"Aldığımız her nefes çok değerli"

Hayata sıkı sıkı sarılmayı başarabilen, her sabah yeni bir güne uyanmanın en güzel hediye olduğunu düşünen, her gününü dolu dolu yaşayan bir kadın o. DeFacto Kurumsal İletişim Direktörü Didem Üçer’in hayata böyle bakıp da kariyerinde başarısız olması mümkün mü peki?


"Aldığımız her nefes çok değerli" - Resim : 1

VAZGEÇİLMEZ 10’U
1. Kızım. Bir insana hayat vermek; onu sonsuz sevmek, kendi yolunu bulmasını teşvik etmek demek.

2. Ailem. Eşim hayatı paylaşmaktan çok zevk aldığım en iyi arkadaşım. Annemin desteğini yaşamım boyunca hep yanı başımda hissettim. Bana kendi hayatımı yaşama şansı verdiği için kocaman bir teşekkür. Kız kardeşim ise öbür yarım. Anneannem “Biriniz tuz, diğeriniz karabiber” derdi bize.

3. Kız arkadaşlarım. Yolumun Saint Benoit’da kesiştiği ve tam tamına 35 yılı birlikte geçirdiğimiz, ömrümüzün sonuna kadar da birlikte olacağımız dostlarım.

4. İşim. Üretmek, gelişmek, geliştirmek, başkalarına faydalı olabilmek, bir suyun akışını yönlendirecek taşları seçip yerleştirebilmek hayata anlam katıyor.

5. Deniz. Tuzlu su ruhumu adeta dinlendirir, bedenimi arınmış hissederim.

6. Spor ayakkabılarım. Sneaker modası spor ayakkabı düşkünlüğümü daha geniş bir alana taşıma fırsatı verdi. Sadece yürürken değil işte bile giyebilmek ne güzel.

7. Yürümek. Kendimi dinler, önemli konuları enine boyuna düşünürüm yürürken. Yürüdüğüm zamanlar kendime ayırdığım en değerli zamanlar.

8. Seyahat. Hayatı keşfetmek, yeni yerler, yeni insanlar tanımak.

9. Instagram. Hem moda sektörünü yakından takip ettiğim hem de dinlenme zamanlarıma eşlik eden bir platform benim için.

10. Bodrum evim. Toprakla uğraşmak gerçek bir terapi. Fiziken çok yorulmak, ama ruhen dinlenmek. Aynı zamanda doğa ile mücadele çok öğretici. Bu evde öğrendiklerimizi ve yaşadıklarımızı Instagram’daki @bodrumevim hesabımda paylaşıyorum.

RAHATLIK ÖNCE GELİR
Modayı yakından takip ediyorum. Şık olmak için doğru kombinler elde edebileceğim seçeneklere dikkat ediyorum ama ilk şartım bir kıyafetin rahat olması. Sneaker modasına bayılıyorum. Kabanda Derishow, Uniqlo, pantolonda Alexander Wang, Missoni, çantada Furla, topuklu ayakkabıda Salvatore Ferragamo, spor giyim ve jean’de ise DeFacto’nun modellerini severek kullanıyorum.

DOĞALLIĞI SEVİYORUM
Kozmetikte doğallığı seviyorum. Clinique’in göz kalemi ve maskarasıyla Estee Lauder’in yarı saydam dudak parlatıcısı çantamın vazgeçilmezi. Her sabah siyah göz kalemi ve hafif bir ruj mutlaka sürerim. Cilt temizleyici, tonik ve nemlendirici tercihim La Mer. Çiçek kokulu, hafif parfümleri çok seviyorum. Son zamanlarda en çok kullandığım koku ise Lanvin’den Jeanne.

