Influencer dünyası gerçekten kolay mı? Röportaj: Duygu Özaslan, Melodi Elbirliler Türkmen, Polina Chursanova
Bir influencer’ın hayatına gerçekçi bir bakış atmaya, ilham almaya, zorluklara birlikte meydan okumaya ve onu ‘gerçekten’ tanımaya davetlisiniz. Yeni çağın başrolleri modern etkileyiciler ile görünenin dışında, görünmeyenlerin peşinde bir buluşma.
HAZIRLAYAN: BARAN ALIŞKAN
En son ekran sürenizi ne zaman kontrol ettiniz? Yoksa, mütemadiyen sosyal medyanın parıltılı dünyasına kendini bırakanlardan mısınız? Göz göze geldiğiniz sürece dünya o ekrandan ibaret ve oradaki her şey o an için gerçek. O ‘parıltılı’ dünyanın başrollerinin etkisi altında duygular arası bir seyahat için tüm şartlar uygun. Bu senaryoda iç sesiniz hikayelerden hikayelere atlarken ‘ne kadar da kolay’ diyorsa, birlikte doğru bir noktadayız. Gerçekten, kolay olduğunu düşünüyor musunuz? Ön kameranın karşısında, linklerin arasında, genellikle içerik planlarının tam ortasındaki influencer’lar, ardında bambaşka bir çabanın yaşandığı gerçek bir hikayenin de başrolleri. Bu hikaye, hayatın aslında ta kendisi. Ve onlar, yeni çağın modern etkileyicileri. Unutmayın, bu çağda görünen, görünmeyeni bir şekilde alt etmeye kararlı.
Şimdi, ‘parıltılı’ dünyanın perde arkasında Duygu Özaslan, Melodi Elbirliler Türkmen ve Polina Chursanova ile nihayetinde bir gönderi, vlog, hikaye ya da reel olarak karşılaştığınız hayatlarına beraber gerçekçi bir bakış atıyoruz. Çünkü onlar, henüz sınırları yeni çizilen ve kendi tarihini oluşturan dijital kültürümüzün gelişiminde rol oynayan ‘özel’ isimler. İlham almak ve onların etki alanına girmek -her zamanki gibi- serbest. Sıradaki sayfalarda o ‘parıltılı’ dünyanın görünmeyen yüzüyle tanışırken, bir parçası olmak isteyenler için fonda Yüksek Sadakat usulca sesleniyor: “Bir şeyler yap o zaman…”
DUYGU ÖZASLAN
Hikayemin ilk cümlesi: “Bu ışıltılı hayatı ben seçtim.”
@duyguozaslan
Sizce ‘influencer’ kime denir, kavram olarak tam anlamıyla ve gerçekten neyi ifade eder?
Dışarıdan öyle görünüyor demeyeceğim, çünkü içeriden de gerçekten çok renkli bir hayat yaşıyorum. Yaptığım iş sayesinde bana açılan kapılar, tanıştığım insanlar, ekibimle kreatif taraftaki yaratım süreçleri... Hepsi çok heyecanlı. Influencer, her şeyden önce bir içerik üreticisidir ya da bence olmalıdır. Sesi olduğunu düşündüğü herhangi bir konuda sunduğu içerikler ve zaman içinde yarattığı imajla bir ‘etkileyici’ olur. Bir ‘o kız’ (it girl) imajıdır bence.
Her hikaye başlangıcında biricik bir anı taşır. Sizin hikayeniz nasıl başladı ve bugüne nasıl ulaştı?
Benim hikayem, bir moda dergisinde staj yaparken güzellik editörümün teşvik etmesiyle başladı. Bir süre hafta sonları da çalışıp para biriktirdim ve kendime bir kamera aldım, montaj programını Youtube’dan izleyerek öğrendim ve videolarımı çekip, kurgulayıp, yayınlamaya başladım. İlk videomu 600 kişi izlemişti ve içimden ‘benim 600 tane arkadaşım yok, kim bu insanlar?’ diye geçirmiştim. Bir hayalim vardı. Hayal diyorum çünkü tam on yıl önceydi ve içerik üretmek bir iş değildi. ‘Ben bunu Türkiye’de bir işe dönüştüreceğim’ dedim ve ne mutlu ki öyle de oldu, kendimi gerçekleştirdim.
Modern etkileyici olarak, ilk günden bugüne baktığınızda sizin yaşadığınız değişim ve dönüşüm nasıl gerçekleşti?
