Tükenmişlik sendromu nedir? Belirtileri ve aşamaları nelerdir?

Kişinin kendinden ve hayatından bir vazgeçiş hali olarak değerlendirilen tükenmişlik sendromunu son yıllarda oldukça fazla duyar olduk. Peki, tükenmişlik sendromu neden olur? Belirtileri nelerdir? Tedavisi nasıl yapılır? Aşamaları nelerdir? Detaylarına birlikte bakalım...

Tükenmişlik sendromu nedir? Belirtileri ve aşamaları nelerdir?

Hayatımızda bazen gerek iş, gerek ailevi nedenler dolayısıyla aşırı strese maruz kalabiliriz. Hissettiğimiz stres, elde ettiğimiz mutluluktan fazla ise tükenmişlik sendromuna yakalanma ihtimaliniz de giderek artar. Uzm. Dr. Seda Ülgen, tükenmişlik sendromu hakkında merak edilenleri anlatıyor...

Tükenmişlik Sendromu tam olarak nedir?

Tükenmişlik sendromu aslında adı üstünde nedeni ne olursa olsun, yüksek strese maruz kalmamızın sonucu olarak yaşam enerjimizin tükenmesi demektir. Bu, sonuç olarak mutluluk halimizin de tükenmesi ve enerji yoksunluğuna sebep olur.

Eskiden tükenmişlik sendromu çok fazla çalışan, iş stresi çok yüksek bireyler için geçerli olarak düşünülürdü. Zamanla sevdiklerine hayır diyemeyen, iyi kalpli ev kadınlarına kadar maruz kalabilecek kişilerin sayısı arttı. Ben, açıkçası şu anda hepimizi aktif risk grubu olarak görüyorum.

Tükenmişlik sendromu nedir? Belirtileri ve aşamaları nelerdir? - Resim : 1

Son döneme bakarsak altın vuruşu sanırım toplumsal olarak yaşadıklarımızla yaptık; pandemi, depremler, ekonomik belirsizlikler derken bedenlerimizin, zihinlerimizin sınırlarını inanılmaz zorladık. Bir etrafınıza bakın, herkes çok yorgun, neşesi ve coşkusu, yaşamdan beklentisi azalmış durumda. Bu neredeyse hepimizin tükenmişlik sendromunun bir basamağında olabileceğinin işareti!

Sonuç olarak yönetebileceğimizden daha uzun süre veya daha yüksek şiddette strese maruz kaldığımızda bedenimizin, zihnimizin yönetebilme becerisi çöküyor. Bedenimizin beynimizden kaslarımıza kadar her parçasında mutluluk hormonlarının eksikliğinin ve stres hormonlarının fazlalığının sonuçlarını görmeye başlıyoruz. İşte, bunun adı “Tükenmişlik sendromu”

Belirtileri neler? Doktora gitmemiz gereken bir eşik var mı?

En büyük belirtisi yorgunlukluk!  Sinsi bir şekilde başlayan yorgunluk hayatımızın her alanına sızıyor, bedenimize, zihnimize, duygularımıza. Yorgunluk arttıkça enerjiniz bedensel, duygusal ve zihinsel alanda bitmeye başlar. Zihinsel enerjiniz azaldığında karar vermek, dikkat toplamak zorlaşır. Zihin yoruldukça dış dünya ile başa çıkma kapasitesi de otomatikman azalıyor. Basit kararları bile vermek zorlayan bir eylem haline geliyor. Gündelik sorumluluklar ağır gelmeye ve işleri ertelemeye başlıyor.

Tükenmişlik duygusal anlamda da kendini gösterir, belki de en zor kısmı burası. Ya umutsuzluk, hayal kırıklığı, bunalmışlık gibi hayatın kontrolünü ele almayı zorlaştıran duygular hissedilir ya da ne istediğini, kendi için neyin iyi olduğunu hissedemeyecek kadar duygularda donukluk durumu yaşanır. Kişiliğin sınırları yıkılmaya başlar, tükenmişlik yaşayan kişi özgüveni, kendine olan inancı, değer algısını yitirir. Kendini başarısız hisseder, odaklanma ve karar verebilme gücü azalır.

