Yıldız ışığı Helin Kandemir: Hayaller, oyunculuk ve yeni başlangıçlar

Doğuştan sahip olduğu saf yetenek, yıldız ışığıyla adeta parıldıyor. Oyuncu Helin Kandemir ile oyunculuk, hayaller, hayat, geçmiş ve gelecek hakkında kısa düşüncelerin sonunda, derin bir sohbetin ise tam ortasındayız.

Baran Alışkan

Baran Alışkan


Yaza veda, sonbahara merhaba dediğimiz, yayıncılar için yeni bir sezonu temsil eden özel bir ayda, bir aradayız. Her yeni sezonumuzda, yepyeni umutlarla yeniliklere kucak açmak bizler için adeta bir alışkanlık. Eylül sayıları, neredeyse yaz boyunca büyük bir heyecanla beklediğimiz özel bir sayıdır. Biriktirdiğimiz, heybemizde sakladığımız heyecanları özenle ortaya çıkarmak üzere çalışırken kapak röportajımızda bir o kadar özel olmalıydı elbette. Yeni başlangıçlar gibi duru bir yeteneğin sembolü genç oyuncu Helin Kandemir, ilk andan itibaren büyük bir kararlılıkla anlaştığımız tek isimdi. O, sadece genç yaşında elde ettiği başarılarla değil, aynı zamanda tavrı, yeteneği ve samimiyetiyle şüpheye yer bırakmayan bir karardı. Kariyer yolculuğu sohbetimizde de anlattığı üzere bir hatıraya başrol olarak başlayan Helin Kandemir, bugüne dek; İsimsizler, Bir Litre Gözyaşı, Kız Kardeşler, Hakan: Muhafız, Azizler, Doğduğun Ev Kaderindir, Kağıt Ev, Elbet Bir Gün, Duy Beni, Özel Ders, Rise of Empires: Ottoman, Bihter, İstanbul Ansiklopedisi, Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar, Aşkın Yüzü gibi birbirinden farklı birçok yapımda hayat verdiği karakterler aracılığıyla gösterişli biçimde şekillendi. Öyle ki genç yaşına rağmen, karakterlerini hafızalara yer edecek cinsten performanslarla taçlandırdı ve yeteneklerini her seferinde bir üst seviyeye taşıdı. Bu kez, bir senaryoya bağlı kalmadan, Helin Kandemir’in kendisiyle kariyer yolculuğunu, hayallerini, iç dünyasını ve hayata dair düşüncelerini konuşmak üzere bir araya geldik. Böylece yıldız ışığıyla parıldayan bir ismi daha yakından tanımanıza aracılık etmekten mutluluk duyuyoruz. Sorular soruları, yanıtlar yanıtları takip ederken bize eşlik etmenizi diliyoruz. Sohbetimizin sonunda, O’nunla tanıştığınıza memnun olacaksınız, bundan eminiz.

Yıldız ışığı Helin Kandemir: Hayaller, oyunculuk ve yeni başlangıçlar - Resim : 1
RÖPORTAJ: BARAN ALIŞKAN
FOTOĞRAF: BURCUM BAYGUT
STYLING: BÜŞRA ÇEVİK
SAÇ: VOLKAN BAYAR
MAKYAJ: FURKAN KARAKOL
FOTOĞRAF ASİSTANI: SELİM KILIÇ
STYLING ASİSTANI: ZÜMRAN ÇELİK

Bugünlerde nasıl hissediyorsunuz? Hayatınızın hangi döneminde buluşuyoruz?
Kendimi korumanın yollarını keşfettiğim bir dönemin içindeyim gibi hissediyorum. Hayatım boyunca mizacı çok yumuşak ve ilk refleksi hep ‘anlamak’ üzerine olan biriydim. Şimdi yavaş yavaş kendimle aramı düzeltmeye çalışıyorum ve sanırım artık ‘hayır’ diyebiliyorum.

