“Kusursuz aşk yoktur”

‘Kaçak Gelinler’ dizisinin Can’ı, Fırat Altunmeşe genç kızların yeni gözdelerinden. Bu yeni enerjinin hayallerini, isteklerini, inandıklarını, inanmadıklarını ve hayatındaki yenilikleri keşfe çıktık.

“Kusursuz  aşk yoktur”

O kız neden yok uzun zamandır peki? Bir kızın peşine düşmek için ne arıyorsunuz, ne bekliyorsunuz?
Dış güzellik olarak kimseyi kategorize edemem. Öyle biri olur ki aslında ilk bakışta etkilenmem ama bir şey yapar ve bir anda peşine düşebilirim. Ama bu iyi bir şey mi emin değilim. Peşine düşme kafası bana göre değil. Önce çok seviyorsun, aşık oluyorsun, hassaslaşıyorsun sonra da ölüp gidiyorsun. Göğsümdeki ‘Kiss kiss bang bang’ dövmesi de odur zaten. İnsanın bir tek sevdikleri canını yakabilir. Seviyorsun ve hep canın yanıyor.

Çok erken değil mi bunları söylemek için?
Yok, aman yanlış anlaşılmasın, ıssız adam kafasına girmedim. 

Mesela bir kızdan hoşlandınız, ilk adımı atmaz mısınız?
İlk adımı atarım ama kasmam... İçimden geldiği gibi davranırım. Beğeniyorsam direkt söylerim. Karşı taraftan da rahat olmasını beklerim. Kendi gibi olmalı. Eğer oynadığını fark edersem hemen soğurum. Bu durum normal bir adamı birazcık etkiliyorsa beni kat kat fazla etkileyebiliyor. Ne bileyim yaptığı bir hareket, söylediği tek bir laf her şeyi bitirebilir. Çok materyalist biri bana göre değil. Bunun sonucunun da mutluluk olmadığını çok iyi biliyorum.

Yani aşk...
Aşk bence tamamlanmak, hassaslaşmak, duvarlarını yıkmak, maskelerini çıkarmak, en sonunda da ölmektir.

Pardon ama size kim, ne yaşattı bu kadar?
Dünyanın yarısından fazlası aşk acısı çekiyor. Benim yaşadığım da çok özel ya da bir tek benim başıma gelen bir şey değil, fakat beni biraz etkilemiş olabilir. Tasavvufla epey ilgiliyim. Dünyaya geliriz ve hepimiz bir olmaya çalışırız, tamamlanmak isteriz. O da genelde karşı cinsle olur. Dünyanın en büyük aşkını yaşasan da bir yerlerde hep eksik kalan noktalar olur. Yani aşk güzel ama kusursuz hiçbir şey yok.


Mutlaka aynı seti paylaşmalıyız dediğiniz biri var mı?
Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu Şener Şen’dir. Şener Şen’in oynadığı bir filmde figüran olmaya bile razıyım. Bir de Cem Yılmaz zekasına hayran olduğum biri, onunla da aynı sette komedi açısından iyi bir enerji yakalayabileceğimize inanıyorum. Hüseyin Avni Danyal ve Gülse Birsel’le de aynı sette olmayı çok isterim.

Ünlü olduğunuzu ne zaman hissettiniz?
Babam İzzet Altunmeşe bizi hiçbir zaman çok fazla göz önüne çıkarmadı. Fakat ben onun yanında şöhret karşısında ne yapmam gerektiğini öğrendim. Bu yüzden şöhreti hissetsem de babamdan öğrendiklerim sayesinde hiçbir zaman beni fazla etkilemeyeceği  için normal hayatıma devam ediyorum.

Oyunculuğun yanı sıra müziğe karşı ciddi bir tutkunuz var…
15 yaşımdan beri yakın arkadaşlarımla rap müzik yapıyorum. Kendimize ‘Siyah Kuşak’ diyoruz. Bir grup değiliz, hepimizin hayali solo bir albüm çıkartmak ama düetler yapıyoruz. Yaptığımız hiphop müzik Türkiye’deki rap’ten çok farklı. İyi veya kötü görecelidir fakat ben gerçekten farklı bir şey yaptığımıza inanıyorum.


Röportaj: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Erman İştahlı

Okulu bırakıp oyunculuk yapmaya başladınız. Doğru yerde olduğunuzu hissediyor musunuz?
Okulu bıraktığım için hiç pişman olmadım. Yaşanılan her şeyin bir nedeni olduğuna inanırım. Dönüp baktığımda tam zamanında okulu bıraktığımı görüyorum ve ‘iyi ki’ diyorum.

İlk set gününüzü hatırlıyor musunuz?
‘Vicdan’ın teaser çekimi için gitmiştim ilk kez sete. Gerginlik gerçekten had safhadaydı. Daha önce müzik için sahneye çıktığımda bastığım yerin esnediğini, beni rahatlattığını hissetmiştim. Sette de aynı şey oldu.

‘Kaçak Gelinler’ hayatınıza nasıl girdi?
‘Vicdan’ın ardından ağır bir iş yapmak istemedim açıkçası. ‘Kaçak Gelinler’ romantik komedi tadında olduğu için ilgimi çekti. Zaten komedi yönüm her zaman daha ağır basmıştır.

