Okula dönüşte ebeveynlere düşen görevler
En değerli varlıklarımız için akademik yıl başlıyor. Yazın rehavetinden sıyrılıp okul rutini oluşturmak zor gibi gözükse de bu süreci keyifli hale getirmek elinizde.
Çocuklarımızı gözlemlemek ve onları gerektiğinde desteklemek çok önemli. Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte aileleri de tatlı bir telaş alır.
Her çocuk ayrı olduğu gibi her çocuğun düzeni de farklılık gösterir. Dolayısıyla çocuğunuzu anlayıp okula dönüş sürecinde ihtiyaçlarını gidermek önem taşıyor. Bu süreci doğru yönetmek ve akademik başarısını desteleklemek için yapabileceklerinizi Brainfit Tarabya’dan Psikolog Simge Boyacıoğlu LeBris’e sorduk.
Elele Eylül - Ekim 2025 sayısından
Tatil rehavetinden okul düzenine geçişte en sık karşılaşılan sorunlar nelerdir? Bu geçişi hem çocuklar hem de ebeveynler için daha kolay hale getirmek adına neler yapılabilir?
Yazın bitişiyle beraber tatil rehaveti yerini erken kalkmalara, rutinlere dönüşe bırakıyor. Her ailenin ve her çocuğun ritmi kendine has olmakla beraber okula dönüşte en çok karşılaştığımız sorunların uyku düzeninin bozulması, motivasyon eksikliği, okula gitmekte isteksizlik ve özellikle küçük yaş çocuklarında görülebilen ayrılma kaygısı olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki her çocuk için okula dönüş aynı anlama gelmiyor. Çocuğun okula dönüş ile ilgili hisleri okulu nasıl algıladıkları ile de çok ilgili. Okul çocuklar için ailelerinden ayrıştıkları, arkadaşlarıyla bir araya geldikleri sosyal bir alan olmakla beraber akademik ve sosyal kurallar açısından beklentilerin de olduğu bir yer. O yüzden okula dönüş sürecinde ailelerin çocuğun bireysel özelliklerini de göz önünde bulundurarak çocukları bu süreçte gözlemlemeleri, anlamaları ve eğer çocuğun ihtiyacı var ise uygun desteği vermeleri çok önemli. Sanırım bireysel farklılıklardan etkilenmeyen her aile için düzenlenmesi gerek en önemli konulardan biri uyku düzeni. Tatil bitmeden bir hafta önce uyku saatleri okul saatlerine uygun şekilde geriye çekilmeli, yemek düzeni ve ekran süresi de okul dönemine uygun şekilde düzenlenmesi yararlı olacaktır.
Ebeveynler, çocuklarının yeni okul döneminde karşılaşacakları akademik zorluklarla (örneğin; ders yoğunluğu, yeni konular) başa çıkmalarına nasıl yardımcı olabilir?
Aslında her akademik yıl bir öncekinin üstüne minik minik tuğlalar eklenerek gider. Hiçbir okulda yeni başlayan akademik yılda birdenbire bir önceki yıla göre büyük bir yük bindirilmez. Ama elbette ki çocuğun gelişimine ve bilgi birikimine uygun olarak müfredat genişler, çocuktan beklenti artar. Ama bu geçişler kademeli olur. Burada yeni başlayacak akademik yıla çocuğun okul tarafından bir önceki yıldan hazırlanması önemlidir. Eğer sınıf düzeylerinde akademik ve/veya sosyal açıdan farklılıklar olacak ise okullar bir önceki seneden öğrenci ve velilere gerekli bilgilendirmeleri yaparak bu adaptasyon sürecini uzun bir sürece yayarak geçişi kolaylaştırır. Ailelerin bu süreçte bireysel olarak yapmasını önerdiğim şey çocuğun yeni akademik yıla başlamadan önce eksiklerinin ve güçlü yanlarının farkında olarak, eksiklerin olabildiğince giderilmesini sağlamaları. Sadece eksiklere odaklanmadan güçlü yanlarının da farkında olarak bunları da destekleyen bir yaklaşım içinde olmaları. Bunun yanı sıra günlük hayatta çocuğun kendi gününü planlamasına alan açmak akademik olarak da planlama yapabilmesi adına çok önemli bir olanak sağlar. Çocuğun kendi gününü planlaması, sadece “Ne zaman ne yapacağını bilmesi” değildir. Bu alışkanlık beynin ön bölgesinde (prefrontal korteks) yer alan yürütücü işlevleri geliştirir, karar verme ve önceliklendirme becerilerini güçlendirir; zaman yönetimi ve öz düzenleme (self-regulation) becerilerini destekler.