Yazı: Gülru İncu
Fotoğraf: Nurdan Usta

Saint Benoit Fransız Lisesi'nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi’nde kamu yönetimi eğitimi alan Didem Üçer, henüz üniversite yıllarındayken çeşitli PR ajanslarında part-time olarak çalışmaya başlamış. Halkla ilişkiler mesleğiyle de böyle tanışmış. Küçük bir kızken mimar olmanın hayalini kurarmış aslında. “O zamanlar projeler bilgisayarda değil üç boyutlu maketler şeklinde hazırlanıyordu. O maketleri yapmak uzaktan bana çok eğlenceli geliyordu. Sonrasında daha sözel yeteneklerimi kullanmayı tercih ettim ve iletişim alanına yöneldim ama mimariye ilgim hiç eksilmedi” diyor. Bugün evinin dekorasyonuyla ilgilenmenin en keyif aldığı uğraşlardan biri olmasının kökeni de işte ta o yıllara uzanıyor belli ki. Üçer, üniversiteden mezun olduğu yaz bir halkla ilişkiler şirketinde staj yapmış. Yaz sonunda ise sürekli çalışması için teklif vermişler. “Mesleğin duayenleri Betül Mardin ve Canan Noyan ile çalışmak benim için çok kıymetli bir deneyim oldu” diyen Üçer, 1996-2006 yıllarında sırasıyla Carousel Alışveriş Merkezi, Pamukbank ve teknoloji firması PhonoClick’te kurumsal iletişim departmanlarında çeşitli pozisyonlarda görev almış. Pamukbank’ın da kendisi için önemli bir okul olduğunu söylüyor Didem Üçer. Genç Pamukbank Sanat Etkinlikleri ve Pamukbank Fotoğraf Galerisi önemli tecrübeler edindiği projeler olmuş. “Kariyerimde tekrar dönüp devam ettirmek isteyeceğim çok güzel sanat faaliyetleriydi bunlar” diyerek anıyor o günleri. 2007 yılında Turkcell Grup’a katılan Üçer, 2015 yılının temmuz ayına kadar Turkcell ve Superonline’da kurumsal iletişim müdürlüğü yapmış. 2015 yılından bu yana da DeFacto’da kurumsal iletişim direktörü olarak çalışıyor. DeFacto’nun kısa sürede büyüyen, dinamik, eğlenceli ve bir o kadar da yenilikçi bir marka olması, genç ve heyecanlı bir ekiple çalışması onun işinden daha çok keyif almasını sağlamış. “DeFacto’nun hedef kitlelerine konuşurken en yaratıcı ve ilgi çekici iletişim çalışmalarını kurgulamak ve hayata geçirmek beni çok heyecanlandırıyor ve yapacağımız yeni işler için motive ediyor” diyor.

"Aldığımız her nefes çok değerli" - Resim : 2

İŞİN SIRRI SABIRLA ÇALIŞMAK
Ona göre profesyonelliğin en önemli sırrı sabırla çalışmak ve deneyim sahibi olmak. “Malcolm Gladwell'in Outliers adlı kitabında başarıyı getirdiğini öne sürdüğü iki etkenden biri tecrübedir. Temel olarak, bir konuda uzmanlaşmak için üzerinde en az 10 bin saat çalışılması gerektiğini söyler. Kısacası bir işte uzmanlaşmanın tek yolu çalışmak, çalışmak, daha çok çalışmaktır" derken iş disiplini ve sorumluluk duygusunun da profesyonelliğin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtiyor. Ülkemizde sık sık yaşanmasıyla beraber dünyanın çoğu metropolünde yaşanan olaylar üzüyor, isyan ettiriyor, mutsuz ediyor kısacası yaşam enerjimizi emiyor ve geleceğe dönük hayallerimizi yerle bir ediyor belki ama umuda sarılmaktan ve daha güzel günlerin bizi bulacağına inanmaktan başka yapabileceğimiz çok az şey var, biliyoruz. Didem Üçer de her sabah yeni bir güne uyanmanın bize verilen en güzel hediye olduğuna inanıyor. Bu hediyeye sürekli şükrediyor ve her gününü dolu dolu yaşamayı seviyor. Gününün her anını planlamak, kısa-orta-uzun vadeli programlar yapmak onu hayata sıkı sıkı bağlıyor, ona hayat sanki hiç bitmeyecekmiş gibi hissettiriyor.

DOLU DOLU YAŞAMALI
Hayatının büyük bir bölümünü kaplayan mesleği onun için önemli elbette ve iş temposu da oldukça yoğun ama ailesiyle kaliteli zaman geçirmek en büyük önceliği. 16 yaşında bir kız annesi her şeyden önce. “Lal ile yakından ilgilenmeye, mutlu, kendinden emin, donanımlı bir genç kız olması için onun yanında olmaya, hayatının her anının tadını çıkarmaya çalışıyorum” derken gözleri parlıyor ve ekliyor: “Eşim aynı zamanda benim en iyi arkadaşım. Fırsat buldukça hafta sonlarımızı Bodrum’daki evimizde geçirmek hem keyifli bir mola hem de birbirimize ayırdığımız çok kıymetli zamanlar.” Ailece seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi çok seviyorlar ama onun ilk tercihi her zaman New York. “Her gidişimde kendimi o şehre ait hissederim. İnsanı kucaklayan, hemen içine alan bir şehir New York. Müzeler, müzikaller, sergiler, Central Park… New York’ta her gün yepyeni şeyler keşfediyorsunuz” diyor. Zaman ayırabilirlerse eşiyle yurt dışında yeni şehirlere küçük kaçamaklar yapıyorlar ya da hafta sonları erkenden uyanıp İstanbul’u keşfe çıkıyorlar. “Bir gün sokak sokak Balat’ı geziyoruz, bir başka gün müzeleri. Hem İstanbul’u hem de farklı şehirleri tarihi ve doğasıyla dolu dolu yaşamak ve detaylarını fark etmek, incelemek, günlük akışına karışmak hayata bakışımızı da olumlu etkiliyor.”