Oyunculuğu bir tutku olarak mı, yoksa kader olarak mı yorumluyorsunuz? Bu serüven nasıl başladı?
Kamerayla tanışmam 3,5-4 yaşlarımda bir tanıdığımızın “Helin’e büyüdüğü zaman izleyecek anı kalır, biz size kaydın CD’sini veririz” teklifiyle, tamamen bir hatıra niyetiyle oldu. O zamanlar çocuk oyuncu aralığı bu zamana göre çok daha dardı. Çünkü sette kolayca uyumlanabilen, direktif alabilen çocuk oyuncularla devam edilirdi. Ve imkanlardan kaynaklı her sette pedagog bulunmuyordu (Çok şükür ki artık bir zorunluluk.) Bu vesileyle ben oyunculuğa devam ettim ve sonra bir süre belirli nedenlerden kaynaklı ara vermek zorunda kaldım ve seslendirme yaptım. 2016 yılında ‘İsimsizler’ projesiyle kendimi Balıkesir’de koskocaman bir setin ortasında buldum ve eve döndüm. 9 senedir de o evden hiç çıkmadım.

Yıldız ışığı Helin Kandemir: Hayaller, oyunculuk ve yeni başlangıçlar - Resim : 2

Bugün kendinizi hayat serüveninizin hangi noktasında görüyorsunuz? Bu yolculukta şimdiden belirlenmiş hedef noktalar ve bir varış noktası var mı?
Hayat serüvenimi hiçbir zaman kendimi bir noktada görmemek üzerine sürdürüyorum. Ben sadece geleni karşılıyorum. Başardıklarım, başaramadıklarım, kaldığım yerler, gittiğim yerler... Bütün bunların hepsiyle çok barışığım. Bundan on sene sonra kendimi bir noktada görmek yerine sadece çok mutlu görmeyi isterim. Çünkü çok mutlu olduğum her yerde yüzde 100 kendimim.

Hayal kurmayı sevenlerden misiniz? Hayallerinizde en çok kendinizi nerede, ne yaparken görüyorsunuz?
Hayal kurmayı çok severim ve hayal kurarak devam edebildiğim bir iş yapıyorum. Bir hikaye doğarken önce senarist bir hayal kuruyor, sonra o hayal için bir sürü insan aynı yerde bir araya geliyor. Günün sonunda biz, hep beraber o hayale inanıyoruz. Bir audaiton (deneme çekimi) verirken de aslında yetilerimizi değil, o karakter için kurduğumuz hayalin birbirine ne kadar benzediğini test ediyoruz. Bu yüzden bir işte hemen hemen zihni ve kalbi hep aynı olan insanların denk geldiğini düşünüyorum. Ve kendimi hayallerimde hep işimde görüyorum.

‘Başarmak’ söz konusu olduğunda, gözünüzde ilk ne canlanıyor? Sizce başarı kavramı nedir tam olarak?
Ben başarı kavramının tek bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Zor bir mental süreçten geçen birinin yataktan kalkması, çok önemli bir ödül almış oyuncunun başarısından daha az değil. Elimizden gelenin yarım adım bile önündekini bir başarı sayıyorum.

Genç yaşlardan itibaren kamera önünde olduğunuzu da hesaba katarsak; tüm bu süreçte nasıl bir deneyim yaşadınız?
Aslında böyle bir farkındalık kazanmadım. Hayatımda çok ciddi bir şeyi hiç değiştirmedim. Çünkü ben çocukluğumdan beri oyunculuk yapıyorum ve bununla beraber büyüdüğüm için artık normalim de buraya kurulu. Hiçbir şey beklenmedik kalmıyor. Eğer başıma gelmediyse bile mutlaka duymuş oluyorum. Yine de kendimi en sorumlulukta hissettiğim an için spesifik bir hatıra biliyorum. ‘Bir Litre Gözyaşı’ uzun bir aradan sonra okuma provasına katıldığım ilk işti ve ben o zaman 15 yaşındaydım. Okuma provasında oyuncuların yanı sıra ekibin de bir kısmı oradaydı ve bir anda o kalabalık gözüme çok büyük geldi, bunu net hatırlıyorum. Ve bu kadar insanın ekmek yediği bir yere yerleşmiş olmak; işin şımarıklığa mahal veren her yerini benim elimden aldı. Çocukluğumun verdiği “ama bugün kendimi şöyle böyle hissediyorum, o yüzden kötü çalıştım” bahaneleri de hayatımda bir daha asla olmadı.

