Otoskleroz nedir? İşitme kaybına yol açan bu hastalık nasıl fark edilir?
Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Hatice Karadaş, otosklerozun nedenlerini, belirtilerini ve tedavi seçeneklerini sizler için anlattı.
Aybüke Sengir
Otoskleroz, çoğunlukla genç ve orta yaş döneminde fark edilen, yavaş ilerleyen işitme kaybı ve çınlama gibi şikayetlerle seyreden; erken tanı konulduğunda başarıyla yönetilebilen bir orta kulak hastalığıdır. Yaşam kalitesini artırmak için belirtilerin gecikmeden değerlendirilmesi önem taşır.
OTOSKLEROZUN TEMEL ÖZELLİKLERİ
Otoskleroz, orta kulakta ses iletiminde kritik rol oynayan stapes (üzengi) kemiğini etkileyen bir kemik yenilenme bozukluğudur. Normalde titreşimleri iç kulağa ileten bu küçük kemik, hastalıkla birlikte anormal kemik dokusu tarafından çevrelenir ve hareketini kaybeder. Bu durum iletim tipi işitme kaybına yol açar. Hastalık ilerleyip iç kulağa ulaştığında sinir tipi işitme kaybı da tabloya eklenebilir. Başlangıçta hafif seyreden şikâyetler zaman içinde günlük iletişimi ve sosyal yaşamı etkileyebilir.
KİMLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR? YAŞ VE CİNSİYET NEDEN ÖNEMLİ?
Otoskleroz genellikle 20–40 yaş arasında belirti göstermeye başlar. Kadınlarda daha sık görülmesi ise gebelik dönemindeki hormonal değişimlerin etkisiyle ilişkilendirilir.
Toplumda her 1000 kişide yaklaşık 3–4 oranında görülen otoskleroz, aslında düşündüğümüzden daha yaygın bir durumdur. Ancak hastalık yavaş ilerlediği ve başlangıç belirtileri çoğu zaman soğuk algınlığı sonrası oluşan geçici tıkanıklıklarla karıştırılabildiği için, tanı süreci gecikebilir. Bu nedenle klinik pratiğe yansıyan, özellikle de cerrahi müdahale gerektiren hasta sayısı; örneğin kronik otitis media gibi daha belirgin belirtilerle seyreden hastalıklara kıyasla daha düşük görünür.
Erken değerlendirme yapıldığında ise gerçek vaka sıklığının daha net ortaya konabildiği bilinmektedir.
GENETİK FAKTÖRLER NEDEN BU KADAR ETKİLİ?
Aile bireylerinde otoskleroz öyküsü bulunması, hastalığın görülme riskini belirgin şekilde artırır. Otozomal dominant kalıtım modeli gösterdiği bilinse de, belirtilerin ortaya çıkma yaşı ve şiddeti kişiden kişiye değişebilir. Bu nedenle ailede işitme kaybı bulunan bireylerin olması, tanı sürecinde dikkatle değerlendirilmelidir.
HASTALAR EN ÇOK HANGİ BELİRTİLERLE BAŞVURUYOR?
Hastalığın en temel bulgusu yavaş ilerleyen işitme kaybıdır. Bu süreç genellikle tek taraflı başlayabilir ancak zamanla iki kulakta da görülebilir. Çınlama hissi, kulakta basınç veya dolgunluk, konuşmaları özellikle sessiz ortamda daha zor duyma gibi şikâyetler tabloyu destekler. Bazı hastalar gürültülü ortamlarda daha iyi duyduklarını ifade edebilir; bu durum Paracusis Willis olarak bilinir. Baş dönmesi ise otosklerozda nadir görülen bir belirtidir.
TEDAVİ YAKLAŞIMININ BELİRLENMESİ
Otoskleroz tedavisi kişiye özel planlanır ve her hastada cerrahi ilk seçenek değildir. İşitme kaybının derecesi, işitme cihazından elde edilen fayda, günlük iletişim ihtiyacı ve koklear rezerv gibi faktörler göz önünde bulundurulur. Amaç işitme fonksiyonunu güçlendirmek ve hastanın yaşam kalitesini korumaktır.
Cerrahi genellikle belirgin iletim tipi işitme kaybı yaşayan, işitme cihazından istediği sonucu alamayan ve koklear rezervi korunmuş hastalarda değerlendirilir. Bu durumlarda stapes cerrahisi işitmenin anlamlı şekilde iyileşmesine katkı sağlayabilir.
Günümüzde otoskleroz cerrahisinde en sık tercih edilen yöntem stapedotomidir. Bu teknikte stapes tabanına küçük bir delik açılarak yerine protez yerleştirilir. Daha öngörülebilir işitme sonuçları, daha düşük baş dönmesi riski ve daha az perilenf kaçağı görülmesi gibi avantajları nedeniyle uluslararası uygulamalarda yaygın olarak kullanılmaktadır.
Cerrahi sonrası erken dönemde kulakta dolgunluk veya tıkanıklık hissi normaldir. Hastalar işitmelerindeki iyileşmeyi genellikle 2–4 hafta içinde fark eder; işitmenin tamamen stabil hâle gelmesi birkaç ay sürebilir. Bu süreç kişisel iyileşme hızına göre değişiklik gösterebilir.
TEDAVİNİN ERTELENMESİNİN ETKİLERİ NELERDİR?
Otoskleroz kendi seyri içinde hızlı ilerleyen bir hastalık değildir; ancak tedavinin gecikmesi işitme kaybının artmasına ve iç kulağın etkilenmesine yol açabilir. İletişimin günlük yaşamı zorlamaya başlaması, tedavi seçeneklerinin değerlendirilmesi için önemli bir işarettir. Erken müdahale, uzun vadeli işitme fonksiyonunu korumada belirleyici olabilir.
Otoskleroz, zamanında tanı konulduğunda ve doğru yöntemlerle ele alındığında başarıyla yönetilebilen bir hastalıktır. İşitme kaybı yaşayan bireylerin belirtileri geciktirmeden değerlendirmesi hem günlük yaşam kalitesini korumak hem de ilerleyici kayıpların önüne geçmek açısından büyük önem taşır.