Locanda Cipriani: Burası Torcello’daki tek otel. Geniş bir bahçeye ve Venedik mutfağından yemekler sunan ünlü Cipriani restorana sahip. Cipriani restoranın bahçesinde ızgara balık yiyerek adanın keyfini çıkarın.

NEREDE, NE YENİR?

Villa 600: Karides ve safran soslu makarnayı harika bir atmosferde yiyerek Venedik mutfağının tadını çıkarabilirsiniz. Osteria Al Ponte del Diavolo: Mükemmel servis veren bu keyifli ortamda deniz ürünlerinin tadını çıkarın.

NEREDE KONAKLAMALI?

Murano Palace: Rio dei Vetrai Kanalı manzarasına sahip. 18’inci yüzyıl Venedik tarzında dekore edilmiş, keyifli bir alternatif. Hotel Conterie: Tipik Venedik tarzında dekore edilmiş, önceden cam üreticilerine ait olan, tarihi bir villada hizmet veriyor. La Gare Hotel: Büyük Murano kanalına bakan otel, Marco Polo Havaalanı’na ücretsiz çift yönlü ulaşım servisi sunuyor.

NEREDE, NE YENİR?

Ristorante Pizzeria Marlin: Şarap ve spagetti... Fazla söze gerek yok galiba. Bar Al Faro: Bir fincan kahve içip keyifli manzaranın ve adanın tadını çıkarmak isterseniz doğru adres burası.

MURANO: HİKAYESİ OLAN BİR ADA

Sıradaki ada Murano... Vaporetto’da ada hakkında kısa bir bilgi ediniyoruz. Bu ada cam işçiliğiyle nam salmış. Venedik’te yer alan cam atölyeleri; isli duman, yangın tehlikesi, çevre kirliliği gibi sebeplerle kaldırılmış ve 10’uncu yüzyılda Murano adasına taşınmış. Çok uzun seneler ayna üretimi de sadece burada yapılmış. Gözlük camının da ilk kez Murano’da üretilmiş olduğunu söylemeden geçmeyeyim. Öyle ki cam ustaları sırlarını yüzyıllarca saklamışlar, bu da Murano’yu Avrupa’nın en büyük cam üretim bölgesi haline getirmiş. İskeleye iner inmez hemen cam fabrikasıyla karşılaşıp bu hikayeyi daha yakından tanıma şansım oluyor. Hava çok sıcak. Cam fabrikası tabii ki daha da sıcak. Şartlar kulağa pek hoş gelmese de, içeride şov yapan cam ustasının büyüleyici gösterisi her şeyi bir anda muazzam bir sanat gösterisine dönüştürüyor. Daha sonra da fabrikanın satış mağazasına geçiyorum. ‘İnanılmaz’ burada en çok kullanılan kelimedir eminim. Küçük bir not; Venedik ile kıyaslandığında Murano’daki fiyatlar çok daha yüksek. Ama buraya kadar gelmişken bir cam ürünü almadan gitmek olmaz derseniz, alışveriş yaptığınız yerden ‘Murano glass’ sertifikası almayı unutmayın. Malum Çin malları uyarısı her yerde. Adada bir de ‘Museo Del Vetro’ adında cam müzesi var; gelmişken göz atılması şart!

BURANO: BUNU ANCAK BİR RESSAM YAPABİLİR!

Murano’dan sonra kısa bir yolculuk daha yaparak Burano’ya geçiyoruz. Burası bir ressamın paletinden farksız... Gerçek bir hayaller aleminin içerisindeyim. Rengarenk evlerle dolu bir İtalyan adası... Eskiden karanlıkta evine dönen balıkçıların evlerini karıştırmamaları için her ev farklı bir renge boyanırmış. Hatta belediyeden izin alınmadan evlerin rengini değiştirmek dahi yasakmış. Bu da adanın bugünkü rüya görünümünün açıklaması... Küçük ve sakin bir ada burası. Yürüyerek ortalama iki saatte tüm adayı gezebilirsiniz. Burano dantelleriyle meşhur. Önceleri balıkçılık ve dantel işçiliğiyle geçimini sağlayan adanın şimdilerde ise en büyük kazanç kaynağı turizm. Her köşe başında dantel ürünler satan dükkanlarsa eskilerden yadigar. Dantelden yapılmış pek çok seçenek var burada; şemsiyeler, çantalar, örtüler... İnce el işçiliği olması nedeniyle fiyatlarının yüksek olması beni şaşırtmıyor. Doğrusu bu el işleri bu değeri hak ediyor.