Yıldız ışığı Helin Kandemir: Hayaller, oyunculuk ve yeni başlangıçlar - Resim : 3

Şöhretle birlikte büyümüş genç bir oyuncu olarak, sizce ‘şöhret’ neye benziyor? Sayısız meraklı bakışın odağında yaşamak; o kişiye ne kazandırıyor ve bunun karşılığında ondan ne istiyor?
Tanınıyor olmanın en büyük artısı, yaptığın şeyin birilerinin kalbinde karşılık bulduğunu görmek benim için. Birilerine iyi geldiğini, birilerine eşlik ettiğini bilmek. Ve her büyük artı gibi bunun da belirli sorumlulukları var. Söylediğin şeylere dikkat etmek, birilerinin yaralarını, hassas yerlerini deşip onlara evde kendilerini yalnız ve yanlış hissettirecek her türlü kelimeden ve davranışından imtina olmak gibi…

Yeni bir karaktere bürünmeden önce her oyuncunun bir hazırlık süreci vardır. Özel bir yöntem veya rutininiz var mı?
Bence her karakterin ihtiyacı olan hazırlık süreci ve şekli birbirinden farklı oluyor. Canlandıracağım Rojda karakteri için her şeye sıfırdan başlıyorum. Bedenimi, bedenine benzetmeye çalışıyorum. Sıkı bir diyet yapıyorum, sağlığıma çok dikkat ediyorum. Genelleyecek olsam; hem sahneye hakim olacak kadar sahneyi bilmek, hem de sürprize açık olacak kadar bilmemeyi tercih ediyorum hazırlık sürecinde.

Hakan: Muhafız, Duy Beni, Kağıt Ev, Bihter, Şakir Paşa Ailesi gibi birbirinden farklı birçok projede yer aldınız. Seçimlerinizde sizi en çok ne etkiliyor? Sezgiler mi, yoksa daha başka kriterler mi söz konusu?
Benim için kesinlikle sezgiler. Çünkü ben kalbimi ikna edemediğim hiçbir işi tam anlamıyla yapmayı beceremiyorum. Bazen kalbimin çok ikna olduğu işlerde de benim göremediğim tehlikeli bir sürü durum oluyor. Bu yüzden bir karar verirken mutlaka menajerimle paslaşıyorum. Dolayısıyla ikisi beraber diyebilirim.

Son rol aldığınız yapımlardan biri olarak İstanbul Ansiklopedisi, izleyenleri duygular arası bir seyahat çıkarmayı başardı. Sizce neden bu kadar sevildi, alametifarikası neydi?
İstanbul Ansiklopedisi’nin empatisi inanılmaz yüksek bir iş olduğunu düşünüyorum. Kimliksizlik meselesi bu ülkenin her bir köşesinde yaş, cinsiyet, meslek, koşul fark etmeksizin hepimizin mücadele ettiği bir hal ve İstanbul Ansiklopedisi karakterlerine bir karar verdirmek yerine; sadece bu kararı vermenin ne kadar zor olduğundan bahsediyordu. Bu yüzden Zehra, kendine bu yolculukta çok arkadaş buldu ve ben bununla o kadar mutluyum ki size anlatamam… Seyirciden okuduğum her şeyi ekran resmi alıyorum, tekrar tekrar okuyorum.

İstanbul Ansiklopedisi’nde hayat verdiğiniz Zehra karakteri, kimilerince bir başkası tarafından canlandırılsa aynı hisleri uyandıramayacak özel bir karakter olarak yorumlanıyor. Açıkçası biz de özel bir performans olduğunu düşünüyoruz. Sizce, Zehra’yı bu denli iyi anlatan, seyirciyle bağ kurabilmesini sağlayan ve beğeniyle buluşturan performansınız hakkında ne düşünüyorsunuz? Zehra ve Helin’in buluşması nasıl bu kadar doğru şekilde yansıdı izleyenlere?
Gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum; bana ihtiyacı olmayan hiçbir karakter bana nasip olmadı. Şu ana kadar hangi audaiton’da dudağım titrediyse o karakterleri hep bir şekilde oynadım. Ve Zehra’yla da bunu yaşadığımı hatırlıyorum. Zehra’nın sarsıntısını Zehra’yla beraber yaşadık, cebine koyduk ve onu ihtiyacı olanlara yolladık. O benim dünyamın en özel kızlarından biri. Beraber olduğumuz her an bana çok iyi geldi, ona da iyi geldiğini duymak ne mutlu…

