Sizin ‘tinnitus’unuz var mı?

Yüksek sesten sistemik hastalıklara dek birçok farklı nedenle ortaya çıkabilen kulak çınlaması, kişinin yaşam kalitesini bozuyor. Uzmanlar, özellikle konsantrasyon bozukluğu, uykusuzluk depresyon gibi etkilerinden korunmak için çınlamanın önemsenmesi gerektiğini belirtiyor.

Sizin ‘tinnitus’unuz var mı?

Tinnitus kelimesi belki sizin için bir şey ifade etmiyor. Ama sözünü ettiğimiz konunun kulak çınlaması olduğunu söylersek, eminiz daha çok ilginizi çeker! Hayatının bir döneminde herkes bir ya da birkaç kez bu durumu deneyimliyor. Ortamda ses kaynağı olmamasına rağmen ses algılanmasını ifade eden kulak çınlaması, kısa sürerse hastalık olarak değerlendirilmiyor. Ancak altı ay ve daha uzun zamandır devam ediyorsa, bu kalıcı çınlama olarak tanımlanıyor. Günümüzde nedeni tam olarak açıklanamasa da çınlamanın genellikle işitmeyle ilgili sistemlerdeki anatomik veya fonksiyonel değişikliklere ya da bozulmaya bağlı olduğu düşünülüyor. Bu konuda birçok değişik teorinin ileri sürüldüğünü belirten Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. M. Engin Çakmakçı, “Söz konusu teorilerde; iç kulakta iyon ve çeşitli nörotransmitter denilen haberleşme proteinlerinde dengesizlik, iç kulak işitmeyi alan yani mekanik enerjiyi elektriksel enerjiye çevirerek beynimize ulaştıran özelleşmiş duyu hücrelerinde uygunsuz aktivasyon ve bu sinir lifleri arasındaki çapraz bağlantıların çınlamaya neden olduğu iddia ediliyor. Başka bir teori de işitme sinirinde birbirine komşu sinir liflerinin bir kısmında hasar meydana geldiğinde, bunlar arasında doğal olmayan bağlantıların oluştuğu ve bunun da patolojik iletimler, sonrasında da çınlama olarak hissedilen akustik uyarı meydana getirdiği yönünde! Çınlaması olan hastaların santral sinir sistemindeki işitme yollarında ve beynin işitme merkezinde anormal aktivite görüldüğü de çeşitli çalışmalarda ortaya konuyor” diyor.

Neden, sistemik hastalıklar olabiliyor
Toplumun yüzde 10-15’inde görülen kulak çınlaması yaşla birlikte artabiliyor. Ancak bunu bir hastalık olarak değerlendirmemek gerekiyor. Çünkü pek çok rahatsızlık bu belirtiyi gösterebiliyor. Kulakta ortaya çıkan sorunların yanı sıra diyabet, multiple skleroz (MS) ve kafa travmaları gibi rahatsızlıklar da bu tabloya yol açabiliyor. Dış kulak yolunu tıkayan kirden otoskleroz veya östaki borusu fonksiyon bozuklukları gibi orta kulak rahatsızlıklarına hatta Meniere benzeri iç kulak hastalıklarına dek birçok neden çınlamaya sebep olabiliyor. Diğer etkenler arasında ise burun tıkanıklıkları, sinüs enfeksiyonları, yüksek gürültüye maruz kalmak, iyi huylu işitme siniri tümörleri, boyun ve kafa içindeki damar anomalileri, kafa içi basınç artışına yol açan problemler, B vitamini ve bazı minerallerin eksikliği yer alabiliyor. Çınlamanın iki ana gruba ayrılabildiğini belirten Dr. Çakmakçı, daha nadir görülen ve hastanın dışında da duyulabilen objektif çınlama denilen durumun çoğunlukla işitme sistemi dışından kaynaklandığını ve nabız (kalp atışı) ile senkronize olduğunu söylüyor: “Diğeri ise sübjektif yani sadece kişinin kendi duyduğu ve çoğunlukla işitme sisteminden kaynaklanan çınlamalar oluyor. Objektif gruptaki çınlamalar, arteriyovenöz fistül vasküler (bol damar içeren) tümörler gibi damarsal yapılardaki bozukluklar ile kafa içi basınç artımına neden olan durumlardan kaynaklanıyor. Anemi, tiroit zehirlenmesi, gebelik ve iletim tipi işitme kayıplarında bu şikayet artıyor. Palatal Miyoklonus denen damak kaslarının istemsiz seğirmesi de bu gruptaki çınlama nedenleri arasında yer alıyor. Subjektif çınlamalara ise sıkça rastlanıyor. Bu durumun zorluğu, hasta dışında kimse tarafından duyulmaması. Hafif veya şiddetli olabilen bu tür çınlamaların hafif olanları kişiyi daha az rahatsız ediyor. Hastalar, özellikle sessiz yerlerde çınlama sesi duyduğunu ifade etse de aslında bu sürekli devam ediyor ancak çevre sesleri çınlamayı baskılıyor. Şiddetli çınlama ise daha sık görülüyor ve belirgin derece rahatsızlık veriyor. Dış, orta ve iç kulak kaynaklı kafa içi nedenler, merkezi sinir sistemi ve metabolizma hastalıkları, kullanılan ilaçlar ile psikolojik sebepler de çınlamaya yol açabiliyor.”

