Ayrılsak da beraberiz: Eurovision

Geçmişten bugüne yaşanan fırtınalı bir aşk öyküsüne hoş geldiniz. Türkiye, Eurovision’a yeniden katılacak mı; yoksa ayrılıklar da sevdaya dahil mi?

Ayrılsak da beraberiz: Eurovision

YAZI: BARAN ALIŞKAN

Televizyonun başında onlarca şarkıyı dinleyen bir ailenin salonunda olduğunuzu hayal edin. Müziğin dışında derin bir sessizliği ve hızla artan kalp atışlarını hissedebilirsiniz. Yine de televizyondan gelen “Seninle bir dakika… Umutlandırıyor beni…” sözlerini işittiğinizde Türkiye’nin ilk Eurovision macerasına konuk olduğunuzu anlayacaksınız.

Fırtınalı bir aşkı andıran Türkiye ve Eurovision Şarkı Yarışması arasındaki bu bağa aşina olmalısınız. Çünkü çalkantılı bir tarihin ardından takvimler 24 Mayıs 2003’ü gösterdiğinde Letonya’nın başkenti Riga’da sahneye genç bir kadın çıktı. Karanlık sahne, aydınlığa kavuşurken yıllarca hafızamızdan silinmeyecek bir melodiye ilk kez tanıklık ediyorduk. Sertab Erener, sahnede ‘Everyway That I Can’ performansıyla tarihe geçeceğinden bihaber muhteşem bir performans sergiliyor, sesiyle büyülüyor ve Avrupa’nın başını döndüren etkileyici dans figürlerini ekibiyle coşkuyla sergiliyordu. Gecenin ve oylamanın sonunda son puanlar dağıtılırken Belçika, 162 puanla liderliğini sürdürüyor; Türkiye ise 157 puanla ikinci olarak sessizce lideri takip ediyordu. Ve son puan verecek ülke Slovenya oylarını cömertçe paylaşmaya başlamış, Belçika’ya 3 puan vererek onları 165 puana taşımıştı. 1975’ten bu yana makus talihini yenmek için Türkiye’nin ihtiyacı olan 10 puan geldiğindeyse artık Türkiye bir ‘kazanan’ olarak Avrupa müzik sahnesindeki yerini alacaktı. O anları yarışmayla özdeşleşmiş sunucu Bülend Özveren “Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyorum!” sözleriyle kelimelere dökmüştü. Tıpkı Semiha Yankı’nın dediği gibi: “Bir dakika siliyor canım, yılların özlemini…” Bir sonraki yıl İstanbul’un ev sahipliği yapacağı Eurovision Şarkı Yarışması bizim için artık bir ‘memleket meselesi’ gibi gündeme taşınacaktı. Belki de hep öyleydi. Peki, ya sonra?

Ayrılsak da beraberiz: Eurovision - Resim : 1

GÖSTERİŞLİ KÜLTÜR ŞOVU

Bu yıl, 67’nci kez düzenlenecek olan Eurovision Şarkı Yarışması, yani kısaca Eurovision ilk kez 1956 yılında İsviçre’de düzenlendi. Avrupa Yayın Birliği tarafından düzenlenen yarışma, birliğin o dönemki başkanı Marcel Bezençon’un tasarladığı bir yayın deneyi olarak ortaya çıktı. İlk amaç, ortak programlar yaratarak daha az maliyetle ulusal kanalların yayınlarını zenginleştirmekti. Zamanla bir fenomene dönüşen yarışma, Avrupa kıtasının ve dünyanın farklı noktalarında eş zamanlı izlenen ve takip edilen gösterişli bir kültür şovuna dönüştü. Yapısı itibarıyla uluslararası bir arena olması ve yarışma formatından dolayı katılımcı ülkeler tarafından rekabetle taçlandırıldı. Yine de yarışma, müzikal duruşunun yanı sıra zamanla politik kararların gölge düşürdüğü bir şekle büründü demek mümkün. Kazananı, yayın birliğine katılan ülkelerin ve jürinin oylarıyla seçilen Eurovision, komşu ülkelerin birbirine oy konusundaki cömertliği (yani, komşu komşunun 12 puanına muhtaçtır diyebilir miyiz?), oylama sisteminin sık sık değiştirilmesi ve ekonomik katkıları sebebiyle finale direkt katılan ülkeler (Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve İngiltere) olması nedeniyle eleştiriliyor. Buna aynı zamanda politik gündemlerin oylama sırasında müziğin önüne geçerek kararları etkilemesi de eklenebilir.

