Kural mı? O da ne?

Hep çocuktan yanayım. Varsın biraz aç kalsın, bir gün pis yatsın. Tüm hedefim, arzum mutlu olmaları, aslında tüm anneler gibi. Ama yöntemler hep farklı elbette. Tek bir doğru yok, herkes kendi doğrusunu uyguluyor.

Deniz Çakmakcı

Deniz Çakmakcı


Kural mı? O da ne?

Kural, TDK’ya göre  “Davranışlarımıza yön veren, uyulması gereken ilke” bana göre ise kocaman bir boşluk. Ben beceremedim. Beceremedim de doğru bir tabir değil aslında. Denemedim. Ben de kurallarla büyümedim. Bana hiçbir zaman bir uyuma saati, banyo yapma saati, ders çalışma saati konulmadı. Ama ben bunları hiçbir zaman aksatmadım. Takdir değil ama teşekkür seviyesinde bir öğrenci oldum, uyumayı hep çok sevdim. Bunun bir getirisi olarak da sanıyorum böyle bir yaşam algım yok. Bizim evde kural yok! Elbette sınırlar var, işin doğalında bu sınırlar öğreniliyor. Benim çocuklarıma sorsanız sizin evde kurallar ne diye, bir süre boşluğa bakacaklardır eminim. Çünkü yok! Ödev varsa yapılıyor, uykusu gelen uyuyor, acıkan yemek yiyor, televizyon seyrediliyor ve evet tabletle oynanabiliyor. Belki üstünde durmamaktan, koca koca bu yasak dememekten kaynaklanıyor bilemiyorum ama benimkiler çabucak sıkılıp bırakıyorlar. Bir bakmışım tablet bir yerde, Ekin Mey ve Ilgaz Emek oyuncakları dizmiş bir oyun kurmuş oynuyorlar.  Belki ben şanslıyım ve yakınlarımın da söylediği gibi biraz fazla rahatım. Ama su yolunu buluyor. Çocuklarımın benden, babalarından veya yakın çevremizde gördüklerinden farklı bir şey yapma, örnek alma olasılığı pek yok gibi geliyor bana. Bu sebeple zaten hali hazırda hayatın içinde, rutininde gördükleri ile yoğuruluyor çocuklar. Kitap okunan bir evde kitap okumak zaten hayatın akışında yerini alıyor. Evde televizyon hunharca seyrediliyorsa çocuklar da bütün dizilere hakim oluyor, Instagram’dan kopamayan annelerin çocuklarına, “Sana internet yasak” deme hakkı var mı? Bence yok!

Demem o ki, anne-babanın yaşam tarzı neyse çocuğun da o oluyor. Bu demek değil ki çocuk erken yatsın diye bizler de tavuk gibi dokuzda yatağa koşturalım. Ben çocukların bedenen ve zihnen çocuk olmanın hakkını verecek kadar yorulduğunda vakitlice uyuduklarına inanıyorum. Ben bunu yaşıyorum. Çok farklı karakterde olan iki çocuğum da farklı şekillerde de olsa, makul saatlerde uyuyorlar.

Yemek yemesi gerek diyerek çocuğu keyifle oyun oynadığı parktan koparmak mı yoksa oyunun bitmesini bekleyerek çocuğun o an geçirdiği güzel vaktin tadını çıkartması ve yemeğini eve dönünce yemesi mi? Benim kafam ilkine çalışmaz hiçbir zaman. Hep çocuktan yanayım. Varsın biraz aç kalsın, bir gün pis yatsın. Tüm hedefim, arzum mutlu olmaları aslında tüm anneler gibi. Ama yöntemler hep farklı elbette tek bir doğru yok, herkes kendi doğrusunu uyguluyor.

Bunlar böyle güzel. Ve fakat elbette kuralların bazı noktalarda hayatı güzelleştirdiğini, kolaylaştırdığını da görmüyor değilim. Kendi hayatıma bakınca, biraz disiplin altında, hafifçe de olsa kurallarla zorlanarak büyüseydim her konuda bir parça daha hırslı, yırtıcı olabilir miydim diyorum. Kendimdeki bu eksiklikten yola çıkarak da gördüğüm şey aslında çocuklarımın daha azimli bireyler olmalarını sağlamak için aslında hayatlarında onları zorlayacak konular da olsa uymaları gereken birtakım kuralları koymam gerektiği oluyor.

