Gelişmeler umut vadediyor

Kanserde erken teşhis ve doğru tanının zamanında konulabilmesi hayat kurtarıyor. Patoloji alanında gözlenen yenilikler ise kişilere bireyselleştirilmiş tedavi olanağı sunuyor. Son zamanlarda immünoterapinin ve kanser aşılarının geliştirilmiş olması kansere kesin bir çözüm aracı olmasa da umut vadedici gelişmelerin habercisi.

Gelişmeler umut vadediyor

Kanser, hücrelerde DNA hasarı sonucu ilgili hücrelerin kontrolsüz veya anormal bir şekilde şekil değiştirmesi, büyümesi ve çoğalması anlamına geliyor. “DNA hasarı ve hücrelerin mutasyonu normal şartlar altında olmasına rağmen programlı hücre ölümü adını verdiğimiz apoptoz sayesinde bu hücrelerden kurtulmakta ve günlük normal yaşamımıza hücre düzeyinde devam etmekteyiz” diyen Koç Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Selçukbiricik, gerek apoptozun bozulması, gerek mutasyoner değişikliğin olmasının kanser gelişimi ile sonuçlanabildiğini sözlerine ekliyor.

Erken tanı hayat kurtarıyor
Kanser oluştuktan sonra vücutta yerleştiği organ veya dokuya göre birtakım semptomlar veriyor. Örneğin beyine yerleşmiş bir tümör baş ağrısına yol açabileceği gibi pankreasa yerleşmiş bir tümör de sarılık ve karın ağrısı yapabiliyor. Bazı durumlarda kanserin hiçbir belirti vermeyebildiğini söyleyen Selçukbiricik, genellikle erken dönem kanserlerin daha az belirti verdiğini vurguluyor. İşte bu yüzden kanserde erken tanının önemi büyük. Erken tanı, hem kanserin semptom vermesini engelliyor hem de kanserin tamamen küratif bir yaklaşımla kalıcı tedavi edilmesine olanak sağlıyor. Doç. Dr. Selçukbiricik, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kansere bağlı ölümlerin çoğu akciğer, kalın bağırsak ve meme kanseri kaynaklı. Bu bakımdan sık görülen bu kanserlerin erken teşhisi, hastanın hayatını kurtarıyor. Kanserden ölüm nedenlerinin başında yer alan akciğer kanserinde erken teşhis çoğu zaman mümkün olmamakla birlikte aktif veya pasif sigara içenlerde yıllık akciğer grafisi ve 15 yıldır günde en az bir paket sigara içen sağlıklı kişilere 55 yaşından sonra yılda bir kez akciğer tomografisi öneriliyor."

Genetik risk ağacı
Meme kanseri taraması ve erken tanısı için meme muayenesi ve mamografik yaklaşımlar önemli. Avrupa ve Amerika rehberlerinin yaklaşımı farklı olmakla birlikte 40 yaş sonrası her kadına yılda bir kez mamografi çektirmesi öneriliyor. Eğer ailede meme kanseri öyküsü varsa tarama programları daha sık periyotlarla yapılmalı. Meme ve over kanseri için genetik risk barındırdığının kanıtlanması BRCA1 veya BRCA2 mutasyonlarının saptanmasına dayanıyor. Bu mutasyon analizleri ülkemizde bazı merkezler tarafından yapılabiliyor ve genetik risk ağacı oluşturuluyor. Aynı şekilde, erkeklerde prostat kanserinin erken teşhisi için, 50 yaşından sonra prostat muayenesi ve PSA analizi öneriliyor. Serviks kanseri içinse 21 yaş sonrası servikal smear’le tarama programları erken teşhis açısından hayat kurtarıyor. Ayrıca, HPV’ye karşı geliştirilen aşılar serviks kanserinin korunmasında son yıllarda atılan en ciddi adımlar arasında. Doç. Dr. Fatih Selçukbiricik, kolon kanserinin erken teşhis ve taramasında, 40 yaş sonrası gaytada gizli kan bakılması, 50 yaş sonrasında ise kolonoskopik değerlendirmeler önerildiğini sözlerine ekliyor.

Tanı nasıl konuluyor?
Kanserde tanı klinik, radyolojik ve patolojik bulgulara dayanarak konuluyor. Radyolojik değerlendirmeler direkt grafi, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans görüntüleme, baryumlu grafiler gibi inceleme yöntemleri ile yapılabiliyor. Ayrıca son zamanlarda PET/CT incelemesinin hem kanser hastalığının teşhisinde hem de takibindeki önemi git gide artıyor.

Pozitron Emisyon Tomografisi/Bilgisayarlı Tomografi (PET/BT)
Kanser hastalarında tanı, evreleme, takip ve tedaviye olan yanıtın değerlendirilmesinde kullanılan bu tanı aracı, iki farklı modaliteden oluşuyor. PET, hücre içerisine glukoz up-take’i sağlayarak hücrenin fonksiyonu ve metabolizması hakkında bilgi verirken, BT ise anatomik değerlendirme sağlıyor. Birçok hastalıkta, henüz görülebilir anatomik değişiklikler ortaya çıkmadan önce, hastalığın yarattığı metabolik değişikliklere bakarak erken ve doğru tanı konmasına olanak veriyor. Ayrıca PET/BT değerlendirmesinin tüm vücudu tarayabilme özelliği sayesinde, hastalığın yayıldığı alanı göstererek hastalığın evresi kolaylıkla belirleniyor.

Patolojik analiz
Kesin teşhisin gösterilmesine olanak veren patolojik analiz, tümörlü olduğu düşünülen organ ya da dokudan biyopsi iğnesi aracı ile alınan bir parçanın mikroskop altında inceleme esasına dayanıyor. Patoloji alanında tanı koymada geçmişten günümüze ciddi gelişmeler yaşanmış. Artık başta akciğer ve kolon kanseri olmakla birlikte pek çok kanser türünde, hastalığın patolojik teşhisinin konulması yetmiyor. Bu teşhisin yanı sıra artık tümörde moleküler analizler yapılabiliyor ve hastalıkla ilgili mutasyon analizleri alınabiliyor. Mutasyon analizlerinin varlığı veya yokluğu ise hastanın hedefe yönelik tedavilerden ya da diğer bir deyişle akıllı ilaçlardan yararlanıp yararlanamayacağını öngörüyor. Patolojideki bu yeniliklerle birlikte kanserde hedefe yönelik tedaviler daha iyi ve doğru şekilde uygulanabiliyor, kişiye özgü tedaviler ön plana çıkıyor.

Multidisipliner yaklaşım önemli
Kanser tedavisi multidisipliner yaklaşımı gerektiren bir konu. Bu amaçla yapılan tedaviler; kanserli dokuyu ve çevresindeki invazyon riski taşıyan bir miktar sağlıklı dokuyu alıp çıkartma işlemi yani kanser cerrahisini; kanser hücrelerini yok etmek üzere ilaç kullanımı anlamına gelen kemoterapiyi ve tümörlü dokuya ya da tümörün çıkarıldığı tümör yatağına ışın verilmesi yani radyoterapi gibi temel tedavi yaklaşımlarını kapsıyor ama bazı kanser türlerinde tedaviler daha spesifik de yapılabiliyor. Örneğin tiroid kanseri için radyoaktif iyot tedavisi bu duruma bir örnek.

En güncel konu immünoterapi
Kanser tedavisinde son zamanların en güncel konusu immünoterapi. Kanser hücreleri ile bağışıklık sistemi arasındaki ilişki iyice tanımlandıktan sonra, yeni ilaç uygulamaları ve klinik çalışmalar başlatılmış. Monoklonal antikorlar, dendritik hücre tedavisi, LAK tedavisi (lenfokinle aktive edilmiş katil lenfosit), TIL tedavisi (Tümöre infiltre olmuş T lenfosit) gibi farklı yaklaşımlarla sürdürülen bu çalışmalar günümüzde artık hasta uygulama fazına kadar gelmiş durumda. Programlı hücre ölümü 1’e (PD-1) karşı geliştirilen anti PDL-1 preperatları günümüz kanser tedavisine iyi bir vizyon oluşturuyor. İmmünoterapinin kullanıldığı en çarpıcı hastalık; malign melanom. Görülüyor ki immünoterapi, artık hastalarda doğrudan sağkalımı etkileyen bir tedavi yaklaşımı. Günümüzde malign melanom dışında akciğer, mesane, böbrek gibi pek çok organa ait kanser türünde tedavi alanına girmiş ve ciddi oranda umut vadedici yaşam sürelerinin ortaya çıkmasına neden olmuş.

Gelişmeler umut vadediyor - Resim : 1
Doç. Dr. Fatih Selçukbiricik
Koç Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü