Sahne onun: Rabia Soytürk

İki kıtayı birbirine bağlayan köprüyü geçerken boğazda usulca süzülen gemilerin, denize yansıyan kış güneşinin ve radyodan kulağımıza çalınan tanıdık melodilerin akışına bırakıyoruz kendimizi. Yeni yılın ilk kapak hikayesinde günümüz, şehrin tüm güzelliklerine tanık olarak başlıyor. Bu, üzerimizde kesinlikle pozitif bir etki bırakıyor. Nispeten sakin bir gün geçireceğimizi hissediyoruz ekip olarak. Yavaş yavaş hareketlenen ve kalabalıklaşan stüdyomuzda ışıklar, kablolar ve kıyafetler arasında kendiliğinden oluşan harmoniye katılan herkesin gözlerinin içi gülüyor. Çok geçmeden ona çok yakışan gülümsemesiyle Rabia Soytürk de bu harmoniye dahil oluyor ve eksik parçamız tamamlanmışçasına mükemmel bir bütüne dönüşüyoruz. Bir yanda stüdyonun hummalı çalışması devam ederken biz de kapak yıldızımız oyuncu Rabia Soytürk ile sohbetimize başlıyoruz. Genellikle iç sesiyle fazlaca sohbet eden biri olarak, konuğumuza da gün içinde içinden en çok geçirdiği düşünceyi soruyorum. Acaba onun iç sesinin de benim gibi kronik bir gündemi var mıydı? Öncelikle dertli bir birey olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Genellikle içimden ‘aman ya…’ derim.” Bunu aklımda tutsam iyi olacak, denemeliyim diye düşünüyorum. Onunla tanıştığımıza memnun olacağımız çok açık. Çünkü kendinden emin oluşunu karşısındaki kişiye net olarak hissettirme konusunda başarılı. Kaldı ki oyunculuk yeteneklerine şahit olan hayranları bunu çok daha önce fark etmiş olmalı. O sırada düşünceler arasında savrulurken hakkında çok şey bilen ve yakın takipte olan hayranlarının ilk kez öğreneceği bir şeyi paylaşıp paylaşmayacağını merak ediyorum. Gülümseyerek uykuya dalmadan önce yastığın kenarıyla oynadığını söylüyor Rabia Soytürk. Hakkında daha çok şey öğrenmek üzere art arda sorularımı sormaya devam ediyorum ve tanıdıkça sahiciliğinden etkileniyorum. Sevenleri haklı, oyunculuk yeteneklerinin dışında benliğiyle de bunu ispat ediyor. Bugüne dek Şahsiyet, Gülperi, Benim Adım Melek, Alparslan: Büyük Selçuklu dizilerinde ve Özgür Dünya filminde şahit olduğumuz oyunculuğunu büyük sükse yaratan Duy Beni ile bir üst seviyeye taşıyan Rabia Soytürk, önümüzdeki günlerde ‘Veda Mektubu’ adlı yeni dizisiyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. İzleme listemize Veda Mektubu’nu büyük bir heyecanla not alıyoruz. Ama öncesinde, hayranlık uyandıran anları ölümsüzleştiren fotoğrafçımız Fırat Meriç’in objektifine, stylistimiz Kübra Konca Çakmak’ın üstün zevkiyle seçtiği kıyafetlerin eşlik ettiği bu kapak hikayesinin zamanı. Hazırsanız, sahnede Rabia Soytürk var.

RÖPORTAJ: BARAN ALIŞKAN
PRODÜKSİYON: SİMAY ENGÜR
FOTOĞRAF: FIRAT MERİÇ
STYLING: KÜBRA KONCA ÇAKMAK
SAÇ: MUTLU AHMET SİNAN
MAKYAJ: SERHAT ŞEN
FOTOĞRAF ASİSTANLARI: BURHAN CANLI, MÜÇTEBA CİHAN
STYLING ASİSTANI: MERİÇ GÜRAL
SAÇ ASİSTANI: ROJİN BOTAN
MAKYAJ ASİSTANI: KEMAL ARDA GÜRDAL
VİDEO: ALTUĞ POŞUL

Elele Şubat Sayısından

Sorulmasından en çok memnuniyet duyduğunuz soruyla başlayalım… Nasılsınız? Bu dönemde hayatınızda neler yaşanıyor?
Hayatım yeni bir başlangıç içerisinde, zamanımın çoğunu çalışarak geçirdiğim bir döneme geri döndüm. İyi hissediyorum ve çalışmayı seviyorum.

Yeni bir projenin ilk adımlarında, yoğun bir set temposunun arasında buluşmanın keyfini yaşıyoruz. Yeni başlangıçlar genellikle sizde nasıl hisler uyandırıyor?
Harekete geçtiğim her an beni mutlu ediyor. Bir şeye başlamak da onu tamamlamak da bana mutluluk ve güç veriyor. Kendi içimde çok tatlı bir mutluluk yaşıyorum bu yeni anlarda.

Televizyon ekranlarıyla ve izleyiciyle kurduğunuz ilişki reytinglerden de belli olmak üzere çok özel. Veda Mektubu isimli yeni bir diziyle yeniden buluşmak üzere gün sayarken, projeyi sizden dinlemek isteriz…
İşin büyüsünü ve heyecanını çok da kaçırmadan şunu söylemek isterim; aşırı yürekten bir iş geliyor. Sık sık kendinizi göreceğiniz, yaşadığımız hisleri bizzat izleyeceğiniz sahnelerle dolu Veda Mektubu.

İyi bir rol arkadaşıyımdır. Ben, sevmeyi çok seviyorum. Sevilmekten çok sevmeyi severim.

Dans tutkunu ve hayat dolu olarak tanımlanan bir karaktere, Aslı’ya hayat veriyorsunuz. Aslı ile Rabia’nın ilk tanışmasının ardında nasıl bir hikaye yatıyor? Sizi Veda Mektubu’nda yer almaya ikna eden neydi?
Tam da değindiğiniz üzere bu noktada dans çok etkili oldu. Çünkü bir karakter geldiğinde, senaryoyu okuduğumda ‘bu iş bana ve kariyerime ne katacak?’ kısmıyla daha çok ilgileniyorum ve ‘bu iş Rabia’ya ne katacak?’ sorusunu da kendime soruyorum. Çünkü Rabia gelişirse, öğrenirse, kendine bir şeyler katarak devam ederse güzel karakterler yaratır diye düşünüyorum. Dans, Aslı sayesinde Rabia’nın hayatına büyük bir artı katacaktı. Bu, beni Veda Mektubu’nda en çok heyecanlandıran şey oldu.

Güçlü isimlerin bir araya geldiği bir yapım olan Veda Mektubu’nda kameranın kayıtta olmadığı, o görünmeyen dünyada neler yaşanıyor? Tecrübeli ve başarılı bir oyuncu kadrosunun birlikteliği diziye genel olarak nasıl yansıyor?
Herkes çok profesyonel ve disiplinli; bu da beni motive ediyor. Aynı zamanda çalışma saatlerimizin aralarında da çok eğleniyoruz ama ne zaman ki ‘kayıt!’ deniyor, o zaman sadece işimize odaklanıyoruz. Ben setin neredeyse en küçüğüyüm. Öğrenmem gerekenleri, burada öğreniyor olmak gurur verici. Başta Gül Oğuz ve Most Yapım olmak üzere herkes çok özenli ve heyecanlı. Yönetmenimiz Deniz (Çelebi Dikilitaş) Hoca da sette uyumu ve dengeyi çok iyi yakalayabilen deneyimli bir isim. Aynı şekilde Nurgül Yeşilçay, Selim Bayraktar ve Bennu Yıldırımlar gibi usta oyuncularla çalışmak büyük bir konfor ve hem güvende hem de iyi hissettiriyor. Partnerim Emre Kıvılcım’la da çok iyi anlaştık. İlk kez çalıştığım isimler olsa da enerjimiz fazlasıyla tuttu ve bu sayede sette keyifle çalışıyoruz. Herkes, daha iyisini yapmak konusunda birbirine yardımcı oluyor. Bu duygunun izleyiciye de yansıyacağını düşünüyorum. Gerçek ve çok samimi bir hikaye izleyecek seyircimiz.

