Mücadeleye başlamadan önce düşmanınızı iyi tanıyın

Tüm dünyanın mücadele ettiği obeziteden korunmak için beslenmeden egzersize, sistemik ve genetik hastalıklardan genel taramalara dek birçok konuda farkındalık sahibi olmak önem taşıyor.

Mücadeleye başlamadan önce düşmanınızı iyi tanıyın

Günümüzde küresel boyutta bir halk sağlığı sorunu olan obezitenin görülme sıklığı, toplum ayrımı gözetmeksizin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde giderek artıyor. Bu hastalık en basit şekliyle “Sağlığı bozacak ölçüde, vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanıyor ve ölçümünde genellikle Vücut Kitle İndeksi (VKİ) esas alınıyor. Ağırlığın boyun metre cinsinden karesine bölümüyle hesaplanan bu değere göre; VKİ < 18,5 zayıf, 18,5-24,9 normal, > 25 fazla kilolu, 25-29,9 pre- obez, 30-34,9 obez sınıf 1, 35-39,9 obez sınıf 2, > 40 obez sınıf 3 morbid obez olarak nitelendiriliyor. Ülkemizde obezite sıklığı, toplumun genelinde yüzde 35 olarak belirtilirken, bu oran erkeklerde yüzde 27, kadınlarda ise yüzde 44. Obezite sıklığındaki artışın en önemli nedeninin, rahat yaşam şekline bağlı olarak fiziksel aktivitede azalma ve modern yaşamdaki beslenme alışkanlıklarındaki değişim olduğuna dikkat çeken Acıbadem Eskişehir Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp, “Fast-food, hazır gıda tüketimi, yemeğin hızlı yenmesi, karbonhidrattan ve yağlardan zengin, bitkisel liflerden fakir beslenme şekli obeziteye yol açan önemli faktörler arasında yer alıyor. Günlük yaşamda bilgisayar, televizyon, cep telefonu gibi teknolojik araçların kullanımının yaygınlaşması da obezitenin artmasına önemli ölçüde katkıda bulunuyor. Türk toplumunda, bu rahatsızlığın kadınlarda erkeklerden daha fazla görülmesinin temelinde ise fiziksel aktivitenin daha az olması, yüksek doğum sayısı, uzun emzirme dönemi, düşük gelir ve eğitim düzeyinin önemli oranda etkili olduğu görülüyor” diyor.

Ciddi hastalıklara zemin hazırlıyor
Obezite, sigaradan sonra önlenebilir ölümlerin ikinci önemli sebebi olarak belirtiliyor. Özellikle Tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, uyku apnesi ve bazı kanser türlerinin görülme sıklığında artışa ve daha pek çok sağlık sorununa daha yol açıyor. Tip 2 diyabetin yüzde 80’inden fazlası obeziteyle birlikte görülürken, obez olguların yaklaşık yarısı hipertansif özellik gösteriyor. Öte yandan, kaybedilen her 1 kg’a karşılık küçük ve büyük kan basıncı yaklaşık 1 mmHg düşüyor. Obezlerde zararlı kolesterol (LDL) düzeyi artarken, yararlı kolesterol (HDL) düzeyi azalıyor. Bu rahatsızlığa bağlı olarak koroner kalp hastalığı, miyokard infarktüs ve kalp yetmezliği, derin ven trombozu ile pulmoner emboli riski yükseliyor. İskemik inme ve demans, safra kesesi taşı, karaciğer yağlanması, gastroözofajiyal reflü hastalığı, dizlerde ve ayak bileğinde osteoartrit (eklemlerde kireçlenme) ile gut artiriti sıklığı artıyor. Prof. Dr. Gökalp, bu hastalıklara ek olarak obeziteden muzdarip kişilerde obstrüktif uyku apnesine rastlanabildiğini; özofagus, mide, kolon, safra kesesi, tiroit, böbrek, rahim ve meme kanseri görülme sıklığının arttığına dikkat çekiyor: “Kadınlarda tüylenme ve kısırlığın en sık görülen nedenlerinden olan polikistik over sendromu, kronik böbrek hastalığı, böbrek taşı, üriner inkontinans, cinsel işlev bozukluğu, psikososyal sorunlar ile depresyon da obeziteyle ilişkili olarak ortaya çıkıyor.”
Obezite, yalnızca yeme bozukluğu ve hareketsizlik nedeniyle değil, farklı etkenlerle de ortaya çıkabiliyor. Prof. Dr. Deniz Gökalp, bu etkenleri şöyle sıralıyor:

• Genetik nedenler: Hipotalamik obezitede, tokluk merkezi hipotalamusta bulunduğundan tümör, travma veya inflamasyon sonucu bu merkezin harabiyeti obeziteye neden olabiliyor.

• Endokrin hastalıklar: Bu grupta en sık Cushing sendromu, hipotiroidi, insulinoma (pankreastan insülin salgılayan tümör), polikistik over sendromu nedeniyle obezite ortaya çıkıyor.

•  İlaç ve hormonlara bağlı kilo artışı: Antipsikotik, antidepresan ve antiepileptik psikiyatrik ilaçlar, doğum kontrol hapları gibi kortizon içeren ilaçlar ile insulin, sulfonilure ve glitazon gibi diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar obeziteye yol açabiliyor.

Kilo kontrolüyle sağlıklı yaşayın
Sağlıklı kiloda olmak ve bunu korumak için beslenme modeli ile yaşam tarzında dikkat edilmesi gereken birçok nokta var.

Bunlar:

• Diyet sonrasında kaybedilen kiloların geri alınmaması için kilo koruma programına geçmek gerekiyor. Kişi bu programı uygulamadan, aldığı ve harcadığı enerjiyi dengelemezse, diyet öncesi yaşam tarzına dönerse verdiği kiloları geri alması kaçınılmaz oluyor.

• Yemek istenen besinleri planlı tüketmek gerekiyor.

• Besin maddelerinin arka yüzlerinde bulunan etiketlerdeki ürün içerikleri ve kalori miktarına ilişkin bilgiler incelenmiyor. Oysa bilinçli tüketim kilo kontrolüne yardımcı oluyor.

• Açlık krizlerini önlemek için günlük üç ana, üç ara öğün tüketmek önem taşıyor.

• Kaloriyi dengeleyerek, karbonhidrat, yağ ve protein oranına dikkat edilmesi gerekiyor.

*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.