Pulmonar emboliyi önemseyin!
Pulmoner embolinin belirtileri; pıhtının büyüklüğüne, akciğerin ne kadar etkilendiğine ve altta yatan akciğer ya da kalp hastalığının varlığına göre değişiyor. Bayılma, öksürükle kan gelmesi gibi şikayetlerin yanı sıra baş dönmesi, çarpıntı ve bacakta şişlik de görülebiliyor.
Genellikle 40 yaşından sonra görülme oranı
artan pulmoner emboli riski, 60’lı yaşlara gelindiğinde daha da çoğalıyor.
Akciğer damarlarından birinin veya daha fazlasının tıkanması olarak tanımlanan
bu rahatsızlığın temelinde, toplardamar sistemindeki pıhtılaşma yatıyor.
Derin ven trombozu olarak adlandırılan bu tablo, pıhtının toplardamar
duvarından ayrılıp, akciğere ulaşarak kan akışını engellemesi sonucu ortaya
çıkıyor. Pıhtının genellikle bacak damarlarındaki derin toplardamar
sisteminden kaynaklandığını belirten Acıbadem International Hastanesi
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Güliz Erdem, “Pıhtı oluşmasının temelinde, kan
akımının yavaşlaması ve değişmesi önemli bir etken. Nadiren böbrek, kalça
ve kol bölgesindeki toplardamarlar ile sağ kalpten de kaynaklanabiliyor”
diyor.
Kadınlarda daha sık görülüyor
Pulmoner embolinin ortaya çıkmasında
cinsiyet farkının oynadığı role ilişkin bilgiler farklılık gösteriyor.
Örneğin; erkeklerde bu rahatsızlığa bağlı yaşam kayıplarına daha fazla
rastlanırken, toplardamarda pıhtı ve emboli oluşumu 55 yaş öncesi kadınlarda sıkça görülüyor. Özellikle menopoz
öncesi kadınlarda, oral kontraseptif kullanımının venöz tromboemboli
açısından önemli bir risk faktörü olduğunu belirten Doç. Dr. Erdem,
şöyle devam ediyor: “Bu rahatsızlık gebelik döneminde ortaya çıkan yaşam
kayıplarının da önemli bir nedeni. Menopoz sonrası ele alındığında ise hormon
replasman tedavisinin riski artırdığı görülüyor. Bununla birlikte; ailede
kan pıhtısı hikayesi varlığı yani kalıtım, yakın dönemde geçirilmiş cerrahi
hikayesi, travma, kanser varlığı, emboli riskini artıran altta yatan tıbbi
rahatsızlıklardan bazıları risk faktörü olarak sayılabiliyor. Uzun süreli
yatak istirahatine yol açabilecek rahatsızlıklar veya yolculuk gibi uzamış
hareketsizliğe neden olan durumlar varlığında, bu şikayetlerle başvuran hastalarda
pulmoner emboli olasılığını düşünmek gerekiyor. Sigara içmek, obezite,
kalp krizi ve kalp yetmezliğinin de pulmoner emboli riskini arttırdığının
bilinmesi önem taşıyor."
Farklı hastalıklarda benzer belirtiler görülebiliyor
Genellikle ani başlayan göğüs ağrısı ve nefes darlığıyla kendini gösterse de pulmoner emboli bazen çok sessiz
ilerleyebiliyor. Farklı hastalıklarda da sık görülebilen benzer belirtilere sahip
olduğundan, tanıda zorluk yaşanabiliyor. Hastalığın belirtileri; pıhtının
büyüklüğüne, akciğerin ne kadarının etkilendiğine ve altta yatan
akciğer ya da kalp hastalığının varlığına göre değişiyor. Bayılma,
öksürükle kan gelmesi gibi şikayetlerin yanı sıra baş dönmesi, çarpıntı
ile bacakta şişlik de görülebiliyor. Şiddetli vakalarda ise hızla artan
nefes darlığı ve genel sağlık durumunda bozulmaya rastlanabiliyor. Akciğer
damarlarını tıkayan pıhtının hayati tehlikeye yol açabildiğine dikkat çeken
Doç. Dr. Erdem, “Tanı konulmamış ve tedavi edilmemiş pulmoner emboli
vakalarının üçte birinde yaşam kaybı görülüyor. Ancak erken ve doğru
tanı ile tedavi, bu oranların hızla düşmesine yardımcı oluyor” diyor.