İlk günden bugüne, kelimenin tam anlamıyla ‘bakabiliyor’ olmak çok garip. Bir günlük gibi her şey. Her halim orada duruyor. Başıma gelen en iyi ve en kötü olayları milyonlarca insanla beraber yaşamak zaman zaman çok zordu. Ama o zor anların da beni takip eden birine yardım ettiğini biliyorum. Bu yüzden olan biten her şeyle barışığım. Kariyerimi bugünkü haline getirmek için çok çalıştım. Pazarlama, konumlandırma, yönetim, finans, ışık, kamera... Hiçbiri hakkında hiçbir şey bilmeyen bir genç kız olarak kendimi ne kadar geliştirdiğimi görüyorum. En başta kurduğum iş stratejim ise bugün hala aynı ve kuralım çok basit: Hayal ettiğim markalarla hayal ettiğim işleri yaparken, her seferinde üzerine koymak ve istemediğim hiçbir işe ‘evet’ dememek. Benim derdim, her zaman ilham vermekti. Tabii ki sadece güzel giyinmek ve iyi makyaj yapmakla değil. ‘Ben yaptıysam sen de yapabilirsin’ diyorum hep alt metinde. Çünkü ben, sadece ‘Duygu’ olarak başlayıp ‘Duygu Özaslan’ markasını yarattım.
Tamamen normal bir günde meraklı bakışlarıyla sizi izleyen takipçilerinizin görmediği, görünenin dışında, bir influencer’ın 24 saatinde neler yaşanıyor?
Mesela dün sabah global bir marka iş birliğimiz için prodüksiyon ekibimizle birlikte stüdyoya girdik. Çekimden sonra arabada menajerimle hamburger yiyerek bugünkü çekim için konsept ve müziğe karar verdik. Yolda o gün paylaşacağım içerikleri seçip koydum. Ardından akşam bir davete katıldık ve taktığım mücevher markasıyla olan iş birliğimizi çektik. Biraz sosyalleşip menajerim ve ekip arkadaşlarımla oturduk -konu yine işe geldi- yeni projelere heyecanlanıp eve döndük. Akşam yemeğine vakit bulamadığım için gece 1 gibi atıştırıp yattım. Günlerim genelde çok hızlı ve yoğun geçiyor, sevdiğim işi yaptığım çok şanslıyım.
İlk bakışta ‘parıltılı bir hayat’ olarak kabul gören bu meslekte hangi zorluklarla karşılaşıyor ve onlara karşı nasıl meydan okuyorsunuz?
Bence en zorlayıcı tarafı, gösterdiğiniz her şeyin sizinle aynı fikirde, belki aynı görgüde olmayan insanlar tarafından karşılık buluyor olması. Bu yüzden neyi, ne kadar gösterdiğiniz önemli. Ben uzun süredir özel hayatımı çok kapalı yaşıyorum. Eşimi, ailemi, en yakın arkadaşlarımı bu şekilde bu dünyadan koruduğuma inanıyorum. Eleştiri adı altına saklanan hakaretler, ailenize kadar yazılan hadsiz yorumlar. Kimsenin bunun önüne geçemeyeceğinin de farkındayım, internet böyle bir yer. Dünyada neler oluyor, oturup kimin yazdığını bile bilmediğim cümlelere üzülecek değilim. Şimdilerde daha nötr bir pencereden bakabiliyorum.
TAM BANA GÖRE
Stilimi anlatan üç kelime: Cool, oversized, seksi.
Gardırobumun vazgeçilmezi: Beyaz atletler.
Favori ayakkabım: Isabel Marant topuklu çizmelerim.
İmza aksesuarım: Saatlerim.
Benim kokum: Byredo Blanche.
Güzellik rutinimin yıldızı: Hyalüronik asitli her şey.
Makyajımın olmazsa olmazı: MAC dudak kalemi.
Yaşamak için harika bir yer: Los Angeles.
En sıkı takipçisi olduğum kişi: Billie Eilish.
İlham kaynağım: Babam.
MELODİ ELBİRLİLER TÜRKMEN
Hikayemin ilk cümlesi: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.”
@melodielbirliler
Sizce ‘influencer’ kime denir, kavram olarak tam anlamıyla ve gerçekten neyi ifade eder?
Dışardan görünen konsept, çok özendirici ve kolaylıkla sahip olunmuş gibi görünse de çok farklı bir arka planı var. Influencer, etki sahibi kişidir ve etkisini iyiye kullanan, yönlendirendir. Sadece bir kıyafet ya da ruj paylaşmakla olunmaz. Aslında bir hayat tarzı sunuyorsunuz insanlara. Günümüzde çok fazla hesap var ama gerçekten az influencer var.
Her hikaye başlangıcında biricik bir anı taşır. Sizin hikayeniz nasıl başladı ve bugüne nasıl ulaştı?
Benim hikayem İzmir’de başladı. Sektör ise hala İstanbul dışında gelişmedi. İngilizce öğretmenliği yaparken özgürce makyaj yaptığım, ürün yorumlarımı paylaştığım bir hesap açmıştım. O dönemlerde ‘influencer’ kavramı yerine, bizlere blogger deniyordu. Ben de bloğumda yazılar yazıyordum ve insanların ilgisini çekti. Kitlem büyüdü ve bir anda kendimi global markalarla iş yaparken buldum.
