Anne-oğul, baba-kız aşkı normal mi?

Modern çağ ve kültürel farklılıklar anne-çocuk ilişkisinin şeklini belirliyor. Ebeveyn ve çocuk ilişkisinin önemli duraklarından biri kadın-erkek ilişkileri özelinde de yaşanan cinsiyet farklılıkları. Anneler ve oğulları, babalar ve kızları arasındaki aşk malum. Peki bu durum normal mi, ileri boyuta ulaştığında ne yapmalı?

Anne-oğul, baba-kız aşkı normal mi?

KOŞULSUZ, TAM DESTEK
Anlayış, kabul, empati, saygı, paylaşım, ebeveyn-çocuk arası güven, çocuğun özgüveni, kendi başına sorunları aşabilmesi için rehberlik yapma (çocuğu yönetme değil), hedef koyma, çocuğun kendi hedefl erini seçebilmesini sağlama, sorumluluk verme, bencillik ile kendini feda etme arasında bir noktada olması konusunda destek olma, zekasını ve yeteneklerini geliştirebileceği oyunlar oynamasını sağlama, aşırı kuralcı ve katı davranmama, esnek olabilme, üretken olma, sanatsal yönünün desteklenmesi gibi konular ebeveynlerin çocuklarına koşulsuz destek olmaları gereken konular arasında yer alıyor. “Bir yöreyi gezerken iyi bir rehber ararız. Çocuklarımızın bilmediği bir hayatı gezerken iyi rehberlere ihtiyaçları olduğunu unutmamalıyız” diyen Karaca, bu çerçevede hareket ederek kendimizi geliştirmemiz gerektiğini, çocuğun her adımına müdahale ederek onu geliştiremeyeceğimizi, onu yönetmeye çalışmamamız gerektiğini vurguluyor.

VEFAT DURUMUNDA NASIL DAVRANMALI?
Vefat durumu da hem ebeveynler hem de çocuklar için depresif dönemler arasında. Peki bu dönemde ebeveyn-çocuk ilişkisi nasıl kurulmalı, nelere dikkat edilmeli? Ebeveynlerden birinin vefatı durumunda 0-2 yaş aralığında bir çocuğun ölüm kavramını algılayamayacağını söyleyen Yavuz, “Çocuklar bu yaşta özlem ve ayrılık hissi yaşar ancak yetişkinler kadar derin acı hissedemez” diyor. Vefat durumunda, çocuklarda kaybedilen kişinin yerine başka bir yakını koyma eğilimi ve huzursuzluk belirtileri de görülen davranış biçimleri arasında. Okul öncesi dönemde ise çocuklarda yeme ve uyku bozuklukları ortaya çıkabiliyor. 7-10 yaş aralığındaki çocuklar, ölümün hayatın sona ermesi olduğunu ve herkesin başına gelen bir durum olduğunu kavrayabiliyor. Yavuz, bu dönemde yaşanan kaybın, çocuğun derslerinde düşüşe, içe kapanmaya ve öfke nöbetlerine sebep olabileceğinin altını çiziyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Vefat durumunda ebeveyn ve çocuk ilişkisinde çocuklara yakınları tarafından yeterince ilgi ve sevgi gösterilerek, çocuğun duyduğu duygusal boşluk doldurulmaya çalışılmalı. Ölümün her insanın başına gelecek bir olgu olduğu uygun bir dille anlatılmalı, çocukların yanında ağıt yakma gibi davranışlar sergilenmemeli. Bu durum, çocukların acıyı
daha derinden hissetmesine ve korkmasına neden olabilir.” Aileler bu dönemde çocuklarla birlikte bazı etkinliklere katılmalı, çocuklarla daha fazla zaman geçirmeye çalışmalı. Çocuğun iki aydan uzun süre içine kapanması, mutsuz olması gibi durumlarda ise mutlaka bir uzmandan psikolojik destek alınmalı.