Nasıl bir set ortamınız var?
Müthiş çalışma arkadaşlarım var. Gece gündüz fark etmiyor... Eğlenebiliyoruz biz! Hatta bütün ekip olarak uyarıldık ekip çok makara yapıyor diye. Tatlı bir kolej ortamı var sette. Zaten dizinin kendi de eğlenceli ve romantik bir iş.

Oynadığınız Can karakteri size ne kadar yakın?
Tezat olduğumuz şeyler de var ortak noktalarımız da. Mesela korumacı bir karakter olması bana benziyor. Ben de sahipleniciyimdir, sevdiklerim için elimi taşın altına koyarım… Ayrıştığımız nokta ise platonik aşıkken bile, karşılığında hiçbir şey beklemeden her şeyi ama her şeyi yapıyor olması. Helal olsun ama bu bana göre çok ütopik.

Komedinin sizi etkileyen tarafı ne?
Çocukluğumdan beri daha rahat çıkarıyorum içimden komedi tarafımı. Kimsenin görmediği detayları görüp, bunlarla eğlenebiliyorum. İnsanları güldürmek ve gülmek hoşuma gidiyor.


Nasıl bir ilişki adamısınız?
Lise zamanları biraz daha kıskançtım, törpüledim kendimi bu konuda. Ya da uzun süredir birine aşık olmadığım için öyle düşünüyorum bilmiyorum. Kıskançlık dediğimiz şeyin büyük kısmı egosal. Kıskanmam için çok sevmem, çok paylaşmam, çok delirmem lazım. Durduk yere ‘oraya buraya’ gitme diyebilecek bir tip değilim. Az derecede kıskanmayı da kıskanılmayı da seviyorum. Ama iş kısıtlamaya gitmemeli asla. Çok belli etmesem de duygusal ve romantik bir adamım. Aynı zamanda eğlenceliyim. Ben ilişkimde yakın arkadaşlarımla ne yapabiliyorsam sevgilimle de onları yapabilmeyi seviyorum. Beraber eğlenelim, sevelim, içelim, paylaşalım… Beraber anı biriktirelim.

En son ne için ağladınız?
Abim Ali Murat Altunmeşe ‘Kuğular Şarkı Söylemez’ adlı bir oyunda oynuyor. Kendisi 1.96 boyunda ve bir kuğuyu canlandırıyor. Oyun bittikten sonra sahneye çıkıp selam verildiğinde galiba biraz fazla duygulandım, onu alkışlarken. Normalde çok kolay ağlayabilen biri değilim. Mutlaka yalnız olmam lazım.

2015 nasıl bir yıl olsun?
Öyle bir zaman kavramım yok. Hiçbirinin birbirinden farkı yok. Yılbaşını da bekleyen bir adam değilim ben. 10’dan geriye saymak komik geliyor bana.

Özel günleri sevmiyorsunuz yani…
Benim için özel gün, benim için özel olan gündür, bana özel. Yılbaşı gayet umumi bir gün. Ayrıca deliye her gün bayram! Diğer bütün umumi özel günleri öpüyorum buradan. 
Babanız yaptığınız müziği nasıl değerlendiriyor?
İlk başladığımda biraz dalga geçiyordu. Sonra baktı ki bırakmadım devam ediyorum, desteklemeye başladı.

İstanbul’un en şirin semtlerinden birine taşındınız. Sizi buraya çeken neydi?
Ailemle birlikte Göktürk’te yaşıyordum, dört ay önce taşındım Moda’ya. Burada oturan çok yakın arkadaşlarım var. Göktürk’ten işe gidip gelmek de epey zordu. Hayatım boyunca hep Avrupa Yakası’nda yaşadım ama burası Anadolu Yakası’nın en güzel yeri. Rengi, dokusu, insanları güzel. Bir de aslında çok merkezi. Kadıköy’e çok yakın olması da ben cezbetti diyebilirim. Sokaklarına bayıldım Moda’nın; turist gibi takılıyorum şu anda bu semtte.

Ne olduğunda sinirlerinize hakim olamazsınız?
Adaletsizlik beni çileden çıkarır. Asla kimseye karşı saygıda kusur etmem ama ortada haksızlık varsa, yapılan şey adil değilse sesim her zaman yükselir.

Sakin mi, sinirli misiniz?
Sinirlenmediğim zamanlarda pamuk gibi biriyimdir genelde. İnsanlarla iletişimim kuvvetlidir. Fakat bazı durumlarda gözüm anlık olarak kararabiliyor. Tanıyan insanlar, beni o hale getirmemeye özen gösterirler. Kin tutmam, yapılan harekette de art niyet yoksa sinirim bir saat içinde geçer.

Arkadaşlarınıza sizi sorsak bize ne derler? En çok hangi özelliğinizden bahsederler?
Sanırım doğallığım ve rahatlığımdan. Biraz sahiplenci ve koruyucu bir tipim. Sevdiklerime, sevgilim olduğunda, ona karşı her zaman korumacı bir tavırda oldum. Ayrıca paylaşmayı seven biriyim. Negatif özellik olarak ise sanırım sinirimden bahsederler.