Onların hayatlarını daha sorunsuz, daha mutlu, huzurlu, özgürce geçirmelerini isterken acaba aslında onları daha da zorlayacak bir temel mi kurmuş oluyorum

Demokratik anne misiniz?
Bu kafa karışıklığımı giderebilmeyi umarak Uzman Psikolog Buse Köksal’a danıştım.  Bu konuyu aynen bu şekilde anlattığımda bana söyledikleri benim içimi oldukça rahatlattı. Bunları sizlerle de paylaşmak isterim. Belki sizlerin de bu konulardaki tedirginliklerinizi gidermekte yardımı olur.

Buse Köksal’ın değerlendirmesi anne-baba tutumları üzerinden oldu: “Öncelikle çocuklar anne ve babalarından gördüğü sevgi, hoşgörü ve davranışlar ile şekillenirler. Dolayısıyla çocuğun sınırları ve kendini ifade edebilme ya da edememe durumu anne-babanın tutumu ile şekillenir. Eğer otoriter tutumu benimsemiş bir anne ve babaysanız çocuğunuzun istediklerini hiçbir şekilde kabul etmeyen, sürekli sınırlar koymaya çalışan, tek taraflı ‘kurallar’ belirleyip de onlara uymalarını bekleyen anne ve baba sınıfına girersiniz. Demokratik tutumu benimseyen bir aile iseniz (ki siz bu tutuma uygun görünüyorsunuz) bağımsız bir kişilik geliştirebilmesi için çocuklarına söz hakkı veren, kesin ‘kurallar’ yerine çocuğuna seçenekler sunan, fırsatlar veren ve yapabileceğini hissettiren anne babalar olursunuz.

Bence çocuklar için ailelerin tek değişmez, olmazsa olmaz sınırı olmalı; bu da çocuğun ne kendine ne de çevresindekilere zarar vermemesi konusudur. Bunun dışındaki uyuma, ödev saati gibi saat dilimleri çocuğun bölünmesine sebep oluyor. Çocuğa fırsatlar vermek , çocuğa yapabilirliğini fark ettirmek en önemlisi. Günlük yaşamımızda aslında sınır ve kurallarımız var, ki bunlar aslında yaşamın doğal akışındaki davranışlarımızdan oluşuyor. Siz de kızlarınıza verdiğiniz fırsatlarla aslında ‘kural’ bilincini kelime olarak değil, davranış olarak benimsetmişsiniz. Önemli olan da budur. Yani çocukların tek düze yaşam benimsemeleri ya da hepsinin aynı kalıba girmesi değil, kendi istediklerini, kendi döngülerini makul davranışlar ile şekillendirmeleri ve birey olma yolunda attıkları adımlara verilen fırsatlardır. ‘Kurallarla büyüseydim, her konuda daha hırslı, daha yırtıcı olabilir miydim bilmiyorum’ diyorsunuz ama bunun olumsuz sonuçları da olabilirdi. Hırslı ve yırtıcı bir anne olup ‘Tek doğru benim doğrum’ kuralını çocuklara benimsetmeye çalışarak, çocukların belki de hayatlarını tekdüze yaşamalarına yol açabilirdiniz. Veya çok hırslı bir çocuk yetiştirip geleceğini etkileyecek davranış bozuklukları yaşamasına yol açabilirdiniz. Siz bahsettiğiniz fırsatları çocuklarınıza vermiyor olsaydınız, uyku saatinde direnen, yemek saatleri inatlaşmaya dönüşen, tablet kullanımı için sürekli bir pazarlık içinde olan bir çocukluk dönemi ile karşılaşacaktınız.”

Rahat mı, kuralcı mı?
Buse Hanım’ın bana söyledikleri benden yana gibi gelse de kulağa, o çocukların rutini, düzeni ve ritüelleri sevmelerinden yola çıkarak onlarla ufak anlaşmalar yapmak yolunu izlememi önererek bitirdi sözlerini. Benim tutumum size fazla rahat gelmiş olabilir. Bana da her şeyi kurala bağlayan anne-babaların tutumu çok ama çok enteresan geliyor. Sonuç olarak en azından çocuklarımızın kendine güvenini destekleyecek bir özgürlük alanı bırakmamızın ve onların birey olarak varolmalarını kolaylaştıracak zemini sağlamamızın mutlaka gerekli olduğuna inanıyorum.

Danışmanığına başvurduğum Uzman Psikolog Buse Köksal’a bir anne olarak içimi rahatlatan bilimsel desteği için teşekkür ediyorum.