Tanıştığımız yeni kavramlar: Eko-anksiyete, infodemi, felaket kaydırması...

Eko-anksiyete, tükenmişlik sendromu, infofobi, felaket kaydırması, koronafobi ve covid sonrası stres bozukluğu gibi günlük hayatımızın yeni takıntılarına mercek tutuyoruz.

Tanıştığımız yeni kavramlar: Eko-anksiyete, infodemi, felaket kaydırması...

Siz de kendinizi bitmek bilmeyen bir kabusun içindeymiş gibi hissediyor musunuz? Yalnız değilsiniz. İklim değişikliği, yangınlar ve pandemi hepimizde aynı etkiyi yarattı. Bunun sonucunda yepyeni kavramlarla tanıştık: Eko-anksiyete, tükenmişlik sendromu, infofobi, felaket kaydırması (doom scrollıng), koronafobi ve Covid sonrası stres bozukluğu… Gündelik hayatımızdaki yeni takıntıları merak edenler parmak kaldırsın!

Yazı: Gülru İncu

Bir buçuk yıldır dünyayı canından bezdiren pandemiyle boğuşmamız yetmiyormuş gibi son zamanlarda ülkemizde yaşanan yangınlar ve seller başta olmak üzere dünyanın tümü küresel afetlerle çalkalanıyor. Dünya, son yılların en sıcak temmuzunu geride bıraktı bırakmasına ama iklim krizi dev bir sorun olarak mavi gezegenimizin karşısında duruyor. Bitmiyor tabii. Her gün artan kadın cinayetleri, göçmenler sorunu, değişen siyasal iktidarlar ve kaynayan bir Ortadoğu gerçeği de var hayatımızda ve dehşete kapılmış gözlere izliyoruz yaşananları haberlerde. Off tuşuna basıp, kaçma isteği yaşıyoruz aslında ama ne yazık ki hayatın bir Off tuşu yok.

EKO-ANKSİYETE NEDİR?

Bir 21’inci yüzyıl kavramı olarak karşımıza çıkan eko-anksiyete, kişinin iklim değişiklerine bağlı olarak gelişen ekolojik felaketlerden yani dünyanın geleceğinden endişeli bir ruh halini tanımlamak için kullanılıyor. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Uzmanı Kln. Psk. Müge Leblebicioğlu Arslan, eko-anksiyete belirtileri gösteren kişilerin, ortada bir felaket olmadığı halde felaket olacağına ve dünyadaki tüm canlıların geleceğinin olumsuz yönde etkileneceğine dair yoğun bir kaygı yaşadıklarını söylüyor. Kişilerin travmatik olaylar karşısında yorgunluk, tükenmişlik, uykusuzluk, iştah problemleri, öfke, gerginlik, umutsuzluk, çaresizlik, karar vermede güçlük, suçluluk duygusu, kendini değersiz hissetme, sosyal izolasyon, odaklanmada güçlük, ilgi ve istek kaybı gibi depresif belirtiler gösterebildiğini belirtiyor.

İNFODEMİ NEDİR?

Karantina psikolojisi ve komplo teorilerinin ruh sağlığımızı tehdit ettiği günlerde yeni bir kavramla tanıştık: İnfodemi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) tarafından virüs üzerindeki dezenformasyon yayılımlarını tanımlamak için kullanılan bu terim, asılsız bilgi ve haberlerin toplumda korku ve paniğe yol açarak, var olan salgının yönetimini zorlaştırması anlamına geliyor. Bu durumda yapmamız gereken en önemli şey, içeriklerin kimler tarafından yayıldığına dikkat etmek. Sosyal medyada yer alan haberlerinin doğruluğunu öğrenmek ve kaynağına ulaşamadığımız haberlere güvenmemek ve bilimsel kanıtları kabul etmek. Memorial Şişli Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzman Klinik Psikolog Gizem Mine Çölümlü, “Yeni yaşam koşullarına adapte olmaya çalışmak, kişide stres başta olmak üzere birçok farklı tepkiye neden olabilir. Sıklıkla da esas sorun yaratan stres değil; stresle baş etmek için kullanılan sağlıksız ve kişinin kendine zarar verici davranış kalıpları olmasıdır” diyor.

TÜKENMİŞLİK SENDROMU (BURNOUT) NEDİR?