Yıldız ışığı Helin Kandemir: Hayaller, oyunculuk ve yeni başlangıçlar - Resim : 4

Yine yakın dönemde Aşkın Yüzü adlı film sayesinde de yeteneklerinize tanıklık ettik. Daha öncesinde de Kız Kardeşler ile etkileyici bir performans izlemiştik… Sinema, televizyon ve tiyatroya kıyasla sizin için nasıl bir deneyimi temsil ediyor? Sizin için özel bir yanı var mı?
Üçünün de kendine göre hissettirdiği çok kıymetli yerler var. Sinemada, sonunu bildiğin bir yolculukta o sonu hiç bilmiyormuşsun gibi yol almaya çalışıyorsun. Tiyatroda, hayatta her şeyin bu kadar yüzeyde ve bu kadar derinliksiz yaşandığı bir dönemin içerisinde bir karakter üzerinde yıllarca kalıp yıllarca olduğun yerde daha derine gitmeyi öğreniyorsun. Dizi ise sana her hafta yeni bir duygu bütünü yaşatıyor ve oyuncu kartelanı, hızını, bütün kondisyonunu çok sıkı bir şekilde güçlendiriyor; bunu öğreniyorsun. Hepsini çok seviyorum ve hepsiyle yolum kesiştiği için çok mutluyum.

Çok yakında ‘Sevdiğim Sensin’ adlı hikayeyle bir araya geleceğiz. Hatta röportajdan önceki kısa sohbetimizde birkaç gün içinde ilk bölüm için Ağrı’ya doğru yola çıkacağınızı da söylemiştiniz. Yeni sezonda, Sevdiğim Sensin ile nasıl bir hikayede bir araya geleceğiz?
‘Sevdiğim Sensin’ hikayesinin mahremiyetini şimdilik korumak durumunda olduğum bir proje. Yakın bir tarihte sete çıkıyorum ve bir şehir değişikliği yapıyorum. Yeni bir şehirde, yeni bir hikayeye başlamayı hep çok seviyorum ve hayatımın geri kalanında hep o şehri o hikayeyle özdeşleştiriyorum. ‘Sevdiğim Sensin’, bizi fedakarlık, yaşamak, sevmek ve iyileşmek merkezinde bir sürü yere sürükleyecek…

Sevdiğim Sensin’deki Rojda karakteri nasıl biri? Senaryoyu okuduğunuz anda sizde ilk uyandırdığı hisleri ve Rojda olmaya ikna eden o hissi hatırlıyor musunuz?
İlk bölüm seyirciye temas ettikten sonra bu soruları iştahla cevaplamayı çok ama çok isterim! Şimdilik, sadece o hissettiğim biricik duyguyla işime hazırlanmaya çalışıyorum… O yüzden spoiler’dan kaçıyorum.

Bugüne dek hem kamera önünde hem de kamera arkasında önemli isimlerle çalıştınız. Mesleki anlamda size en çok destek olan, ilham veren, sıkı bir bağ kurduğunuz isim oldu mu? Bir usta-çırak ilişkisi söz konusu oldu mu?
Çok şükür ki şu ana kadar hep çok deneyimli, çok tecrübeli ve her şeyden önce ‘çok iyi’ insanlarla çalışma fırsatı yakaladım. Okullu bir oyuncu olmamanın noksanlığını sırtımda hep hissederken, sahanın içerisinde bazen duvardan duvara çarparak beraber öğrenmek; o çarpıp düştüğüm yerlerden beni elleriyle kaldıran insanlarla çalışmak, “bu işi, bu yüzden yapıyorum “diyebileceğim yerlerden biri benim için. Bir isim versem diğerine haksızlık ederim. Hala her anne ve babalar gününde aradığım oyuncu abi ve ablalarım var.

