Yoksa siz de mi duygusal tacize uğradınız?

Senin de günün kutlu olsun kardeşim...

Pucca

Pucca


Yoksa siz de mi duygusal tacize uğradınız?

Yine bir mart ayı, yine kadın hakları diye çırpınan insanlar, yine töre cinayetleri, eski eş terörü, şiddet, tecavüz ve kadının yanına ne yakışmayacaksa adının anıldığı diğer iğrenç şeyler...
Senin de günün kutlu olsun kardeşim, bir anlamı varsa hala senin için tabii...

Bu kadar büyük olayların yanında, ufak gibi görünen ama aslında bütün hayatımızı kaplayan bir konu var; duygusal taciz! Bir ilişkide belirsizlik düzeyi aşırı boyuttaysa, ‘önümü göremiyorum’ dediğimiz olay var ya, hah devamlı o noktada olduğumuz bir ilişkinin içindeysek, bir silkelenme zamanı geldi de geçiyor mu ne? Karşınızda kavgadan zevk alan, belirsizliği heyecan zanneden ve sizi geçmişte yaşadığı olumsuzluklar yüzünden cezalandıran biri olabilir.

‘Bir anı bir anına uymuyor’
İlişkinin başında sizi yerlere göklere sığdıramıyorsa, sanki yıllardır böyle bir ilişkinin hasretini çekmiş gibi davranıyorsa, bir anda neler olup bittiğini fark etmeden kendini onun ekseni içinde bulduysan, tam, ‘sanırım istediğim buydu’ diye düşündüğün an, ara ki bulasın adamı! Yok, yok, yok! Yer yarıldı da içine girdi. Bir anda iş yüklediler adamın üstüne, hatta hükümeti emanet ettiler yoksa bu kadar da yoğun olamaz canım! Bu noktada aslında bir durup düşünmek lazım. Ama tabii ki bu noktada düşünmek en son aklımıza gelen şey olacaktır.

‘Bu adam ne istiyor ya!’
İlişkiler üç aşamadan oluşuyor. Giriş; her şeyin en güzel, seksin en yoğun olduğu zaman. Gelişme; artık bu olay nereye gidecek sorgusu. Sonuç; evlilik olur, çocuk olur, aynı evde yaşamaya karar verme olur... Olmazsa da ayrılık olur. Giriş bölümünde sana zaten harikalar diyarını açmış adam, şimdi sıra geldi sinyal izlemeye. Evliliğe yaktığı sinyalleri anlamıyor musun? Bu çok normal, çünkü ortada öyle bir sinyal yok. Rüzgar nereye eserse durumu... Arkadaşı bu yaz evleniyordur, bir gaza gelir. Bir haftaya bir şeyi kalmaz merak etme. Bir fi lm izliyordur, orada baba olma fikri hoşuna gitmiştir, film bitince o his geçer korkma. Olan sana olacak, kafan sürekli karışık, devamlı ‘bu adam ne istiyor ya!’ sorularıyla dolu, çok sıkıcı.

‘Eski sevgilisini bir unutsa’
Hepimizin hayatında ‘ah keşke’ dediği geçmiş bir aşkı oluyor. Bir şarkıda aklına gelir, ne bileyim bir yaz gittiğiniz bir balıkçıda, eski bir kitabın arasında kalan notla falan filan. Ama ilişkinizi üç kişi yürütecek bir kıvama geldiyseniz, bir durun demek gerek artık. Her fırsatta eski sevgilisinin adı çıkıyorsa her yaptığı şeyde ‘onunla gitmiştik, onunla yemiştik, onunla plan yapmıştık’ diyorsa, ‘Eee onunla olsaymışsın madem Allah Allah ya!’ diye bir carlamak gerekli ama n’aparsın yapamazsın... Hayır yani, niye kıyaslanasın? Kendi ayakları üstünde
duran, eli yüzü düzgün, ne güzel bir kızsın. Sırf adam senden önce biraz vaktini iyi geçirdi diye bütün hayatını başka biriyle kıyaslanarak mı geçireceksin? Yapma, daha iyisini hak ediyorsun!

‘Aslında böyle bir insan değil’
Herkesin ortasında gereksiz şakalar yapan tipler vardır. Her ne hikmetse söyledikleri her kötü söz bunların sözlüğünde ‘şaka’ anlamını taşır. Arkadaşlar arasında ne kadar kötü yemek yaptığınızı, aslında çok uyuduğunuzu anlatır durur. Bir de tam siz bir şey anlatırken sizi yalanlama gibi bir huyu vardır ki, şeytan der al onun o kafasını diz kapaklarına vura vura... Neyse, kadına da erkeğe de şiddete hayır. Sürekli komik bile olmayan şakalarıyla sizi ezmeye çalışır. “Dışarıda herkese melek, evde yalnız kalınca canavar” ya da “Evde kedi gibi
dışarıda aslan” diyerek, sürekli olarak birilerine onun iyi biri olduğunu ispatlamak zorunda olacaksın... Değer mi? 

‘Bırak, ben hallederim’ 
Size hiç iş yaptırmayan, sizi her gün işten alan, her sabah sizi uyandıran birinin varlığı rüya gibi gelse de, inanın öyle değil. İlk başlarda peri masalında gibi hissedersiniz, çünkü kıçınızı şuradan şuraya kaldırmazsınız. Ardından  kendinizi yetersiz hissetmeye başlarsınız. Bir süre sonra da sanki hiçbir şey başaramayacakmış gibi. Sanki bu adam hayatınıza girdiğinden beri bütün yetenekleriniz emilmiş gibi. Bakkala bile tek başına gidemez hale gelmişsiniz. Çaktırmadan, sinsice sizi kendine bağımlı hale getirmiş. Sigara, alkol, hatta uyuşturucudan bile daha kötü bir bağımlılık, bir insana bağlı olmak.

‘Senin yüzünden’
Bütün ilişki boyunca kendi kendinizin beynini yediniz. Bu ilişkiyi adam etmek için uğraştınız, alttan alma, üstten vurma, terk etme, sessizleşme, aklınıza gelen bütün taktikleri de yaptınız ama bir bakmışsınız sizden şikayetçi taraf olan o! Aaa bir bakmışsınız siz kendinizi düzeltmeye çalışıyorsunuz. Siz onun gözüne girebilmek için uğraşıyorsunuz. Bir süre sonra da zaten ağzınızı açmamaya, konuşmamaya, kendinizi göstermemeye başlayacaksınız. Çünkü ne zaman konuşsanız kavga sebebi olacak, ne zaman bir şey isteseniz, daha önceki istekleriniz suratınıza vurulacak. Bıktırma, sindirme ile istediği her şeyi elde edeceğine inanmış bir insan var karşınızda. Babasına çizdiği resimleri göstermeye uğraşan beş yaşında
küçük kız gibi olacaksınız. Sadece saçınızı okşayıp, ‘aferin’ demesi için onu mutlu etmeye uğraşacaksınız. Tabii istediğiniz buysa...