Kalush Orchestra

İZLEYİCİNİN ŞAMPİYONU

Çok uzağa gitmeden, geçen yıl İtalya’da düzenlenen Eurovision için yarışmanın müziği merkezine alan tarafından ziyade kimilerince politik, kimilerince duygusal olduğu düşünülen bir kararla sonuçlandığı örneği verilebilir. Puanlama sisteminin yüzde 50 jüri, yüzde 50 izleyici oylaması (Televoting, yani telefonla yapılan oylama) şeklinde yapıldığını belirtmeliyiz. Jüri oylamasının sonunda Birleşik Krallık 283 puanla ilk sırada yer alıyor ve kendilerini muhtemel kazanan olarak görüyorlardı. Ardından açıklanan izleyici oyları onlar için kötü, Ukrayna için iyi bir haberi heybesinde taşıyordu. İzleyici oyları sonuçlarından sonra 466 puanla tablonun ikinci sırasında bulunan Birleşik Krallık, 631 puanla Ukrayna’nın birinciliğini izleyecekti.

Ayrılsak da beraberiz: Eurovision - Resim : 3

İTALYAN İŞİ

Yarışmanın dünya müziğine hediyesi, bir önceki şampiyon İtalyan müzik grubu Maneskin de benzer bir tecrübeyle bu kez kazanan tarafta yer almıştı. Jüri oyları sonucunda İsviçre’nin önde götürdüğü yarışma, izleyici oylaması sonucunda İtalya’nın şampiyonluğuyla sonuçlandı. Yarışmanın ardından küresel bir yıldıza dönüşen Maneskin’in bunu hak etmediğini söylemek elbette yanlış olur. Tıpkı Ukrayna temsilcisi Kalush Orchestra gibi.

BİR VEDA MEKTUBU

Tüm bunlara bir ara vererek, arama motoruna ‘Türkiye Eurovision’ yazdığımızda çıkan sonuçlar, üzerinde konuşulmaya değer. Çıkan sonuçlara göre en çok aratılanlar sırasıyla şöyle: Türkiye Eurovision 2023 (ne yazık ki çok geç), Türkiye Eurovision birincileri, Türkiye Eurovision 2023 katılacak mı, Türkiye Eurovision’a katılacak mı 2024, Türkiye Eurovision’a ne zaman katılacak ve Türkiye Eurovision’dan neden çekildi… Biraz geçmişe dönelim… Takvim yaprakları 2012’yi gösterdiğinde Türkiye, Azerbaycan’da düzenlenen yarışmaya Can Bonomo ve şarkısı Love Me Back ile katılmıştı. O günden sonraysa yarışmaya katılmama kararını duyurmuştu. Halen TRT, Avrupa Yayın Birliği üyesi olduğu için katılım hakkı bulunan Türkiye, yarışmanın haksızlıklarına karşı çıkmak amacıyla bu kararı aldığını kamuoyuyla paylaşmıştı. Açıklamaya göre, 2011’de yapılan değişikliğe göre izleyici oylarının etkisinin yüzde 50’ye düşürülmesi ve jüri oylarının yüzde 50 etkide bulunması kararda belirleyici olmuş. (Bu yıl puanlama sistemi yarı finalde sadece izleyici oylaması, finalde jüri ve izleyici oylaması ve ek olarak Avrupa dışında tüm dünya izleyicilerinin oyları hesaba katılacak şekilde değiştirildi.) Aynı zamanda direkt katılım gösteren ülkelerin varlığının da haksızlık olarak nitelendirildiği eklenmiş.