Uykusuzluk, çarpıntı, sindirim sorunları, kalp atışlarında düzensizlik gibi bulgular ortaya çıkar. Bedenin sürekli stres tepkisine maruz kalmış, sürekli ya savaşacak ya kaçacak bir durumla karşı karşıya olduğunu düşündürür. Dış dünyada bunun karşılığının olup olmadığını maalesef zihin ayırt edemez. O yüzden de savaşmaya veya kaçmaya kendini ayarladığı için bedenimiz koşmaya hazır halde olmaktan kasları kasılıdır, boyun bel ağrıları ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi sorunları olur.

Tükenmişlik hali kişinin kendinden ve hayatından bir vazgeçiş halidir. Çünkü hayatının, umutlarının, duygularının, hayallerinin gözünün önünde yıkıldığını görüyordur, ama düzeltecek enerjisi yoktur. Karar vermekle ilgili zihni de yorgun olduğu için nasıl düzelteceğine dair artık doğru kararları da kişi çok da ayırt edemez.

Belirtiler başlayınca önlem alınabilir mi?

Aslında kesinlikle maruz kalınan stresin tükenmişlik sendromuna dönüşmesini engellenebilir. Ne kadar erken, o kadar iyi! Ancak kelimelerdeki kadar kolay değil. Bunu yapabilmek için kendimizle ilgili çok iyi bir farkındalığa sahip olmamız lazım. İç sesimizi iyi duyabiliyor olmamız lazım!

Öncelikle bizi neyin bu duruma getirdiğini algılamamız lazım. Sınırlarımızı çizememek mi, kendimizi yeterince önemsememek mi, bedenimizden kendimizden uzak, kendimizi dış dünyayı besleyecek bir yaşam tarzını benimsemiş olmak mı?

Bazen özgün sebebi görebilmek için resmin dışına çıkmamız gerekiyor. İlk tavsiyem her şeye ara vermektir. Bir tatil, geçici bir uzaklaşma hali ile enerjiyi toplarken yaşam resmimizdeki dengesizlikleri keşfetmemiz gerekiyor.

 Buradaki önlemlerin üç ayağı var; birincisi nörohormonal açıdan kendimizi yeniden dengelemek, sirkadien ritm dediğimiz asıl sağlıklı olan hormonlarımızın çalışma şeklindeki ayarları yapmak. Bunun için uyku, beslenme gibi kavramlar oldukça önemli. Kendimize, ihtiyaçlarımıza bir bebeğe bakar gibi bakmalı, anlamaya çalışmalı ve karşılık vermemiz lazım.

Tükenmişlik sendromu nedir? Belirtileri ve aşamaları nelerdir? - Resim : 2

Tam olarak iyileşilebilir mi?

Tabii ki, çünkü bu aslında bedenin yaşadığı bir dengesizlik, iç dünya ile dış dünyanın uyumsuzluğu. Tabii, tedbir almakta ne kadar zaman kaybettiysek onarılmak için de o kadar zamana ve emeğe ihtiyaç duyabiliyoruz. Yeter ki tünelin ucunda bizim için tekrar ışık olduğunu bilelim ve duygularımız ne söylerse söylesin, çünkü tükenmişlik sendromu safhalarında bir dönem duygusuzluk, hissizlik daha sonra ise duygusal yıkım olacak, o yüzden duygularımız bize doğru yol göstermeyecek, evet duygularımız ne söylerse söylesin, çıkış yolunu takip etmek ve vazgeçmemek önemli!

Tükenmişlik sendromunun aşamaları nelerdir?

