Erkekle kadın arasındaki fark mı?

Kadınlarla kutlamalar arasında yadsınamaz bir bağlantı var.

Kürşat Başar

Kürşat Başar


Erkekle kadın arasındaki fark mı?

Kadınlarla kutlamalar arasında yadsınamaz bir bağlantı var. Yalnız erkeklerin olduğu bir dünyada kimse aralık ayı geldiğinde ağaç süsleme peşine düşmezdi.
Çocuklar için alınsa bile ağaçlar kesinlikle bu kadar süslü olmazdı.
Doğum günü diye bu kadar ciddi bir etkinlik olur muydu peki? Hiç sanmıyorum.
Eh öyle bir dünyada düğün de olmayacaktı tabii...
Hele evlilik yıl dönümlerini, sevgililer gününü filan hiç saymıyorum.
Erkeklerin dünyasında ancak takımın şampiyonluğu kutlanırdı herhalde yılda bir kere. Bir de kupa filan alırlarsa ne ala... O da sokaklara formayla çıkıp avazı çıktığı kadar bağırmak şeklinde bir kutlama! Kadınlarla kutlamalar arasındaki bağ öyle basit bir şey değil.
Söylendiği gibi kapitalizmin oyunları nedeniyle yaratılmış hediye satma numarası filan da değil. Çok daha derin bir şey.
Kutlama dediğiniz görkemli bir şey. En küçük bir ev partisinde bile mumlar yakılıyor, masalar yeniden düzenleniyor, özel tabaklar, bardaklar çıkıyor, vazolara çiçekler yerleştiriliyor, renkler gözden geçiriliyor, biblolar, süsler konuluyor, ışık ve ses düzeni yapılıyor. Yemekler, önden sunulacak içkiler her şey tek tek elden geçiyor. Günler öncesinden hazırlık yapılıyor. Kim kimin yanına oturacak hesaplanıyor.
Adeta bir tiyatro sahnesi kuruluyor.

xxxxxxxxx

Tam bu anda kadınlarla tiyatro arasında bir bağ olduğu aklıma gelmesin mi?
Bütün bu kutlamalar için bir de kişisel hazırlık gerekiyor. Sahne hazır ama oyuncu da hazırlanmalı.
Elbise giyilecek, saç yapılacak, gözler, dudaklar boyanacak, oje sürülecek...
Hatta baş oyuncunun giyinmesi, süslenmesi yetmez, gelenlerden de beklenir bu.
Ancak bir tiyatro kostümcüsü tüyleri, peluşları, simli kumaşları, bin türlü süsü püsü böyle bir araya getirebilir.
Küçük bir kız çocuğu bile yüzünü, gözünü, parmaklarını boyamaya meraklı. Saçları yapıldığında keyiften dört köşe oluyor, sabah okula giderken bile elbise beğenmiyor.
Yeğenim erkekti, ona giyecek bir şeyler aldığım zaman kutuyu bile açmadan annesine uzatır, oyuncak ne gelmiş diye bakardı.
Kadınlar öyle değil. Yılların oyuncusu gibi anında makyajını, saçını yapıverir. Hatta eğer geç kaldıysa araba kullanırken bile yapabilir bunu...
Bu kesinlikle sonradan kazanılmış, öğrenilmiş bir özellik olamaz.
İsteyerek bunu öğrenmeyen daha doğrusu geliştirmeyen kadınlar elbette var. Ama basit bir örnek vermek gerekirse, uzun saçlı, havalı, kendisine pek düşkün bir erkekle, sıradan bir kızı yan yana koyalım. Hani şu ünlü saç atma hareketi vardır. İkisine de yaptıralım. Bakalım erkek yapabiliyor mu görelim.
Bu, ip atlama oyunu gibi bir şey. Kız çocuğu gelir çatır çatır atlar. Erkekler ancak boks antrenmanına filan giderse doğru dürüst ip atlayabilir.

xxxxxxxx

Kutlamalar, törenler, partiler kadınlar için yaratılmış adeta.
Evlenmeye kalkışıp düğün hazırlığı için görüşmeye giden erkekler kadınların sorduğu soruları duyunca ne demek istediğimi anlar.
Çünkü bu sorular ya da törenle ilgili hazırlıkları incelerken görülen eksiklikler bir erkeğin aklına gelmez. Yüz kere evlenmiş bile olsa...
Tarihin ilk dönemlerinden kalan eşyaların sergilendiği müzelere hiç gitmediniz mi?
Bir yanda balta, mızrak, bıçak, ok türü şeyler öte yanda bugün de hemen hemen aynıları kullanılan küpe, gerdanlık, bilezik, göz boyası gibi şeyler...
Erkekle kadın arasındaki farkı soruyorsanız buyurun: Baltayla küpe arasındaki fark...
Düşünün, kılıç kalkandan bugüne erkek milleti nükleer silaha geçmiş, binlerce yıl çalışıp çabalamış. Kadınların küpesi, gerdanlığı, bileziği aynen duruyor. O zamandan bulmuşlar, bitmiş. Geri kalan binlerce yıl bizimle uğraşmaya zaman ayırabilmişler böylece.

xxxxxxxx

Düğün dediğiniz şeyi bir düşünsenize...
Düğünün en önemli anı gelinle damadın merdivenlerden indiği andır değil mi?
Evet ama aslında herkes geline bakar. Yalnızca gelin saçı denilen şey bile bakmayı hak ediyor tabii... Gelinlik deseniz ayrı bir hadise... Makyaj özel yapılmış. Kirpikler beş santim uzunluğunda... Başka bir yaratık yürüyor orada. Bir saat önce gördüğünüz kızla ilgisi bile yok.
Ama damat aynı damat.
Düğüne gelirken giydiği elbisenin biraz daha iyisini giymiş, bir de fazladan papyon takmış.
Aksesuar olarak binlerce yılda ancak bir kravat, bir de papyon bulabilmiş bir cinsten söz ediyoruz. Nesine bakacaksın? Adamın hayatının en önemli anında üstündeki en değişik şey bu: Papyon.
Onun için düğün dediğiniz şey de kadınlarla ilgilidir. Gelin, anne, kaynana, elti, hala, teyze, kız arkadaşlar... Düğünün nasıl olduğuna da karar verecek olan yine onlardır.
Şimdi bana kızmaya başlayacaksınız ama çocuk doğum günleri bile öyle değil mi?
Verilen partinin çocukla ne derece ilgisi var bilemiyorum. Çünkü çocuklar zaten öyle bir giydirilip süsleniyor ki (tabii kız çocukları özellikle) dağıtıp yerlerde yuvarlanacak bir halleri yok.
Bir de annelere bakın. Kızın doğum günü mü yoksa annenin bekarlığa veda partisi mi belli değil.
Kadınlarla tiyatronun bağlantısı var derken boşa konuşmuyorum. Bunların hepsi bir gösteri. Sahneleniyor ve sonunda alkış bekleniyor.
Kesinlikle kadınlar oyuncudur filan demek istemiyorum. Ağzımdan yel alsın. Hatta denilebilir ki sıradan bir kadın bile hayatının belli günlerinde kendiliğinden bir sanatçıdır.