Çocukların yaz tatilinde azalan sosyal etkileşimleri, okulun başlamasıyla birlikte nasıl yeniden canlandırılabilir? Yeni arkadaşlar edinme veya mevcut arkadaşlıkları sürdürme konusunda ebeveynler nasıl bir destek sunmalı?
Bu konu da çocuk özelinde çok farklılık gösterebilmekle beraber aile dışında sosyal etkinliğe katılmamış ya da daha çekingen, kaygılı çocuklar diğerler akranlarına göre daha çok desteğe ihtiyaç duyabilir. Özellikle sınıf ya da öğretmen değişikliğinin olduğu durumlarda bazı çocuklar diğerlerine göre daha çok zorlanabilir. Öncelikle durumu gözlemek önemli. Çocuk kimlerle vakit geçirmekten hoşlanıyor, okuldan hangi isimleri anıyor? Neler yapmaktan hoşlanıyor, onunla aynı şeyleri yapmaktan keyif alan arkadaşları var mı? Arkadaşlık fırsatları yaratılabilir, aileler ortak oyun saatleri, evde küçük grup etkinlikleri organize edilebilirler. Çocuğun ilişki kurmakta ya da sürdürmekte zorlandığını fark ediyorsak eğer önceliğimiz ebeveyn olarak her zaman çocukların duygularını anlamaya alan açmak, anlamlandırmak ve onları hızlıca değiştirmeye çalışmadan o duygulara eşlik etmek olmalı. Çocuklar yaşadıkları zorlayıcı duygular karşısında sağlam durabilen bir ebeveyn bulduklarında çoğu zaman duygular rahatlıkla dile gelebiliyor ve birlikte bir çözüm üretmek kolaylaşıyor.
İlkokuldan ortaokula geçiş, akademik beklentilerin yanı sıra sosyal ve duygusal olarak da büyük bir değişimdir. Ebeveynler bu dönemdeki ergenlik belirtileri ve kimlik arayışları gibi konularla ilgili nasıl bir yol izlemeli?
6-10 yaş arası yani ilkokul dönemi, ebeveynin yüceltilme dönemidir. Çocuk için anne babaları onların kahramanıdır. 10 yaş itibariyle ergenlik öncesi denen süreç başlar. Artık çocuğun özdeşim nesneleri anne babası değil arkadaşlarıdır. Karşı çıkmalar, “hayır”lar artar. Bu sağlıklı bir gelişim sürecidir. Çocuk aslında her hayırı ile anne ve babasına “Ben senin uzantın değilim” demek ister aslında. Sağlıklı ayrışmış bir kimlik gelişiminin önemli bir parçasıdır bu. Ergenlik döneminde sosyal yaşam/dışa açılım çok önemlidir. Çocuk anne babayla hem bağ kurup hem de dışa açılabilmelidir. Aileler buna hazırlıklı olmalı ve çocuğun kendi kimliğini ortaya koyabilmesine izin vermelidir. Ama bu; çocuk her istediğini yapabilir, her istediğini söyleyebilir demek değildir. Her ailenin kendine göre sınırları ve kuralları vardır ve olmalıdır. Sınır burada daha çok yasaklayan değil, çocuğu güvende tutan bir işlev görmelidir. Dürtülerin çok canlandığı bu dönemde çocuk bağımsızlığını ilan etmek isterken aynı zamanda ona içinde güvende olacağını bilmek ister. Anne-babanın ne çok yasaklayıcı bir otoriter konumda olması, ne de çocuk karşısında güçsüz ve pasif konumda kalmaması önemlidir. Çatışmalı durumlarda her zaman çocukla uzlaşma yoluna gidilmelidir. Anne-baba daima koruyan ve yol gösteren bir otorite figürü olmalı, zulmeden değil.