Modern etkileyici olduğunuzu hissettiğiniz ilk andan bu yana uzanan tüm zamanda sektörün nasıl ve ne şekilde dönüşüm geçirdiğini gözlemlediniz?
Dijital dünya acımasızdır ve çok sık güncellenir. Tutunabilenler kalır ve hayat burada evrilerek onlar için devam eder. Bazen de ‘şöyle biri vardı, kimdi o?’ diye laf arasında geçer. Bugün itibarıyla 11 yıldır bu işi yapıyorum; tüm değişim ve dönüşümlerine şahit oldum diyebilirim. Bu meslekte -ki hala meslek dememe ağızlarını bükenler olacaktır- önce blogger, sonra fenomen ve ardından influncer yeri geldi kanaat önderi oldum. Ama en önemlisi Melodi olmayı başarabildiğim için hala buradayım ve bunları konuşabiliyoruz.
Modern etkileyici olarak, ilk günden bugüne baktığınızda sizin yaşadığınız değişim ve dönüşüm nasıl gerçekleşti?
İlk olarak büyüdüm, iş hayatım ve sosyal çevremi etkiledi. Çünkü bu iş, mesai saatleri olmayan, her an aktif olduğunuz bir yapıya sahip. O yüzden iş hayatınız, aynı zamanda sosyal hayatınız oluyor. Bende olumlu etkileri olduğu gibi psikolojik olarak olumsuz etkileri de oldu. Çünkü kendinizi çok fazla açtığınız bir iş ve herkesin üstünüzde söz hakkı oluyor. Ama büyüdükçe kendimi korumayı ve bir kalkan oluşturmayı öğrendim.
Tamamen normal bir günde meraklı bakışlarıyla sizi izleyen takipçilerinizin görmediği, görünenin dışında, bir influencer’ın 24 saatinde neler yaşanıyor?
Zihnimin arka planına ‘Yüksek Sadakat-Ben Seni Arayamam’ çalıyor şu an. Benim her 24 saatim birbirinden farklı ama özetle; iş birliği çekimlerimiz bazen evde bazen sette, bazen telefon bazen kamera karşısında gerçekleşiyor. Günde dört iş birliği reel’i çektiğim kıyafetlerimle ve kamerayla banyoya girmek durumunda kaldığım, markalarla toplantı yaparak, mail cevaplayarak hiç durmadan geçiyor. Asistanımla o günün çekimleri, işin bürokratik taraflarıyla uğraştığımız anlar da var. Çünkü bir hesap ve isim yönetirken bir yandan da şirketi yönetiyorum. O yüzden parıltılı görünen hayatta bir fotoğraf çekip bütün gün kahve içmiyorum maalesef. Ciddi bir iş yüküyle boğuşuyorum.
TAM BANA GÖRE
Stilimi anlatan üç kelime: Uyumlu, güncel, bohem.
Gardırobumun vazgeçilmezi: Beyaz gömlekler ve jean’ler.
Favori ayakkabım: Beyaz sivri burun Balenciaga’larım.
İmza aksesuarım: Hiç çıkarmadığım takılarım.
Benim kokum: Byredo Bal D’Afrique.
Güzellik rutinimin yıldızı: La Mer yüz temizleyicim.
Makyajımın olmazsa olmazı: NARS Radiant Creamy Concealer.
Yaşamak için harika bir yer: Londra, Amsterdam, Los Angeles.
En sıkı takipçisi olduğum kişi: Annem.
Motivasyon kaynağım: Kızım.
POLINA CHURSANOVA
Hikayemin ilk cümlesi:“Kaybedecek bir şeyim yoktu, çünkü zaten bir beklentim de yoktu…’’
@polchursanova
Sizce ‘influencer’ kime denir, kavram olarak tam anlamıyla ve gerçekten neyi ifade eder?
Öncelikle, ‘influencer’ olmak bir meslek değil bence, içerik üreticisi olmak bir meslek. Yaptığınız, var ettiğiniz şeyin bir çıktısı olarak bir kitleyi etkiliyorsanız ‘influencer’ oluyorsunuz. Aslında herkes farklı alanlarda, farklı kişileri etkiliyor. Öğretmenler de influencer, şarkıcılar, siyasetçiler, sanatçılar, youtuber’lar, küçük ya da büyük bir topluluğa yön veren herkes. Bence ‘influencer’ olmak, yaptığınız işin sonucu, başlangıcı değil. Konu aslında yaptığın şeyi iyi yaparak bununla ilgilenenlere kanaat önderi olabilmek belki de. Buradan yola çıkarak söyleyebilirim ki birini etkilemek ya da yönlendirmek için de ‘parıltılı bir hayat’ yaşamak diye bir kriter yok. Önemli olan etkilemek istediğiniz alanda yapabildiğinizin en iyisini yapmak.
