Giden gitti gelen geldi

Hayatla sevişin!

Yonca Tokbaş

Yonca Tokbaş


Giden gitti gelen geldi

2016 BANA ÇOK ŞEY VERDİ. Cesaret verdi. Kabullenmeyi öğretti. Tam kalbimin dikine gitmeyi de öğretti. Başkasının sözüyle değil, kendi kararımla yol almayı da. Mutluluk ve başarının tanımını değiştirdi. Başkasında değil işin sırrı. Kendi istediğini yapmakta! Kendi sevdiğini yapmakta. Israrla sevdiğin şeyi bulmak ve ısrarla yılmadan onu yapmakta. Daha önce hiç denemediğim şeyleri deneme fikri verdi, denedim, yaptım 2016’da. Çok şaşırdım yapabildiklerime. İnsanın kendi yapabildiklerine şaşırması çok şahane bir şeymiş. Yani diyorsun ki, ayol benim sınır dediğim yer bir kapıcıkmış. Açınca içinden geçip gidebiliyormuşum. Yanılsamaymış. Denemekten zarar gelmezmiş.

Yine de, tüm bunlara rağmen, kendimi bir şey sanmamayı da becerdim. Küçük olduğumu, ama küçük olsam da büyük şeyler yapabileceğimi gördüm. Ne kendimi küçümsedim ne de hadsiz oldum. Bu benim için çok önemli. Bana destek veren, çok şey öğreten, yanımda olan herkesin kıymetini bir ben biliyorum nasıl bildiğimi, bir de gönlümdeki şükranı Allah biliyor. O kadar vicdanım rahat. Bu da çok önemli benim için.

Bazen görünür şekilde belli edemiyor olabilirim. Kafam dağınık biraz benim. Ama içimde gerçekten, samimiyetle biliyorum o kişileri ve onlara her daim duacıyım. Teşekkürüm sonsuz. Özür dilemeyi bildim.
Şükretmediğim tek anım yok, olmadı. Birtakım hasarlar da oldu, ama ben biliyorum ki onlar illa bu yeni senede ve ileride bana müthiş anılar yazdırır, hatırladıkça gülümsetir. Veya ağlatırlar beni. Hatırladıkça veya denk geldikçe o hasarlarıma, yaralarıma yine bir takılır zırlarım kesin.
Duygularımı dibine tavanına kadar yaşadım yine. Hayatım boyunca da rahat rahat hayvanca yaşamak istiyorum duygularımı. Mesela TAM şu satırda, ELELE ekibine teşekkür ediyorum. Yazarak. Arşive ve kayıtlara geçsin diye. Yazamadım, tıkandım, iyi değilim, Allah beni kahretsin dedim 2016’da 1-2 kere. Bana her defasında kocaman bir sevgiyle cevap verdiler. Hatta ocak sayısında yazamadığım için kendimden tiksindiğimde Filiz bana şöyle bir cevap yazdı: “Allah seni asla kahretmesin Yonca lütfen!
Saçmalama, senin gibi yazdıkça yazan, kelimeleri şakır şakır dökülen biri eğer içinden gelmiyorsa, ya da yazmak istemiyorsa yazmasın, vardır bir nedeni. Bu sefer böyle olsun. Yazarımız kelimeleri tükendiği için bu ay bizimle değil yazarız :) Seni çok seviyoruz biz. Çok öpüyorum.” Evet bana Elele’den, Filiz’den aynen böyle bir cevap geldi. Oturdum ağladım. Şanslıyım ben. Çok şanslı. Bir yazara zaman vermek, zamana bağlamak, zamanla sınamak çok olacak iş değil. Bunu bu kadar candan anlayan birileriyle yazışmak, onlara yazmak ömre bedel bir minnet.

2016’da da, yine, ne yaptımsa, hepsi aşktan. Her şey çok sevmekten oldu. Kendime ettiklerim de dahil buna. Bu yazıyı yazarken onu da düşündüm. En çok kendime ettim. Ama kendimi sevdiğimden yaptığımı da hatırlamalıyım arada. Bu da 2017 için bir amaç olsun bana. Aynen devam sevmekten olanların olmasına. Toprağıma, anavatanıma, Anadoluma 2.5 orman daha kazandırdım, gönül birliğiyle. Çocuklar, gençler ve arılar için, hayat için çalıştım. Aynen devam 2017’de de. Başardım bir şeyleri yapmayı. En karanlık zamanda bile hassasiyetlerin farkında olarak, tüm samimiyetimle inandığım umudu anlatmaya çabaladım. Düştüğümde, mıçtığımda, kötü hissettiğimde saklamadım. Onu da paylaştım. En zoru o. Çıplak kalmak tanımadıklarının yanında. Çok zor. Oysa, tanımadığın o kalabalığın içinde çıplak durduğunda, tüm kırılganlığınla, tüm acınla, tüm çaresizliğin ve rezilliğinle... İnan bana biri, en az biri çıkıyor sana sarılıp üzerine battaniye örtecek. Gel sana bir sıcak çorba yapayım diyecek. Veya sırf göz teması ile sessiz kalıp, ‘tamam... geçer... bekle...’ diyecek. 

Allahım o nasıl büyük bir merhem işte. Sırf o tanımadık güç için yaşıyorum bazen belki de. Bu koca evrene çok inandım, inanıyorum. Ne dilediysem bana cömertçe verdi hep.
Binlerce şükür hiçbir eksiğim yok. Sağlığım yerinde (Aklım gelip gitse de, kalbimin attığını duyabildiğimde, kalkıyorum ayağa yine). Yapabileceğim sonsuz şey var.
Hayatım devam ettikçe onları yapmak için koşacağım. Denemeye cesaret ettiğim, tecrübesine güvenerek her dediğini kalbime kazıdığım Bakiye Ablamı da 2016 yılı bana uzun uzun, bir belgesel gibi yaşamayı nasip etti.
70 saatten fazla, 256 km boyunca, benim için hac gibi dediğim, ölene kadar her sene adımlamak istediğim Likya Yolu’nda Ultra tamamladım onun yanında. Ben 2016’da bir hayalimi gerçekleştirdim. Neden bu kadar zor hayaller seçtim kendime bilmiyorum. Ama film gibi muhteşem bir hayatım var, onu biliyorum. Neverland’deyim, büyümeyen bir çocuk gibiyim. Pek de güzel yaşlanıyorum. Saçımdaki her beyaz telin tadı büyük!

Mavi ve Demir’in halasıyım!

Tanıdığım tanımadığım fark etmez, almak isteyen herkese sevgi vermiş olmak isterim.

Kızım bana 2012 yazında bir defter almıştı.

Ona o zamandan beri her sene, o senenin nasıl olacağına dair bir şeyler yazıyorum.

2016 için yazdıklarımın yüzde 90’ını olmuş. Şok oldum. Hiç akla gelmeyecek şeyler de yazmışım. Hatırlamıyordum, bakınca inanamadım.

2017 için de bir şeyler yazayım.

2017 böyle bir yıl oldu diye.

Bakalım bu sene yüzde kaçı olacak... Olan olmuş olacak...

Açtım şu an baktım, son cümlesine... 2017’de çok zenginim yazmışım.

‘Dosttan, muhabbetten, aşktan, sağlıktan, kitaptan ve paradan yana...’ diye de sıralamışım.

Yazın siz de.

Tek tek tek, ince detay ve dürüstçe.

Saklamayın bu evrenden isteklerinizi.

Duyuyor sizi.

Kendinizi dinletin.

Çok seviyorum...

Hayatla sevişmeyi...

Siz de sevişin.