Korunmuş evlilik

Bir yastıkta kocasınlar.

Oben Budak

Oben Budak


Korunmuş evlilik

2015 denince çok da güzel şeyler hatırlamıyoruz belki ama aralarından cımbızla seçilince güzel olaylar var. Güzel olaylar denilince benim aklıma direkt evlilikler geliyor mesela. Tanem Sivar ve Edhem Dirvana’nın sürpriz bir karar ile Sydney’de evlenmesi yıl sonuna doğru karşılaştığım en iyi hareketlerden biriydi. Yani çiftin mutluluğu ve birbirine yakışması bir yana kimsenin olmadığı bir yerde sadece sonuca odaklanmak herkesin enerjisine iyi gelmiştir. Bu kararı destekliyorum çünkü hayatım boyunca katıldığım düğünlerden bir duygu kolajı yapmam gerekirse, konukların deli gibi mutlu olduğu bir düğüne rastlamadım şahsen. Gelin ve damat masanıza geldiğinde çok eğleniyormuş gibi yapıp onlara sevgi sözcükleri sarf edersiniz tabii de, ya gelin ve damat ortalarda yokken? Bir kere açık söyleyeyim, gelinin en yakın kız arkadaşı, ‘Ben daha güzel ve gencim, ben neden evlenemiyorum’ hesaplaşmasına düşer. İkinci dereceden yakın kız arkadaşlar ‘Evlendiler ama gerisi ne olacak!’ derdine düşer. Sanki evliliği kendileri yürütecekmiş gibi olasılıkları saymaya başlarlar. Gelinle göz göze gelmedikçe çok konuşmaz, dans etmezler. Ayıp olmasın diye davet edilmek zorunda kalan ‘yakın’ arkadaşlar ise gelinlikten girip gelin topuzundan çıkarak derinlemesine bir incelemeye girerler. Hiçbir şeyden mutlu olmayan üçüncü dereceden akrabaları ve bizimle az dans ettin onlarla daha çok eğlendin diye hesaplara giren aile yakınlarını saymıyorum bile. Bu tip enerjilerden uzak başlayan evliliğe korunmuş evlilik derim ben. Aklı olan bu tip evliliklerle dünya evine girer, milletin enerjisini toplamaya ne gerek var? Bir yastıkta kocasınlar.

Detoksum geldi

Cilt bakımının temel ihtiyaçlarını evde karşılarım da cilt bakım merkezlerine gidip saatlerimi harcamaya pek gelemem. Saçını bile evde kesen biri olarak bu konularda biraz takıntılıyım galiba. Ama şu sevimsiz 2015’in kötü etkileri üzerimden gitsin diye bir taşla iki kuş vurabileceğim Chenot Detox terapiyi duyunca kliniğe karşı kayıtsız kalamadım. Adındaki detoks sizi korkutmasın, sıvı tüketmeli, acı çekmeli bir olay yok ortada. Aksine, rahat bir masaj yoluyla atılmaya çalışılan vücutta biriken zararlı etkiler var! Henri Chenot, 45 yıllık birikiminden faydalanarak vücudu zararlı etkilerden korumayı ve yaşam tarzımız nedeniyle vücudumuzda biriken toksinleri atmayı hedefleyen eşsiz bir tedavi ve diyet yöntemi geliştirmiş. Bu yöntemde, vücudun enerji kanallarının etkinleştirilmesi, fizyolojik fonksiyonların uyarılması ana amaç. Özel bir vakum cihazıyla birlikte yapılan masaj yardımıyla toksinlerin atılması ve hücre yenilenmesi sağlanıyormuş. Chenot D-Life SPA’da deneyimleyebileceğiniz bu terapi, tam da benim gibi zamansızlara göre.

Rob Lowe şansı

Ben o detoks bu detoks çare ararken olayı çözmüş biriyle gündelik hayatta karşılaştım. Altın Küre Ödül Töreni’ne katılmak için gittiğim Los Angeles’ta Foxlife’ın davetlisi olarak katıldığım bir partide Rob Lowe çıkıverdi karşıma. Resmi takvimler onun 52 yaşında olduğunu söylese de göz ve izan aynı şeyi söylemiyor. Çocukluğumda ‘About Last Night’ isimli filmde görüp hayran olduğum oyuncunun konunun üzerinden 30 sene geçmesine rağmen hala bir seksapellik içinde olması biraz da sinir etmedi değil. Yakalamışken küçük kardeşine sırrını fısıldamasını rica ettim tabii. Öğrendiğime göre hiç içki içmeyen aktör bir de üzerine adrenalini bol sporlarla uğraşıyormuş. Kayak, snowboard gibi sporlar sayesinde heyecanını korumaya devam ediyormuş. Ne diyeyim Allah Rob Lowe şansı versin her erkeğe…

Renkli erkekler

Efsane tasarımcı Vivienne Westwood’un Londra Moda Haftası’nda podyuma çıkan makyajlı erkeklerini görünce hah dedim, bir adım daha yaklaştık. Daha önce Jean Paul Gaultier erkekler için makyaj ürünleri çıkarmış ama pek başarılı olamamıştı. Sonra Tom Ford denedi ve özellikle göz kapatıcıları erkekler tarafından beğenildi. Westwood ise göz farı olayına girerek çıtayı bir adım yukarı taşımış. Erkeklerin estetik müdahale merakının neredeyse kadınlara ulaştığı zamanlar yaşıyorken bir de renk renk farlı erkeklerimiz olur mu dersiniz? Tasarımcılar istiyorsa o günler de gelecek demektir, biliyor olmalısınız.