Tanı nasıl konulabiliyor?
Kulak çınlamasının tanısında, hasta öyküsü ve genel muayene büyük önem taşıyor. Bu aşamanın ardından yapılacak ayrıntılı işitme testi ise çoğunlukla tanı koymaya yetiyor. Tanı, çınlamanın varlığına yönelik bir gösterge olsa da bazı durumlarda gerçek sebebin ortaya konulabilmesi için MR, bilgisayarlı tomografi (BT) ve doppler ultrasonografi gibi başka testler ile tetkikler de yapmak gerekebiliyor. Dr. Çakmakçı, kulak kaynaklı çınlamalara sıkça rastlansa da genellikle nedenin tespit edilemediğine değinerek, şu bilgileri veriyor: “Çınlamaya yol açan sebep tümör, metabolik hastalık, enfeksiyon, kulak kiri ya da damarsal bir rahatsızlıksa girişimsel, cerrahi veya ilaç tedavileri devreye giriyor. Altı aydan fazla süredir devam eden ancak nedeni belirlenemeyen çınlama tedavisinde ise sorunu ortadan kaldırmak mümkün olmadığından, kişinin rahatsızlığını en aza indirmek amaçlanıyor. Yapılan çalışmalar; bu kişilerin yaklaşık yüzde 40’ının tedaviye gereksinim duymadığını, yüzde 60’ının ise tedavi ihtiyacı olduğunu gösteriyor.”

Değişik seslerden yararlanılıyor
Çınlama tedavisinde seçenek çok olmasına karşın kesin tedavi ihtimali çok düşük seyrediyor. Özellikle ilk tanı dönemi ve şiddetli yakınma yaratan durumlarda yararı tartışmalı olsa da ilaç tedavisi uygulanabiliyor. Beraberinde çeşitli besin destekleri ile vitamin kompleksleri de verilebiliyor. Son yıllarda maskeleme ve desensitizasyon tedavileriyle, duyma kaybı olan kişilerde işitme cihazının özellikleri içerisinde ya da son yıllarda akıllı telefonlarda da kullanılabilen çınlama frekansının yakalanarak baskılanması amaçlanıyor. Ses üreten cihazlar uyumaya yardımcı oluyor. Kulaklıkla dinlenen ya da yatak yakınında yer alan orman sesleri, deniz dalgaları gibi sesler, şelale, yağmur veya yazlık gece sesleri kulaktaki çınlamayı baskılıyor. Bunlar kişiyi tedavi etmese de uykuya dalmasına yardım edebiliyor. Habituasyon tedavilerinin ise çınlama algısının ve verdiği rahatsızlığın az hissedilmesini sağlamak amacıyla uygulandığını belirten Dr. Çakmakçı, “Psikoterapi, hipnozi meditasyon, TRT (tinnitus retraining therapy), biofeedback, elektrik stimülasyonu, akupunktur gibi elektroterapiler ve transkraniyal manyetik stimülasyon teknikleri de tedavi seçenekleri arasında olmasına karşın hiçbir yöntem kesin tedavi sağlayamıyor ve alınan geribildirim kişiden kişiye değişebiliyor. Tedavide, nedeni bilinen durumlarda cerrahi yöntem uygulanabilirken, nedeni bilinmeyen durumlarda uygulanamıyor” diyor.

Konsantrasyon bozukluğu ve depresyona yol açabiliyor
Yaş, kulak çınlamasının ortaya çıkmasında önemli bir risk faktörü. Her dönemde görülse de özellikle 60 yaş üzerinde sıklığı belirgin olarak artıyor. Çocuklarda ise nadiren rastlanıyor. Bu tablo, iyi yönetilmediğinde yaşam kalitesini olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle çalışan ve üretken yaş gruplarında bu sorunlara daha sık rastlanıyor. Konsantrasyon bozukluğu, aşırı duyarlılık, sese karşı yoğun hassasiyet, uykusuzluk, anksiyete bozukluğu hatta depresyon bu sorunun parçaları arasında yer alıyor. Ayrıca yaşam düzenini bozması sonucu çınlama nedeniyle ağır anksiyete ve depresyonu olan hastalarda, özellikle eşlik eden psikiyatrik bir rahatsızlığın varlığı halinde intihara varan tabloların literatürde yer aldığına dikkat çeken Dr. M. Engin Çakmakçı, “Bu tür konuların üzerinde durulmayacak, basit sorunlar olarak düşünülmemesi gerekiyor. Çünkü uzun süreli tedavi maliyetinin yanı sıra verimsizlikten kaynaklanan iş kayıplarına dahi yol açabiliyor” diyor.

*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.