KIRMIZI ÇİZGİLER
Peki anne-oğul, baba-kız ilişkilerinin sakıncalı durumları neler? Kırmızı çizgilerin aşılması beraberinde hangi sorunları getiriyor? “Anneler ve babalar ister kız ister erkek çocuk yetiştirsinler, öncelikle onlara değer verdiklerini ve onları sevdiklerini yürekten hissettirmeli” diyor Dr. Yavuz. Aksi halde özgüven duygusundan yoksun bir şekilde yetişen çocuk, çevreyle olan iletişiminde başarısızlıklar yaşıyor ve yalnız bir birey olarak yaşamını sürdürme eğilimi gösterebiliyor. Bu konuda bir diğer önemli nokta da, anne-babaların çocuklarını dudaklarından öpmeleri. Dudaktan öpmeyi masum bir şey olarak öğrenen ve algılayan çocuk, dış çevrede de yabancı insanların kendisine yakın ilgi göstermesini normal karşılıyor.

ÇOCUKLAR DUDAKTAN ÖPÜLMELİ Mİ?
Dudaktan öpmenin, çocuğun karşısındaki kişilerle olan mesafesini sıfırlayacağını ve çocuğun mahremiyeti öğrenmesini engelleyeceğini söylüyor Dr. Mehmet Yavuz. Dudaktan 
öpmeyi masum bir şey olarak öğrenen ve algılayan çocuk, dış çevrede de yabancı insanların kendisine yakın ilgi göstermesini normal karşılıyor. Bu durum, çocukların istismar edilmesine davetiye çıkarabileceğinden, çocuğun cinsiyeti her ne olursa olsun, anne-babaların bu konuda dikkatli olmaları gerekiyor.

OIDIPUS KOMPLEKSİ
Dr. Mehmet Yavuz, Oidipus Kompleksi’nin ilk olarak Avusturyalı nörolog Sigmund Freud’un öne sürdüğü psikanalitik teori çerçevesinde, karşı cinste olan ebeveyni sahiplenme ve kendiyle aynı cins olan ebeveyne karşı daha kayıtsız kalma durumu olarak özetlenebileceğini söylüyor. Bu durum çocuğun beslediği ilgi, kızgınlık, duygu ve düşüncelerin toplamını içeriyor. Olumlu ve olumsuz duygular bir arada görülebiliyor. Bu çatışma ve yarışmanın daha çok düşünce, dürtü ve fanteziler düzeyinde olduğunu söyleyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Orhan Karaca ise, erkek çocuğun annesi ile yakınlaşmaya çalışmasının, babasıyla annesi yaklaştığında huzursuz olmasının Oidipus Kompleksi’ne örnek verilebileceğini söylüyor ve “Baba kendinden güçlü bir figür olduğu için çocukta kastrasyon anksiyetesi (iğdiş edilme, kısırlaştırılma anksiyetesi) ortaya çıkar” diyor. Bu görüşe göre erkeklerin annelerine, kızların ise babalarına karşı cinsel eğilim göstermeleri normal. 3-6 yaş aralığında olan kız çocukları, babaya fazlaca yakınlık gösterebilir, anneyi kendilerine rakipmişçesine olumsuz duygularla karşılayabilir.

ELEKTRA KOMPLEKSİ
Elektra Kompleksi, Oidipus Kompleksi’nin kız çocukları için geçerli olan versiyonu. “3-6 yaş aralığında olan kız çocukları, babaya fazlaca yakınlık gösterebilir, anneyi kendilerine rakipmişçesine olumsuz duygularla karşılayabilir” diyen Dr. Yavuz, bu durumun yaşın ilerlemesiyle etkisini azaltacağını ve çocukların her iki cinse de yakın ilgi kurmayı öğreneceğini söylüyor. Peki bu görüşlerin modern psikiyatride yeri var mı? Elektra Kompleksi’nin Freud’un öğrencisi olan İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung tarafından tanımlandığını söyleyen Karaca, Oidipus ve Elektra komplekslerinin görüş düzeyinde olduğunu, bilinçdışı ile ilgili tanımlandığını, bilimsel olarak kanıtlanabilir ve standardize edilebilir olmadığı için modern psikiyatride yer bulamadığını vurguluyor.  Baba ile kız çocuk, anne ile erkek çocuk arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğinin bu iki kompleksten yola çıkılarak şekillendirilemeyeceğinin altını çizen Karaca, “Özellikle 21’inci yüzyılda bir çocuğun öğrenme süreçlerini etkileyen kaynak sayısı arttı. Anne-baba her iki cinsiyetten çocuklarına destek olmalı, çocuğun sağlıklı bir birey olabilmesi için istikrarı sürdürmeli” diyor.

Yazı: Gülru İncu

Ebeveyn ve çocuk ilişkisi çocuk psikolojisinin en önemli alanlarından biri. Yaşadığımız çağ, modern toplum hayatı ve beylik deyişle nesil farkı gibi etkenler göz önüne alındığında konu daha büyük bir önem taşıyor. Ebeveyn ve çocuk ilişkisinin önemli parametrelerinden biri ise kadın-erkek ilişkileri özelinde de yaşanan cinsiyet farklılıkları. Anne-oğul ile baba-kız arasında kurulan ilişkinin psikolojik boyutu elbette çok önemli. Bu konuda yaklaşımlar tartışmaya müsait olsa da genel geçer doğrular var. Peki bu konuda en doğru yaklaşım ne? O en saf anne-çocuk ilişkisi, davranışlarımızın kökeninde nasıl yer ediyor? Cinsiyet farkları ebeveyn-çocuk ilişkisini nasıl etkiliyor? Sağlıklı ebeveyn ve çocuk ilişkisi nasıl olmalı? Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz ile Emsey Hospital’dan Psikiyatri Uzmanı Dr. Orhan Karaca merak ettiğimiz sorulara açıklık getirdi.

ERKEK DÜNYASINI KEŞİF
Baba ile kız çocuk ilişkisinde hayal kırıklığı, hayranlık, sevgi duyguları yoğun olarak görülüyor. Kız çocukların babalarıyla kurdukları ilişki gelecekte karşı cinse ve hayata olan bakışlarını etkileme gücüne sahip. Kız çocukların erkek dünyasını keşfetmesinin ilk kez babaları aracılığıyla olduğunu söyleyen Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, “Bebeklikte altı aydan itibaren kız çocuklar babayı algılamaya ve keşfetmeye başlar. Bu süreç, 3-4 yaşlarına ulaşıldığında daha duygu yüklü bir hale gelir. Babanın kız çocuğuna olan yaklaşımı, çocuğun gelecekte erkeklere olan yaklaşımı konusunda belirleyicidir” diyor. Anneyle kurulan ilişki, erkek çocuğun gelecekte kadınlarla olan iletişimine yön veren en önemli etken.

KADINLA KURULAN İLK İLETİŞİM
Bugün bir erkekte beğendiğimiz ya da eleştirdiğimiz çoğu şeyin kökeninde annesinin o çocukla kurduğu en saf ilişkinin derin izlerini görmeniz mümkün. Anne ile oğul arasındaki ilişkide erkek çocukları da kız çocukları kadar anne kucağına, anne şefkatine ihtiyaç duyuyor. Anneyle kurulan ilişki, erkek çocuğun gelecekte kadınlarla olan iletişimine yön veren en önemli etken. Erkek çocukların hayatlarındaki ilk kadın anneleri. Karşı cinsi tanımaya onlar sayesinde başlıyorlar. Dr. Mehmet Yavuz, anneye güvenebilen erkek çocuğun, gelecekte ikili ilişkilerde özgüvenli bir duruş sergileyebildiğini vurguluyor.