Hem tiyatro sahnesinde hem de kamera önünde rol almış biri olarak, size büyülü hissettiren anlar hangisinde daha yoğunlaşıyor? Sahnede veya kameranın karşısında olmanın büyüsünü hiç yaşamamış birine nasıl anlatırdınız?
Birini diğerinden ayırmak benim için mümkün değil. Çünkü hepsinin mesleki olmanın da dışında Helin’e çok iyi geldiği anlara şahit oldum. Görülmek dünyanın en güzel şeyi… Hissedilmek, fark edilmek, anlaşılmak dünyanın en ama en güzel şeyi. Ben mesleğimden kaynaklı bunu kamera önünde karşılıyorum. Bir başkası resim yapıyor, o resim birilerine temas ediyor ve öyle karşılıyor. Kimisi şarkı söylüyor, sözler yazıyor… Hepimizin anlatmak istediği hikayeler var ve hepimiz o hikayeleri anlatmanın kendimize en uygun yolunu buluyoruz.

Yıldız ışığı Helin Kandemir: Hayaller, oyunculuk ve yeni başlangıçlar - Resim : 5

Eleştiriye açık biri olduğunuzu daha önceki röportajlarınızdan biliyoruz. Bu bağlamda, eleştiriler ve övgüler ruhunuzda nasıl bir duyguya dönüşüyor? Onları karşılamayı ve olumlu anlamda dönüştürmeyi nasıl başarıyorsunuz?
Eleştiriye fazlasıyla açık biriyim ve buradaki ‘fazlasıyla’ kelimesine dikkat etmeyi öğrenmeyi çalışıyorum. Çünkü bu kadar görünür bir iş yaparken her eleştiri hedefe yönelik olmuyor. Bazen birini yaralamak, ona bir şey öğretmekten daha önemli geliyor sanırım, bunu anladım. Artık yarı opak, yarı geçirgen; içeri neyi alıp, neyi almamam gerektiğini kararlaştırabildiğim sağlıklı bir filtre geliştirdim.

Oyunculuk dışında sizi besleyen, ruhunuzu dönüştüren uğraşlarınız neler? Sizi etkileyen, geliştiren, ilhamınızı artıran bir alan var mı?
Tabii ki mesleğimin teknik kısımlarını kuvvetlendirmek için birçok şey yapıyorum. Uzun bir süredir piyano çalıyorum, fırsat bulabildiğim her an dilimi geliştirmeye çalışıyorum, çok izliyorum, çok dinliyorum. Ama en çok duygusal yanımı kuvvetlendirmek için gayret gösteriyorum. Daha çok empati kurmaya, daha az ön yargılı olmaya çalışıyorum, daha esnek, daha yaşamda bir insana dönüşmek için mücadele ediyorum.

Çevremizde yaşananlar dışında kendimizi daha sık dinlediğimiz, ruhumuza önem vermeyi öğrendiğimiz bir çağdayız diye düşünüyoruz. Bize katılır mısınız? Hayata ve geleceğe dair hiç kaygı duyduğunuz oluyor mu? Genç bir oyuncu geleceğe ve hayata dair düşüncelerle, başarılarla ya da kaygılarla nasıl başa çıkabilir?
Sadece oyuncu kimliğimle değil, bu dönemde varlık mücadelesi göstermeye çalışan her genç kadın gibi bir sürü şey için kaygı besliyorum. O kaygıların rüzgarında dönüp dolaşıyorum. Bazen kendimi bir duvarın kenarında “ben şimdi ne yapacağım” derken de buluyorum ve sonra duruyorum. Sadece duruyorum. Kendime, her an yürümek zorunda olmadığımı hatırlatıyorum. Kendime, kaygı hissetmenin, yanlış yapmanın, bazen ne yapacağını bilememin ne kadar normal ve olağan olduğunu hatırlatıyorum. 21 yaşında olduğumu hatırlıyorum ve hala boyumun uzadığını hatırlatıyorum. Sakinleşiyorum ve yürümeye devam ediyorum…

Sizi hayata karşı güçlü hissettiren ve motive eden ‘o şey’ nedir?
Neşem. Koşullardan bağımsız hiçbir zaman neşemi kaybetmiyorum.

Sizi en çok güldüren ve ağlatan şeyler neler? Birbirine hem çok yakın hem de uzak olsa da iki uç duygu arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
Ben bu duyguların birbirine çok uç yerlerde olduğunu da hissetmiyorum. Bütün duyguları kendi bedenimde hissediyorum. Ne gelirse de saygıyla sahip çıkıyorum.

