Bir ilişkide cazibe yoksa...

Eğer iki kişi birlikte eğlenemiyorsa o ilişki yürümez...

Kürşat Başar

Kürşat Başar


Bir ilişkide cazibe yoksa...

Ciddi bir ilişkide en önemli şey nedir?
Aşk mı?
Seks mi?
Heyecan mı?
Tutku mu?
Huzur mu?
Karşılıklı anlayış ve saygı mı?
Sadakat mi?
Fedakarlık mı?
Dostluk mu?
Bazıları için belki hepsi aynı önemde, bazıları için bunlardan biri veya birkaçı öne çıkıyor.
Elbette bunların hepsi önemli bir ilişki için.
Eğer hepsi bir arada olursa herhalde bulunmaz bir ilişki sayılır.
Bu listede benim için bir ilişkide en önemli olan şey yok.
Nedir o?
Bana göre, ‘cazibe’....

Hayır çiftlerden birinin ya da ikisinin aynı anda ‘çekici’ olmasından söz etmiyorum.
İlişkinin kendisinde, o iki kişi arasında var olan ve çoğu zaman dışarıdan baktığımızda nasıl oluştuğunu tam olarak anlayamadığımız bir cazibeden söz ediyorum.
Biliyorum günümüzde cazibe, çekicilik derken çoğumuz cinsel çağrışımlara yönelecek, fiziksel bir çekimden söz ettiğimi düşünecek...
Elbette bunu da önemsemiyor değilim. Ama gerçekte söylemek istediğim şey başka...
Ben ilişkinin, iki kişi arasındaki cazibenin peşindeyim.
Benim ya da onun çekici olmasından değil, benim ve onun birlikte ortaya çıkardığımız bir cazibeden söz ediyorum.
Bir ilişkinin cazibesi yoksa, ne diye sürekli aynı insanı görmek isteyesiniz? Onunla bir süre sonra zaten ezbere bildiğiniz hayatını, anılarını neden konuşup durasınız? Bir çok değişik, eğlenceli insan dururken ne diye onunla gezesiniz? Kafanızı dinleyecek yerde neden onun söylenmelerine katlanasınız?

Arkadaşlar arasında ufak çapta bir anket yapınca iki farklı şeyden söz eden, iki farklı beklentisi olan gruplar ortaya çıktı.
Bir bölümü, yukarıda yazdığım maddelerin ilk dördüne takılmışlardı, ötekilerse aksine ikinci gruptaki özellikleri önemsiyorlardı.
Yani bir bölüm, seks, aşk, heyecan, tutku önemli, bunlar olmadan bir ilişki yürümez derken ötekiler, huzur ve sadakatin, fedakarlık ve dostluğun, anlayış ve saygının çok önemli olduğunda ısrar ediyordu.
Erkekler daha çok tutku, seks, heyecan üzerinde dururken kadınlar aşk, sadakat ve anlayışı öne çıkartıyorlardı.
Aslında her iki grup için de söyleyebileceğim şey kafalarımızın bu konuda oldukça karışık olduğu...
Çünkü soru cümlemin başında “ciddi” sözcüğü var.
Bu ne demek?
İki kişinin birbirini tanıdığı, uzun süreli, muhtemelen evliliğe uzanacak bir ilişki.
Erkekler tutku, seks ve heyecandan söz ederken aslında çok daha farklı ilişki tarzlarını düşünüyorlar. İnsanın uzun süreli sevgilisine ya da eşine sürekli tutku duyması, onun için hep heyecanlanması ve yalnızca onunla seks istemesi çok rastlanan bir durum değil çünkü...
Kadınların da önce bir ilişkinin ‘olmazsa olmaz’ı olarak öne sürdükleri şey ‘aşk’ ama onun hemen yanına ekledikleri de ‘sadakat’ ve ‘anlayış’... Hatta bazıları için ‘sadakat’ aşk’tan bile önce geliyor.
Aşk’ın ömrünün çok da uzun sürmeyeceği, bu nedenle geri kalan kavramların ilişki için daha önemli olduğunu söyleyenler de çok.

