Siz siz olun kadınlarla tartışmayın!

Bir erkeğin asla unutmaması gereken şey!

Kürşat Başar

Kürşat Başar


Siz siz olun kadınlarla tartışmayın!

Evliliği mutlu bir şekilde süren erkeklerde gördüğüm en önemli özellik, bunların, ‘bir kadınla tartışılmayacağını anlamış erkekler’ olması. Bunu yaşayarak mı yoksa genetik olarak mı öğrenmişler bilmiyorum ama bir şekilde sezmişler.

İnsan ancak belli bir yaşa gelince bazı şeyleri anlayabiliyor. Örneğin kadınlarla tartışmanın asla işe yaramayacağını ve her tartışmayı kaybedeceğimi anlamam yaklaşık 30 yıl sürdü.
Geçenlerde bir arkadaşım karısıyla gereksiz bir nedenle tartışmaya tutuşmuş. Konu bir incir çekirdeğini doldurmaz. Sıradan ve belki bin kere daha konuşulmuş bir şey. Olay giderek büyümüş ve adam eşyalarını alıp evi terk etmiş.
Bana gelip hala aslında ne kadar haklı olduğunu, nasıl olup da bunca yıllık karısının bunu anlayamadığını heyecanla anlattı.
Hala durumun farkında olmadığından konuyla ilgili argümanlarını gayet mantıklı bir biçimde sıralıyor, ne kadar haklı olduğunu ispata devam ediyor.
Aynı günlerde bir başka arkadaşım da iş yerindeki ortağıyla aynı durumu yaşamıştı. Yıllardır birlikte çalışan bir kadın ve erkek. İkisi de artık ortayaşı geçmiş. O da kendisinin ne kadar haklı olduğunu ama ortağı ve arkadaşı olan hanıma bunu bir türlü anlatamadığını söyleyip bir karar aşamasına geldiğini söylüyordu.

Evliliği mutlu bir şekilde süren erkeklerde gördüğüm en önemli özellik, bunların, ‘bir kadınla tartışılmayacağını anlamış erkekler’ olması. Bunu yaşayarak mı yoksa genetik olarak mı öğrenmişler bilmiyorum ama bir şekilde sezmişler.
“Mutlu evliliklerin sırrı teslim olmuş kocalardır” diye her zaman söylerim.
Tabii itiraz edip bunun tam tersinin geçerli olduğunu, adamların karşısında susarak evliliği idare eden çok kadın olduğunu söyleyebilirsiniz. Doğrudur. Ama o kadın mutlaka o susuşların intikamını bir yerde alacaktır. Ayrıca adam kendisinin hep haklı çıktığını sadece ‘sanmakta’dır.

Eskiden okullarda münazara diye bir şey vardı. Hala var mı bilmiyorum. İki grup karşılıklı geçer, aynı konudaki iki ayrı tezi ölesiye savunarak haklı çıkmaya çalışır. Ama bu tartışmalarda en saçma şeyi de savunsanız önemli olan neyi savunduğunuz değil onu nasıl savunup karşı tarafı ikna ettiğinizdi.
Kadınlarla tartışırken hep aklıma bu gelir.
Birincisi, tartışmanın belli bir çizgisi ve mantık dizisi yoktur. Siz genellikle ana konuda kalıp onu destekleyen açıklamalar yaparken kadınlar konuyu öyle yerlere götürür veya hiç beklenmedik bir anda öyle ilgisiz bir örnekle sizi şaşırtır ki yeniden konuya dönmekte bile zorluk çekersiniz.
Hatta zaten tartışma biraz uzarsa hangi konuda tartıştığınızı unutabilir veya hiç beklemediğiniz bir başka tartışmanın içinde bulursunuz kendinizi.

Her şeyden önce bir erkeğin anlaması ve asla unutmaması gereken şey, kadınların karşılarındaki erkekle ilgili hafızalarıyla asla baş edemeyecekleridir.
Son zamanlarda yapılan harcamaların fazlalığından dert yanıp bununla ilgili karısını eleştiren adam beş dakika içinde 20 yıl önceki sevgilisine aldığı hediye gündeme gelince apışıp kalır. Çünkü kendisi bile bu ayrıntıyı unutmuştur.
Ama konu buraya gelince artık başlangıçtaki tartışmaya devam edemez ve 20 yıldır yaptıklarının hesabını tek tek vermeye başlar. O da yetmez, biraz daha duruma uyanmayıp devam ederse, yapmadıklarının hesabını da vermek zorunda kalır.  
Hatta bir ara karşısındaki kadın bir ihtimal sıkıldığından tartışmayı bitirmek isteyip anlattıklarını kabullenmiş göründüğünde yine duruma uyanmayıp tartışmaya devam eden erkekler de vardır ki işte onlar için cehennem azabı yakındır.
Çünkü bir kadının bir tartışmada kullanabileceği kozlar sayısızdır.
Yalnız mantık dizinizi bozmakla kalmaz, aynı zamanda duygusal durumunuzu da 2-3 hareketle rahatça bozuverir.
Gözlerin dolması, bir şey anlatırken haksızlığa uğramış hali canlandırışı, “Zaten her zaman böyleymiş, sen beni hiç sevmemişsin, o zaman bitsin, tamam, dediğin olsun” ya da “Ben zaten hep yalnızdım, babam bile erkenden beni bırakıp gitti” gibi konuyla uzak yakın ilgisi olmayan Hülya Koçyiğit cümleleri tıpkı Kartal Tibet’i afallattığı gibi adamı da serseme çevirecektir.  
Bu sözlerin karşılığında adamın hala, “Hayatım, nur içinde yatsın da babanın ne alakası var, ben mutfak masrafını kısalım demiştim” gibi şeyler saçmalaması da hala gerçekler hakkında en küçük bir fikri olmadığının göstergesidir.
Öyle ki tartışmanın sonunda tümüyle saçmalamaya başlayıp haksız duruma düşüp ertesi gün özür dileyecek hale gelen de yine o olacaktır.
Araba kullanırken makyajını tamamlayıp radyoda sevdiği şarkıyı arayan, bir yandan telefonla mesaj atabilen ve bir yandan da öndeki araca laf yetiştiren bir cinsten söz ediyorum.
Tartışmaya başlamadan bu resmi gözümüzde canlandırmakta yarar var.