Aşkı merkeze alan yapımlarda buluşmaya alışık olarak, aşka ve aşık olmaya dair düşüncelerinizi merak ediyoruz. Helin Kandemir’in gözünden aşk tam olarak neye benziyor? Nasıl aşık olduğunuzu anlarsınız?
Çocukluğumdan beri bütün duygularımı burnumun ucunda yaşardım. Yoğun şeyler hissetmeye çok teşne biriyim. Bu yüzden aşık da oldum, iyi ki de oldum. Neye aşık olduğumu bilmiyorum ve tanımlayamıyorum. Koşulsuz sevmenin ve öyle de sevilmenin güvenini yürüyüşümden bile hissederim…

Sıradan bir günde içinizden en çok geçirdiğiniz ‘o düşünce’ nedir? İç sesinizin kronik bir gündemi var mı, merak ediyoruz…
“Sakin.” Attığım her adımda sakin olmayı kendime öğretmeye çalışıyorum.

Çevrenizde kimse yokken ve konfor alanınızdayken nasıl birisiniz ve vaktinizi nasıl geçirirsiniz?
Kendimle ve kendi yalnızlığımla çok barışık biriyim. Kendimle tatile çıkarım, müzik dinlerim, uyurum, çalışırım. Şu ana kadar bütün yurt dışı tatillerime tek başıma gittim. Gerçekten sevebilme becerisinin bile kendinle yalnız kalabilmekten geldiğine inanıyorum. Hayatımdaki herkesle yalnız kalmamak için değil, gerçekten onları çok sevdiğim için beraberim.

Her zaman özenli ve şık gördüğümüz üzere, modayla doğal olarak kalpten bir ilişkiniz olduğunu düşünüyoruz. Trendleri ne kadar takip ediyorsunuz ve stilinizi nasıl oluşturuyorsunuz?
Kendim için rahat, güvenli ve konforlu hissettiğim her şeyi giyebiliyorum. Özellikle bir sirkülasyon takip etmiyorum. Çünkü trend takip etmenin tüketme ihtiyacını çok kaşıyacağını biliyorum. Sadece ihtiyacım olan kadar…

Yakından görenlerin hak vereceği derecede sağlıklı bir cilde sahipsiniz. Bunu neye borçlusunuz?
Temizlik. Cildimi çok temiz tutuyorum. Yoğun set makyajlarıyla asla uyumamaya gayret gösteriyorum. Özel hayatımda neredeyse yok denebilecek kadar makyaj yapıyorum.

Gelecek ajandanızda hangi notlar var?
Müzikal yapmak istiyorum. Bu aralar çok fazla müzikal izlemeye başladım ve duygularım ifade etmeli farklı bir yolu olarak şarkı söylemeyi öğrenmeye çalışıyorum.

Birlikte Elele’nin zaman kapsülüne bir soru bırakalım… Bir sonraki buluşmamızda Helin Kandemir’e mutlaka hangi soruyu sormalıyız ve neden o soruyu sormalıyız?
“Mutlu musun?” Neyi yapıp, yapamadığımın ötesinde, mutluysam, mutlaka hayatın gerisinde bir şeyleri başarmışımdır diye düşünüyorum.

Yıldız ışığı Helin Kandemir: Hayaller, oyunculuk ve yeni başlangıçlar - Resim : 6
TEK BAKIŞTA
Sonbahar demek?
Hafiflik.

Rüya gibi bir tatil rotası?
Côte d’Azur.

Başarıyı nasıl kutlar?
Sevdiklerimle.

Kaybedince nasıl tepki verir?
Dertleşip paylaşırım.

En çok kimi dinler?
Soft analog ve house tarzı her şey.

Neyi yemekten bıkmaz?
Patates kızartması.

Dostları ona nasıl seslenir?
Heloş.

Neye tahammül edemez?
Saygısızlık.

Vazgeçemediği nedir?
Sevmek.

İmza aksesuarı nedir?
Bileklik.

En çok kimi arar?
Annemi.

İlham veren bir söz?
“Bütün kitapların sonunda,
Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda,
Meltemi senden esen, soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır…”
-Edip Cansever