Her hikaye başlangıcında biricik bir anı taşır. Sizin hikayeniz nasıl başladı ve bugüne nasıl ulaştı?
Her zaman yaratıcı işlere ilgim vardı. Henüz ne yapmak istediğimi bilmediğim yaşlarda da ‘o işi’ bulduğumda bunun ‘sabah 9-akşam 5’ bir iş olmayacağını biliyordum. Gel gör ki Youtube’a başlama nedenim bunu bir noktada bir kariyere dönüştürmek değildi. Henüz lisede olduğum dönemlerde youtuber izlemeye başladım ve daha o zamanlarda bir hikayeyi 10 dakikalık videolarda anlatma, çekim yapma ve bunun sonucunda hazır bir ‘ürünü’ insanlara ulaştırma, bir şey yaratma fikri çok hoşuma gitti. Çok kaybedecek bir şeyim yoktu, çünkü zaten bir beklentim de yoktu. Ne çektiğimi göremediğim ucuz bir kamera aldım ve anlatmaya başladım. Gerisi de yıllar içerisinde geldi.
Kendinizi özel hissediyor musunuz? Sizi farklı kılan ve modern bir etkileyici olmanızı sağlayan o ilham nedir?
Bu soru beni gülümsetti… Özel hissetmek değil ama yaptığım şeyin insanlarda karşılık bulması beni gerçekten çok mutlu ediyor diyelim. Paylaştıklarımla birine iyi geliyorsam, benden bir şey öğreniyorsa, ilham oluyorsam ya da en basitinden gülümsetebiliyorsam ne mutlu. Ayrıştığım noktaya gelirsek; vlog’ları hikayeleştirmem ve tüm gerçekliğe rağmen hikayeyi görsellikle harmanlayıp onları o şekilde sunmam olabilir.
Tamamen normal bir günde meraklı bakışlarıyla sizi izleyen takipçilerinizin görmediği, görünenin dışında, bir influencer’ın 24 saatinde neler yaşanıyor?
Paylaşımlarım hiçbir zaman gerçekliğimden çok uzak olmadı. Bence yıllardır beni izleyen kitleyle aramdaki bağın güçlü olmasının en büyük sebebi bu. Özellikle son bir yıldır her günüm minik ailem, işim, sosyal hayat ve ev arasında bir denge bulmaya çalışarak geçiyor. Evden çalışabildiğim esnek bir takvimim var. Mesela şu an Atlas uyurken ben bu soruları cevaplıyorum, sonrasında yeni videonun kurgusuyla ilgileneceğim. Uyandığında beraber yemek yapacağız. Akşam ise bir aile yürüyüşü. Herkesten çok uzak bir rutinimiz yok bence.
İlk bakışta ‘parıltılı bir hayat’ olarak kabul gören bu meslekte hangi zorluklarla karşılaşıyor ve onlara karşı nasıl meydan okuyorsunuz?
Kendi özelimde, yaptığım iş zaten yüksek olan farkındalık duygumu iyice uçlara taşıyabiliyor zaman zaman. Yani her an ne yaptığımı, ne söylediğimi, ne giydiğimi, nasıl oturduğumu fazla ‘fark etmeye’ ve buna dikkat etmeye başlayabiliyorum. Bu daha önce de bahsettiğim yüklenen sorumluluk duygusuyla paralel bir durum. Böyle bir ruh haline girdiğim zaman da bir adım geri atıp birkaç gün uzak durmak iyi geliyor. Göz önündeyken hata yapma şansın elinden alınıyor bazen. Bu durum ise kendi kendime ciddi bir baskı kurmama, kendimi çok eleştirmeme ve bazen de gerçekçi olmayan beklentiler kurmama sebebiyet verebiliyor. Ama dediğim gibi; bu bireysel ve kendimle alakalı bir savaş belki de...
TAM BANA GÖRE
Stilimi anlatan üç kelime: Sade, sportif, klasik.
Gardırobumun vazgeçilmezi: Jean, beyaz tişört, beyaz gömlek.
Favori ayakkabım: Beyaz sneaker.
İmza aksesuarım: Yüzüklerim.
Benim kokum: Baccarat Rouge 540.
Güzellik rutinimin yıldızı: Rhode lip balm.
Makyajımın olmazsa olmazı: Kaş maskarası.
Yaşamak için harika bir yer: New York ve Bodrum.
En sıkı takipçisi olduğum kişi: Son dönemlerde huzur veren @shnordic.
Motivasyon kaynağım: Oğlum.