Ve tabii midelerin de bayram etmesi şart. Essi, Burano’nun meşhur kurabiyelerine verilen isim. Essi’yi Burano’lu kadınlar balıkçılık yapan ve uzun süre denizde yaşayan eşleri için hazırlarlarmış. Kurabiyenin yapımında kullandıkları bir malzeme aylarca kurabiyenin taze kalmasını sağlıyor. İlk tattığınızda biraz sertmiş gibi gelebilir ama gerçekten leziz. Sakin, huzurlu ve masal tadında bir balayı için ideal bir rota olduğunu söylemekte fayda var.

NEREDE KONAKLAMALI?

Laguna Blu: Burano’da bulunan tek otel olan Laguna Blu restore edilmiş asırlık bir bina. Fiyatı da uygun.

NEREDE, NE YENİR?

Trattoria da Primo e Paolo: Deniz mahsulleri için doğru adres. Ai Pescatori: Mürekkep balığı ve deniz mahsulleri için tercih edilebilecek bir diğer leziz mekan. Pizzeria La Perla: İtalyan pizzası yemeden dönmek tabii ki olmaz.

Yazı: Burçak Şener

VENEDİK UZUN ZAMANDIR GİTMEK İSTEDİĞİM BİR DESTİNASYONDU VE NİHAYET ROTAMI İTALYA’NIN KUZEYİNE DOĞRU ÇEVİRMEYE KARAR VERİYORUM. İstanbul’dan Venedik’e ortalama 2 saat 30 dakikalık bir uçuşun ardından varıyorum. İlk durağım San Marco Meydanı! Evet evet otel değil... Hiç vakit kaybetmemem gerek, meydana vardığımda bir süre durup kalıyorum. Sergi gezerken bir tabloyla denk gelir ve gözlerinizi ayıramazsınız ya, işte tam böyle bir durum yaşıyorum. ‘‘Çok acıktım, çok yoruldum, çok sıcak’’ diye söylenirken bir anda bunların hiçbir önemi kalmıyor. Kafamda seneler önce yaptığım ‘Venedik’te yapmadan dönme’ listem var: Gondola binilecek, katedralin üzerindeki Osmanlı figürleri ve heykeller incelenecek, deniz ürünleri yenilecek, maskeler denenecek...

VENEDİK Tabii ki gondol...

Gondola binmeden evvel gondolcular sizi nasıl oturmanız, gondolun dengesinden dolayı ayağa kalkmamanız gibi konularda bilgilendiriyorlar. Gondola oturduğum anda aklıma ‘Dangerous Beauty’ filmindeki gondol sahneleri geliyor. Sanırım gondola binme isteğimi körükleyen bu filmdi. ‘İtalyan erkekleri’ klişesini destekler çekicilikteki sarışın gondolcunun söylediği şarkı eşliğinde geziye başlıyoruz, bu hayatımdaki bitmesin istediğim tek gezi diyebilirim.

YEMEDEN DÖNÜLMEZ!

Venedik’te ne yenir diye bir başlığın altında size inanılmaz lezzetler sıralayabilirim fakat seneler sonra bile tadını unutmayacağım bir yer var. Gondoldan indiğimiz noktanın adı San Polo. Tam da orada çıkıyor karşıma,daracık bir sokakta... Sadece 3 euro’ya leziz sandviçler satan bir dükkan. Burası aslında gondolcuların atıştırmak için geldikleri fazlasıyla salaş bir mekan. Gidin, kime sorarsanız gösterecek zaten... Karidesli sandviçinden yemeden dönmeyin. İkinci günümü tamamen İtalya’nın romantik adaları Torcello, Burano ve Murano’ya ayırıyorum. Venedik’ten bindiğim vaporetto’larla kısa bir yolculuk yaparak Torcello’ya, daha sonraysa sırasıyla Murano ve Burano’ya ulaşıyoruz. San Marco Meydanı’nın hemen yanındaki San Zaccaria iskelesinden 4.1 numaralı vaporetto ile adalara ulaşımı sağlayabiliyorsunuz. Otellere ait olan motorlarla da adalara ulaşım mümkün.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil