Vücut dilini doğru kullan!

Gözler ruhun aynası diye boşuna dememişler...

Özlem Denizmen

Özlem Denizmen


Vücut dilini doğru kullan!

Kadınların büyük pofuduk etek, dapdar üstler giydiği, birbirinden şık şapkalar ile sokaklarda dolaşıldığı zamanlara… İnsanların mesajlarla değil, göz göze iletişim kurduğu o hümanist zamanlar... O dönemde bankaya gidildiğinde (erkekler tabii, kadın şimdi bile bankaya zor gidiyor) verilen kimlik sahte mi, değil mi nereden bilsinler? Kimliği gözlere bakarak teyit ederlermiş. Banka çalışanları, müşterinin o kişi olup olmadığını anlamak için ‘gözlerine bakma’ eğitimi alırlarmış. Yüz, saç, makyaj her şey bir insanda değişebilir ancak bir tek gözler ve ifade değişmez. Gözler ruhun aynası diye boşuna dememişler.  

Gözler güvenin aynasıdır

Hani bazen birinin gözüne bakamazsınız, içine dalamazsınız. O kişi size gerçek kimliğini (ruhunu) açmıyor, saklıyor demek. Yakınınıza aldığınız kişiler, gözlerinin derinliklerinde seyahat edebileceğiniz kişiler olsun. Gözünüzü ayırmadan dakikalarca bakabileceğiniz nitelikte ve kuvvette ilişkiler yeşertin. Bu GÜVEN demek. İlişkilerimizdeki en temel unsur.

Kaslar yalan söylemez
Teknolojinin değiştiremediği şeyler var. Örneğin beden dili. İnsanın bedeni sözlerinden önce konuşur. Diyelim bankaya gittiniz. Elleriniz kollarınız bağlı, büzüşmüşsünüz ve ‘Ahmet Bey size söz veriyorum bu kredi kart borcumu kapatacağım’ diyorsunuz. Ama vücut diliniz; ‘çok utanıyorum, ezildim, ben bu borcu nasıl ödeyeceğim?’ diyor. Sizin inanmadığınız bir şeye, kaslarınız da inanmaz ve kaslar yalan söyle(ye)mez. İnanmadığınız  bir şey söylüyorsanız, bedeniniz sizi ele verir (tiyatrocular hariç). Söz gelimi, ‘iyiyim’ dediğinizde gerçekten iyi değilseniz yüzünüz bulanıktır. Önce kendinize inanmanız size ayrıca ÖZGÜVEN sağlar. Kuvvetli olursunuz. İnsan inandığı şeyleri yaparsa, başarma olasılığı daha yüksek. İnanç olunca PES ETMİYORUZ çünkü.

Hepimiz aynı hislerin güller açan dalıyız
Doğarken hangi ülkede, ırkta ve ailede olacağımızı sormuyor kimse… Aslında bazı durumlar için bu çok da fark etmiyor. Örneğin yüz ifadesi. İster Japon olun, ister Moğol, kızan adamın yüzü her yerde kızan adam. Dünyanın neresine giderseniz gidin, duygular ve bunların ifadesi değişmiyor. Kayserili bir erkekle bir Rus erkeğin şaşırma ifadesi aynı. Psikolog Paul Ekman, yaptığı araştırmayla; mutluluk, kızgınlık, korku, şaşırma ve üzüntü gibi duyguları yüz ifademizle gösterirken, birbirimize benzediğimizi ortaya koyuyor. Hepimiz aynı hislerin güller açan dalıyız anlayacağınız. O sebeple ilişkilerde bu HİSLERİ anlamak, sezmek ve ona göre şerbet vermek önemli oluyor. Eşinizden sinirli olma sinyalleri alıyorsanız, yeni aldığınız çantayı göstermenin pek sırası değil.

Amsterdam-Paris treninde panik
Bu yazımı size Amsterdam-Paris hızlı treninde yazıyorum. Kulaklığımdan ‘La Traviata’ operasını dinliyorum, yanımda mis kokan kahvem ve kruvasanım, önümde bilgisayarım, pencerede ağaçlar, Hollanda inekleri, bir yolculuk ki anlatamam. Bu sabah Amsterdam tren garından Paris’e gitmek için bilet alırken tam yedi dakikam vardı. Hollandalı bilet satan kadın beni gördü, telaş ve panik halindeyim, sinirliyim de. Bana; “Siz heyecan yapsanız da yapmasanız da o trene yedi dakika var, heyecan sadece o bileti hemen kesemememe neden olur” dedi. Güldük. Ben sanki bir saatim varmış gibi davrandım. O da ne! Sakin sakin yetiştim.
İnsanların birbirlerinin hislerini ve beden dillerini okumaları çok kolay. Bu biletçi kadın benim heyecanımı okudu, bana tavsiyede bulundu. Siz de bir toplantıdayken, parmaklarını masaya vuran birini görürseniz bilin ki söylediklerinizden memnun kalmamış ya da çok sıkılmış. Dakikalarca konuşmak yerine durup onu olaya katmaya çalışın. Bu biletçi kadının benim hayatımı kolaylaştırdığı gibi. Siz de gözlerden, el ve ayaklara kadar, vücut dilini okumayı, kullanmayı bilmenin avantajından yararlanın. Hem kariyerinizde hem tüm çevrenizle çiçek açın.

Olana kadar sahtesini yap - (Fake It tIll you become It)
Harvard Üniversitesi’nde Sosyal Psikolog Amy Cuddy, 16 milyonun izlediği TED konuşmasında vücut dilimizin duygularımızın tetikleyicisi olduğunu savunuyor. Mesela ağzınıza bir kalem aldığınızda, beş dakika içinde bu sizi gülümser pozisyona soktuğu için kendinizi mutlu hissetmeye başlıyorsunuz. Cuddy, kendimizi güçlü ve başarılı hissetmenin ipucunu da veriyor: Kollarınızı yukarı V şeklinde kaldırıp salladığınızda, (bu insanların her yerde başarılı olduklarında yaptıkları bir refleks) kendinizi güçlü ve başarılı hissediyorsunuz. Yaptıkları araştırma, bunu yapan grubun özgüveni artıran testosteron hormonunun yükseldiğini ve başarılı liderlerde görüldüğü gibi stres hormonu kortizolü düşürdüğünü göstermiş.

Zam istemenin püf noktası
Testosteron erkeklerde daha yüksek. Bu sebeple daha özgüvenli davranıyorlar. İSTİYORLAR. Kadınlar ne yapmalı? Cevap: Kendilerini ‘yapabilirim, başarabilirim’ diye telkin etmeli. İçinizde negatif konuşan sese kulak vermeyin. Siz kendi kendinize güç verdikçe, zamanla güçlendiğinizi göreceksiniz. Ne demişler, birine 40 kere aptalsın denirse aptal olurmuş. Siz de patronla zam toplantısı öncesi açın kolları havaya ve başlayın içinizden 40 kere saymaya; ‘ben güçlüyüm, bunu başarabilirim’… Bedeninizdeki testosteronu artırın ve öyle girin toplantıya. NET olun. TEK konu konuşun. Duygularınızla değil, PERFORMANSA dayalı gerekçenizle hormonlar birleşti mi, gelsin paracıklar.
 
Toplantılarda enerji verin
Önemli bir toplantıya gideceksiniz ve ilk kez karşılaşacağınız insanlara kendinizi, şirketinizi, projenizi iyi anlatmanız gerekiyor. Heyecanlısınız ve amatör gibi görünmek istemiyorsunuz. Kaygılısınız. Ne yaparsanız yapın bunu saklamak zor. Toplantının başında ilk birkaç dakika içinde kendinizi nasıl tanıttığınız önemli. Odaya girişiniz, oturuşunuz, etrafa yaydığınız enerji çok önemli.

Bir iş toplantısında...

Pozitif vücut

1.    Dik durun ve omuzlarınızı rahat bırakın.
2.    Kimle konuşuyorsanız, vücudunuzu o tarafa dönün. Böylece ‘ilgileniyorum’ demiş olun.
3.    ‘Rahatım’ demek için bacaklarınızı yan yana tutun.
4.    Dinlediğinizin anlaşılması için hafif öne doğru eğik durun.
 
Pozitif kollar ve eller
1.     Tanışma aşamasında karşınızdakinin elini bir kere (sallamadan) ve güçlü sıkın ama parmaklarını kırmayın.
2.    Kollarınız yanda, rahat ve kapalı olsun. Elinizi çenenize koyarsanız; ‘Hmm, sen anlat bakalım ama benim şüphelerim var’ demiş olursunuz.
3.    Konuşurken ellerinizi kullanın. Doğal olun.
Not: Farklı kültürlerden insanlarla bir araya gelmeden önce Google’dan kültürlerini inceleyin.

Pozitif baş
1.    Karşınızdakini dinlerken, başınızı; ‘dediklerinizi onaylıyorum’ manasında sallayın ve içten gülümseyin.
2.    Konuşurken mutlaka karşı tarafın gözlerinin içine bakın. Agresif ya da sorgulayıcı şekilde değil, seni dinliyorum demek için.
3.    Sürekli göz kırpmayın. Bu ‘sohbetten rahatsızım’ anlamına gelir.
4.    Sesinizi düşük tonda tutun. Derin bir nefes alın ve yavaş, açık konuşun.
 
Destekleyici ipuçları
1.    Sürekli not alın ama göz temasını kaybetmeyin.
2.    Karşınızdakini izleyin. Toplantıyı bitirmek istiyor olabilir. Ona göre davranın.
3.    Toplantıyı yine sıkı bir el sıkışması ve göz kontağıyla bitirin.

Toplantıda bir sunum yapılacaksa nelere dikkat edilmeli?
1.    Dinleyiciyle göz teması kurun.
2.    Ellerinizle oynamayın. Bu dikkati dağıtır ve güvensiz izlenimi verir. Koyacak yer bulamıyorsanız, yanınızda tutun.
3.    Dağınık görünmeyin. Hem kıyafetleriniz hem de sunumunuz özenli olsun.
4.    Dinleyiciye arkanızı dönmeyin. Sunuma bakmanız gerekiyorsa da sadece sayfaya göz gezdirin.
5.    ‘Eee’ gibi kelimeleri mümkün olduğunca kullanmayın. Önceden el notu hazırlayın. Uzun uzun cümleler yazmayın. Sayfadaki konuları hatırlatacak, madde madde ve kısa kelimelerle bir özet hazırlayın.
6.    Acele etmeyin. Sunum sürenizi önceden planlayın ve zamana uyun.
7.    İzleyiciyi eğlendirmek için değişik sesler çıkarmayın.
Sunumlarda yüzde 70 vücut dili ve enerjisi, yüzde 20 anlatım şekli, yüzde 10 ise anlatılan konu dikkat çeker. Karşı tarafın da sizin anlattıklarınızın sadece yüzde 30’unu anlayacağını veya ilgileneceğini düşünürsek, bir sunuma ayna karşısında defalarca tekrar yapıp hazırlanmakta fayda var.