Cinsel istismar yasasında imzamız var!

Cinsellik deyince yüzlerin sertleştiği ya da gevşediği, muhabbetlerin hiç açılmadığı ya da hemen sululaştığı ama tatminlerin hep yerlerde süründüğü memlekette cinsel istismar yasasının tek sorumlusu hükümet midir? Emin miyiz?

Yaprak Çetinkaya

Yaprak Çetinkaya


Cinsel istismar yasasında imzamız var!

Neler biliyorum neler...
Neler biliyorsunuz neler...
Ama hep sustum, sustunuz, sustular.
 
Sokakta, dolmuşta, otobüste emin olamadığımız temaslar,
Bazen de çok emin olduğumuz, midemizin ağzımıza geldiği dokunuşlar,
Ardından avaz avaz, “Ne kaçıyorsun, erkeksen gelsene buraya” diye bağırdığımız erkek müsveddeleri,
Seviyorum ayağına oranı buranı elleyen mahalle amcaları,
Çikolata, gofretin yanında taciz de satan bakkal amcalar,
Bakarken gözleri derinleşen değerli öğretmenler,
Oğlunun kız arkadaşına sulanan babalar,
Geceleri yatağına yanaşan enişteler, amcalar, dayılar ve diğerleri,
Dikiz aynasından ahlaksızca bakan ya da vitesi tutarken yanlışlıkla (!) değen taksi şoförleri,
Orasını burasını gösteren ağabeyler,
Anlatınca anlamazdan gelen anneler, duymamış olayım diyen babalar, tacizcinin yerine utanan büyükler...
Geç saatte tacize tecavüze uğrayan kadınlar için, “O saatte orada ne işi varmış?” diyen kadınlar ve erkekler,
Eğlenilecek kızla evlenilecek kızı ayıranlar,
Siyasi görüşü için kızdığı kadınlara en ağır küfürleri edebilen diğer kadınlar,
Tacize, tecavüze samimiyetle karşı durduğunu sanan ama diğer yandan kız kardeşinin, kız arkadaşının ya da karısının hayatına sürekli müdahale eden yani bir anlamda tecavüz eden erkekler,
Tacizden tecavüzden delicesine korkan ama dedikodunun dibine vurup başka insanların hayatına tecavüz ettiğinin farkında olmayan insancıklar,
Futbol fanatizmi uğruna kadını aşağılayarak eğlenen kadınlar ve erkekler,
 
Ve daha neler neler...
Neler biliyoruz neler...

Daha tecavüze gelmedik bile...
 
Kulağımızın üstüne yattık hep. Duymayalım görmeyelim ama diğer yandan da “hiç olmasın” istedik.
Bazı yaptıklarımızın ise tacizle, tecavüzle eşdeğer olduğunu hiç fark etmedik.
 
Bu sırada hayatın görmezden geldiklerimizi tokat gibi suratımıza çarptığı gerçeğini unuttuk.
 
Dönüp dolaşıp geliyor oysa...
Bambaşka yüzlerde, bambaşka hallerde geliyor.
 
Küçücük kızlara birden fazla adamın tecavüz ettiği haberleri,
Bir vakfın yurdunda erkek çocukların başlarına gelenler,
Bir ilkokul öğretmenini yıllarca sadece odasında değil, köyüne dahi götürüp kim bilir neler yaptığı kız ve erkek çocuklar,
Nice babalar, amcalar, dayılar, ağabeyler ve doymayan arzularına yenik düşen çocukluklar,
Özgecan ve adı daha az duyulan Özgecan’lar,
Tabii bir de hiç duymadıklarımız...
 
Dönüp dönüp geliyor, şırakkk diye tokadı yüzümüze basıyor.

“Bak, kendi içine bak, görmezden geldiklerine, sustuklarına ya da kendi yaptıklarına bak” diye avaz avaz bağırıyor.
 
En son bir yasa tasarısı olarak geldi.
 
Öfkelendik, kızdık, bağırdık, çağırdık. Evet  bu sefer çok daha büyük bir birlik içinde “Hayır” dedik. Tacizi, tecavüzü unuttuk, tasarıyı hazırlayanları lanetledik. Belki de bakış açımızı tamamen değiştirip, ortak bir ses olmamıza vesile olmalarından dolayı teşekekkür etmeliyiz onlara.
 
Bugünü dünden biz yarattık, yarını da bugünden biz yaratıyoruz.
Biz temizlenmeden yeni nesillerin üzerinden kalkmayacak bu utanç örtüsü.

Kendinden çok emin, “Benim ne alakam olur tacizle tecavüzle?” diyenler de dahil, her birimiz, tek tek...

Dönüp bir de kendimize bakmayacaksak; sustuklarımıza, cinsel tabularımıza, kadın-erkek ayrımcılığımıza, kadınları da erkekleri de ille de evlendirme merakımıza, birbirimizin özel hayatlarına yaptığımız saygısızlıklara ve daha nice meseleye bakmayacaksak, hele de hep erkekleri, hep dışarıyı suçlayan biz kadınlar önce kendi cinsimizi sevmeyi, saymayı ve korumayı öğrenmeyeceksek yarın bambaşka bir yüzle yine gelecek.
 
Şimdilik bekliyor.

Yaprak Çetinkaya
[email protected]