Ayrılsak da beraberiz: Eurovision - Resim : 4

BİZİM İÇİN ŞAMPİYON: MANGA

Dünyanın en uzun soluklu televizyon yayınlarından biri olan Eurovision maceramız, birçok başarısızlık ve birçok başarıyı bünyesinde bulunduran fırtınalı bir aşktan farksız olarak hafızalarımızda yer etti. Semiha Yankı ile 1975’te aldığımız üç puandan Şebnem Paker’le 1997’de elde ettiğimiz üçüncülüğe dek hayli inişli çıkışlı bir yolculuk olarak nitelendirilebilir. 2003’te Sertab Erener’le yendiğimiz makus talihimizin bir sonraki en büyük başarısıysa hiç şüphesiz maNga ve şarkıları We Could Be The Same ile geldi. 2010’da gerçekleşen yarışmada ikinciliği elde eden maNga, Avrupa arenasında unutulmayacak, gösterişli bir şova imza atarken neredeyse kazandığımıza emindik. Sürpriz bir sonuçla Almanya’dan Lena’nın önde bitirdiği yarışmanın üzerinden 13 yıl geçmiş olsa da hala tek bir soru aklımızda: Nasıl ikinci olduk? Bu sorunun yanıtını alabileceğimiz yegane isim maNga’nın solisti Ferman Akgül’den başkası değil.

Ayrılsak da beraberiz: Eurovision - Resim : 5

Bize genellikle oy vermeyen ülkelerden dahi yüksek puan aldığımız bir senede, daha iyi bir tanıtımla biz birinci olabilirdik. Ferman Akgül

 

maNga ve We Could Be The Same, yarışma tarihimiz açısından gurur verici bir başarı yakaladı. Fakat ikinci olmasına rağmen ‘nasıl kazanan olmadı?’ sorusunu da yıllarca beraberinde taşıdı. Bugünden geriye baktığınızda, sizce neden ikinci olduk?
Ferman Akgül: ‘Neden ikinci olduk?’ ve ‘hakkımız yendi’ gibi tepkileri -özellikle de konserlerde- çok alıyoruz. En azından ülkemizde birinci olmaktan daha etkili oldu sanırım… Şaka bir yana, yarı finalde biz birinci olduk. Fakat iki final arasında Almanya’nın çok ciddi bir tanıtım atağı oldu. Tabii, bizim radyolar bile Lena’nın parçasını daha çok çalıyordu ve bir hit halini aldı o parça. Doğal olarak birincilikleri çok şaşırtmadı beni. Bize genellikle oy vermeyen ülkelerden dahi yüksek puan aldığımız bir senede, daha iyi bir tanıtımla biz birinci olabilirdik. Bu da içimde kalmadı değil. Fakat ekibimiz, elimizdeki imkanların hepsini iyi değerlendirdi.

We Could Be The Same, yalnızca bir Eurovision şarkısı olarak kalmadı, hafızalarda özel bir yere sahip. Tüm Avrupa’nın ve elbette dünyanın gözleri önünde böylesi bir sahnede performans sergilemenin maNga’da ve Ferman Akgül’deki yansımalarını merak ediyoruz…
F.A: Çok teşekkürler. Bize söylenenlerden ve okuduklarımızdan dolayı, şarkımızın Eurovision tarihinin en iyi performanslarının bir tanesine sahip olduğun anlıyoruz. Burada Eurovision ekibinin bize çok sahip çıkmasının da etkisi olmuştur. Mesela yapılan ışık şovu onların eseri. Rock müzik hayranı bir ekip oldukları için içtenlikle çalıştılar. Bunu hissetmek bize de çok olumlu yansıdı. Dünya çapında bir organizasyonda, canlı olarak sahneye çıkmak pek tabii ki unutulmaz bir tecrübe katıyor size. Sonrasında kendi sahnelerimize yansımaları da çok büyük oldu. Daha planlı ve daha etkili şovlar yapmaya başladık.