Evet, 4 aşaması var. Bu aşamaları;

  • İdealist dönem
  • Sorgulama
  • Kırılma
  • Yıkım

 

İdealist dönem, her şeyin en rahat müdahale edilebileceği, ama en çok da kayıtsız kalınarak harcanan bir dönemdir. Dengesizliklerin yorgunluklar olarak kendini ifade ettiği, ancak kişinin o esnada “Ben başa çıkabilirim” diyerek müdahale etmediği, dayanma gücünü sınadığı bir dönemdir. Kendini ihmal ettikçe, dış dünya da onun ihtiyaçlarını ihmal eder.

İkinci önemli dönem olan sorgulamada bir şeylerin yanlış gittiğini kişi farkındadır, ancak yine de kendini ihmal etmeye devam eder. Yoruldukça kendini daha yetersiz, beceriksiz bulur. Yetersizliğini kompanse etmek için daha çok çalışmaya, çalıştıkça daha da çok yorulmaya başlar. Üçüncü aşamaya geçişi buradaki duyguların karışıklığı hızlandırır

Ve artık kırılma başlar: dış dünya için ne kadar kendini ihmal ederse ne kadar çok çabalarsa o kadar çok beslenemediği, yorulduğu ve karşılığını almadığı bir dönemdedir, artık her şeye ve herkese kırgındır. Öfkesi artar. Kendine yapılan haksızlığın dışarıdaki biri tarafından yapıldığını düşünüyordur, etrafındakilere, düzene sürüklendiği yerden çıkamadıkça yardım eli uzanmadıkça kızgınlığı artar.

Sonuncu safha Yıkım'dır. Artık bedensel ve zihinsel bir şeyleri onarabilme, toparlayabilme gücü giderek yıkılır. Artık iyice kaybolmuştur ve ciddi yardıma ihtiyacı vardır. Umutsuzluğun en arttığı yerdir.

Nasıl bir tedavi uygulanıyor?

Tedavi aslında zor değil. Gerçekten dış dünyaya ara vermek gerekiyor. İmkansız deneni yapıp “Ben olmazsam yıkılır” dediğimiz her şeye rağmen durabilmemiz gerekiyor.

İnanın hiçbir şeyin yıkılmadığını göreceksiniz. O düzenin içinden yoruldum diyerek çıktığınızda belki sitem edenler olacak ancak, her şey yeniden dengelenerek olması gerektiği gibi devam edecek. Tükenen kişi, öz değer ile algısı da bozulduğu için kendini iyice değersiz hissedebilir, ancak burada anlaması gereken ne olursa olsun, dışarıdaki hiçbir kavram olmadan da kendinin ne kadar değerli olduğu ve hayatına sahip çıkması gerektiği!

Ara verelim derken, tabii, durup ben dış dünyayı yönetmeyi beceremiyorum diyerek oyuna dışarıdan devam etmeyeceğiz. Bu yaşamdaki tüm rollerimize es vermeyi iyi bir yenilenme ve farkındalık zamanı olarak kullanmamız gerekiyor.

 Dış dünya ile aramızdaki sınırların nerede bozulduğunu, enerjinin nasıl dengesizleştiğini keşfetmemiz gerekiyor. Ben/ biz dengesini yeniden düzenlemeliyiz. Yaşamlarımızı gelişigüzel önümüze çıktığı veya bize öğretildiği gibi değil, gerçekten bize iyi gelecek, özünde ihtiyacımız olduğu şekline uygun planlamamız gerekiyor.

Unutmayalım, tükenmişlik sürecinde aynı zamanda da sonuçta stres hormonları fazla salındı, hatta artık adrenal bezlerimiz salgılayamayacak kadar yorgun düştü. Mutluluk hormonlarımız uyarılmadı, salınmadı gibi içeride hormonlarımızın birbirine girdiği bir süreç yaşandı.

Tüm hormon sistemi dişli çark gibi birbirine bağlıdır. Yeniden bozulmuş hormon düzenini olması gereken şekle taşımamız lazım. Burada dışarıdaki insan yapımı sistemle değil, evrensel/doğa sisteminin kuralları ile uyumlandırmamız gerekiyor. Uyku, beslenme gibi ihtiyaçlarımıza özen göstermemiz gerekiyor.