Bu arada farklı yaş gruplarında değişik cevaplar geldiğini de eklemem gerek...
Daha yaşlı kuşak, beklentilerini sınırlarken, genç kuşaklar kadın ya da erkek yüksek beklentilere sahip.
Üstelik bu beklentilerde ısrarlı...
Yani, benim için en önemlisi şu derken ona sahip olduğunda yetinmeyi bilmiyor. Keşke şu özelliği de olsaydı, keşke biraz da anlayışlı olsaydı, keşke biraz daha mutlu olabilseydi, keşke daha açık fikirli olsaydı, keşke beni bu kadar sıkmasaydı...
Keşkeler uzayıp gidiyor...
Konuştuğum daha genç kuşaktan herkes, ilişkilerinde çok başarılı olmasa, hatta birçok hayal kırıklığı yaşamış da olsa, neredeyse mükemmel bir insan portresi çizip kendisine onu layık görüyor.
Ve bir başka gözlem...
Kendisine mükemmel bir insan istiyor ama kendisinin ne kadar mükemmel bir aşık olduğunu hiç sorgulamıyor. Kendi yaptıklarını genellikle yeterli ve hatta fazla buluyor. Daha çok karşı tarafı suçlamayı, onun eksiklerini bulmayı, onu eleştirmeyi tercih ediyor.
Her iki tarafın beklentileri de bu kadar yüksek olunca ilişkilerin yürümesi ister istemez güçleşiyor.
Bu durumu, günümüzde alternatiflerin fazlalığına, alternatiflere ulaşabilirliğin artmasına bağlayanlar var.
Özellikle kadınlar, erkeklerin sorumluluktan kaçtığını, başka seçenekleri değerlendirmek için fırsat kolladığını ve buna artık çok rahat imkan bulduğunu öne sürüyor.
Oysa ilginçtir, bu güce sahip olanlar aslında kadınlar...
Aşkın ömrü üzerine teorilerin ortaya atıldığını, kiminin iki, kiminin üç yıl verdiğini düşünürsek, bir ilişkinin yalnızca aşk ya da erotik aşk üzerine kurulması durumunda hemen hepimizin bir süre sonra hayal kırıklığına uğrayacağımıza kuşku yok.
Bir gün o heyecan ilk günlerdeki gibi olmadığında, ‘başlangıçta böyle miydin, çok değiştin’ diye söylenmeye başlamamızda şaşıracak bir şey yok...
İlk günlerde bize çok aykırı gelse bile, karşımızdakinin bir takım davranışlarını hoşgörüyle karşılarken, hatta belki olmadık anlamlar yüklerken, bir süre sonra hepsinin bize fazlasıyla batması, bırakın çaktırmadan eleştirmeyi bir kavga konusu haline gelmesi, tartışmaların ufacık bir davranıştan, sözden başlayıp inanılmaz bir çatışmaya dönüşmesi bilmediğimiz şeyler mi?
O zaman ne yapacağız?
Beklentilerimizi sınırlayarak, birbirimizin olumlu ve güzel yanlarını öne çıkartıp ufak tefek şeyler üzerinde fazla durmadan ilişkimizi sürdürmeyi mi yoksa yeni bir başlangıca, yeni bir arayışı yönelip hayalimizdeki o mükemmel formu bulmayı mı deneyeceğiz?
Peki ama böyle bir form var mı gerçekten yoksa o yalnızca bizim kafamızda yarattığımız bir masal kahramanı mı?

Ben bu kavramları sorup dururken bir arkadaşım bütün bu kavramlara bir yenisini ekledi.
O da, ‘eğlence’...
Eğer iki kişi, birlikte eğlenemiyorsa, yalnız başlarına evde otururken, bir film izlerken, herhangi bir yere gittiklerinde, seyahatte, alışverişte, arkadaş ortamında ne olursa olsun birbirleriyle neşeli bir bağlantı kurmuyorlarsa ilişki yürümez, dedi...
Ben bir başkasını da eklemek isterim.
Cazibe derken ne kastettiğimi daha iyi anlatabilmek için...
Bana göre, arkadaşımın iki kişinin birlikte eğlenebilmesi derken anlatmaya çalıştığı şeyin içinde de cazibe var...
Bir de, iki kişinin birbirine bir şeyler katabilmesi, hayatın içinde karşınızdaki insanın sizi zengileştirmesi var ki ilişkinin bence canlı kalabilmesi için en önemli şeylerden biri...
İlk günlerin heyecanı, birbirini tanıma sürecinin gizemi, ortak paylaşımlar, anılar bir süre sonra geçip gidince geriye ne kalır?
İlişkinin başlangıcında görmezden gelinen olumsuzluklar tek tek ortaya çıkmaya, göze batmaya başlar mı?
Ama eğer sevdiğiniz insandan bir şeyler öğreniyorsanız, size şu ya da bu şekilde destek olduğunu hissediyorsanız, size bir şeyler kattığını düşünüyorsanız cazibesi artmaz mı?
Kim yalnızca güzel ya da sevimli diye birkaç yıllık sevgilisinden sabah mesaj geldiğinde yüzü güler?
Onun için diyorum ki, cazibe bir ilişkide en önemli şeydir...
Eğer onu kaybedersek geriye kalanlar bir ilişkinin heyecanını sürdürmeye yetmez.