İlk andan final performansına uzanan o sürecin başrollerinden biri olarak, Eurovision’a katılmak sizin adınıza nasıl bir deneyimdi? Gözlerinizi kapattığınızda 29 Mayıs 2010 tarihini, yani sahnede olduğunuz o anı nasıl özetlersiniz?
F.A: Tek kelimeyle eşsizdi. Katıldığımız en düzenli ve en profesyonel organizasyondu. Dakika şaşmayan bir planlamanın içerisinde olmak kültür ve sanat dışında bir disiplin de kazandırıyor size. Ülkenizi müzik ile temsil etmek ise eşsiz bir duygu. En çok bu hissi yaşattı bana. Hiç bitmesin istediğim bir andı. O kadar yüksek adrenalini, bir kez de paraşütle atladığımda da hissetmiştim. Müzik yapmanın ve birlikte olmanın güzelliğini her saniyesinde hissettim.

İzleyiciler ve dinleyiciler, yarışmaya katılacak isimleri açıklandığında öğreniyor ve bir süre sonra şarkılarına tanıklık ediyor. Fakat arka planda özenli bir çalışma olduğu kesin. Hazırlık sürecinden final performansına dek nasıl bir çalışma sürdürülüyor?
F.A: TRT, bu konuda bizi oldukça serbest bıraktı. Şarkıyı İngilizce yapmak istediğimizi söyledikten sonra üç şarkı yapmamızı rica ettiler. Bu üç parçayı otuz gün gibi bir sürede hazırladığımızı hatırlıyorum. Ardından bizim de içinde olduğumuz bir müzik kurulu toplandı ve parçaları oyladık. O günü daha sonra kitabımda detaylı şekilde anlatacağım. Şarkı belirlendikten sonra Türkiye lansmanı için çalışmalara başladık. Tanıtımdan sonra gelen eleştirileri önemsediğimiz için parçaya üç farklı prodüktör ile yeni düzenlemeler yaptırdık. Final kararımızı belirlendikten sonra, koreografi ve sahne şovu için görüşmelere başladık. Tüm bunlar yapılırken Avrupa promosyon turnemizin çalışmaları başladı. Kısacası hiç durmadan tanıtım için çalıştık. Oldukça yorucu bir tempoydu. Ne kadar yorucu olduğunu sonunda anlıyorsunuz.

Türkiye’nin yarışmadaki muhtemel geleceğine dair ne düşünüyorsunuz? Son yılların Eurovision’unu göz önünde bulundurursak, yeniden katılmalı mıyız ve nasıl bir strateji izlemeliyiz?
F.A: Eurovision, Türkiye olmadan eksik kalıyor. Müziğimiz ve kültürümüzle çok şey katıyoruz organizasyona. Karşılıklı olarak adımlar atılmalı ve kalıcı bir iş birliği sağlanmalı. Genel olarak artık daha iyi şovlar yapılıyor. Tekrar katılırsak, şova uygun müzikler seçilmeli. İlla şatafatlı olmasından bahsetmiyorum. Evrensel bir müzik ve evrensel bir sahne anlatımını her tarz ile yakalamak mümkün. Kendi adıma pozitif ayrımcılık yapacağım, yeni nesil rock gruplarından bir tanesini görmeyi çok isterim. Rock müzik, ülkemize çok yakışıyor.

Yeniden bugüne dönelim. Balkanlardan ülkemize yine bir Eurovision rüzgarı esiyor. Yarışmanın son kazananı Ukrayna, ülkesindeki olağanüstü hal sebebiyle yarışmaya ev sahipliği yapamıyor ve bu görevi Birleşik Krallık üstleniyor. Aradan geçen 11 yıla rağmen Eurovision, hala bir ‘memleket meselesi’ gibi konuşulmaya, üzerine tartışılmaya devam ediyor ve bir gün yeniden buluşmayı ümit edilen eski sevgiliye benziyor. Demiştik, bu bir fırtınalı aşk öyküsü. Attila İlhan ne diyordu: “Ayrılıklar sevdaya dahil.” Ve evet, ayrılanlar galiba hala sevgili. Yine aylardan mayıs ve mevsimlerden Eurovision. Kalabalık salonlarda, WhatsApp gruplarında ve YouTube yorumlarında şimdiden kazanan olacağından emin olacağımız yıldızlarımız ve ‘bir gün döneceğiz’ temalı dileklerimiz var. Peki, ne zaman? Elbet bir gün.

