Giden mi kalan mı?

Geçen ayın en fazla konuşulan konusu; Demir Demirkan’ın, Sertab Erener ile 18 senelik beraberliğinin arkasından ilişkisine dair söylediği sözler olmuştu...

Pucca

Pucca


Giden mi kalan mı?

Geçen ayın en fazla konuşulan konusu; Demir Demirkan’ın, Sertab Erener ile 18 senelik beraberliğinin arkasından ilişkisine dair söylediği sözler olmuştu...

Yok sıkılmış, projeymiş, beşik kertmesi gibi hissediyormuş.Ölecek gibi oluyormuş ama ölmüyormuş. Bla bla bla... Şimdi insan, 18 sene birlikte yaşadığı; iyi kötü ne varsa paylaştığı, hayat arkadaşı, yoldaşının arkasından bunları der mi diye kızıyorum ama sonra kendi yaptıklarım aklıma geliyor. Günlüklerini insanlarla paylaşan, yaşadığı her şeyi dışarı yansıtan biri olarak kızmam saçmalık. Benim yaptığımın da ondan kalır yanı yok. Beraberken canım benim, aşkım, en birinci benim sevgilim. Ayrılınca, ‘Allah belasını öyle versin, sürüm sürüm sürünsün!’ Hal böyle olunca kızamadığım için kafayı yiyorum tabii. O yüzden ben de ‘Erkek adam kadını hakkında ileri geri konuşmaz!’ aforizmalarını es geçerek; ‘Sustun sustun, albümün çıkacağı gün mü konuşasın tuttu adam!’ diyorum. Hayır, yok projeydim, vay kendimi bulamadım deyip duruyorsun. Son albümünün reklamını bile yine o geriye dönüp bakmak istemediğin kadın üzerinden yapıyorsun. Sonra da insanlar laf söyleyince ‘Magazin müptelası(!) siz fakirler benim vermiş olduğum röportaj hakkında konuşamazsınız!’ tavrı var ki dillere destan. Fakirsek, sınırlı internet paketimiz varsa eleştiremeyecek miyiz yahu! Eleştiri yapabilmek için banka cüzdanımızı mı göstermek    zorundayız illa.

Neyse aslında olay, Demir Demirkan’ın sıkılmışlığı değil. Uzun süreli ilişkilerin ya da evliliklerin girdiği o kopma noktası. Ayrılmayı kafana çok önceden koymana rağmen sırf konfordan vazgeçmeme uğruna bencilce davranma. Hepimiz hayatımızda bir kez bunu yaşamışızdır. Ama giden ama kalan taraf olarak. Artık beraber olmayacağını biliyorsundur. Kötü giden bir şeyler vardır. Eninde sonunda bitecek diye kendini kodlamışsındır. O yüzden düzeltmeye çalışmazsın. Karşı tarafla paylaşmazsın. Gitmeye de gücün yoktur. Yeni hayat seni korkutur. Bildik, güvende bir elde olmak daha rahat gelir. İçin içini yer, bunalırsın, katlanamazsın ama sana sunduğu şeylerden de vazgeçemezsin. Bazen senelerce bu yalanı sürdürürsün. Avunacağın tek şey, sevgidir. O heyecan bitmiş, o kıpırtılar geçmiş ama sevgi duruyor zannedersin. Oysa sadece alışkanlık kalmıştır. O bir yere gidememe hali, bütün hayatına yansır. Daha cansız, daha mutsuz, daha bıkmış olursun. Her sarıldığında bir gün gideceğinden emin olarak karşılık verirsin. Ona her baktığında aklından, ‘bitecek’ geçer. Ama bunu yüzüne yansıtmamaya çalışırsın. Bazen onun gitmesini beklersin, bu sorumluluğu onun almasını istersin. Sonra bir şey olur. Ya başka biri ya olay ya bir aydınlanma anı. Bir anda çeker gidersin. Aslında bir anda olmamıştır bu, yıllardır planını yaptığın bir vedadır. Sadece fedakar aşık rolünü iyi yaptığın için karşı taraf şoka uğramıştır. Kalan taraf olmak tabii daha zordur. Çünkü ortada bir sorun yoktur. Milyonlarca kez kavga bile etseniz hepsinde bir saat içinde zaten barışıyordunuz. O senden ayrı uyuyamazdı, seni düşünmeden yapamazdı. O sen olmadan yaşayamazdı. İlk şok, dönmesini beklemekle geçer. İkinci büyük şok, senelerdir beraber olduğun adamı tanımadığını anlayınca geçer. Nefret ettiği tarz kazaklar giymeye başlamıştır. O konuşmadığı arkadaşlarıyla samimi olmuştur. Telefonlarını açmıyordur. Sana kötü davranıyordur. Üçüncü şok ise, ilişkinizle ilgili gerçekleri tek tek yüzüne söyleyince yaşanır. Söylemek zorundadır, çünkü bu onun zaferidir. Kaç zamandır bunu bekliyor, ayrılmak için bu cesareti bulamıyordu. Şimdi ise kendiyle gurur duyuyor, çünkü savaşı o kazandı. Ondan nefret etmeye çalışırsın, onu aramamaya uğraşırsın. Ama gariptir hala içinde bir yerde ‘Bir şey oldu, yoksa asla böyle olmazdı!’ diye düşünürsün. Onu suçlamanın bir faydasını görmeyince bu kez kendini suçlamaya başlarsın. ‘Hep benim yüzümden oldu’ diye kendine kızarsın. Özgüvenin yıpranır. Sürekli kafanın içinde o vardır, yaşadıklarınızı tekrar tekrar sorgularsın.

Aslında bakınca, ilişki yaşarken sürekli gitmeyi düşünmek mi daha acı; yoksa bir anda terk edilen olmak mı bilmiyorum. İki tarafın da anlaşarak, güle oynaya ayrılığı diye bir olayı yok. Keşke öyle olsa. Ne bileyim bunun bir hapı olsa, hoop yutsan ‘Aa unuttum!’ Ohh mis gibi... Mutlaka bir taraf daha fazla acı çekmek zorunda. İlişkide de öyle, mutlaka bir taraf daha çok sevecek. Ama sanırım ne olursa olsun, önemli olan saygı. Onunla yaşadığın o zaman zarfına, seni büyütmesine, seni sen yapmasına olan saygı. Karşımıza çıkan her insan bize bir şeyler öğretmek için çıkmıştır. Arkana dönüp bakmak istemiyorsun ama şu an bulunduğun yerde olmanın tek nedeni, arkanda kalanlar zaten. İyi ya da kötü, o da senin hayatınla ilgili almış olduğun sorumluluk.