70’li yıllarda burnout sendromu olarak ortaya çıkan tükenmişlik sendromu, bireyin kendini yorgun hissetmesi, herhangi bir işi yaparken zorlanması ya da aktivite yapmada görülen isteksizlik olarak tanımlanıyor. Duygusal, depersonalizasyon, düşük verimlilik ve yetersizlik duygusu olmak üzere üç farklı şekilde görülüyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, tükenmişlik sendromunun zamanla değişikliğe uğradığını belirtiyor. “Burnout, ilk başlarda öncelikli olarak kendini işi ile çok fazla meşgul eden insanlar için tanımlanan bir durumdu fakat şimdi iş dışında kendini tükenmiş hisseden kişiler de risk altında. Kişiler duygusal anlamda tükenmişlik yaşıyorsa sabahın erken saatlerinde işe gitseler bile kendilerini tükenmiş hissedebiliyor. Uyku bozuklukları, kurulan ilişkilerde mesafeli olma, boş zamanları değerlendirmeyi ve ilişkileri korumayı anlamsız bulma durumlarına rastlanıyor. Sıkıntı ve kronik stres, tükenmişlik sürecine götürüyor.”

FELAKET KAYDIRMASI (DOOMSCROLLING) NEDİR?

 Sosyal medyadaki en kötü ve olumsuz haberleri bulana kadar ekranı kaydırma (scrolling) ve bu olumsuz habere maruz kalma eylemine, zaman zaman da kötü haberleri okuma takıntısına ya da bağımlılığına verilen bir ad olarak karşımıza çıkıyor. Yer yer Türkçe ve İngilizce’nin harmanlandığı konuşma dilimize ‘felaket kaydırması’ olarak giren İngilizce doomnscrolling’in başta Twitter’ın zaman akışı olmak üzere çoğu sosyal medya sitesinin ekran kaydırma özelliğine atıfla verildiği düşünülüyor. Sonsuz bir haber kaynağını takıntılı şekilde takip etmeyi de tanımlayan bu sözcük Covid-19, ABD’deki George Floyd protestoları ve ABD başkanlık seçimleri gibi olaylarda yaygınlık kazanmış. Henüz sözlüklere giremese de hayatımızın orta yerine kurulduğu bir gerçek.

KORONAFOBİ NEDİR?

Normalleşe sürecinde olsak da koronavirüs kaygısı güncelliğini koruyor. Baş döndürücü bir hızla duygu ve düşünce dünyamızın tam ortasına çöreklenen koronavirüs korkusu, kendi kaosu içerisinde kontrol edilemiyor. Gerçek dışı bir korku, kaygı ve panik hali ile işlevselliğin bozulduğu durum ‘koronafobi’ olarak adlandırılıyor. Psikiatri Uzmanı Prof. Dr. Sibel Mercan, “Çaresizlik tüm gücümüzü zedeliyor. Bazı insanlar bu duyguyu sevmediklerinden ya da çaresizlik duygusuyla başa çıkamadıklarından bunun yerine var olan tehlikeyi yok sayıyorlar. Bu grup hasta virüse yakalanma ve virüs bulaştırma açısından önemli bir risk grubunu oluşturuyor. Kullandıkları mekanizmaya ‘inkar’ diyoruz. İnkarlarını yıkmak ve var olan tehlikeyle yüzleştirmek gerekiyor” diyor.

COVID SONRASI STRES BOZUKLUĞU (POST COVID STRES) NEDİR?

Covid-19 pandemisinin ardından dünyanın dört bir yanında görülen korona sonrası streste yaşanabilecek sorunların boyutu kişilerin stres geçmişlerine, yaşlarına, bireysel faktörlere ve bu süreçte yaşadıklarına göre değişiyor. Dünya genelinde farklı yaş grupları ve meslek mensupları arasında yapılan araştırmalar koronavirüs geçiren hastaların bir bölümünde uykusuzluk, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk (OKB), panik atak gibi semptomlar olduğunu gösteriyor. Hastalığı geçirenler, hastalıktan bir yakınını kaybedenler, hastalıkla sürekli mücadele etmek zorunda olan sağlık çalışanları ve bu süreçte hep çalışan temel ihtiyaç sektörü, üretim sektörü ve gazeteciler stresle baş etmede en riskli gruplar altında gösteriliyor.