Türkiye'nin anne profili bu mu olmalı?

Gördüklerim bana ülkemin anne profili bu mu olmalı dedirtiyor.

Şermin Çarkacı

Şermin Çarkacı


Türkiye'nin anne profili bu mu olmalı?

Sosyal medya hesaplarımı açalı yaklaşık 1,5 yıl oldu. Bu süreçte yaklaşık yüz bin anneyle etkileşim içerisinde oldum. Gördüklerim bana ülkemin anne profili bu mu olmalı dedirtiyor. Niye mi?

Aylan öldü. Ben yorumların altında ‘Hepsi gebersin, iyi olmuş’ yorumunu okudum bir anneden. Baktım, ışık gibi güzel iki kızı var. Bir günahsız yavru için bu kini nasıl besledin?

Şehitlerimiz var. Çok üzgünüm. Çok çok çok üzgünüm. Hepimizin içi kan ağlarken, biraz sakin düşünmeye davet ederek ‘galeyana gelmeyin, oyuna gelmeyin, öfkenizi kontrol edin’ dedim. ‘Senin de çocukların şehit olsun’ dedi bir anne. Ben sana ne yaptım da bana bunu dedin?

Cizre’de Cemile öldü. ‘Ölmeseydi zaten ya dağa çıkardı, ya erkenden kocaya verirlerdi, iyi oldu’ dedi bir anne. Nereden biliyorsun, belki kendine harika bir yol çizecek, donanımlı, iyi, dürüst bir vatandaş olacaktı bu ülkeye.

Bir anne, kendisiyle aynı fikirde olmayan biri için ‘gebertirim, boğarım, sıkarım boğazını, delik deşik ederim’ yazdı. Birini öldürebilme potansiyelin olduğunu nasıl bu kadar rahat dile getirebildin? Evine silah da alıyor musun? Çocuklarını silahla oynatıyor musun?

Çocuklara masal anlatmanın ‘yalancılık’ olduğunu iddia eden anneler var. Masal anlatma, ilerde sana hiç inanmazlar diyor. Tüm edebiyat camiası adına kalbim daraldı.

‘Abla S.A. Kocamla kaynanamla tartıştım, çok bunaldım a.q’ diye başlayan bir mesaj okudum. S.A diye kısalttığı ‘selamün aleyküm’, a.q dediği ise malum. Cümleyi nasıl başlatıp nasıl bitiriyor. Bu nasıl bir değer çatışmasıdır?

Yorumları itina ile okuyorum. Bizim alfabemizde w yok! Seni çok sewiyorum yazıyor, beni sevme, gözünü seveyim, dilini sev. Yapma. ‘Srmn hn. bis ooluşumla hep oynuyos’ yazıyor. Yapma, beni kahrediyorsun. O böyle konuşuyorsa onun çocukları nasıl konuşacak, diyorum. Bu bilmeme değildir arkadaşlar. Bu teknoloji dili. Bana ‘abam, yeminle durmuyo benim gız, nedek biz’ diyenle o aynı değil! O bilmiyor, fakat diğeri biliyor ama bilerek yanlışını kullanıyor.

Dinozorların yaşadığını sanan, korsancılık oynamayı çocuklara hırsızlık öğretmek olarak gören, patates baskısına nimetle oyun olmaz diyen, Atatürk’ü put, ramazanda tuttuğum orucu neden göstermiyorum diye beni dinsiz ilan eden anneler var. Boğazımda koca bir düğüm hepsi.

Son derece tatlı bir paylaşımın altında bile kavga etmeyi başaran, tanımadığı insanlar hakkında çok rahat suçlamalarda bulunabilen, yazarken bile bağırabilen, kavgacı anneler var. Tanımadığın benle, iletişimin böyleyse, bana yüzlerce kilometre öteden bağırabiliyorsa o evde neler oluyor diye düşmeden edemiyorum.

Yardım kampanyası yapıyoruz. Gariban anne yavrusuna beşik alamamış, elinizde varsa gönderelim diyorum. ‘Doğururken bana mı sordu’ diyor. Bu kadar mı yok kalbinde iyilik, bu kadar mı kötüsün?

Oyuncak topladık mülteci çocuklara gönderelim diye. Beni ağlatan bir yorum okudum paylaşımın altında. ‘Kendi çocukların için toplamadığını ne bileceğiz’ yazmış. O gece ağladım.

Bu satırları yazarken de ağlamak üzereyim. Bunca kin, nefret, saygısızlık, bilgisizlik nasıl dolar bir insanın yüreğine? Çok üzgünüm. Çok üzgünüm ve cehaletten nefret ediyorum.

Şu meşhur söz var ya hani, ‘Cehaletin tek korkusu kadındır... Çünkü, kadın öğrenirse, çocuklarına da öğretir.’ diyor. Peki; aklı, beyni, kalbi bu kadar taşlaşmışken kadına nasıl öğreteceğiz?

Aç kalbini güzel kardeşim, aç kalbini. Sevmeyenin yerine de sevmemiz lazım. Aç gözünü, okumayanın yerine de okuyacağız. Aç beynini, düşünmeyenin yerine de düşüneceğiz. Başka çare bulamıyorum.