Hayatı öngörülemeyen maceralarla dolu uzun bir hikaye olarak yorumluyoruz... Bu serüvendeki rolünüzden memnun musunuz; ya da neyi değiştirmek isterdiniz?
Bir rolün parçası olmak güzel ama edindiğimiz roller hayatımızın bütünü değil. Rollerimiz değişebilir, gelişebilir, eksilebilir. Zaman öğretiyor, büyütüyor. Ben şu an öğrendiklerimden ve öğrenecek üzere olduklarımdan dolayı mutluyum.

Harekete geçtiğim her an beni mutlu ediyor. Bir şeye başlamak da onu tamamlamak da bana mutluluk ve güç veriyor.

Veda Mektubu’ndan önce rol aldığınız Duy Beni ise izleyenleri ekran başına kilitleyen ve sosyal medyayı ele geçiren bir yapım olmuştu. ‘Duy Beni’ sizin hafızanızda nasıl bir yere sahip ve onu nasıl hatırlıyorsunuz?
Bir hafıza kaybı yaşasam bile asla unutamayacağımı hissettiğim bir noktada. Hayatıma değinmedi, adeta hayatımı benimsetti; işimi kabullendirdi ve daha çok sevdirdi. Gerçek arkadaşlar kazandırdı. Ben unutmak istesem hayatım izin vermez. Duy Beni, hayatımda gerçekten bambaşka bir noktada.

Duy Beni’nin yanı sıra bugüne dek Şahsiyet, Gülperi, Benim Adım Melek, Alparslan: Büyük Selçuklu dizilerinde ve Özgür Dünya filminde yeteneklerinize tanık olduk. Bu deneyimler oyunculuğunuzda ve hayatınızda nasıl değişimler yaşattı?
Hepsi çok ayrı ayrı deneyimler. Daha önce de söylediğim gibi gerçekten şu ana kadar yaptığım işlerin her birinden farklı şeyler öğrendim. Bu yüzden hep bu kadar heyecanlıyım ve hevesim yüksek.

Milyonlarca insanın bakışları altında bir mesleği icra ettiğinizi hesaba katarsak; eleştirileri ruhunuz nasıl bir duyguya dönüştürüyor, nasıl karşılıyor?
Sonuna kadar açığım eleştiriye ama yalana değil. Doğru eleştiri kötü olabilir, kalbimi de kırabilir ama bazı insanlar iftirayı, yalanı eleştiri sanıyor ve bunu çok rahat yapabileceğini düşünüyor. Ben işimi yapıyorum; bir karakter ortaya çıkarıyorum, insanlara sunuyorum ve izliyorlar. Rabia olarak onlara bir şey vadetmiyorum ve hiçbir zaman Rabia olarak üzerimde bu sorumluluğu hissetmiyorum. Herkes düşüncesinde özgür. Yalansız ve iftirasız her eleştiriye de gayet açığım.

Peki ya, size yöneltilen iltifatlar? Onları nasıl karşılıyorsunuz? İltifatları karşılama konusunda başarılı biri misiniz?
Övgü, tebrik bunlara çok açım ve bunları duymak ruhuma iyi geliyor. Her insana da iyi gelir diye düşünüyorum. Ama kaşımın gözümün güzelliği, fiziksel özellik övgüsü… Bunlar karşısında bazen cevap veremiyorum. Teşekkür ederek konuyu hızlıca geçmek isteyenlerdenim. Bir tık utanıyorum ve yüzüm kızarıyor böyle konularda.