Hangi Justın?

Amerika ziyaretimde gözüme gözüme sokulan diğer bir detay da Justin Bieber’ın artık Lordlar Kamarası’nın oyuncusu olmasıydı. Her kulüpte her radyoda çocuğun şarkıları. Yaşına bakıp hor görmemek lazım, kendisi fena halde büyüdü. Evet teknik olarak iki popüler Justin’imiz var değil mi, biri Timberlake, diğeri Bieber! Fakat bir konu hakkında uyarıda bulunmalıyım ki, yeni nesil artık Timberlake’e dinozor gözüyle bakıyor ve Justin’li cümleler kurduğunda direkt olarak Bieber’dan bahsediyor. Şimdilerde genç bir ortama girip ‘Friends dizisine bayılıyorum’ dediğinizde nasıl suratınıza ‘O ne ya?’ diye bakılıyorsa Justin Timberlake’in de unutulması için birkaç sene kalmış. Kendimizi güncellemekte fayda var.

Korunmuş evlilik - Resim : 1

Yaz fetişine hazırlanın
Siz kadınlar için ayakkabının ne büyük tutku olduğunu biliyor ve bu yüzden bu ayakkabıyla dalga geçmiyorum. Yıllar boyunca düz stillettoları giymekten bıkan bünyeler için sürekli bir süslemeler yapılıyor. Çiçekler koyuldu, böcekler koyuldu en sonunda bu tuhaf ayakkabıya ulaşıldı. Önden bootie arkadan topuğu açık ayakkabıya benzetilen bu ayakkabı da diğer birçok güzel ayakkabı gibi aşırı derecede rahatsız duruyor. Ama aranızdan bu ayakkabı uğruna ölmek isteyenler çıkabileceği için susuyor, gelecek aya kadar kendinize iyi bakın efendim diyorum.

Mavi rüyalar
2007’de piyasaya sürülen Narciso Rodriguez’in yenisi huzurlarınızda. Narciso Rodriguez for Him Bleu Noir adıyla ortaya çıkan parfüm eskisine göre biraz gizemli olmuş gibi geldi bana. Hatırlayacağınız gibi ilk parfüm siyah tonlarında granit gibi bir şişeye sahipti. Bu seferki mavi ama tonu siyaha oldukça yakın bir mavi. Zaten tasarımcı da siyaha dönen koyu lacivertin hastasıymış. Peki nasıl kokuyor, erkek arkadaşıma almalı mıyım derseniz temiz ve keskin bir koku olduğunu söyleyebilirim. Hint cevizi ve kakule dokusunu sevdiğim parfümün odunsu kokulardan olduğunu da söylemem gerekir. Abanoz ağacının bilgeliği parfüme eleganlık katmış.

Korunmuş evlilik - Resim : 2

Bozanı bozarım!
Amerika dönüşü jetlag illetine yakalanıp uykusuz geceler yaşadım. Uyku dediğin önemli şey, insanın siniri bir bozuldu mu bu sefer hiç dalamıyorsun. Uyuyamadığım dönemde çoktandır uzak kaldığım televizyon dünyasında ne olduğuna bakarak vakit geçirmeye çalıştım. Çok çaresizdim inanın, sabaha kadar izlediğim dizi-film kalmayınca son çare evlilik programları oldu. Dedim neden izleniyor bu programlar? Arkadaşlarımın arasında bile bir sürü hayranı var bu programların, normal değil yani durum. Bu merakla izlemeye başladığım Songül Karlı’nın TV8’deki programı mesela, çekirdek gibi geldi. Bir başladım bırakamadım. Birbirlerini beğenecekler mi, o iş olacak mı diye merak etmeye başladım (işim gücüm yok ya!). Aman Tanrım, olay bir ara Ortaçağ filmlerinde gördüğümüz sahnelere geldi dayandı. Hani vardır ya bir kadın (sözde) günah işlemiştir, köy halkı elinde taşlar tüfekler kadına doğru çığlık çığlığa saldırır. Burada da üçüncü evliliğini yapmak isteyen bir hanım ve karşısında taşlı tüfekli seyirci! Kadına ne sorular ne sorular. Hani kadın elini beline koyup kendisini sorularıyla sıkıştıranlara doğru ‘Sana ne lan’ dese istifimi bozmadan ayağa kalkıp alkışlayacağım. O derece sinir oldum yapılan saldırılara. Sinir oldum olmasına da bu gereksiz ithamlar, konuyu deşmeler, altında hata aramalar benim arkadaş çevremde de var. İnsanlar o kadar acımasız ki birbirlerine, o durum ne olacak? Eskiden insanların amacı mutluluk ya da huzur aramaktı sadece. Şimdi ise daha çok başkalarının gününü karartmayı, sinir bozmayı görev edinmiş vaziyetteler. Kendi özelimde, kullanmaya en fazla yeltendiğim cümle ‘sana ne!’ olmaya başladıysa her şeye burnunu sokanların sayısında bir artış gözleniyor demektir. Gözleniyor gözlenmesine de özel hayatımıza katılanlara karşı aynı düzeye inip kavga mı çıkarmalıyız, yoksa alttan alıp huzuru bozmamalı mıyız? Ben sus pus oturmaktan çok sıkıldım, galiba hır gür çıkaranların tarafına geçeceğim. Hem bu şekilde  insan daha az yıpranıyor sanırım. Başkasını mutsuz edenlerin hepsi maşallah domuz gibi!