Ayrılsak da beraberiz: Eurovision - Resim : 6

TÜRKİYE’NİN EN BAŞARILI İLK 10’U

Birincilik - 2003 Sertab Erener – Everyway That I Can
İkincilik - 2010 maNga – We Could Be The Same
Üçüncülük - 1997 Şebnem Paker & Grup Etnik – Dinle
Dördüncülük - 2004 Athena – For Real
Dördüncülük - 2009 Hadise – Düm Tek Tek
Dördüncülük - 2007 Kenan Doğulu – Shake It Up Şekerim
Yedincilik - 2008 Mor ve Ötesi – Deli
Yedincilik - 2012 Can Bonomo – Love Me Back
Dokuzunculuk - 1986 Klips ve Onlar – Halley
Onunculuk - 2000 Pınar Ayhan & Grup SOS – Yorgunum Anla

AVRUPA’NIN 10 UNUTULMAZ PERFORMANSI

Domenico Modugno - Nel Blu, Dipinto Di Blu / İtalya (1958)
ABBA – Waterloo / İsveç (1974)
Johnny Logan – Hold Me Now / İrlanda (1987)
Céline Dion - Ne Partez Pas Sans Moi / İsviçre (1988)
Dana International – Diva / İsrail (1998)
Helena Paparizou – My Number One / Yunanistan (2005)
Lordi - Hard Rock Hallelujah / Finlandiya (2006)
Alexander Rybak – Fairytale / Norveç (2009)
Loreen – Euphoria / İsveç (2012)
Duncan Laurence – Arcade / Hollanda (2019)

BİZİM YOLCULUĞUMUZ

1975 Semiha Yankı - Seninle Bir Dakika
1978 Nilüfer & Nazar - Sevince
1980 Ajda Pekkan - Petrol
1981 Modern Folk Üçlüsü & Ayşegül Aldinç - Dönme Dolap
1982 Neco - Hani?
1983 Çetin Alp & Kısa Dalgalar - Opera
1984 Beş Yıl Önce, On Yıl Sonra - Halay
1985 MFÖ - Diday Diday Day
1986 Klips ve Onlar - Halley
1987 Seyyal Taner & Lokomotif - Şarkım Sevgi Üstüne
1988 MFÖ - Sufi
1989 Pan - Bana Bana
1990 Kayahan - Gözlerinin Hapsindeyim
1991 İzel, Reyhan & Can - İki Dakika
1992 Aylin Vatankoş - Yaz Bitti
1993 Burak Aydos - Esmer Yarim
1995 Arzu Ece - Sev
1996 Şebnem Paker - Beşinci Mevsim
1997 Şebnem Paker & Grup Etnik - Dinle
1998 Tüzmen - Unutamazsın
1999 Tuğba Önal - Dön Artık
2000 Pınar Ayhan & The SOS - Yorgunum Anla
2001 Sedat Yüce - Sevgiliye Son
2002 Buket Bengisu & Safir - Leylaklar Soldu Kalbinde
2003 Sertab Erener - Everyway That I Can
2004 Athena - For Real
2005 Gülseren - Rimi Rimi Ley
2006 Sibel Tüzün - Süper Star
2007 Kenan Doğulu - Shake It Up Şekerim
2008 Mor ve Ötesi - Deli
2009 Hadise - Düm Tek Tek
2010 maNga - We Could Be The Same
2011 Yüksek Sadakat - Live It Up
2012 Can Bonomo - Love Me Back

1975’ten bu yana makus talihini yenmek için Türkiye’nin ihtiyacı olan 10 puan geldiğindeyse artık Türkiye bir ‘kazanan’ olarak Avrupa müzik sahnesindeki yerini alacaktı. O anları yarışmayla özdeşleşmiş sunucu Bülend Özveren “Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyorum! sözleriyle kelimelere dökmüştü