Bir röportajınızda insanların renklerle eşleştirebildiğinizi söylemiştiniz. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Size iyi gelen renkler ve bu renklere sahip insanların ortak bir özelliği var mı?
Renkler, hislerdir bana göre ve duyguları temsil eder. Nasıl hissedersek, öyle giyiniriz bazen. Yani insanların bana hissettirdiği şeyleri bu yüzden kolaylıkla kafamda renk olarak yorumlayabiliyorum. Bebek mavisi ve toz pembeyi çok severim. Pembenin anlamı mesela şefkati ve şartsız sevgiyi temsil eder. Mesela size, güzel iletişim kuran insanlar için pembe renkli olduklarına dair bir benzetme yapabilirim.

Yoğun set temposunun dışında, sıradan bir gününüz nasıl geçer? Tamamen normal bir 24 saatin programı nedir?
Yoğun set temposu dışında boş bir gün ise spor yapmak ve sadece evde vakit geçirmek beni dinlendirir. Setin tamamen bittiği tatil dönemleri ise arkadaşlarımdan başka hiçbir şey görmek istemediğim günler diyebiliriz.

Bir rolün parçası olmak güzel ama edindiğimiz roller hayatımızın bütünü değil. Rollerimiz değişebilir, gelişebilir, eksilebilir. Zaman öğretiyor, büyütüyor. Ben şu an öğrendiklerimden ve öğrenecek üzere olduklarımdan dolayı mutluyum.

Birçoğumuzun kendiyle baş başa kaldığında görünenden farklı bir dünyası olduğunu düşünüyoruz. Siz, kimse bakmıyorken, tek başınıza ve konfor alanınızdayken nasıl birisiniz?
Kimse bakmıyorken de herkes bakıyorken de kendimi en rahat nasıl hissediyorsam öyle yaşarım. Üzerimdeki bakışlar çoğaldığında asla kendimden ödün veremem. Çoğu insan gibi en konforlu alanım ise tabii ki evim.

İlk tanışmanızda karşınızdaki kişinin nasıl biri olduğuna hangi kriterlere göre karar verirsiniz?
Göz teması benim için çok önemli. İletişim içerisinde olduğum birisine derdimi anlatıyorsam da öyle, derdini dinliyorsam da. Bakmam gerek gözlerine. Ve çok dikkat ettiğim bir şey daha var ki gözlerinin içi gülen insanlar. Böyle ‘yıldız yıldız’ olur gözleri güldüklerinde. Ben hissediyorum bunu. Bu iletişim de beni mutlu ediyor ve elbette bu insanlar.

Çabuk etkilenen biri misiniz, yoksa zamana bırakanlardan mı? Sizi etkileyen, dikkat ettiğiniz ve istemsizce çekici bulduğunuz bir özellik var mı?
Zamana bırakanlardanım ya da Allah’a havale edenlerden. İnanın, çok kolay biriyle anlaşabilmem. Ama anlaşamıyorsam da bu kadar kolay bir şeyi ben ya da karşı taraf yapamamışsak üzerine çok da zaman harcamam. Bunu kendime entegre ettim. Bu şekilde devam ediyorum kurduğum ilişkilere. İstemsizce çekici bulduğum bir özellik ise yok, isterim çünkü. Mutlaka kafamda belirli şeyler vardır. Mesela koku…

Aşk, herkes tarafından farklı şekilde tanımlanıyor ve şüphesiz biricik haliyle yaşanıyor... Sizin romantik dünyanızda aşk tam olarak neyi temsil ediyor?
Güvenli alan benim için aşk ve motivasyon. Kendimi güvensiz hissediyorsam orada durmamam gerekir. Hayata karşı olan motivasyonumu düşürüyorsa da gerçek sevgi değildir benim için.