Teknoloji ve ekran kullanımı, okul döneminde denge kurulması gereken önemli bir konu. Ebeveynler, çocuklarının ders çalışma düzenini bozmadan teknoloji kullanımını nasıl kontrol altında tutabilir?
Özellikle ergenlik süreciyle birlikte çocuğun teknolojik araçları kullanım sıklığının arttığını biliyoruz. Artık arkadaşlarla birlikte oynanan online oyunlar ile birlikte teknoloji kullanımı daha küçük yaşlarda da oldukça sıklaştı. Burada çocuğun teknoloji ve ekran kullanımını düzenlemesinde ailenin koruyuculuğun ve rehberliğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Koruyuculuk derken ailenin hem sosyal medya araçları ile ilgili doğru bilgilendirme yapması hem de çocuğun yaşam düzenini, ders alışkanlıklarını, sosyal aktivite ve ilişkilerini zedelemeyeceği şekilde ekran kullanması konusunda rehberlik etmesinden bahsediyorum. Çocuklar her alanda olduğu gibi sınırlara ihtiyaç duyar. Bu sınırları belirlerlerken anne-babaların aşağıdaki temel maddeleri göz önünde bulundurmalarında fayda görüyorum:
- ‘Oyna-başka bir şey yap-oyna’ sistemi
İnternet, bilgisayar çocuğu çok uzun süre oynadığında hipnotize eder. Araştırmalar bir saat aralıksız kullanımdan sonra zihinsel uyuşmanın başladığını gösteriyor. Küçük yaştan itibaren oyna-başka bir şey yap-oyna sistemini oturtmak gerekiyor. Uzun süre bilgisayar kullanımının kişide oturuş bozukluklarına, göz yorgunluğuna, kızarıklığa ve yanma hissine, baş ve boyun ağrılarına sebep olabileceği açıklanmalı. - Çocukla karşılıklı konuşarak anlaşma sağlanmalı
Bilgisayar kullanım süresi hakkında sınırlar net bir biçimde belirlenmeli, bu sınırların çocuk ve ergen için neden gerekli olduğu açıklanarak kendisiyle anlaşmaya varılmalıdır. Teknolojik araçları tamamen yasaklamak etkili bir yaklaşım değildir çünkü yasaklanan her zaman daha büyük bir arzu yaratmaktadır. - Ebeveynin çocuğun mahremiyetine saygı göstermesi ve sınırını tanıması gerekir. Teknolojik araçların direkt fişini çekmek veya elinden almak yanlış bir yaklaşımdır
Özgüvenli ve saygılı çocuklar yetiştirmeyi arzu ederken, bizim de onlara saygı göstererek rol model olmamız gerekir. Teknolojik araçları bırakmakta direnen çocuklarla sonuna kadar sözcükleri kullanarak ikna etmek gerekir. Çocuklarla her zaman iletişim halinde ve pazarlık ederek anlaşmaya varılmalıdır. Sınır ve kurallara uymakta zorlanan çocuklarda karşılıklı anlaşarak süre belirlemek ve alarm kurmak gibi yöntemler denenebilir. Teknolojik aletlerle yaşanılan bu sıkıntılar aslında çocuğun içsel dünyasında yaşadığı duygusal veya davranışsal problemin göstergesi olabilir. Bu durumda öncelikle yapılması gereken çocuğun duygusal ihtiyacını görmek ve anlamaya çalışmaktır.