Tanıda görüntüleme yöntemleri önemli
Pulmoner emboli, tanı alması çok kolay bir hastalık değil! Kesin tanı için, klinik şüphesi olan hastalara
belli testlerin yapılması gerekiyor. Kan testinde “d-dimer” olarak
adlandırılan, pıhtılaşma sisteminin aktifliği ve pıhtı yıkımı olduğunu
gösteren maddeye bakılıyor. Ancak bu değerin farklı nedenlerle de yüksek
olabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Erdem, “Dolayısıyla test sonucunun
negatif olması emboli tanısının ekarte edilmesi açısından
değerli iken pozitif olması durumunda ise ek testler yapılması gerekiyor.
Bilgisayarlı tomografi (BT) ile özellikle toplardamardan verilen
kontrast madde yardımıyla akciğer arterlerinin görüntülenmesi, akciğer
embolisi tanısında önem taşıyor. Ekokardiyografi ile kalbin akciğer ile
ilgili olan sağ boşluklarının fonksiyonu ultrasonografik olarak
değerlendiriliyor. Tanı konulduktan sonra da tedavi planlanıyor” diyor. Toplardamarlarda ultrasonografi ile pıhtı oluşumunun gösterilmesi ve
“toplardamara basılamama” olarak da tanımlanabilecek ultrasonografik sonucun
varlığı, emboli kaynağının gösterilmesi ve pulmoner emboli tanısı için değerli bir bulgu. Akciğer
sintigrafisi ve MR anjiyografinin de tanıda kullanılan diğer tetkikler
arasında olduğunu belirten Doç. Dr. Erdem, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Tanıda altın standart tetkik ise akciğer anjiyografisidir. Ancak girişimsel
bir yöntem olmasının getirdiği riskler nedeniyle yalnızca diğer yöntemlerin yeterli gelmediği
durumlarda tercih ediliyor.”
Öncelik ilaç tedavisinde!
Erken dönemde tanı alan pulmoner emboli
hastalarının tedavisinde kullanılan temel ilaç, kan sulandırıcılar. Bu sayede
bir yandan var olan pıhtı yavaşça vücut tarafında emilirken, diğer yandan da pıhtının büyümesi
engelleniyor. Bazı hastalarda ise pıhtının etkilediği akciğer alanının geniş
olması ve temel yaşamsal riskin yüksekliği nedeniyle pıhtının hızlı bir
şekilde parçalanması ve yok edilmesi gerekiyor. Söz konusu tablonun
varlığında trombolitik denilen ilaçların yanı sıra akciğer damarına
kateterle girilerek yapılan girişimsel yöntemler, nadiren ise cerrahi gerekebiliyor. Tekrar eden
emboli vakalarında veya kan sulandırıcı kullanması sakıncalı olan hastalarda
geçici olarak karındaki vena kava toplardamarına filtreler
yerleştirilebiliyor. Ancak tanıda geç kalınan, yetersiz kan sulandırıcı
tedavi alan, büyük pıhtısı olan, kan sulandırıcı ilaç tedavisine rağmen
pıhtı oluşumu süren veya tekrar eden, toplardamar pıhtı oluşumu ile
tetiklenen emboli vakalarında “kronik trombo embolikpulmoner
hipertansiyon” olarak tanımlanan ve akciğer atardamarında basınç artışının
görüldüğü, sağ kalp yetmezliğinin de buna eşlik edebildiği rahatsızlık
ortaya çıkabiliyor. Söz konusu tablo, yaşam süresinin kısalması veya hayat
kalitesinin bozulmasıyla sonuçlanabiliyor. Yine de her geçen gün yeni tedavi
seçeneklerinin eklenmesi umut veriyor.
*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.