Rabia Soytürk bir aşkın başrolünde nasıl biri? Romantik bir aşık mı, yoksa iyi bir yol arkadaşı mı?
İyi bir rol arkadaşıyımdır. Ben, sevmeyi çok seviyorum. Sevilmekten çok sevmeyi severim.

Cildiniz fazlasıyla sağlıklı görünüyor ve merak ediyoruz bunun sırrı nedir? Günlük olarak uyguladığınız bakım rutininizin en önemli adımı nedir?
Güneş kremi sürmek. Kesinlikle hiç unutmadan ve aksatmadan yaptığım başka bir şey yok.

‘İyi giyinmek’ sizce trendleri takip etmek mi, yoksa ruh halinize göre eşleşen kıyafetlerle ortaya çıkan özgün bir stil oluşturmak mıdır? Stiliniz tam olarak sizi ifade ediyor mu?
Stilim tam olarak beni ifade ediyor. Karışık, yani hoşuma ne giderse. Ruh halimi hangi renk yansıtıyorsa… Trendler benim kafamın içinde ve ben ona uyuyorum.

Ben işimi yapıyorum; bir karakter ortaya çıkarıyorum, insanlara sunuyorum ve izliyorlar. Rabia olarak onlara bir şey vadetmiyorum ve hiçbir zaman Rabia olarak üzerimde bu sorumluluğu hissetmiyorum.

Fit görünümünüzün ardında spora özel bir vakit ayırdığınız net bir şekilde hissediliyor. Spor hayatınızda ne kadar yer kaplıyor? Egzersizin yanı sıra uyguladığınız özel bir diyet var mı?
Spora vakit ayırıyorum evet ve sanki spor yaptığım günler vaktim daha verimli geçiyor. Günlük planımı belirliyor gibi bir rutine dönüştü bu. Bazen çok yorgun set programı sonrasında ya da öncesinde spora gidiyorum. Ve buna şaşıran insanlar oluyor çevremde. Bu kadar yoğun tempo arasında nasıl erken uyanıp spor yaptığımı soruyorlar. Oysaki günüme kalite katıyor ve zihnimi canlandırıyor. Beslenmeme de ekstra önem göstermeye çalışıyorum ama bunu çok sağlıklı bir rutin halinde yapamayabiliyorum. Tatlıyı çok seviyorum çünkü. Genel olarak yemek yemeyi de tabii.

Sağlam adımlarla ilerleyen ve yer aldığı tüm işlerde adından söz ettirmeyi başarmış bir oyuncu olarak, ihtiyaç duyanlara vazgeçmemek noktasında ilham verecek ya da yol gösterecek bir tecrübeniz var mı?
Öncelikle teşekkür ederim bu düşünceniz için. Yol gösterecek noktada değilim kesinlikle. Herkes nasıl bir yol istiyor ve o yolun sonunda onu ne bekliyor, bir düşünsün yola çıkmadan önce. Bazı yollar çıkmadan hesaplanır. Sonuna geldiğinde güzel hissedeceğini düşünüyorsa, her insan o yolculuğu yapmalı. Hislerin çıkılan yolda en önemli şey olduğunu düşünüyorum.

TEK BAKIŞTA

• Nerede huzur bulur?
  Deniz kenarında.
• Neyi unutamaz?
  Kokuyu.
• Başarıyı nasıl kutlar?
  Bana o başarıyı hatırlatması için kendime hediye alırım.
• En çok ne dinler?
  Fransızca şarkılar ve sözsüz müzikler.
• Neyi yemekten bıkmaz?
  Jelibon.
• Dostları ona nasıl seslenir?
  Rabik, Rabi, Rabo…
• Baş ucunda hangi kitap var?
  İnsan Neyle Yaşar? – L.N. Tolstoy
• İlhamını nereden alır?
  Annemden.
• İmza aksesuarı nedir?
  Altın zincir kolyem.
• En çok kimi arar?
  Yaren’i.