Tarkan’ın sırrı

Kaç konserde izledim, Tarkan’ı artık hatırlamıyorum ama şunu çok net biliyorum: Hâlâ aynı heyecanla bekliyorum. Üstelik 7’den 70’e hepimiz aynı duygudayız...

Esin Övet

Esin Övet


Tarkan’ın sırrı

Konser takvimi açıklandığı anda biletlerin 40 dakikada tükenmesi de bunun en güzel kanıtı. Kısa bir süre sonra yeni günler eklendi ve biletler anında karaborsaya düştü.

Ünlüsü, ünsüzü, çoluğu çocuğu, genci yaşlısı fark etmiyor; Tarkan sevgisi gerçekten başka. Çünkü takvimler 1992 yılını gösterdiğinde, Tarkan bir yılbaşı gecesi Türkiye’nin evine ilk kez konuk olduğunda, aslında bugüne uzanacak o büyük sevginin sinyalini vermişti. Ve o günden bu yana bu sevgi, her yıl daha da büyüyerek perçinlendi.

Yıllarca haberci olarak takip ettiğim Tarkan, bir gün bile tavrını, tarzını, mütevazılığını, güler yüzünü bozmadı. Her seferinde şunu aynı berraklıkla söyleyebilirim: Hiç değişmedi.

Çünkü:

1-Samimi.

2-Kendini ne zaman saklayacağını, ne zaman göstereceğini çok iyi biliyor.

3-Sahnede mutsuz olsa bile bunu asla hissettirmiyor.

4-Sahnenin her köşesine ulaşıyor.

5-Seyircisiyle göz teması kurmayı önemsiyor.

6-Ekibini koruyor; yıllardır aynı insanlarla çalışıyor.

7-Sosyal medyayla arasındaki mesafeyi çok doğru ayarlıyor.

8-Özel hayatını göz önünde yaşamıyor.

9-İçimde fırtınalar kopsa da, az konuşuyor.

1-Ama gerektiğinde yerinde, doğru ve dimdik konuşuyor.

Her yeni yıl zamanı hazırladığım “Yeni Yıl Listesi”nin en başında hep “Mutlaka Tarkan konseri izle” maddesi vardır. Ama 2019’dan bu yana bunu gerçekleştiremiyordum. Hatta Tarkan’ı en son 2022’de Tersane’de düzenlenen özel bir etkinlikte izlemiştik.

O günden beri resmen hasrettik. Ve sonunda beklenen duyuru gelmesi ile birlikte “2026 şimdiden güzel geliyor” diyorum. Biliyorum ki, güzel olacak…

Çünkü Tarkan’ı sadece Türkiye’de değil; yurtdışında da sayısız kez izledim. Ve görün ki sadece Türk hayranları değil, yabancılar da Tarkan’a bizim kadar hasret. Hatta onlar da bizim gibi coşup “Yakalarsam muck muck” diyerek eğleniyor.

Arşive daldım neler yazmışım, neler yaşamışım Tarkan konserlerinde diye. Bakın takvimler 2015’i gösterdiğimde bir köşe yazımda başlığı şöyle atmışım: “Tarkan İlaç Gibi Geldi”

O yazıda şunu söylemişim: “Birçok sanatçı sahnesini doldurmayı seçer. Bir sürü dansçı, bir sürü atraksiyon… Ama Tarkan’ın sahnesinde artık bunların hiçbiri yok. Eskiden arada bir dansçı olurdu, şimdi o da yok. Tarkan sadece çıkıyor, şarkılarını söylüyor, herkesle göz teması kuruyor, coşuyor, coşturuyor. Herkesi heyecanlandırıyor, herkesi mutlu ediyor. Mutluluk hormonları salgılanıyor. Sıkıldığımız şu günlerde Tarkan ilaç gibi geldi. İnşallah sıkıntısız bir şekilde tüm konserlerini verir. Gidiniz, izleyiniz, mutlu olunuz efendim.”

Bugün de aynı fikirdeyim…

Eğer gitmediyseniz, izlemediyseniz gerçekten kaçırmayın derim.

Hele ki mutluluğa ihtiyacınız varsa birebir. Çünkü kendisi mutluluk hormonu tetikleyicisi.

Tarkan ile anılardan bir kesit

Tarkan ile Almanya Yollarında; Yıl 1997

Evet yıl 1997. Tarkan’ın sırrı - Resim : 1

Tarkan konseri için Amsterdam yollarındayım. Amacım konseri takip etmek, konser öncesi röportajı yapmak ve sonra da birkaç gün Hollanda’da yaşayan ablamda kalmak. Kolay değil o dönem; izin, tatil yok. Bulmuşken birkaç güncük uzaklaşmak.

Tarkan da konser sonrası başka bir şehre gidecek.  

Fakat planlar değişti; beklenen röportaj konser öncesi de sonrası da olmadı. Ben de hooop, ekip arabasıyla yollara düştüm. O röportaj yapılacak!!!

Fakat uçaktan inince ablama geçtiğim için pasaportum da, kıyafetlerim de orada kaldı. Üzerimde hiçbir şey yok, bildiğiniz sıfır hazırlıkla Almanya yollarında Tarkan ile gidiyorum.

“Habercilik aşkı” diyelim… Sabah ola hayrola dedik.

Gün doğdu… Üzerimde incecik bir şey, soğuktan titriyorum. Hatta fotoğrafta gördüğünüz deri ceket ekipten birinin. Ödünç.

Plan şu: Tarkan dinlensin, ben röportajı yapayım ve Amsterdam’a geri döneyim.

 Bekliyorum…

Bekliyorum…

Bekliyorum…

 Tarkan uyanmış, ama kimselere söylemeden otelin spa’sına inmiş. “Yok,” dedim içimden, “Çıkmayacak. Röportaj olmayacak” yerimde duramıyorum. Panik haldeyim.

Tam içim içimi yerken bir baktım, ıslak saçlarıyla karşımda Tarkan. Benim beklediğimi duyup spa’dan apar topar çıkmış. “Hemen hazırlanıp geliyorum,” dedi. 

Dedim ki:

“Üşütme, hava soğuk. İstersen şömine başında yapalım röportajı” ama Tarkan bana; 

“Ben seni çok beklettim. Dışarısı çok güzel. Kar da yağıyor hem görüntüler güzel çıksın. Sen de buradan mutlu ayrıl” deyince ortaya şahane bir röportaj çıktı.

Sıfır kapris.

Sıfır ego.

Sıfır kibir.

Ve harika bir röportaj.

Röportaj bitti, hooop arabaya. Tarkan’ın şoförü beni dakikalar içinde tren istasyonuna yetiştirdi. Resmen bir–iki dakika ile treni yakaladım.

Bu arada ilk kez navigasyonu da Tarkan’ın Almanya’daki arabasında görmüştüm. Bizim memlekette o zamanlar “Navigasyon ne la?” dönemi.

Neyse, neyseeee… Tarkan ile anılar bitmez!

Sayısız Amerika gidişi-dönüşü…

Askerlik öncesi son konserinde sahnenin son anında saçını kesip yeniden çıkışı…

İstanbul kovalamacaları…

Genelde çoğunda oradaydım.

Ve her seferinde Tarkan’ı takip etmek çok ama çok keyifliydi.

2026 da benim için Tarkan şarkılarıyla başlayacak gibi görünüyor.

Ve buna gerçekten çok seviniyorum.