'Anıların kıymetini bilip sahip çıkmak gerek'

Hayat bazen öyle bir ritim tutturur ki; bir bakarsın çıkıyorsun, bir bakarsın düşüyorsun. İnsan dediğin, inişlerin ve çıkışların arasında sürekli bir çizgi çekip duruyor. Ve tam o savrulduğun yerde bir şarkı gelir, kolundan tutar. Bir albüm çıkar karşına; ilaç gibi. Sanki “Merak etme, geçecek” der gibi...

Esin Övet

Esin Övet


'Anıların kıymetini bilip sahip çıkmak gerek'

Benim o dönemimde, kalbimin en kırılgan hâlinde Sibel Can’ın “Drama” albümü düştü önüme. Düşmek ne kelime; bana yoldaş oldu, nefes oldu. Şarkıların sözleri kalbimi dürttü, Sibel Can’ın yorumu içimi kaldırıp indirdi. Müziği kimi zaman oturttu, kimi zaman da ayağa kaldırdı.

Her bir parça başka bir yerimi acıttı, başka bir yanımı düşündürdü.

Kimi isyan ettirdi, kimi yollara çıkardı, kimi de en derinime inip hafifçe dokundu.

O dönem uzun yollar yaptım.

“Pes” çalıyor mesela; ben bağıra çağıra, aşkın dibini sıyıra sıyıra söylüyorum.

“Fani” geliyor; içimdeki sesi susturup “Yürü be Esin!” diyorum kendime.

“Bize Has” ile içimde bir şeyler kanatlanıyor, “Acaba?”lar çoğalıyor.

“İhtiyacım Var” ile buram buram sevilmek, sevmek istiyorum… O kadar ki, içim dayanmıyor.

Şaka değil…

İnsanın öyle zamanları vardır ki; konuşamazsın, anlatamazsın, çözemezsin, kaçamazsın, isyan edemezsin. 

Tek yapabildiğin: bir şarkının içine saklanmak.

İşte ben o albümde saklandım. Sibel Can’ın sesi, yorumu, albümdeki o sözler bana çok iyi geldi… Hem de çok.

Cumartesi gecesi Cahide’de Sibel Can’ı izlerken, o albümle yaşadığım tüm geceler, günler, kırıklar, koşuşturmalar gözümün önünden geçti.

Hepsi film gibi önüme düştü.

Bir an durdum ve içimden kocaman bir “İyi ki” dedim. Düşeceksin, ağlayacaksın, daralacaksın, isyan edeceksin. Kendine kızacaksın kızacaksın ve sonra da iyileşiyor:

Bir sesle.

Bir yorumla.

Bir şarkıyla.

İşte tam da bunları düşünürken ve Sibel Can’ı izlerken istemsiz bir yolculuğa çıktım. Yıllar yıllar öncesine gittim. Mesleğe ilk başladığım günlere hatta gittim gittim, geldim. Sibel Can’ı kaç kez dinlediğimi, kaç kez takip ettiğimi, kaç röportaj yaptığımızı, sahnede kaç kez düşündüm.

Zamanın nasıl geçtiğini, nelerin değiştiğini. 

Ama bazı hislerin hiç değişmediğini…

O zamanlar başka güzeldi anılar daha tazeydi. Ve ben, uzun zamandır izlemiyordum Sibel Can’ı. Meğer nasıl özlemişim…'Anıların kıymetini bilip sahip çıkmak gerek' - Resim : 1

Sesini, yorumunu, dansını, cilvesini. 

O gece Cahide tıklım tıklımdı. Ama o, tek bir kişiyi bile atlamadı.

Göz göze geldiği herkesle bağ kurdu; sanki bir geceliğine hepimizi hayatına dahil etti.

Repertuvar desen, kalbi yerinden oynatacak cinsten. Herkesi dans ettirdi, oynattı; kendi keyfine dahil etti. 

Çünkü Sibel Can sahnede sadece şarkı söylemiyor; oyun kuruyor. Ve o oyun parkına izleyicisini de dahil ediyor.

Ve ben o gece şunu anladım. Bazı insanlar sahneye çıkmaz; sahne onların üzerine kurulur. Sibel Can da tam öyle biri.

Yıllardır dinlediğimiz, hayatın farklı zamanlarında elimizden tutan o ses, yorum  gece yine yaptı yapacağını; kalbimdeki eski yaraları yokladı, yenilerini üfledi ve beni yeniden tazeledi. Yalan değil.

İşte ben de bu yazıyı bu yüzden tam da eski fotoğraflarla taçlandırmak istedim. Uzun zamandır açmadığım bir bilgisayarım var onu açıp çoook eski fotoğraflara daldım. Aman aman ne anılar, ne fotoğraflar, neler neler. Bu yüzdendir ki, anıların kıymetini bilelim, sahip çıkalım diye bu fotoğraflarla bu yazıyı paylaşıyorum.

Aramızda olmayan Nur Yerlitaş’ı da anarak.

Çünkü hayat o kadar anlamsız kısa ki, kıymet bilmeyi bir kez daha hatırlayalım diye…'Anıların kıymetini bilip sahip çıkmak gerek' - Resim : 2